Dünya İmparatorluğu hedefiyle 11 Eylül eylemleri

0
991

Mehmet Güzel

Bundan 22 yıl önce, 11 Eylül 2001 sabahında bütün dünya sarsıcı eylemlerle güne başladı. Hem ekonomik hem de askeri olarak dünyanın en büyük ülkesi olan ABD, kalbinden vuruluyordu. Sabah saat 08:46’da New York’un göbeğindeki 100 katlı İkiz Kulelerin kuzeydeki kaçırılan bir yolcu uçağıyla vuruldu. Bu şok yaşanırken 17 dakika sonra bu sefer güney kulesi yine kaçırılmış olan bir başka yolcu uçağıyla vuruldu. Bütün dünya bu dehşet olayları canlı yayında izledi. Yarım saat sonra ise ABD savaş mekanizmasının beyni olan Pentagon binası, kaçırılmış olan bir başka yolcu uçağıyla vuruldu. Kaçırılmış olan dördüncü yolcu uçağı ise hedefindeki Kongre binasına ulaşamadan Pensilvanya’da düşürüldü.

100 katlı İkiz Kuleler, yanındaki 47 katlı Dünya Ticaret Merkezi ile beraber iki saat içerisinde çöktü. Bilanço; 19 eylemci hariç 2977 ölü, 25 bin civarında yaralı, 10 milyar dolarlık maliyet. Uzmanlara göre bu saldırılar global dünya ekonomisine de 350 milyar dolarlık bir kayba neden oldu ve Çin hariç bütün ülkelerin büyüme hızlarının yaklaşık olarak bir puan düşmesine neden oldu. (¹)

11 Eylül saldırıları ile ilgili olarak günümüze kadar devam eden komplo teorileri varlığını devam ettiriyor. Bu komplo teorilerinin en güçlüsü, bu devasa boyuttaki saldırının arkasında bizzat ABD’nin olduğu teorisidir. Bu anlayışa göre, Dünyayı yeniden dizayn etme ve “Dünya İmparatorluğu” kurma hedefine doğru yönelme yolunda kendisine uluslararası meşruiyet yaratmak amacıyla bu saldırıyı organize ettiği düşünülüyor. ABD’nin, saldırılar sonrasındaki stratejileri bu teoriyi destekler nitelikte olduğu için bu komplo teorileri günümüze kadar güçlü şekilde varlığını sürdürmektedir. Bu teoriyi güçlendiren en önemli şeylerin başında gelen, ABD’nin “Yaratıcı Anarşi” politikasını dünya çapında etkin olarak uygulamasıdır. Bu politikaya göre değişik yerlerde karışıklıklar yaratarak bu anarşik ortamlardan kendi çıkarlarına uygun gelişmeler organize ediyor ve kendisine bağımlı güç ilişkileri devşiriyor.

El Kaide ABD’nin Evladıdır

El Kaide, ABD tarafından İkiz Kuleler saldırısının sorumlusu olarak ilan edildi. El Kaide lideri Usame Bin Ladin de baş hedefe konuldu. Oysa El Kaide ile ABD akrabadırlar. Hatta akrabalık dereceleri ebeveyn-evlat boyutundadır. 1979’da Afganistan Halk Devrimi sonrasında oluşturulan Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne karşı savaştırılmak üzere ABD ve müttefikleri tarafından Taliban silahlı güçleri örgütlendi. Bu güçler genç devrimi yıkmak üzere büyük desteklerle Afganistan devrimine karşı savaştırıldı. Varlığını korumak için Afganistan Halk yönetimi Sovyetler Birliği’nden yardım talebinde bulundu. Bunun üzerine Afganistan’a yardıma gelen Sovyetler Birliği’nin ve Afganistan Halk Devrimi’nin yenilgiye uğratılması için ABD ve işbirlikçileri saldırılarına hız verdiler. ABD bu aşamada El Kaide’nin kurulmasını sağladı ve ona olağanüstü askeri destek sundu. (²) Sovyetler Birliği’nin çekilmesi ve Afganistan devriminin yıkılması sonrasında baba-evlat olan ABD ile El Kaide arasındaki ilişkilerde sorunlar yaşanmaya başlandı.

11 Eylül saldırıları sonrasında ABD dünyayı yeniden kendi çıkarlarına göre şekillendirme adımlarını hayata geçirmeye başladı. Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı, sosyalist sistemin dağıldığı bir dünya ortamında ABD kendini tek kutuplu dünyanın imparatorluğunu kurma hedefine kilitledi. Bunun için dünyanın bütün enerji kaynaklarının hakimiyetini ele geçirmek üzere güçlerini konumlandırmaya yöneldi. Bu hedefini de Yeni Dünya Düzeni olarak isimlendirdi. Bu hedefinde Ortadoğu özel bir öneme sahiptir, çünkü Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65’ini barındırıyor.

11 Eylül saldırılarının üzerinden henüz bir ay geçmeden ABD, 7 Ekim 2001’de Afganistan işgaline başladı. 1979 devrimi sonrasında ABD’nin desteklediği cihatçı terörün ülkeyi tehdit etmesi sonucu Afganistan hükümetinin davetiyle gelen Sovyetler Birliği’ni “işgalci” olarak niteleyen ABD şimdi kendi desteğiyle iktidara taşıdığı Afganistan hükümetini devirerek ülkeyi işgal etme hakkını kendinde görüyordu. Taliban yönetimi yıkıldı, yerine kukla bir başka yönetim kuruldu ve ülke, ABD askeri işgali altında tutuldu.

17 Eylül 2002’de ABD, “Ulusal Güvenlik Stratejisi” ilan etti. Bu stratejiye göre “düşman ülkelere karşı önleyici askeri harekat yapmak”, “ABD’nin dünyadaki askeri üstünlüğünü korumak”, “gerekirse tek başına operasyonlar icra etmek” (yani uluslararası hukuku tanımamak) ve “demokrasiyi yaygınlaştırmak (!) hedefleniyor. Tek kutuplu ortamda dünya imparatorluğu kurma hedefleri olarak belirlenen bu hedefler için yola çıkıldı. Daha o yıllarda Çin’in, stratejik bir rakip olduğu ilan edildi. (³)

Afganistan işgalinin üzerinden bir buçuk yıl geçmeden Irak işgali başlatıldı. Hem de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olmadan. Gerekçe; “nükleer silahların varlığı” idi. Afganistan işgaline Rusya, Almanya ve Fransa onay vermişlerdi ancak Irak işgaline bu ülkelerin hiçbiri onay vermedikleri halde ABD-İngiltere öncülüğündeki işgalciler Irak’ı “görsel bir şölen” havasında bütün dünyanın gözü önünde naklen yayınlarla cehenneme çevirdiler. İşgal sırasında ve sonrasındaki olaylarda toplamda bir milyonun üstünde (bir milyon 33 bin) insan kaybı (⁴), milyonlarca yaralı, insanlık dışı işkence ve tecavüzler yaşandı. Demokrasi getirme adı altında 21. yüzyılda orta çağ vahşeti ikame edildi. Ama var olduğu iddia edilen nükleer silahlar hiçbir zaman bulunamadı.

Aynı zaman süreci içerisinde ABD destekli olarak İsrail’in Filistin ve Lübnan’a yönelik saldırı ve işgal girişimleri ivme arttırarak devam etti. 2006’da Lübnan’a karşı işgal girişimi yapıldı. Ama Lübnan halkının muazzam direnişiyle İsrail ağır bir hezimete uğratıldı ve topukları kıçında Lübnan’dan kaçmak zorunda bırakıldı.

2011 yılında yine ABD ve İngiltere öncülüğündeki Batının barbar güçleri Libya’ya saldırarak Kaddafi yönetimini devirdiler, Kaddafi’yi hunharca katlettiler ve ülkeyi parçaladılar. Geride paramparça bir ülke ve kalıcı bir iç savaş bıraktılar. Birleşmiş Milletler’in 2020 yılında yayınladığı rapora göre 2011’den bu yana Libya’da en az 30 bin kişi öldü. (⁵)

Suriye’yi yıkmayı hedefleyen ABD ve İngiltere öncülüğündeki bütün Batılı emperyalist ülkeler, yanlarına aldıkları, başta Türkiye olmak üzere bütün işbirlikçi ülkelerle birlikte bu küçük ülkeye çullandılar. Dünyanın bütün ülkelerinden topladıkları cihatçı paralı cani teröristlerle bu ülkeyi parçalamaya çalıştılar. Bu alanda da ABD, Afganistan’da kullanmış olduğu kullanışlı aparatı olan El Kaide’yi kullandı. El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra Cephesi savaşın başından beri şu ana kadar en aktif unsur olarak rolünü ABD’nin ve Türkiye’nin kontrolu altında devam ettiriyor. Patronlarının direktifleriyle adını değiştirerek Heyet Tahrir Şam ismi ile izini kaybetmeye çalıştı ama semer değiştirse de eşek aynı eşektir. Diğer yandan El Kaide’den türetilerek İŞİD vahşeti yaratıldı ki; Türkiye ve ABD eliyle yaratılıp palazlandırıldı, kullanıldı ve yine aynı ülkeler eliyle budanarak kontrol edilebilir hale küçültüldü. Halen şu anda denetim altında tutularak ihtiyaç hasıl olması halinde yeniden kullanılmak üzere varlığına bilerek izin veriliyor.

Suriye’ye yapılan bu saldırılar sonucunda bugüne kadar resmi rakamlara göre yarım milyonun üzerinde insan katledildi. (⁶) Altı milyonun üzerinde insan iç göçe, beş buçuk milyonun üzerinde insan ise mülteciliğe mahkum edildi. Suriye’nin kuzeyindeki İdlib’de ve Türkiye’nin ve ABD’nin işgal alanlarında bütün dünyaya on yıllarca yetecek oranda her boy ve türde cihatçı terör örgütü üreten bir laboratuvar yaratıldı.

ABD senaryosu sonucu Suudi Arabistan ve ortaklarının başlattığı Yemen savaşı nedeniyle bu ülkede 380 bin civarında insan öldü. (⁷) Ülke açlığa ve sefalete mahkum edildi.

Arap Baharı projesiyle geliştirilen “demokrasi” görünümlü Müslüman Kardeşler kanlı senaryosu tam bir enkaza dönüştü.

Bunun yanı sıra ABD-İngiltere öncülüğündeki dünya şer güçleri Orta Asya ülkelerini de karıştırıp oralardan kendi kontrolleri altında ülkeler devşirerek Rusya ve Çin’i çevrelemeyi hedefliyorlar. 2010’da Kırgızistan’da, 2022’de Kazakistan’da provokasyon olayları organize etmeye çalıştılar; her birinde yüzlerce kişi öldü ama amaçlarına ulaşamadılar.

Terörün Asıl Kaynağı ABD ve Müttefikleridir

11 Eylül saldırıları ile ilgili olarak ister komplo teorilerindeki iddialar gerçek olsun ister gerçek olmasın, terörün temel nedeni ve kaynağı ABD-İngiltere öncülüğündeki emperyalist ülkelerdir. Bu ülkeler dünya hakimiyeti kurmak, dünyanın bütün enerji ve zenginlik kaynaklarını kontrolleri altında tutmak amacıyla uyguladıkları politikalar sonucunda terörü doğurup bütün dünyaya bela ediyorlar. Bazen, politikalarının doğal sonucu olarak bunun oluşmasına neden oluyorlar, ama daha çok kendi kanlı amaçları doğrultusunda kullanmak üzere laboratuvarlarında kullanışlı terör örgütleri üreterek dünyanın başına bela ediyorlar.

ABD Amacına Ulaştı Mı?

ABD yarattığı bu kadar yıkıma rağmen amacına ulaşabildi mi?

Bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değil. Amacına ulaşamadığı bir yana 2001’deki pozisyonundan çok daha kötü bir durumdadır.

Ortadoğu’da enerji kaynaklarına hakim olma konusunda istediği noktaya gelmiş değildir. Libya’da bütün karmaşaya rağmen Batı ülkeleri yanı sıra Rusya’nın etki alanı büyüktür. Afrika ülkelerinin büyük bir bölümünde Rusya’nın askeri, siyasi ve ekonomik olarak, Çin’in ise daha çok ekonomik olarak etkisi büyüdü. Batı’nın ise Afrika ülkelerindeki etki güçleri geriledi.

Suriye’yi 12 yıllık bir savaş ve yaptırımlarla takatsiz bıraktıysa da istediği sonucu elde edemedi, tam tersine bu savaştan Suriye, halkıyla birlikte zaferle çıktı. Her ne kadar uluslararası güç dengelerinin durumu ve müttefiki Rusya’nın içinde bulunduğu koşullar nedeniyle ABD ve Türkiye’nin askeri işgalleri devam ediyorsa da bu durum kalıcı olamayacaktır.

Müslüman Kardeşler projesi fiyasko ile sonuçlandı ve ABD, Kuzey Afrika ülkelerini istediği kıvama bir türlü getiremedi. Yemen’de ise Suudi Arabistan eliyle ulaşmak istediği hedefe yaklaşamadı bile. Tam tersine, Suudi Arabistan ile İran arasında Çin’in arabuluculuğu ile ilişkiler kuruldu, Suudi Arabistan BRİCS’e üye oldu, İran’ın bölge ülkeleriyle ilişkileri gelişti ve nüfuzu arttı.

“Terörle Savaş”ın Maliyeti

11 Eylül saldırıları sonrasında “terörle mücadele” adı altında başlattığı stratejik hamlelerin ABD’ye önemli oranda bir maliyeti oldu. Bu savaşın ABD’ye maliyeti 365 bin asker ölümü ve 8 trilyon dolar oldu. Bunun yanı sıra ABD ekonomisinin çok önemli kayıplar vermesi sonucuna yol açtı: 2001 öncesinde kamu borcu 5.6 trilyon dolar (ABD yıllık gelirinin yüzde 55’i) iken 2021’de 27.7 trilyon dolara (yıllık gelirinin yüzde 130’u) yükseldi. Bütçe açığı da 2001’de 128 milyar dolardan 2020’de 3.4 trilyon dolara çıktı.(⁸)

ABD’nin devasa askeri gücü, aynı zamanda kendisini gittikçe zayıflatan bir handikabıdır.

Sonuç olarak denilebilir ki, tek kutuplu dünyada İmparatorluk kurmak üzere yola çıkan ABD, karşısında, dünya liderliği hakimiyetini tehdit eden bir Çin ve Rusya-Çin öncülüğünde büyümekte olan bir BRİCS kutbuyla karşı karşıya kaldı.

N O T L A R

(1) 11Eylül saldırılarının global ekonomiye maliyeti hakkında kaynak:
11 Eylül`ün global ekonomiye maliyeti: 350 milyar dolar | Genel Haberler (hurriyet.com.tr)
(2) ABD’nin El Kaide’yi desteklediğine dair kaynak:
El-Kaide – Vikipedi (wikipedia.org)
(3) ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisinde Çin’in Stratejik rakip ilan edildiğine dair kaynak:
1885518 (dergipark.org.tr)
(4) Irak işgali ve sonrasında can kaybı hakkında kaynak:
Irak Savaşı – Vikipedi (wikipedia.org)
(5) 2011’den bu yana Libya’da savaştaki ölümler ile ilgili kaynak:
Birinci Libya İç Savaşı – Vikipedi (wikipedia.org)
(6) Suriye’de ölümler ile ilgili kaynak:
Suriye iç savaşında ölenler – Vikipedi (wikipedia.org)
(7) Savaş nedeniyle Yemen’deki ölümlerle ilgili kaynak:
Yemen’deki savaşta ölenlerin sayısı yıl sonuna kadar 377.000’e ulaşacak: BM | Birleşmiş Milletler Haberleri | El Cezire (aljazeera.com)
(8) ABD’nin 11 Eylül sonrası federal borçları ve bütçe açığı hakkında kaynak:
https://www.mepanews.com/analiz-11-eylul-sonrasi-iflasa-suruklenen-abd-ekonomisi-ve-kuresel-ekonomik-kriz-47041h.htm

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.