Haftanın Özeti: Bağımsız ve güçlü bir Türkiye soluna ihtiyaç artıyor

0
456

Artan fosil yakıta bağlı gelişen kapitalist üretim insan sağlığını olduğu gibi ekolojik dengeyi de altüst ediyor. Ülkemizde ve dünyanın bir çok yerinde yaşanan olağanüstü doğa olayları çeşitli uzmanlar tarafından dünyanın yok olması yönünde gidişin işaretleri olarak yorumlanıyor. 2023 yılı, meteorolojik olayların kayıt altına alınmaya başlamasından bu yana en sıcak yaz olmuş. Isınan havalar orman yangınlarına ve ardından gelen aşırı yağmurlar da sel baskınlarına neden oluyor. Önceki hafta Türkiye ve Yunanistan orman yangınları ile mücadele ederken bu hafta ise aşırı yağmurlara bağlı sel baskınları ile karşı karşıya kaldı ve sel baskınları bir çok can kaybına neden oldu. Can kayıpları sadece sellerden kaynaklı değil tabii ki. Asıl nedeni sel baskınlarını hiçe sayıp dere yataklarına şehirler inşa eden sistem ve kapitalist açgözlülük. Kırklareli’ndeki durum buna bir örnek. Dere yatağında bulunan tarım arazisinde bulunan imara aykırı turistik tesis sel baskını ile yerle bir oldu ve vurdumduymazlık 6 canın ölümüne neden oldu. Kayıpların sorumlusu hem tesisi kuranlardır hem de oraya yapılaşmaya göz yuman idari yapıdır. Sadece Kırıkkale değil başta İstanbul olmak üzere yurdun bir çok yerinde sel baskınları ve can kaybı haberleri geliyor. Düzensiz şehirleşme ve alt yapı eksikliği şehirlerde sellerin etkisini artırırken bir çok yerde can kaybına neden oluyor. Bu durum sadece ülkemizde değil bir çok ülkede yaşandı.

Geçen hafta kadın voleybol takımının Avrupa şampiyonu olması üzerine yaşanan tartışmalar bu hafta da devam etti. Dinci kesimde Ebrar Karakurt’un cinsel yönelimi ön plana çıkarken sol çevrede ise Melisa Vargas’ın Küba’dan kaçması eleştirileri yapıldı. Voleybol takımının başarısı spordan çok dinci gericilere karşı bir duruş olarak ön plana çıktı ve bundan dolayı da dinci basında bu başarı ya görmezden gelindi ya da voleybolculara eleştiri ve hakaretler yapıldı. Biz cinsel yönelimi ne bir erdem ne de kusur görüyoruz. İnsanlara bu konuda baskı ve aşağılama kabul edilemez. Sol çevrede ise Vargas’ın Küba yönetimini beğenmeyip ülkeden kaçması yanlış bir noktadan ele alındı. Seçimler sonrası umutsuzluk ve karamsarlığın hakim olduğu topluma moral veren voleybolcuları biz de tebrik ettik ve duruma bireyler üzerinde değil bir bütün olarak bakmanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Vargas’ı eleştirenler milli takıma hangi göz ile bakıyorlar acaba? Sanki sosyalist bir ülkenin sosyalist bir takımı söz konusuymuş gibi Vargas eleştiriliyor. Takım bir bütün olarak zaten kapitalist bir ülkenin takımı ve Vargas da kendine burda bir yer bulmuş. Vargas anti-komünist de sanki bütün takım sosyalist (!). Gericilerin milli takımı ve Ebrar’ı hedef alması bugünkü şartlarda Vargas’ın sosyalizme karşı tutumundan daha önemlidir.

İşçi eylemleri ve direnişleri ile devam edelim.

Eskişehir’de TMSF’den Yıldızlar Holding’e bağlı Doruk Madencilik’e devredilen maden ocağındaki işçiler ödenmeyen ücretleri ve alacakları nedeniyle açlık grevine başlamışlardı. 1 haftadır açlık grevinde olan işçilerden bazıları rahatsızlanıp hastahaneye kaldırılırken madencilerin aileleri Ankara’da Yıldızlar Holding’in önünde basın açıklaması yapmışlardı. Madencilerin direnişi ve ailelerin baskısı sonuç verdi ve işveren geri adım atmak zorunda kaldı. Sendika ve işveren arasındaki anlaşma sonrasında madenciler açlık grevine son verdiler. Madenciler anlaşmanın sözlü olması dolayısıyla resmi bir açıklama yapılana kadar maden ocağının girişinde oturma eylemi yapmaya devam edeceklerini ilan ettiler.

Metal iş kolunda toplu iş sözleşmeleri tartışmaları devam ederken yakın zamanda büyük işçi grevleri de bekleniyor. Bursa’da bulunan Renault’da ilk toplu sözleşme taslağına işçilerin tepkisi sert oldu. İşçiler, “Üzerinde tartışılacak bir taslak yok ve bu taslak bizim için yok hükmündedir” dediler. Ayrıca “patron tarafı işçileri bölerek metal işçilerinin direnişini kırmak istiyor” diyerek toplu iş sözleşmesinin bütün metal iş kolunda birden yapılması için işçilere birlik çağrısı yaptılar.

İş cinayetleri de devam ediyor: DHA’nın aktardıklarına göre bir iş cinayeti de Maraş’ın Onikişubat ilçesinin Başkonuş Yaylası’ndaki tesislerde meydana geldi. İddiaya göre Elif Aktaş, mutfaktaki buzdolabını temizlerken elektrik akımına kapıldı. Mesai arkadaşlarının ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri yaptıkları kontrolde 2 çocuk annesi Elif Aktaş’ın hayatını kaybettiğini belirledi.

İzmir Bornova’da bulunan Folkart Life sitesinde apartman/kat görevlisi olarak çalışan Tez Koop-İş Sendikası işyeri temsilcisinin işten çıkarılması sendika ve iş arkadaşları tarafından protesto edildi. Sendika yaptığı açıklamada işten atılan işçinin “tek suçunun” sendika temsilcisi olması, amacın da yakın zamanda başlayacak TİS (Toplu İş Sözleşmesi) öncesi sendikalı işçileri işten atarak işçileri boyun eğdirmek olduğunu belirtti. Emekçiler atılan işçiler işe geri alınana kadar direnişlerine devam edeceklerini ilan ettiler.

İzmit Dikili’de bulunan Agrobay Seracılık’ta çalışan emekçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için işten atılmışlardı. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu emekçiler firma tarafından köle gibi çalıştırılıyorlardı. Maaşlarını ve tazminat haklarını gaspeden şirkete karşı işçilerin direnişi kararlı şekilde sürüyor.

Dersim’de FEDAŞ Enerji işçisi 17 kişi insanca ücret ve iş güvenliğini içeren haklar talep ettikleri için işten atıldılar. Enerji-Sen üyesi işçiler yaklaşık 1 aydır patron zorbalığına karşı direnişlerini sürdürüyorlardı. İşten atılmalarının ardından kararlı direnişlerini yaygınlaştırmaya başladılar.

Trendyol depo işçileri sendikal örgütlenme nedeniyle geçtiğimiz hafta şirket tarafından işten atıldı. 54 emekçinin işine son veren şirket 1 kişiyi de 25/2 koduyla tazminatsız şekilde işsiz bıraktı. DGD-SEN ve PTT-Sen öncülüğünde direnen işçiler de Esenyurt’ta bulunan Trendyol deposu önünde eylemlerini sürdürüyorlar.

Şişli Belediyesi’nde, Sputnik Medya’da, Corning Kablo ve Alufortm Pekintaş fabrikasında ve Plasmek fabrikasında işçiler hakları işçin direnmeye devam ediyorlar.

Yurdumuzun kanayan bir başka yarası da hapishaneler; hapishanelerde yüzlerce hasta var. Bazılarının durumu kötüye gidiyor. Kendi kendilerine bakacak durumda olmamalarında rağmen serbest bırakılmadıkları gibi cezalandırmak maksadıyla tek kişilik hücrelere konuyorlar. Tutsaklar irade dışı başka hapishanelere sürgün de ediliyorlar. En son TAYAD yaptığı açıklamada ömrünün 16 senesini Bayrampaşa, Bakırköy ve Silivri Hapishaneleri’nde geçirmiş olan 52 yaşında  Mesude Pehlivan’ın kanser hastası ve kendi kendine bakamayacak durumda olmasına karşın serbest bırakılmadığı gibi tek kişilik hücreye konarak cezalandırıldığını belirtti. Devrimci tutsaklara bu zulüm yapılırken diğer yandan 1993 yılında Sivas Madımak Oteli’i katliamının baş aktörlerinden Hayrettin Gül Cumhurbaşkanı kararı ile serbest bırakıldı.

Dinciler ve gericiler sürekli ödüllendirilirken demokratik talepleri için sokağa çıkan öğrenciler, işçiler, devrimciler ve ailelerinin en küçük hak talebi ise polisin sert müdahalesi ile sonuçlanıyor. Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYAD) üyesi aileler 4 Eylül’de kuyu tipi hapishanelerin kapatılması talebiyle İstanbul’un Kartal ilçesinden Ankara’ya yürüyüş gerçekleştirecekti. Yürüyüşe kolluk kuvvetleri müdahale etti ve 11 TAYAD’lı gözaltına alındı.

Haftanın Özeti’ne yurtdışından haberler ile devam edelim. Uzun zamandır Türkiye’ye gelmesi beklenen Rusya Devlet Başkanı Putin karar değiştirip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çağırdı. İki ülkenin liderleri yaptıkları açıklamalarda Rus tahılının başta Afrika olmak üzere dünyaya ulaşması üzerinde durduklarını dile getirdiler. Bilindiği gibi Rusya daha önce 3 kere uzattığı Karadeniz Tahıl Antlaşması’ndan çekilmişti. Gerekçe olarak anlaşma çerçevesinde kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmemesi belirtilmişti. Rusya bu anlaşmaya alternatif olarak kendi tahılının başta Afrika olmak üzere dünyaya ulaşması için yollar arıyor. Katar’ın da sürece dahil edilmesiyle yapılan anlaşma çerçevesinde 1 milyon ton buğdayı Afrika ülkelerine göndermeyi hedefliyor. Bu görüşmede Erdoğan buğdayın Türkiye’de un haline getirilip bu şekilde yoksul Afrika ülkelerine ulaştırmasını önermiş. Ancak Türkiye Ziraatçılar Odası (TZO) anlaşmayı eleştiriyor. TZO hükümetin uluslararası arenada güç kazanmak için kendi ülkesinin çiftçilerini görmezden gelindiğini ve çiftçiyi yoksulluğa ittiğini ve artık bir çok çiftçinin böyle politikalar yüzünden tarımı bıraktığını belirtti.

Putin ve Erdoğan kameralar karşısında buğdayın dünyaya ulaşmasını konuşurken masada başka konular da olduğu dile getirildi. Başta Azov Taburu komutanlarının Ukrayna’ya geçmelerine izin verilmesi olmak üzere son dönemde Erdoğan’ın Rusya aleyhine açıklamalar yapması Rus tarafını kızdırmıştı ve Putin’in yakın adamları tarafından zaman zaman bu durum dile getiriliyordu. İki ülke ayrıca Suriye’de de zaman zaman karşı karşıya gelmeye devam ediyor. Hatırlanacağı üzere görüşme öncesinde Suriye’de Türkiye’nin desteklediği dinci çeteleri Rusya bombalamıştı.

Ukrayna’daki savaş binlerce insanın canını almaya devam ederken ABD Ukrayna’nın Rus tanklarını yok etmesini sağlamak için nükleer mermi göndermeye karar verdi. Biden Ukraynalılarla Rusları son Ukraynalı kalıncaya kadar savaştıracağını belirtmişti. Sözünün gereğini yerine getiriyor. Rusya uranyumlu mermilerin Ukraynalılara da zarar vereceğini iddia etti.

Bu arada Suriye’de farklı gelişmeler de yaşanıyor. “IŞİD’e karşı mücadele” adı altında ABD desteğiyle Deyr el Zor bölgesine yerleştirilen PYD güçleri ABD’nin yardımıyla bölgedeki Arap aşiretlerini de yanına alarak bir manda devlet kurmuştu. Deyr el Zor bölgesini önemli kılan ise Suriye petrollerinin yüzde 70’inin bu bölgeden çıkarılması, Suriye tarım üretiminin yüzde 70’inin bu bölgede yapılması ve bölgenin Suriye’nin su kaynaklarını büyük kısmını kontrol ediyor olmasıdır. Çoğu geçmişte IŞİD’e biat eden sonra da ABD işgalcilerinin yönlendirmesiyle PYD etrafında toplanan aşiretler ile PYD arasında çatışmalar başladı. Suriye’de işgalci güç olan Türkiye egemenleri bu çatışmalara umutla bakıyor. Kürt milliyetçileri çatışmaları ABD tarafından bölgede işgalci duruma sokulmuş olan Kürt hareketi yanlısı veriyor. Suriye devleti ülkeyi işgalden kurtarmak için bu çatışmaları umut görüyor. Arap aşiretleri işgalci ABD’nin çatışmada hakem olmasını talep ediyor. Arap aşiretlerinin isyanının bastırılması bekleniyor.

Bölgede bir çatışma haberi de Kerkük’ten geldi. Irak’ın kuzeyindeki Kerkük kentinde, 2017’den bu yana ordunun ve büyük kısmı Şii savaşçılardan oluşan Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) birliklerinin karargahı olarak kullanılan binanın, Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) geri verilmesi kararı tepki çekti. KDP 2003 ABD işgaliyle birlikte Irak’ta çok önemli güç kazanmıştı. ABD askerleri Kerkük’e girdiğinde şehrin tapu kayıtlarının yakılmış olması Kerkük’te milli çatışmalara hazırlık adımıydı. Çatışma sebebi olan bina 2017 referandumundan önce KDP’nin idi. Irak merkezi yönetimi ve KDP arasındaki görüşmeler sonrasında binanın tekrar KDP’ye verilmesine karar verildi ancak Irak Başbakanı es-Sudani’nin kararını eleştiren Haşdi Şabi güçleri, bina önünde çadır kurdu.

Haşdi Şabi’ye tepki gösteren Kürt göstericilerin, binaya yürümesi üzerine güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu ikisi Kürdistan Yurtseverler Birliği Partisi (KYB) üyesi dört Kürt gösterici öldü. Çıkan çatışmalarda üçü polis 15 kişi de yaralandı. Kerkük Valisi Rakan Said el Cuburi, Ortak Operasyonlar Komutanlığı güçlerinin kullandığı binanın KDP’ye teslimi kararının ertelendiğini ve göstericilerin protestolarına son verdiğini duyurdu.

Kürt ulusal hareketleri tarih boyunca Batılılara bel bağlamanın zararını gördü. Kürtler bilindiği gibi Ortadoğu’da devletleşememiş bir halktır. Kürt milliyetçileri dünyanın egemeni olan ABD’nin Ortadoğu’ya saldırısını ulusal haklarına kavuşmak için tarihsel fırsata dönüştürmek istediler. Fakat uluslararası gelişmelerle ABD’nin tek başına dünya egemenliği tehlikeye düştükçe Kürt milli hareketlerinin de zorlukları artıyor.

ABD ve Rusya arasındaki savaş Ukrayna’da nükleer çatışmaya yaklaşacak şekilde yükselirken Ortadoğu da ısınıyor. Ukrayna’yı ateşe atmış olan ABD yıllardır Kürtleri de ateşe atmanın hazırlıklarını yapıyor. ABD’nin Kürtlere yaklaşımı ve Suriye’deki Kürt güçleriyle ilişkileri bölgede büyük çatışmalara yol açacak niteliktedir. Kendisini emperyalist bir güç olarak gören AKP iktidarı gelişmeleri bölgede yayılmacı amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Enternasyonalist Türkiye solunun bağımsız temeldeki mücadelesi her zamankinden daha önemlidir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.