Özetimizde dünyadan Türkiye’ye doğru bir yol izleyeceğiz. Rusya ile Ukrayna arasında gelişen savaş, 40’ncı günü aştı. Rusya ekonomisini yaptırımlar yoluyla çökerteceklerini düşünen Batılı güçler Rus parasının hızla değer kazanarak savaş öncesi düzeyine gelmesi karşısında şaşırdılar. Ekonomik yaptırımlar sonucunda hızla değer kaybeden ruble 10 Mart itibarıyla 1 dolar = 138 ruble durumuna düşmüştü. Savaş öncesinde 1 dolar 82 rubleydi. Rusya’nın aldığı tedbirlerle ruble hızla kuvvetlenmeye başladı ve dün itibarıyla 1 dolar 83 ruble oldu. Dolayısıyla ruble neredeyse eski değerine geri döndü. Rusya ekonomisinin yaptırımlardan pek etkilenmediği görülürken Avrupa ülkelerinde fiyatlar hızla artmaktadır.
AB ülkelerinin Rusya’yla ticaretini önlemeye çalışan ABD de giderek zorlanıyor. Geçtiğimiz hafta sonu ABD ile AB arasında varılan yeni anlaşmaya göre ABD, AB ülkelerine ek olarak 15 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satacak. ABD ayrıca dünya petrol fiyatlarının artışını önlemek maksadıyla doğal kaynaklarını zorlayarak kendi üretimini olağanüstü artırma kararı aldı. Rusya şimdi ABD yaptırımlarına katılan ülkelerin kendisinden satın aldığı petrol ve doğalgaz parasını Ruble ile ödemesi kararını aldı. Ayrıca Hindistan ve Rusya arasındaki ticaretin de milli paralar üzenden yapılması için çalışılıyor. Gidiş, doların dünya çapındaki egemenliğinin gerilmesine yol açmaktadır. AB ülkelerinde tüketici fiyatlarındaki artış gösteriyor ki bu ülkeler savaşın yükünü belki de Rusya’dan daha şiddetli hissedecekler.
Savaşta Batılı ülkeler tarafından geliştirilen kamuoyunu yanıltma ve yönlendirme (dezenformasyon ve manipülasyon) yöntemleri çok dikkat çekicidir. Batı, özellikle de ABD, bu konuda Nazi propaganda yöntemlerini kullanıyor. Savaşın başlangıcından beri geliştirilen Rus düşmanlığının haddi hesabı yok. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, yaptığı bir konuşmada bu duruma atıfta bulunarak, “Bize karşı hibrit bir savaş, topyekün bir savaş ilan ettiler” ifadelerini kullandı. Putin ise, Rahmaninov’un, Çaykovski’nin, Şostakoviç’in eserlerini yasaklayan; dünyaca ünlü müzisyenleri sırf Rus oldukları için işlerinden eden; Yuri Gagarin gününün dahi ismini değiştiren Batı’nın bu taktiklerini Nazi taktiklerine benzetti.
Savaşın taraflarından birisi olan Ukraynalı neo-Naziler Batı tarafından dünyaya “kahramanlar” şeklinde lanse edilirken, bu halk düşmanlarının uyguladıkları işkenceler ve işledikleri savaş suçları aynı güçler tarafından görmezden geliniyor. Neo-Naziler, ağaçlara bağladıkları yüzlerce insanı sokak ortasında taciz ediyor. Geçtiğimiz günlerde bu güçler tarafından öldürüldüğü belirtilen bir kadının cesedinde ağır işkence izlerine rastlanmıştı. Başka bir kadına yaptıkları işkence ise video aracılığıyla sosyal medya kanallarında yayınlanmıştı.
Batılı emperyalistlerin “örnek kadın” seçtiği ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 84 yaşında öldü. Albright’ın ölümü, Sırbistan’da halk tarafından sevinçle karşılandı. Albright, NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasına sebep olan isimlerden birisiydi. Aynı zamanda Albright, Irak’a uygulanan ambargo nedeniyle, yarım milyon çocuğun ölümüne de yol açmış, ileri bir tarihte bu ambargo kendisine sorulduğunda ise bırakın yanlış yaptım demeyi, “onca çocuğun ölümüne değdi” ifadelerini kullanacak kadar ileri dahi gidebilmişti. Albright göçmen kökenli olmasıyla sisteme uyum örneği gösterilmektedir. Liberaller ve bir kısım Avrupa solu bile bu tutumdadır.
Rusya Savunma Bakanlığı, ele geçirdiği belgelere dayanarak yaptığı açıklamada, Ukrayna’da olduğunu iddia ettiği biyolojik laboratuvarların, ABD Başkanı Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın sahibi olduğu kuruluş tarafından fonlandığını açıkladı. Yapılan açıklamaya göre Soros da bu laboratuvarları fonlayan vakıflar arasındaydı. Batılı medya iddiaları dezenformasyon olarak nitelendirmektedir ancak Rusya’nın açıklamaları doğruysa bu fonlara dayanılarak yürütülen “ilerici” hareketler dikkatle düşünmelidir.
“Savaş karşıtı” Batı, Yemen’de 2015’ten beri devam eden işgal ve gerçekleşen katliamlara karşı adeta gözlerini yummuş, kulaklarını kapamış halde. Savaşın başladığı günden bu güne, BM verilerine göre dahi, 10 binden fazlası çocuk olmak üzere 377 bin insan öldürülmüş; 30 milyonluk nüfusa sahip ülkede, bugün 17 milyon insan acil yardıma muhtaç halde. ABD, Fransa, Kanada, İngiltere gibi ülkeler bu savaşta da “kışkırtıcı” haldeler. İşgalci Suudi güçlerine silah satan, lojistik destekte bulunan emperyalizm, Yemen’de yaşanan dramın doğrudan sorumlusudur. Öte yandan Suudi Arabistan’ın işgal girişiminde bulunduğu ülkede, ateşkes ilan edildiği de belirtildi. İşgalci kuvvetler tarafından yapılan açıklamada, askeri operasyonların durdurulduğu kaydedildi. Ateşkesin, soruna kalıcı bir çözüm bulmak amacıyla ilan edildiği de eklendi.
Saldırgan ABD emperyalizmi Rusya’nın direnişini küçümseyerek Rusya’yı kuşatıp parçalamaya kalkmakla büyük hesap hatası yaptı. Bu süreç ABD’nin gerilemesini hızlandırdı. Rusya Federasyonu ABD’nin saldırılarının önünü kesmek maksadıyla Ukrayna’ya karşı askeri harekata girerken de hesap hatası yaparak Ukrayna faşistlerinin güç kazanmasına, Ukrayna halkının acılar çekmesine ve Rus askerlerinin ölmesine neden oldu. Gene de Ukrayna savaşının baş sorumlusu ABD ve ortaklarıdır.
Gelelim ülkemizdeki gelişmelere. AKP’li milletvekilleri tarafından hazırlanan ve Meclis’e sunulan yeni torba yasada, vergi kaçakçılarına affın kapsamı genişletildi. Hazırlanan teklife göre, yakalanmadan vergi kaçırdığını itiraf eden ve böylelikle “etkin pişmanlık”tan yararlanan kişilere karşı şartlar hafifletildi. Bu durum, “vergi kaçakçılarına af” şeklinde yorumlandı. Aynı torba yasa içerisinde gazetecilereyse tam tersi bir uygulama teklifi söz konusu. Hazırlanan teklife göre, yaptıkları haberler ile şirketlerin itibarlarını sarsan, şöhretine zarar veren gazetecilere, üç yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
Erdoğan geçtiğimiz günlerde Tokat’a yaptığı ziyarette, çiftçilerle de buluştu. Erdoğan’a sorunları hakkında konuşan, durumlarından yakınan çiftçilere, Erdoğan tarafından manda yoğurdu yemeleri tavsiyesinde bulunuldu. Erdoğan’ın, “Size benden bir tavsiye. Her akşam yatarken manda yoğurdu. Manda yoğurdu hakikaten kalitedir, çok iyidir” dediği tavsiyesi ise şöyle: Bir kase manda yoğurdu, 3 veya 5 adet Medine hurması, bir çay kaşığı kestane balı, yulaf ezmesi.
Akademi ve eğitim sistemi günden güne niteliksizleştiriliyor. AKP’nin neo-liberal politikaları, eğitimi ticarileştiriyor. Bilim yuvaları olması gereken üniversiteler, ticarethaneler haline geliyorlar. Kar-zarar mantığı ile meseleye yaklaşan üniversite “patronları”, akademik kadroları işten atıyor. Bunun son örneği ise Nişantaşı Üniversitesi’nde yaşandı. 30’a yakın akademisyenin işine son veren üniversite, bir de karşılaştıkları durumu protesto eden bu akademisyenlere zor kullanmaya, onlara baskı uygulamaya kalktı. Üniversitenin Rektör Yardımcısı Mehmet Ünal, alkışlarla kendisini protesto eden akademisyenlerin üzerlerine saldırmaya çalıştı. Ünal’a vicdansızca kararlar verdiğini hatırlatan akademisyenlere Ünal, “Sana hesap mı vereceğim lan!” diye hakarette bulundu.
Ülkemizde emekçiler karşılaştıkları kötü koşullara, işten atılmalara karşı direnmeye devam ediyor. İşçi eylemleri ülkenin sol gündemini belirliyor. Yaratılan direniş örnekleri ve mütevazi çabalar, insanlara umut veriyor. Ankara’da Başkent EnerjiSA’dan atılan ve aralarında DİSK Enerji-Sen sendika temsilcilerinin de bulunduğu işçiler, atıldıkları kurum önünde direniş gerçekleştirdiler. Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin ve sendikanın kurucu Genel Başkanı, işçi önderi Kamil Kartal, düzenlenen eylemde gözaltına alınanlar arasında oldu. İşçiler direniyor. Sol olarak bu direnişlere sahip çıkmalı, bu direnişlerin büyümesine katkıda bulunmalıyız.
Ukrayna savaşı çökmekte olan AKP iktidarına moral verdi. AKP iktidarı Rusya’ya yaptırımlara katılmayarak ekonomik durumunu bir parça düzeltme olanağı kazandı. Ancak Ukrayna’da Türkiye’yi çok önemli tuzak bekliyor. Ukrayna hükümetinin AKP iktidarına garantörlük teklifi Türkiye’nin geleceği açısından büyük risk taşımaktadır. AKP iktidarının bu teklifi kabul etmesi olasılığı yüksektir. Ukrayna krizini fırsata önüştürmeye çalışan AKP zamları yağdırmaya devam ediyor. Bu gece doğalgaza büyük bir zam geldi: Konutlarda %35, sanayide %50, elektrik üretiminde %44.3!
İçinde bulunduğumuz hafta Kızıldere’nin 50’nci yıl dönümüne denk geldi. Mahir Çayan ve Cihan Alptekin’in aralarında bulunduğu 10 devrimci Denizlerin idamını engellemek maksadıyla giriştikleri eylemde yaşamlarını yitirdiler (30 Mart 1972). Türkiye solunda en anlamlı birlik ve dayanışma eylemi olan Kızıldere bütün devrimcilerin gurur duyacağı ve örnek bir direniştir.
Zamlar, hayat pahalılığı ve baskılar örgütsüz halkı perişan etmektedir. Türkiye solunun Mahirlerin ve Cihanların mücadele ruhuyla halkın dayanışmasına yardımcı olması gerekiyor.