ODAK: GEZİ DİRENİŞİ’NİN İKİNCİ YILI

0
2156

Gezi direnişi gösterdi ki Türkiye solunun, demokrasi ve devrim mücadelesine öncülük edebilmek için kendisi dışındaki güçlerden bağımsız bir birliğe ihtiyacı var. Türkiye solu bölünmüş durumuyla direnişte çok yetersiz kaldı. Solun birliği toplumda birleşik bir direnişin geliştirilmesi doğrultusunda ve mutlaka bir devrimci yenilenme temelinde olmalıdır.”

Gezi Türkiye insanının AKP diktasına karşı ayaklanmasıdır. Taksim’deki Gezi Parkı’nın savunulmasıyla başlayan tepki, bir anda hükümete karşı yurt çapında büyük gösterilere dönüştü. Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde gösteriler düzenlenmiş ve eylemlere İçişleri Bakanlığı verilerine göre 2,5 milyon, resmi olmayan tahminlere göre ise 7,5 milyon kişi katılmıştır. Polisin saldırıları sonucu 8 bini aşkın gösterici yaralanmış, 7 gösterici ölmüştür. 15 Haziran 2013’te Gezi Parkı boşaltıldı. Kontrol altına alınan eylemler bir süre forumlar şeklinde sürdürülmeye çalışıldıysa da giderek söndü.

Gezi Direnişi gibi büyük çaplı gösteriler nasıl mümkün olabildi? Her şeyden önce halk rejime karşı hıncahınç doluydu. Halkın tepkileri önce Cumhuriyet Mitingleri adı altında dile gelmişti. Cumhuriyet Mitingleri bastırılıp ona önderlik eden ulusalcı güçler dağıtıldıktan sonra büyük bir kitlesel hareket görülmedi. Ancak iktidarın dinciliğine ve paracılığına karşı tepkiler içten içe birikmeye devam ediyordu. 1 Mayıslar ve benzeri çeşitli direniş ve eylemlerle kendisini hissettirmeye devam eden halk hareketi nihayet Gezi Direnişi ile zirveye çıkacaktı.
Halk hareketi, egemen sınıflar cephesindeki ve özellikle iktidar cephesindeki çatlaklardan güç almış olması sayesinde birden gelişti. İktidar cephesi, Cemaat ile AKP arasında bölünmüştü. AKP kendi arasında da bölünmüştü. Arınç ve Gül gibi isimler Erdoğan’ın ülkeyi kutuplaştırıcı tutumuna karşıydılar. Ama onların sözü geçmedi. Devletin iplerini elinde bulunduran Erdoğan halk hareketini polis zoruyla bastırmayı başarınca Arınç ve Gül’e bir kenara çekilmek ve yeniden sahneye çıkmak için fırsat kollamak düşecekti.

Düzen güçleri de derinlemesine bölünmüştü. Düzen partilerinden MHP bu direnişin içinde yer almadı ama MHP tabanında eylemlere katılanlar vardı. CHP aktif bir şekilde direnişin yanında yer aldı. Öyle görünüyor ki Gülen Cemaati direnişi alttan alta destekledi. Hatta AKP içindeki Gül ve Arınç gibi etkili isimlerin bu direnişi Erdoğan’ı etkisizleştirmek ve hiç değilse frenlemek için kullanmayı düşündükleri de görülüyor. Koç grubu, Doğan grubu gibi tekelci sermayedarların önemli bir kesimi Gezi Direnişi’nin karşısında aktif yer almadılar. Yer yer de sempati duydukları ve Erdoğan’ı frenlemek için direnişi kullanmayı istedikleri gözlendi. Çünkü Erdoğan onları da eziyordu.

Direnişe önemli ölçüde sanatçı, aydın ve orta sınıf genç katılmış olsa da işçi, emekçi, Alevi genç kesim direnişin aktif güçleriydi. Ölenler emekçi kesimdendi ve hepsi de Alevi kökenliydiler.

Kürt ulusal hareketi Gezi Direnişi’ni önce bir tehdit olarak algıladı. Çünkü Kürt ulusal hareketi, direnişin Türk ulusalcı kesimlerin insiyatifinde gelişmesinden ve onun AKP ile girilen ”barış sürecini” tehlikeye atmasından çekiniyordu. Bunu hem Selahattin Demirtaş hem de Öcalan ifade ettiler. Hatta Öcalan’ın daha sonrasında basında ”Erdoğan’ı Gezi’den ben kurtardım” dediği çokça yazıldı. Öcalan’ın bu ifadeyi yalanladığına rastlamadık. Kürt ulusal hareketi kısa bir müddet sonra da Gezi’ye katılarak onu ele geçirmeye çalıştı. AKP ile MHP, ”Gezi’yi PKK yönetiyor” yalanı yaydılar.

Gezi Direnişi’nde sol güçlerin grupçu davranıştan uzak durduklarını gördük. Bunun temel sebebi, solun grupçuluktan arınmışlığı değil de, onun direnişe etkili bir grupçu müdahelede bulunacak kadar güçlü olmamasıydı. Türkiye solu bu direnişte yapıcı ve olumlu bir rol oynadı ancak etkili olamadı. Çünkü direniş Türkiye solunun gücünü çok aşıyordu.
Direniş başta Türkiye solu olmak üzere rejime karşı ama kendi içinde hasım olan futbol taraftarlarını, Alevileri, kapitalizm karşıtı İslamcıları, bütün etnik grupları bir araya getirdi ve toplumda müthiş bir dayanışma ortaya çıkardı. Türk ve Kürt milliyetçi kesimlerin tabanları arasında sürtüşmeler yaşanmış olsa da bu iki kitlenin Gezi’de birlikte direnebileceği görüldü.

Ne var ki hükümet baskı tedbirleri yoluyla Gezi’nin önünü kesti. Gezi Direnişi sonrası kurulan forum örgütlenmeleri kalıcı olamadı.

Çünkü direnişi ileri götürecek bir irade olmadığı için hükümet halk hareketinin akacağı kanalları tıkamayı başardı. Hükümet, ardından, direnişe aktif katılan sosyalist kesim içinde tutuklamalara girişildi.

Gezi Direnişi AKP hükümetini çok korkuttu. Hükümet bir daha Gezi gibi bir direnişle karşılaşmamak için İç Güvenlik Yasası gibi tedbirlerle baskı ve yasakları artırmaya başladı.
Gezi direnişinde şu görüldü: Türkiye’de bayrağa ve M. Kemal’e sahip çıkan çok önemli bir sol kesim var. Gezi Direnişinde büyük kesim eylemlere bayraklarla ve M. Kemal resimleriyle katılmaktaydı. Dergimiz Odak, bu kesimin davranış tarzını halkçı yurtseverlik olarak kavramlaştırdık. Devrimcilerin bu halkçı yurtsever eğilime sırt çevirmemesi ve hatta sahip çıkması gerekiyor.

Gezi Direnişi AKP’nin yolun sonuna yaklaştığını gösterdi. Birlikte yıllarca muhalefete kan kusturan AKP ile Cemaat birbirine karşı kıran kırana savaşa tutuştular. Öyle ki Cemaat Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için üstüste çok önemli hamleler yaptı. AKP, Cemaat’e bağlı yargı ve polisin başlattığı 17-25 Aralık opresyonlarını da atlatmayı başardı. Planlı bir şekilde gündeme getirilen Oslo skandalına, büyük yolsuzluk skandallarına vb. rağmen hükümet ayakta kalmaya devam etti.

Polis şeflerinden Hanefi Avcı’nın, kitabında*, hükümetin ayakta kalabilmesinin nedenlerini tartışırken her şeyi aklına getirdiği hade Öcalan ve PKK faktörüne değinmiyor olması ilginçtir. Oysa Öcalan hükümeti defalarca kendisinin kurtardığını söylüyordu. Öcalan AKP iktidarını çok öncesinden bu yana destelediğini de iddia etti. Bunu elbette kendi siyasal hesapları uğruna yapmıştı. Kürt ulusal hareketi hükümetle giriştiği süreç kendisini güçlendirdiği için süreci tehlikeye atacak gelişmelere engel oldu. Kürt ulusal hareketi için en önemli faktör kendi örgütsel güçlenmesidir.

Gezi direnişi Kürt ulusal hareketinin ülke gündemini nasıl etkileyebildiğini bir kez daha gösterdi. Kürt ulusal hareketi bir yandan Gezi’nin hükümet tarafından kontrol altına alınmasına yardımcı olurken diğer yandan ise bu direnişin yarattığı potansiyeli yanına katmaya önem verdi.

Gezi direnişi gösterdi ki Türkiye solunun, demokrasi ve devrim mücadelesine öncülük edebilmek için kendisi dışındaki güçlerden bağımsız bir birliğe ihtiyacı var. Türkiye solu bölünmüş durumuyla direnişte çok yetersiz kaldı. Solun birliği toplumda birleşik bir direnişin geliştirilmesi doğrultusunda ve mutlaka bir devrimci yenilenme temelinde olmalıdır. Sol grupçuluktan arınacak şekilde yenilenemezse asla sağlıklı birlik oluşturamaz. Kürt ulusal hareketi büyük bir ittifak gücüdür. Kendilerini genellikle Kemalist olarak ifade eden yurtsever halkçı güçler de (Vatan Partisi’ni kastetmiyoruz) Türkiye devriminin ittifakıdırlar. Ancak Türkiye solu bağımsız ve etkili bir güç konumuna gelemezse Kürt ulusal hareketi de sol Kemalistler de halkın mücadelesini haliyle kendi eğilimlerine ve kendi çıkarlarına tabi kılacaklardır.

*- Hanefi Avcı, Cemaat’in İflası, Nisan 2015

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.