“O mükemmel bir kafa
mükemmel bir yürek,
yumruklarıyla erkek
gözleriyle çocuktu.
Hudutsuz ve Allahsız bir baştı o.
Yoldaştı o… Nazım Hikmet”
Sanatçı; entellektüel ve devrimci bir insan, örgütlü bir devrimci sanatçı tarif etmek istediğimizde genç yaşında kaybettiğimiz Şükrü Erşan gözümüzün önüne gelecektir.
Hareketimizin sanatsal çalışmalarının öncüsü Şükrü Erşan aramıza bir ışık topu gibi katılmıştı. Şükrü Erşan devrimci sanatsal birikimi ve yetenekleri, mücadeleye adanmışlığı, disiplini, dürüstlüğü ve güvenirliğiyle ışık saçıyordu. Devrimci mücadeleye 1970’li yılların ortalarında katılmıştı. 1980’li yılların ikinci yarısında kurulan Kadıköy Sanat Topluluğu’nda aktif çalışıyordu. Hareketimize katıldığında hem devrimci bilgi, tecrübe ve kişilik bakımlarından hem de sanat alanında yetkinleşmiş bir devrimciydi. Devrimci sanatın örgütlü olması gerektiğini düşünüyordu ve bu konuda sorumluluk aldı.
Onun saflarımıza katılmasının ardından sanat alanındaki uzun vadeli olarak tasarlanan çalışmalarımızın ilk adımı atılarak Emek Kültür Merkezi (EKM) kuruldu (1992). EKM, İstanbul’da merkezi bir yerde kurulmak istenmiş ama parasal olanaklarımız nedeniyle Oto Sanayi adı verilen bir kenar mahallede kurulmuştu. Hemen bütün işlerde rastlanacağı gibi her yeni adımda haliyle olanaksızlıklarla karşılaşıyorduk. Mekanı sanatsal çalışmalara uygun olarak düzenlemek ve donatmak daha zor görünüyordu. EKM projesinde baştan birlikte davrandığımız bir kısım arkadaşlar sırf yer seçimi ve başkaca benzeri zorluklar nedeniyle bizİmle devam edemediler. Şükrü Erşan olanaksızlıklara boyun eğecek insan değildi. İşler zorlaştıkça o, çalışmayı daha fazla sahiplendi. EKM bölgede kısa zamanda tanındı. Etkinliklere yüzlerce insan geliyordu. Öyle ki etkinliklere izlemeye gelenlerin sayısı genellikle merkezi yerlerde benzeri etkinlikleri izleyenlerden daha fazla oldu. EKM emekçi eylemlerinde ve demokratik mücadelelerde yer aldı. Sağlanan gelişme Şükrü’nün önde yürüdüğü ısrarlı, özenli ve kolektif çalışmaların ürünüydü.
O devrimci umudu ve heyecanı çalışmasında ve ilişkilerinde var ediyordu. Şükrü arkadaşla birlikteyken karşımıza çıkan zorluklar ve terslikler yıldırıcı olmak bir yana mücadeleye daha çok anlam kazandırıyordu. Polis, EKM’nin gelişmesini engellemek amacıyla bölgede özel baskı uyguluyordu; sebepsiz yere insanları gözaltına alıyor, EKM’den uzaklaştırmak için tehdit ediyor, EKM girişine sık sık güç yığarak çevreye korku veriyordu. Ama EKM bölgedeki mevcut ilişkileri kendi çevresinde topladığı gibi bölgede yeni ilişkiler kazandı.
Şükrü Erşan bir yandan geçim için tam gün çalışıyor, diğer yandan ise devrimci mücadeleye tam gün kadar zaman ayırıyordu. Hareketi mali bakımdan desteklemek için şahsi olanakları dışında geri ödemesi zor borçlar aldığını pek az kimse biliyordu. O, aile hayatı, akrabaları, çevresi ve her şeyiyle mücadeledeydi. Direnişçiler safında sevilmesi ve saygı duyulması sayesinde birliğimiz ve motivasyonumuz artıyordu. Yakalandığı amansız hastalığa rağmen kafası mücadelenin sorunlarıyla meşgul olmaya devam edecekti. Şükrü başladığı işi titizlikle yürütür ve onu sonuna kadar götürürdü. EKM’de disiplinli bir öğretmen ve disiplinli bir yöneticiydi. İşine öyle yoğunlaşırdı ki bu, sadece onu dışarıdan görenin bile ilgisini çekerdi. Yaşantısında, programında ve randevularında saat gibi disiplinliydi. Bir yazı yazacaksa o yazı mutlaka zamanında hazır olurdu, kimsenin ona sormasına ve hatırlatmasına gerek yoktu. Başta tiyatro olmak üzere EKM kursları çok düzgün bir şekilde işliyordu. Kültür merkezi dışındaki mahalle ilişkilerini ciddi bir özenle takip ederdi. Yetişmesi için uğraştığı insanlarla her bakımdan ilgilenirdi. Dergi dağıtımında çok disiplinli ve özveriliydi.
Şükrü Erşan’ın çalışmalara kattığı disiplin onun mücadeleye bağlılığından, işlere güçlü bir şekilde yoğunlaşmasından, onun çalışma ahlakından, arkadaşlarına yüksek ilgi, saygı ve sevgisinden ileri geliyordu. İlişkilerinde daima dürüst, saygılı, sevecen ve ölçülüydü. O hem yaşantısı hem de mücadelesiyle Hareketimizin geliştirmeye çalıştığı devrimci insan ilişkilerinin örneği olmuştu.
Şükrü Erşan’ın devrimci sanat çalışmalarımız için büyük hayalleri vardı. Yakalandığı kanser hastalığına çok direndi ama vücudu yenik düştü. Hastalığın yarattığı acıları hissettirmedi. Yaşadığı ağrıları annesi yaşındaki bir arkadaşımıza bir kez “Sanki üzerimden kamyon geçiyor” diye tarif ettiğini öğrendik. Son günlerinde dahi çevresine iyileşeceği ve birlikte çok çok güzel işler yapacağımızı anlatıyordu. Onu 21 Temmuz 1994 tarihinde 36 yaşındayken kaybettik. Cenazesi Şükrü Erşan’a yakışır bir katılımla toprağa verilecekti.
Şükrü Erşan’ın kaybı bizim için ağır bir darbe oldu. Ölüm onu aramızdan çok erken aldığı için, Şükrü Erşan’ın önderliğinde planladığımız hedeflere ne yazık ki ulaşamadık. Saflarımızda 3 yıllık örgütlü çalışması sürecinde İstanbul, Ankara ve İzmir’de yeni kültür merkezleri açtık. Onun ölümünden sonra sanat alanındaki çalışmalarımızı ne yazık ki aynı iddia ile sürdüremedik. Ama o, aldığı sorumluluk doğrultusunda hakkıyla çalıştı ve bizlere çok güzel bir devrimci örnek bıraktı. Şükrü Erşan hem alçak gönüllü hem de iddialı bir devrimciydi. Şükrü Erşan örgütlü örgütsüz bütün ilerici ve devrimci insanların kendinden görebileceği, grupçu olmayan bir örgüt insanıdır.
Sevgi, saygı ve hayranlıkla anıyoruz.