Gün geçmesin ki kadın cinayetlerinin yaşanmadığı bir gün olmasın! Bugünkü özetimize hafta içinde yaşadığımız iki kadın cinayetiyle başlayacağız.
7 Haziran’da Büyükçekmece’de balıkçı barınağında halıya sarılmış ve ayaklarına ağırlık bağlanmış şekilde cansız bir kadın bedeni bulunmuştu. Bulunan bu kişinin 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu ortaya çıktı. Güler’in cinayetiyle aranan Yavuz Güngör isimli erkek, hafta içinde Edirne’de gözaltına alındı. Mahkemeye sevk edilen Güngör suçunu itiraf ederek, Güler’i öldürdüğünü belirtti. Yavuz Güngör isimli katilin dört ayrı suçtan arandığı da ortaya çıktı. Bir başka kadın cinayet ise İzmir’de yaşandı. 15 yaşındaki Hatice Çağla Çetinalp, 16 yaşındaki eski sevgilisi tarafından defalarca bıçaklanarak öldürüldü. AKP iktidarının kadın cinayetlerini etkin yasalarla önlemek yerine kadın konusundaki gerici politikaları, kadın cinayetlerinin daha da artmasına sebep oluyor.
Hafta boyunca sadece kadınlar değil emekçiler de iş kazalarında yaşamlarını yitirdiler. Siirt’te Nezir Özdemir isimli bir işçi, köyünün yakınlarda su çıkarmak için yapılan sondaj çalışması sırasında yaşamını yitirdi. Özdemir, meydana gelen göçükte toprak altında kaldı. Gaziantep’te 14 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi Muhammed Hinki, ferahlamak için girdiği gölette hayatını kaybetti. Muğla Güllük Limanı’nda, Mehmet Şah Ece isimli bir işçi çıktığı gemi vincinin kırılmasıyla yaşamını yitirdi. Ece’nin ölmeden önce çektiği videoda, “Vinçte aşırı bir ses var, ha koptu ha kopacak gibi gözüküyor” dediği görüldü. Son olarak Urfa’da faaliyet gösteren Aközbekler fabrikasında Zeki Şakak isimli bir işçi, işyerinde gördüğü baskı ve mobing sebebiyle intihar girişiminde bulundu. İSİG verilerine göre Mayıs ayında en az 139 işçi iş kazalarında katledildi.
Geçtiğimiz hafta bir yönüyle emekçiler açısından acı dolu bir hafta olsa da diğer yönüyle direnişlerin devam ettiği bir hafta oldu. Direnişlerden bazıları şöyle: Tecritteki tutsak yakınlarının dayanışma eylemi devam etti. Sırbistan’da Türkiye makamlarına teslim edilme tehdidiyle tutsak bulundurulan Ecevit Piroğlu’nun serbest bırakılması için Brüksel ve Viyana’da eylem yapıldı. 3 yıldır Sırbistan’da rehin olarak tutulan devrimci Ecevit Piroğlu uğradığı hak gasplarına karşı açlık grevi direnişi sürdürüyor. Piroğlu’nun açlık grevi nedeniyle 45 kilonun altına düştüğü biliniyor.
Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanmasına karşı eylem ve etkinlikler bu hafta da sürdü. Aralarında DEM Parti ve CHP’nin de bulunduğu çeşitli kurumlar 29 Haziran’da saat 19.00’da Kartal’da, ‘Emeğimiz ve Özgürlüğümüz İçin Kayyuma Geçit Vermeyeceğiz’ mitingi yapma kararı aldılar.
Emekçiler Dayanışması 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 54. yıldönümünde İstanbul Ataşehir’de bulunan Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde bir buluşma gerçekleştirdi. Etkinliğe işçiler, emekçiler ve emek örgütleri katılım gösterdi. 15-16 Haziran direnişçilerinden Ahmet Sarıcan’ın konuşmacı olduğu etkinlikte sinevizyon gösterimi yapıldı. Çeşitli emek örgütlerinden mesajların okunduğu etkinliğin son kısmı ise müzik dinletisi oldu. Etkinliğin sonunda Dilek ve Ali arkadaşlarımız mücadele türkü ve marşları söyledi.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası taban maaş hakkı ve insanca çalışma koşulları için TBMM önünde başlattıkları eğitim nöbetlerini 27 gündür kararlılıkla sürdürüyor. Ülkemizde onbinlerce öğretmen MEB onayıyla güvenceleri olmadan, insanlık dışı koşullarda çalıştırılmaya devam ediyor.
Çankırı Sumitomo Lastik fabrikasında Petrol-İş üyesi işçilerin başlattığı grev 24 gündür coşkuyla devam ediyor. İzmir Kemalpaşa’da bulunan Purmo Group’ta çalışan Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin grevi 44 gündür kararlıca devam ediyor. Çiğli Belediyesi’nden işten atılan işçilerin başlattığı direniş bayramda da kararlıca devam etti. 147 işçi geçtiğimiz günlerde zorbalıkla işten atılmıştı. Borusan Lojistik’e bağlı Gemlik Port işçileri sendikal örgütlenme nedeniyle işten çıkartılmıştı. İşçiler fabrika önünde başlattıkları direnişlerini sürdürüyorlar. Novares ve Tekno Kauçuk’ta çalışan Petrol-İş üyesi işçiler yaşanabilir ücretler ve insanca çalışma koşulları için greve hazırlanıyor.
Bileşik İşçi Hareketi, Limter-İş Sendikası ve Kadın İşçinin Sesi grupları 22-23 Haziran tarihleri arasında Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat evi Tiyatro Salonu’nda bir işçi sempozyumu düzenleyecekler. İşçi Dayanışma Derneği ise 30 Haziran Pazar günü Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde sınıf hareketinin ve güncel emek sorunlarının tartışılacağı bir sempozyum gerçekleştirecek.
Haftanın Özeti’ne dünyada yaşanan önemli olaylarla devam ediyoruz.
Geçtiğimiz hafta Batılı emperyalistler İsviçre’de, savaşın taraflarından olan Rusya’yı davet etmeden, “barış müzakeresi” gerçekleştirmişti. Görüşmeden çıkan metne Türkiye yetkilileri de imza attı. Görüşmenin ardından Rusya Devlet Başkanı Putin önemli ziyaretler gerçekleştirdi. Putin, ilk olarak 24 yıl aradan sonra Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etti. KDHC ziyaretinin ardından da Vietnam’a gitti. Her iki ülkede de kuvvetli ilgiyle karşılanan Putin’in, Kuzey Kore ile yaptığı “dayanışma anlaşması” dikkat çekti. Batılı güçlerin çok kızdığı bu anlaşmaya göre Rusya veya Kuzey Kore’den herhangi birisi saldırıya uğrarsa diğer taraf saldırıya uğrayan ülkeye askeri yardımda bulunacak. Ayrıca başka ülkelerle diğer tarafın çıkarları aleyhine herhangi anlaşma yapmayacak. Rusya lideri Putin, Kuzey Kore ziyaretinin ardından gittiği Vietnam’da da büyük bir yakınlıkla karşılandı. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşta artan top mermisi ihtiyacını Kuzey Kore ve Vietnam’dan karşılamak istediği belirtiliyor. Kuzey Kore ve Vietnam ile ilişkilerin karşılıklı yarara dayandığı görülüyor.
Batılı emperyalistler Ukrayna’daki savaşı uzatarak Rusya’yı zayıflatmaya ve vurmaya çalışırken Putin de mevcut ilişkilerinin yanında Kuzey Kore ve Vietnam ile ilişkilerini de güçlendirerek NATO’ya karşı elini kuvvetlendiriyor. Ayrıca Putin’in Slav birliği oluşturma yolunda attığı adımlar savaşta büyük kayıp veren Ukrayna’yı ikiye bölebilir. Belarus Rusya ile yakın ilişkideki Slav ülkelerinin başında geliyor. Rusya, İran ile de fiilen ittifak durumunda bulunuyor.
Geride bıraktığımız hafta Türk basınında ilgi görmeyen çok önemli bir gelişme yaşandı. NATO’ya yeni katılan ülkelerden İsveç’in ABD ile geçtiğimiz Aralık’ta imzaladığı Savunma İşbirliği Anlaşması 19 Haziran’da parlamento tarafından onaylandı. Sosyalistlerin vatana ihanet olarak gördüğü anlaşma İsveç’in 17 bölgesindeki askeri üslerin ABD tarafından sınırsızca kullanılmasına izin veriyor. Anlaşma ABD’nin İsveç’e nükleer ya da biyolojik silahlar yerleştirmesini sınırlandırmıyor. İsveç sosyal demokratları NATO’ya müracaat etmeden hemen önce İsveç’in NATO’da nükleer silahlanmaya karşı davranacağı yolunda sözler etmişti. Şimdi İsveç’i ABD’nin nükleer savaşta saldırı üssü ve Rusya’nın hedefi haline getirecek anlaşmayı sağcı partilerle birlikte onayladılar.
İsveç’te barış yanlısı yurtsever güçlerin karşı çıktığı anlaşmanın kamuoyunda tartışılmadan yürürlüğe girmiş olması çok ilginçtir. İsveç Barış Derneği’nin yaptırdığı bir kamuoyu araştırması halkın yüzde 76’sının anlaşmadan haberi olmadığını ortaya koydu. Zaten anlaşma basında sadece haber yapılmıştı. Anlaşmaya karşı çıkan Sol Parti ile Çevre Partisi ise aktif bir kampanya yürütmediler. Kaldı ki bu partiler İsveç’in NATO’ya girişini meşrulaştıracak şekilde Ukrayna Savaşı’nda NATO’nun yanında yer aldılar. Yani İsveç’in Ukrayna hükümetine silah göndermesini onayladılar. İsveç’in ünlü yazarlarından Jan Guillou böyle bir anlaşmanın ancak savaşta yenen ülkeler tarafından yenilmiş ülkeye imzalattırılabileceğini yazdı. İsveç yetkilileri anlaşmanın açıkça Rusya’ya karşı yapıldığını belirtiyorlar. Bu gelişme Putin’in öngörüsünü doğrulamış oldu. Putin NATO üyeliğinin ardından ABD’nin İsveç ve Finlandiya’ya nükleer silahlarını yerleştireceğini öngörmüştü.
Filistin halkına karşı ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle soykırım uygulayan İsrail’de ordu ile hükümet Filistin direnişine karşı mücadelede birbirine girdiler. Hükümet orduya Hamas’ı yok etmek için saldırıları sürdürmesini emrediyor. Ordu ise Hamas’ın askeri saldırılarla ortadan kaldırılamayacağını, ona Filistin’in içinden alternatif yaratılması gerektiğini ileri sürüyor. Hamas’ın kendisinin de aslında İsrail’in bu düşüncesi dolayısıyla geliştiği biliniyor. Netanyahu başarısız kalan savaş kabinesini feshetti. Kabine 7 Ekim 2023’te İsrail’e karşı El Aksa Tufanı adıyla yapılan saldırının ardından kurulmuştu, İsrail ile Hizbullah’ın arasındaki çatışmalar da hafta içinde arttı. Hizbullah İsrail içlerini vurabileceğini defalarca ortaya koydu. Hizbullah ile savaşın önümüzdeki dönemde Filistin ile savaşın önüne geçebileceği görülüyor.
Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Suriye ve Türkiye devletlerinin askerleri arasında görüşmeler yapıldığı haberleri geliyor. Görüşmelerin Rusya’nın arabuluculuğuyla ve Rusya’nın Suriye’deki askeri üssünde gerçekleştirildiği belirtiliyor. Bu sürecin devam etmesi halinde TSK’nin Suriye’den çekilmesi ve ABD’nin Suriye’deki işgalci varlığının tehlikeye girmesi mümkündür. Bu sürecin işgalci ABD ile işbirliği yapan Kürt hareketinin Suriye hükümeti ile barışçıl ve demokratik bir çözüm temelinde uzlaşmasına varmasını dileriz.
Dünyada savaşı tehlikesi günden güne artıyor. Savaşın tarafları şimdiden Ukrayna ve Ortadoğu’da karşı karşıyalar. Gerginlik odaklarından biri olan Tayvan’da çatışmaların başlaması riski artıyor. Demokratik hak ve özgürlükler doğrultusunda mücadelemizde barış için sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.