Avukatlar Atalay için Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı

0
134

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hakkında ikinci kez “hak ihlali” kararı verdiği hapishanedeki Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmemesine karşı avukatlarla birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı.

Sağkan yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu süreçte yargının kurucu unsurlarından savunmayı temsil eden Türkiye Barolar Birliği ve barolar olarak hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığının önemini savunduk. Bizler yalnızca Yargıtay önünde Anayasa’dan kaynaklanan demokratik haklarımızı kullanarak değil, aynı zamanda hukuka uygun, rasyonel çözüm önerilerimizle yargının bu süreçten çıkarak itibarını nasıl koruyabileceğini de ortaya koyduk.

Hem Hakimler ve Savcılar Kurulu hem de Yargıtay nezdinde disiplin süreçlerinin işletilmesi için resmi başvurular yaptık. Sürecin ‘hukuki yorum farklılığı’ gibi değerlendirmelerle basite indirgenecek bir durum olmadığını, Anayasa’nın yok sayılmasının, bu topraklarda yaşayan istisnasız tüm yurttaşlarımızın hukuki güvenliğinin kalmadığı anlamını taşıdığını açıklamalarla kamuoyuyla paylaştık. Maalesef kaygılardaki haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Hukukun üstünlüğünü hayata geçirmeyi değil, anayasal düzene meydan okumayı marifet sayan bir yaklaşımla karşı karşıya olduğumuz bugün bir kez daha görülmektedir. Jüristokrasi, demokratik meşruiyet taşımayan, yargıçların siyasal kararlar verdiği ve hakimiyeti ellerinde tuttukları, yargı kararlarına dayanan antidemokratik bir rejimi ifade eder. Yargıtay ilgili ceza dairesi, Anayasa’nın açık hükmüne rağmen Anayasa’yı yok sayıyor.

Daha açık söylemek gerekirse 5 kişilik bir ceza dairesi olarak anayasa yapıcıdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden, hükümetten ve Anayasa’nın bir toplum sözleşmesi olduğu göz önüne alındığında toplumun her bir ferdinden daha güçlü olduğunu söylüyor. Devam ediyor, yasama organına da hesap sorarcasına bir hüküm kuruyor. Yasama organının bir üyesini, milletin iradesini cezaevinde alıkoyuyor. Şimdi sormak gerekiyor. Hangi yüksek yargı organının kararı jüristokrasiyi andırmaktadır? Şunu artık net olarak ifade etmeliyiz. Mesele yalnızca Hatay milletvekili seçilen avukat Can Atalay’ın bireysel başvurusu olmaktan çıkmıştır. Karşı karşıya olduğumuz durum, şu veya bu mahkemeler arasındaki bir hukuki yorum farklılığı meselesi de değildir. Bugün söz konusu olan, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yetkisi olmadığı halde bir Anayasa Mahkemesi kararı için hukuki değer ve geçerlilik izafi edilemeyeceği şeklinde gerekçe kurabilmesidir.

Bugün söz konusu olan, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararında, Anayasa Mahkemesi’ni terör örgütlerinin söylemleriyle uyum göstermekle itham etmesidir. Bugün söz konusu olan, Anayasa’nın ilga edilerek Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması şeklinde karar verilmesi suretiyle Atalay’ın kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, seçilme hürriyetinin ve onu seçen halkın seçme hürriyetinin gasp edilmesidir. Bugün söz konusu olan, Yargıtay Ceza Dairesi’nin Anayasa’ya, hukuka aykırı bir karar vermesi değil; Anayasa’nın yok sayılabileceğini, Anayasa’nın istenildiğinde askıya alınabileceğini, bu güce sahip olunduğunun gösterilmesi suretiyle Anayasal düzene meydan okunmasıdır. Geldiğimiz aşama itibarıyla haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden talep edilebilecek hukuki bir mesele kalmamıştır. Bugün buradan diğer anayasal organlara, kurumlara, kişilere ve Anayasal düzene karşı açıkça suç işleyen heyet üyeleri hakkında gereğinin yapılması görevlerini hatırlatmak istiyoruz.

Anayasal düzeni tanımayan hakim ve savcılar için disiplin ve ceza soruşturmaları derhal yürütülmelidir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararının gereği yerine getirilmeli, Hatay milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay’ın tahliyesi ve milletvekilliği görevinin gereklerini yerine getirmesi sağlanmalıdır. Can Atalay’ın tutuklu geçirdiği her an hukuksuzluk daha da büyümektedir. Bilinmelidir ki savunma mesleğinin temsilcileri olarak bizler için bu mesele, tarafların kimler olduğuna bakılmaksızın hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini ve anayasal düzeni müdafaa meselesidir. Bugün buradan bir kez daha ilan ediyoruz. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yeni kararlarıyla perçinlenen ve anayasal düzene meydan okuyan bu başkaldırıya geçit vermeyeceğiz. Siyasi hesaplarla alınan kararların yargı sistemimizi ve ülkemizin geleceğini esir almasına asla ama asla izin vermeyeceğiz.”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.