Gezi Direnişi

0
1123

Seda Şanlıer

Gezi Direnişi ile ilgili yazıya başlamadan önce başta; 

Mehmet Ayvalıtaş’ı 

Abdullah Cömert’i 

Ethem Sarısülük’ü 

Ahmet Atakan’ı

Ali İsmail Korkmaz’ı  

Berkin Elvan’ı ve Gezi direnişi sırasında yaşamını kaybedenleri sevgiyle anıyorum.  

27 Mayıs Gezi Direnişi’nin yıldönümü. İstanbul’da başlayıp hemen hemen bütün Türkiye’de gerçekleşen eylemlere milyonlarca insan katıldı. Bu yönüyle Türkiye tarihinde gerçekleşen en büyük eylemlerden biridir. Gezi Direnişi ile insanlar, hem AKP’nin çevre talanına hem de muhaliflere karşı uygulanan baskılara tepki göstermişti. Gezi Parkı’ndaki direniş 15 Haziran 2013 tarihinde, polis şiddetiyle dağıtıldı. AKP iktidarı direnişi şiddet kullanarak bastırmakla yetinmedi, yıllar içinde Gezi’yi yargı eliyle kriminalleştirdi. Bu kriminalleştirme sonucu Gezi’nin sorumlusu ilan edilen Osman Kavala müebbet hapse; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de 18 yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Gelin bu sürece birlikte bakalım… 

Direnişin özgün tarafları 

Gezi direnişi, İstanbul’un göbeğinde bulunan Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesiyle başladı. Amaç, kesilen ağaçlar yerine Topçu Kışlası projesini hayata geçirmekti. Haberin, yayılmasının ardından yüzlerce insan parka akın etti. Parka akın eden topluluk sonraki günlerde giderek büyümüş ve milyonlara ulaşmıştı. Haziran’ın ilk gününden itibaren direniş, AKP’ye karşı başkaldırış haline gelmişti. 15 gün boyunca eylemciler parkta çadır kurdular. Kısa bir süre sonra parktan tüm Türkiye’ye yayılan bir dayanışma hareketi oluştu. Örneğin insanlar işe gitmeden önce yahut işten sonra mutlaka parka uğruyor ve temel ihtiyaçlar konusunda direnişi destekliyorlardı. Hafta sonları parka ziyarete gelenlerin sayısı ise iki katına çıkıyordu. Bu yönüyle liberallerin, bireycilerin ‘’Kaldı mı bu devirde sosyalizm yahu!’’ anlayışını yıkan bir pratikti, Gezi Direnişi.   

Direniş alanı aynı zamanda devasa bir atölyeye de dönüşmüştü. Direnişçiler birlikte okuyor, tartışıyor ve değerlendirmelerde bulunuyordu. Hemen hemen her gün parkta bir forum yapılıyordu. Öyle ki bu havayı solumak isteyen ve ziyarete gelen milletvekillerin, sanatçıların, oyuncuların haddi hesabı yoktu.  

Gezi’nin bir başka çekici özelliği ise tıpkı Türkiye gibi bir mozaik oluşturmasıydı. Park, AKP iktidarının baskıcı politikalarından memnun olmayanların buluşma yeri haline gelmişti. Orada Müslümanı’ndan solcusuna, Atatürkçü’sünden HDP’lisine kadar herkes yan yana durmayı başarabilmişti.  

Diğer yandan Gezi Direnişi, ‘’asla birleşmez’’ denilen solu da birleştirmişti. O meşhur Atatürk Kültür Merkezi önündeki (AKM) fotoğrafa dikkatli bakan, haksızlıklara karşı birleşen solu görecektir.  

Gezi’de hep güzel şeyler mi oldu?  

Elbette hayır.  

Hepinizin hafızasına kazanmıştır, Lobna Allami’nin gaz bombasıyla vurulduktan sonraki hali. Allami, beyin kanaması geçirmiş ve çok uzun süre sonra sağlığına kısmen de olsa kavuşabilmişti. Evren Köse yine gaz kapsülüyle vuruldu, kafası parçalandı. Bugün hala kafasında bir metal ile yaşamak zorunda. Erdal Sarıkaya sağ gözünü kaybetti. Aydın Aydoğan, ayağından vuruldu. Direnişin sürdüğü 15 gün boyunca polis, toplam 150 bin gaz bombası kullandı. Kullanılan bu gazlardan dolayı yüzlerce insan yaralandı.  

Bir de ortaya atılan iftiralar vardı. Örneğin Kabataş yalanı. AKP’li bir belediye başkanın yakını, Gezi olayları sırasında üstü çıplak deri pantolonlu bir grup insanın, kendisine saldırdığını iddia etti. En son ismini İmamoğlu’nun otobüs rezaletinden duyduğumuz yandaş gazeteci Nagehan Alçı da, o dönem CNN ekranında bu yalanı ballandırarak anlatmıştı. Olmayan bir görüntüyü izlediğini söyleyen bir isim de İsmet Berkan idi. Gerçek ortaya çıkınca özür dileyen Berkan için artık her şey çok geçti. Videoyuyu izlediğini söyleyen Berkan’ın gazetecilik kariyeri bu olayla sona erdi.   

Direnişi küçük göstermek için her yol denenmişti. Bunlardan biri de ‘’camide içki içtiler’’ yalanıydı. Cami müezzini Fuat Yıldırım, ‘’Öyle bir şey olmadı.’’ dedi. Sonrasında, Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camisi’nden alınarak bir köye müezzin olarak atandı.  

Gezi mücadelesi bastırıldıktan sonra onlarca insan ‘’suçlu’’ bulundu ve yargılandı.  

Gezi neden kriminalleştirildi? 

Milyonlarca insanın katıldığı eylem bir anda Osman Kavala’nın üzerine atıldı. Belirtmeden geçmeyeyim. Osman Kavalı’nın beraat etmiş olduğu davalardan tekrar yargılanarak müebbet hapis cezası almasını bir hukuk skandalı olarak değerlendiriyorum. Ancak Gezi Direnişi halkın direnişiydi. Osman Kavala hatta ve hatta ABD-AB güçleri direnişin içinde yer almış mıdır? Mümkün olmadığını iddia etmek zordur. Muhakkak ki o güçler halkın tepkilerini kötüye kullanmak istemişlerdir. Emperyalist güçlerin çıkarları için neler yaptığını 2004 ve 2014 yılında Ukrayna meselesinde, Ortadoğu’da ‘’Arap Baharı’’nda gördük. Eğer birileri çıkıp da egemen güçlerin Gezi Direnişi’ni kullanmak istedikleri yönünde kanıtlar bulurlarsa buna şaşırmam. Çünkü talepleriyle ortaya çıkmış bir halk vardı. Erdoğan’ın yakın çevresinden de Soros Vakfı’ndan da bu eylemden yararlanmak isteyenler elbette çıkmıştır.  

Gezi Direnişi Çözüm Süreci döneminde gündeme geldi. Kürt-Türk milliyetçi kutuplaşmasının bu süreçte geri plana düşmesi gerek işçi hareketine gerekse sol harekete canlılık kazandırmıştı.  

Gezi Direnişi’ne katılan halk gruplarıyla Cumhuriyet Mitingleri’ne katılan halk gruplarının benzeşmesi çok dikkat çekiciydi. Direnişin tabanını sol Kemalist adı verilen ilerici kitleler oluşturuyordu. İnsanlar sokağa bayraklarla çıktılar. Gezi Direnişi Türk Bayrağı’nı faşizmin elinden alarak ilerici halka maletti. 

Gezi Direnişi’nde CHP’nin tavrını da gördük. Eyleme öncülük etmeye dahi kalkışmadılar. Direnişteki insanların insanların ihtiyaçlarını ve nasıl yardım edebileceklerini sordular. Bugün AKP ile aynı safta yer alan Aydınlık Grubu eylemde gayet AKP karşıtıydı, o dönem. Bu grup, eyleme sonradan katılan Kürt siyasal hareketi ile anlaşmazlığa düştü ve alandan kovuldu.

O zamanlar AKP ile bir çeşit ittifak yaşayan Kürt siyasal hareketinin eyleme baştan darbe gözüyle bakması ilginçti. Örneğin Demirtaş bu yaklaşımla demeçler verdi. Bu süreçte polis araçlarının Kürt bölgelerinden Ankara’ya getirilmiş olması dikkat çekti. Bu siyasal tutuma rağmen Kürt gençleri eylemlerde aktif tutumdaydılar. Kürt siyasal hareketi eyleme katıldığında ise hareketin liderliğini ulusalcılara bırakmamak iddiasıyla davranması dikkat çekti. Bu iddia Öcalan’ın mesajında da dile getirilmişti. Kürt siyasal hareketinin eyleme katılması eylemi yükselten bir etki yaratmadı. 

Ancak Gezi Direnişi bunlardan farklı bir özellik taşımaktadır. Gezi Direnişi’nde milyonlarca insan demokratik talepler ileri sürdü ve meşru bir direniş çizigisinde oldu. Milyonlarca insanın haftalarca bir arada bulunduğu eylemlerde kriminal olaylara rastlanmadı. Yaşanan muazzam disiplin kitlenin ve siyasal güçlerin olgunluğunu yansıtıyordu. Mevcut hava Türkiye soluna da yansıdı. 

Gezi Direnişi’ni bir halk devrimine dönüştürme çabası gösteren Ulaş Bayraktaroğlu gibi devrimciler de çıktı. Ancak Gezi Direnişi, Bayraktaroğlu gibi devrimcilerin heyecanlarına uygun bir yer değildi.

Gezi direnişini değerlendiremedik 

Gezi Türkiye’nin orijinalitesidir. İstanbul’da başlayan direniş bütün Türkiye’de ve yurt dışında yankı buldu. İnsanlar Gezi’ye dinci ve yeni-liberal baskı sistemine karşı özgürlük talepleriyle katıldılar. Gezi Türkiye ilerici potansiyelinin bir ürünüydü. Türkiye solu Gezi’de kitle hareketinn gerçekleştiridği özgürlük havasını değerlendirerek kendi içinde güçlü bir birlik kurabilseydi, Gezi kuşkusuz daha başarılı sonuçlara ulaşırdı. Türkiye solu yapısal sorunları dolayısıyla bunu gerçekleştiremedi.  

Gezi Direnişi’nin potansiyeli esas olarak Kürt siyasal hareketi tarafından değerlendirilebildi. Kürt siyasla hareketinin Gezi Direnişi’ne neler katabildiğini bilemiyorum ancak sonuçlarının derlenmesinde başarılı olduğu görüldü. HDP, Gezi’nin öne çıkan isimlerinden bazı aileleri seçimlerde aday gösterdi. 

AKP iktidarı Gezi Direnişi’nden çok önemli dersler çıkardı. AKP ilkin Türk kimliğini karşısına almaktan vazgeçip onu yanına alma tutumuna başladı. Türk bayrağını miting ve toplantılarında kullanmaya önem verdi. Türk kimliğini nerdeyse yasaklayacak duruma gelmiş olan AKP birden bire bir numaralı Türkçü kesilecekti. Kürt hareketiyle ittifakının kendisini Türk halkından koparmakta olduğunu gördü ve Kürt hareketiyle masayı devirdi.  

Bir kısım Türkiye solu Gezi’nin sonuçlarını ileriye götürmek maksadıyla Haziran Hareketi adlı bir örgütlenmeye girişti. Haziran Hareketi, Gezi Direnişi mantığına uygun olarak Türkiye solundaki farklı grupların birlikte çalışarak gelişmesi temelinde kuruldu. Bu söylemler oraya katılan örgütlerin yapılarıyla uyuşturulamadı. Bu nedenle  Haziran Hareketi ilerleyemeden dağıldı.  

Gezi Sosyalist hareket tarafından örgütlenme ve birlik yolunda değerlendirilemediği için bir karşı-devrimle sonuçlandı. Sosyalist hareketler Gezi sonrasında bölündü ve zayıfladılar. Gezi her şeye rağmen çok önemli derslerle dolu bir mücadele örneğidir ve Gezi’yi ortaya çıkaran potansiyel dağılmış değildir. Öncesinden kendisini Cumhuriyet Mitingleri’nde ortaya koyan o potansiyel çok daha gelişmiş olarak durmaktadır. Cumhuriyet Mitingleri dağıtıldıktan sonra çok daha güçlü ve çok daha yaygın kitle hareketi olarak Gezi Direnişi ortaya çıkmıştı. Potansiyel gerilemedi, gelişti. Ona ulaşmanın yolu mücadele, örgütlenme ve solda birlikten geçmektedir.  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.