Haftanın Özeti

0
1112

Önce dış gelişmelere kısaca bakalım. 22 Mayıs’ta Londra’da on binlerce insan Filistin halkıyla dayanışma eylemi yaptı. ABD emperyalizmi geçtiğimiz hafta Filistinli direnişçi gruplarla İsrail arasında ateşkes sağladı. Ateşkesten hemen önce Suriye iktidarı, ülkesinin Hamas dahil tüm Filistinli direniş gruplarına açık olduğunu belirtti. Hatırlanacağı gibi Hamas bir dönem güçlerini Suriye’de tutarken AKP’nin ve Katar gibi ülkelerin telkiniyle Suriye’den çıkmış ve giderayak bıraktığı bir kaç bin kişilik kuvveti de dinci çetelere katarak Suriye’yi sırtından vurmuştu. ABD’nin Hamas’ı Ortadoğu’da İsrail egemenliğinde kurulan yeni düzene eklemeye çalışacağından söz ediliyor. Suriye seçimlerinde ise Esad’ın halkın yüzde 95’inin oylarını aldığı açıklandı.

Türkiye’de gündem, örgütsüzleştirilmiş on milyonların Türkiye gerçeklerini Sedat Peker’in videolarından öğrenmeye çalışmasıyla, o videolardan teselli aramasıyla ve hatta videolar yoluyla AKP’nin dağılmasını ve kurtuluşu düşlemesiyle geçiyor. Sedat Peker’in yayınladığı videolarla çok sıkıştırdığı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir televizyon programı manevrasıyla durumunu güçlendirdi. Süleyman Soylu, Pazartesi günü Kübra Par’ın moderatörlüğünü yaptığı ve aralarında muhalif gazeteciler olarak tanınmış Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz’ın da olduğu Habertürk televizyonundaki programa katıldı. Program, “Soylu’yu kurtarma programı” olarak tasarlanmıştı. Gazetecileri “konu mankeni” durumuna düşüren Süleyman Soylu, kendi prestijini güçlendirme yolunda uzun hikayeler anlattı.

Programın ardından genel olarak kamuoyunda gazetecilerin başarısızlığı eleştirildi. İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ ise, ısrarla soru sorduklarını fakat Soylu’nun sorularının hiçbirisine cevap vermediğini, lafı dolandırdıkça dolandırdığını belirtti. Gazetecilerin ifadesine göre bina yüzlerce polis ve danışman ile doluymuş. Tele 1’de Emre Kongar ile birlikte yaptığı 18 Dakika isimli programda değerlendirme yapan Merdan Yanardağ da programın Soylu için organize edildiğinin çok açık şekilde belli olduğunu belirtti.

Soylu; Peker’in iddialarını yine “vatana, millete, milli bekaya saldırı” olarak lanse etmeye çalışsa da programda hedef aldığı bazı isimler ile iktidar içerisinde çok ciddi çatlak olduğu gerçekliğini de gözler önüne serdi. Abdulhamit Gül, Berat Albayrak, Hulusi Akar, Mehmet Ağar, Korkut Eken, Metin Külünk, Muammer Güler gibi kişiler Soylu’nun hedef aldığı isimler arasındaydı. Süleyman Soylu, program sonrası, korona yasağına rağmen, Habertürk önüne topladığı güruha kendisine destek sloganları attırdı. Programdan sonra Bahçeli ve Erdoğan Soylu’yu sahiplendiler.

On milyonlarca insanın izlediği, medyanın sürekli üzerinde tartıştığı; binlerce tonluk kokain ticaretinin; Uğur Mumcu, Kutlu Adalı ve diğer cinayetlerin; mafyanın gazetelerin basılmasında görevlendirilmesinin vb. ele alındığı Sedat Peker videolarında yapılan açıklamalar sonrasında hala iktidar cephesinden herhangi bir istifa ya da soruşturma ile karşılaşılmadı. Bu durum 1990’lı yıllarda yaşanan Susurluk Skandalı dönemiyle karşılaştırıldığında Türkiye’de burjuva adaletinin ne denli gerilemiş olduğunu gösteriyor. Ordunun geri planda egemen olduğu o dönemde bile istifalar, soruşturmalar ve yargılanmalar yaşanmıştı.

İYİP Başkanı Meral Akşener’in geçtiğimiz hafta Rize’de tehdit ve saldırılarla karşılaşmasının ardından Erdoğan, “Bunlar daha iyi günler!” diyerek saldırganlara sahip çıktı ve muhalefeti gayet net tehdit etti. Kamuoyu yoklamalarında oyları düştüğü iddia edilen Erdoğan’ın bu sözlerinin, ondan seçimler yoluyla kurtulmak isteyenlere mesaj olduğu açıktır.

Elbette iktidar ortakları arasında yaşanan bu dövüş, bu kriz ilerici halk güçleri açısından büyük olanaklar yaratmakta, adaletli ve özgür bir ülke özlemini toplumda daha da derinleştirmektedir. Ama bu it dalaşından bir kurtuluş bekleyemeyiz. Bizleri AKP’nin Sedat Peker videoları yoluyla çöküşe gideceğine, halkın ilk seçimde ondan kurtulacağına inandırmaya çalışanlar yanlış yapmaktadırlar. Çözüm devrimcilerin ve halkın örgütlenmesinden geçer.

Bizlere yani ilerici halk güçlerine düşen görev bir yandan bu yaşananları teşhir ederek gücümüzü ve etki alanımızı artırmaya öte yandan bu gerici ve halk düşmanı bloka karşı ezilenlerin direniş blokunu yaratmaya çalışmaktır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.