Haftanın özeti: Batılı emperyalistler arasındaki büyük bölünme

0
214

Odak Dergisi kolektifinin hazırladığı “Haftanın Özetine” Türkiye’den gelişmeler ile başlıyoruz. İlk olarak yeni çözüm süreci çerçevesinde devam eden tartışmaları ele alacağız.

AKP-MHP-DEM Parti-CHP arasında görüşmeler sürerken Zafer Partisi ve İyi Parti, Türk şovenizmini körükleyerek ortamı parti çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyorlar. İran ile Türkiye egemenleri arasında bölge üzerinde kızışan iktidar mücadelesi İran’ın her an saldırıya uğraması tehlikesi dolayısıyla Türk İran savaşına dönüşme riski taşıyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan süreç DEM Partisi heyetinin İmralı adasında PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesiyle devam etti. DEM heyeti, Öcalan ile görüşmesinin ardından mecliste bulunan siyasi partiler ile de görüşmelere başladı. İYİ Parti sürece dahil olmayacağını belirterek DEM Parti ile görüşmedi. Bütün partiler görüşme sonrasında ”detaylarına girmeden görüşmenin olumlu olduğunu ve sürece yönelik eleştiri ve önerilerini sunduklarını” belirttiler.

Önümüzdeki günlerde DEM heyetinin tekrar Öcalan ile görüşmesi bekleniyor. CHP heyeti görüşmelerin halka açık ve geniş bir komisyon çerçevesinde sürdürülmesini savunurken görüşmede neler konuşulduğunu açıklamadı. Konuyla ilgili CHP Grup Başkanı Gökhan Günaydın verdiği röportajda ”görüşmelerde federasyon, özerklilik ya da yeni anayasa gibi talepler olmadığı, sadece terörle mücadele yasası ve kayyumlar gibi konularda düzenlemeler konuşulduğu ve bu çerçevede Öcalan’ın Şubat ayında silah bırakma çağrısı yapabileceği” sözlerini dile getirdi. AKP kanadından ise Öcalan’a sağlık ve yaşlılık gerekçesi ile ev hepsi verilebileceği, bunun son süreç ile alakası olmadığı ve bu hakkın daha önce 28 Şubat generallerine de verildiği belirtiliyor.

Suriye’de kaybeden ve her an ABD-İsrail saldırısıyla karşı karşıya kalabileceğini söylenen İran egemenleri, PKK ile ilişkilerini geliştirmeye ve Suriye’de SDG ile de yakınlaşmaya çalışıyorlar. Ortadoğu’da ABD emperyalizminin taşeronluğuna oynayan AKP iktidarı ise PKK bahanesiyle İran ile karşı karşıya gelebileceğinin sinyalleri veriyor. AKP iktidarı Kandil dağında bulunan PKK’yi bahane ederek İran ile restleşmeye başladı ve Irak’taki ilerleyişini Kandil sınırına kadar sürdürdü.

Bilindiği gibi iki ülkenin egemenleri Irak üzerinde nüfuz sağlamak için kıyasıya yarışıyor. İran yönetimi AKP lideriliğindeki Türkiye’nin Libya, Suriye ve Irak’ta asker bulundurarak tıpkı ABD gibi yayılmacı politikalar izlediğini ileri sürüyor. AKP iktidarının TSK eliyle Irak’ta yürüttüğü askeri faaliyetler İran’a yakın Haşti Şabi güçleriyle yer yer karşı karşıya geliyor. Bilindiği gibi ABD, IŞİD ile mücadelede, ABD işgaline ve İsrail’e karşı direnişte büyük inisiyatif göstermiş olan Haşti Şabi güçlerinin tasfiye edilmesini istiyor. İran’ı ezmeyi amaçlayan ABD emperyalistleri hem AKP ve HTŞ iktidarlarını hem de Suriye’deki SDG güçlerini İran’a karşı kullanmaya çalışıyor. İşte bu koşullarda yeniden dillere düşen Kürtlerle Türklerin Yavuz Sultan Selim döneminde Şii İran’a karşı ittifakı edebiyatı hem ABD’nin gözüne girmeyi hem de Türklerle Kürtleri AKP zihniyetiyle birleştirmeyi amaçlıyor. Öcalan’ın yıllar önce “Kürtlerin altın çağı” ifadeleriyle gündeme getirmiş olduğu bu söylemin Alevi katliamını çağrıştırdığı için CHP ve DEM Parti saflarında tepkiler yarattığı gözleniyor.

AKP-MHP-DEM Parti-CHP’nin yürüttüğü görüşmelere katılmayan Zafer Partisi ve İyi Parti savaşta kaybedilen asker gençlerin ailelerinin acılarını istismar ederek Türk şovenizmini kışkırtıyor ve Türklerle Kürtler arasında körükledikleri milliyetçi kuruplaşmadan beslenmeye çalışıyorlar. Bu şovenist propagandaların etkili olduğu görülüyor.

Erdoğan Suriye’de dincilerle birlikte Esat iktidarının yıkılmasıyla başlayan süreçte Suriye’de etkili bir aktör olmak istiyor ancak ona Esad’ı devirme görevi verenler onun daha ileri gitmesine izin vermek istemiyorlar. Öyle ki Avrupalı emperyalistler birlikte yıktırdıkları Suriye’nin yeniden imarı toplantısına bile AKP iktidarını çağırmadılar. Yeniden imar demek ihaleler ve muazzam karlar demektir. Diğer yandan ise İsrail Suriye’de laikliğin ve Alevilerin savunucusu kesiliyor. Suriye’de Alevi katliamına karşı Türkiye’de ve Avrupa’da yapılan eylemlerin çoğunda İsrail ve ABD aleyhine tek sözcük edilmemesi çok önemlidir ve çok buraya dikkat edilmelidir.

Türklerle Kürtleri birbirinden uzaklaştıran ulusal baskı düzenini ortadan kaldırılmasını bütün devrimciler ve tutarlı demokratlar istiyor. Ancak süreç üzerinde emperyalizmin inisiyatifi ve egemen güçlerin hesapları bu olanağın gerçekleştirilmesini engelliyor.

AKP iktidarı ülkenin kaynaklarını yıllardır Suriye ve Libya gibi ülkelerdeki dinci çetelere peşkeş çekerken kendi işçi ve emeklilerine ise sefaleti razı görüyor. Asgari ücrete yapılan zam ile çalışanlar hayal kırıklığı yaşarken bu durumdan en çok etkilenen emeklilere ise açlık dayatılıyor. Salı günü yapılan yüzde 15,75’lik zamla en düşük emekli maaşı 14.469 TL’ye yükseltildi. 2002 yılında asgari ücretin yüzde 146’sına denk gelen emeklilik maaşı son yapılan zam ile iyice azalarak asgari ücretin yüzde 66’sına düştü. Suriye’deki çetelere paralar akarken kendi halkına sıra gelince musluklar kesiliyor ve yapılacak zammın ekonomiye zarar vereceğini belirtiliyor. Ekonomi derken de kendi sermayedarların sömürü düzenlerini kast ediyorlar.

Bu hafta emek cepesinde önemli gelişmeler yaşandı: Tek Gıda-İş Sendikası ile birlikte direnen Polonez işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı. Uzun ve zorlu bir mücadelenin ardından Polonez şirketi işçilerin tüm alacaklarını ve tazminat haklarını vermek zorunda kaldı.

Tek Gıda-İş Sendikası’nın 3 işçinin işten atılmasıyla başlattığı Eker Süt direnişi ise devam ediyor. Direnen işçiler işlerine iade edilmelerini ve sendikal örgütlenmeye saygı duyulmasını istiyorlar.

Belediye işçileri birçok yerde işten atmalara ve haklarının gaspedilmesine karşı direniyorlar ve seslerini yükseltiyorlar. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, Karşıyaka’da, Sarıyer’de, Şişli’de ve Kartal’da işten atılan işçiler direnişlerini sürdürüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin ödenmeyen sosyal hakları ve maaşları için başlattığı bir günlük iş bırakma eylemi ses getirerek belediye yönetimine çözüm için adım attırdı.

Çağrı-İş Sendikası, Kanada menşeli olan Telus Digital şirketinin işçi ve sendika düşmanlığına karşı İzmir’de basın açıklaması gerçekleştirdi. Şirket bugüne kadar 15 kişiyi işten attı.

Temel Conta işçileri düşük ücretlere, baskılara ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı 32 gündür grevdeler. İşçiler insanca yaşamak için Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesinde örgütlendiler. İş yeri patronunun toplu sözleşme yapmayı reddetmesi ve geliştirdiği sendika düşmanlığı nedeniyle işçiler direniyorlar.

Bursa Arıtaş Kriyojenik’te Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçilerin grevi 23 gündür devam ediyor. Gebze’de bulunan Green Transfo Energy işçilerinin grevi 17 gündür kararlılıkla devam ediyor. GE Grid Solutions grevi ise 29 gündür kararlılıkla sürüyor. Sağlık emekçileri zorbalık anlamına gelen “eziyet yönetmeliği”nin geri çekilmesi için bu hafta Aile Sağlığı Merkezileri’nde ve 8 Ocak’ta tüm sağlık kurumlarında geniş çaplı iş bırakma eylemi gerçekleştirdiler. Hatay Dörtyol’da bulunan Yolbulan Metal işçileri sefalet ücretlerine karşı 206 gündür grevdeler. Lezita işçileri 309 gündür direniyorlar. Tatkett grevi 115 gündür kararlılıkla devam ediyor. Kamuda örgütlü olan KESK, ASİM-SEN, BASK, HÜR SEN ve BİRLEŞİK KAMU İŞ olarak 13 Ocak’ta sefalet zamanlarına karşı Türkiye genelinde iş bırakacaklar.

Gençlik Haberleri ile devam ediyoruz. Ankara’da gençlik örgütleri, polisin öğrenciler üzerinde artan baskısına karşı bugün Ankara Çankaya Belediyesi önünde bir araya geldi. Bir araya gelen kitle, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları eşliğinde basın açıklaması gerçekleştirdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Eseray Temizlik Hizmetleri isimli taşeron şirkette çalışan işçiler, belediye iştiraklerinde çalışma talebi ile greve çıkmıştı. Gençlik Örgütleri, grevlerinin 8. gününde olan ve belediyeye ait Egemenlik Binası önünde direnen işçileri ziyaret ettiler. İşçileri ziyaret eden gençlik örgütleri, işçilerle dayanışma içinde olacaklarını belirttikten sonra hep birlikte halay çektiler. Halayın ardından ziyaret sona erdirildi.

Gaziantep Üniversitesi Nizip Yerleşkesinde keyfi sefer iptalleri, duraklarda yaşanan taciz olayları, akşamları sefer olmaması gibi ulaşım sorunlarına karşı üniversite öğrencileri KYK yurdu önünde eylem gerçekleştirdi.

Gezi Direnişi sırasında polisin hedef gözeterek attığı biber gazı fişeğinin başına isabet etmesi sonucunda ağır şekilde yaralanan, 269 günlük koma sürecinden sonra 15 yaşında yaşama veda eden Berkin Elvan bugün yaşasaydı 26 yaşında bir genç olacaktı.

Şimdi de geride bıraktığımız haftada yaşanan hak ve özgürlükler için yapılan eylemleri aktarıyoruz. Türkiye toplumu, kendisine yaşatılan mağduriyetlere karşı direnmeye devam ediyor. Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle yaptıkları eylemlerinin 1032. haftasını gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, Ali Efeoğlu ve Ayhan Efeoğlu’nun durumu soruldu. Basın açıklamasında, “Galatasaray’daki varlığımız, hukuk pratiğinin doğru işlemediğinin en önemli kanıtıdır” dendi.

Bu hafta hasta tutsakların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İstanbul ve Ankara’da yapılan basın açıklamasında İsmet Aslan ve Hasan Rüzgar için özgürlük talep edildi. 28 Kasım’da yaşamını yitiren öncü devrimcilerden Sadık Varer için Rize’de anma etkinliği gerçekleştirildi. İzmir’de KESK İzmir Şubeler Platformu ve Tüm Emekliler Sendikası’nın çağırısıyla, “geçinemiyoruz” eylemi düzenlendi. Eyleme çeşitli siyasi partiler ve devrimci gruplar katılım gösterdi.

Özetimize dünyadan gelişmeler ile devam edelim. 20 Ocak’ta yemin ederek ABD’nin tekrar başına geçecek olan Trump daha gelmeden yaptığı açıklamalar ile gündemden düşmüyor. Trump ”Grönland’ı ya para ödeyerek ya da asker gücüyle alacağız, Kanada ABD’nın 51. eyaleti olacak, Panama Kanalını geri alacağız ve Meksika Körfezi adını Amerika Körfezi yapacağız” dedi.

Kanada, Panama ve Grönland ABD için stratejik bölgelerdir. Kanada Başbakanı Justin Trudeau ülkedeki siyasi krizin üstüne bir de Trump’ın sözleri gelince istifa etti. Panama Kanalı’nın kontrolü deniz taşımacılığı ve askeri gemilerin geçişlerini istendiği zaman durdurma ve engelleme hakkını elinde bulundurmak demek. Grönland ise yeni teknolojik aletler ve elektrikli araçların bataryaları için gerekli olan madenler tarafından çok zengin aynı zamanda geniş fosil yakıt rezervlerıne sahip dünyanın en büyük adasıdır. Ancak bundan önemli yanı daha var. Çin bir süredir eriyen buzuların yol açması nedeni ile gemi ticaretini buraya kaydırmaya başladı ve bu bölge ABD’nin tam kontrolünde değil. Eğer ABD Grönland’ı alabilirse Çin’in bu ticaretini de engelleme olanağına sahip olacak.

Gönland Danimarka’ya ait ancak bölgede yaşayan 56 bin nüfuslu halk, eğer kendilerine rüşvet dağıtılırsa, “bağımsızlık” mücadelesi verip sonrasında ABD’ye katılmayı isteyeblir. ABD bu konularda bilindiği gibi çok uzman. Trump Kanada ve Grönland’ı ABD topraklarına katarak Rusya’yı Çin’den koparma ve Arktik Okyanusu’nu Rusya ile paylaşma hayalleri kuruyor.

ABD emperyalizminin endişelenmekte hakkı var. Geçtiğimiz hafta dünyanın nüfus bakımından en büyük dördüncü ülkesi Endonezya BRICS’e tam üye olarak katıldı. Şimdi BRICS ülkelerinin dünya üretimindeki payı daha çok arttı. Endonezya Müslüman nüfusun çoğunluğu oluşturduğu ve Marksist hareketin büyük etkiye sahip olduğu bir ülkeydi. İşbirlikçi burjuvazi iktidarını sağlamlaştırmak amacıyla Endonezya’da 1965 yılında 1 milyondan fazla komünisti birden katletmişti.

Geçtiğimiz günlerde yaptığı yayılmacı ve tehditkar açıklamalar ile dikkat çeken Donald Trump, NATO’nun 32 üyesinin savunma harcamalarını gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) yüzde 5’ine çıkarması gerektiğini söyledi. Önceki başkanlık döneminde ittifak üyelerini düşük ödeme yapmakla suçlamış olan Trump, harcamalar artmazsa ittifaktan çekilebileceklerinin ikazında bulunmuştu. Trump’ın uyarısını yenilemesi seçim sürecindeki Almanya siyasetine de yansıdı. Ukrayna’daki savaş sürecine destekte uysalca yer alan Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) bu kez itiraz geldi. Partinin dış politika uzmanı Ralf Stegner “Dünyada daha fazla silaha değil, daha azına ihtiyacımız var” dedi. Liberal Hür Demokrat Parti’den (FDP) Marie-Agnes Strack-Zimmermann ise “Mevcut tehditler karşısında yüzde 2 yeterli değil” derken “ortaya gelişigüzel oranlar atılmasına karşı olduğunu” kaydetti. Sahra Wagenknecht Birliği’nin (BSW) lideri Sahra Wagenknecht ise “Almanya’nın boyun eğmeye değil bağımsızlığa ihtiyacı var” diyerek ABD ile ilişkilerde rota değişikliğine gidilmesi çağrısında bulundu. BSW geleneksel Avrupa solundan bazı farklı şeyleri söylüyor ve etkili oluyor.

Tekrar coğrafyamıza dönecek olursak Türkiye egemenlerinin Suriye’de fırsattan yararlanarak yayılmacı politikalar sürdürmesi çok büyük risklere gebedir. Colani fırsat bulabilirse AKP’yi satacaktır. Batılı devletler, ABD ve Körfez ülkeleri Colani yönetim ile ilişkileri geliştirmeye başladı. ABD ambargoyu hafifletme kararı alırken Körfez ülkeleri de ekonomik yardımlara başladı. Avrupa Birliği de Almanya ve Fransa Dışişleri Bakanlarını Suriye’ye gönderdi.

AKP iktidarının desteklediği SMO ile omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG arasında çatışmalar devam ederken Fransa ve ABD emperyalistleri çatısmaları durdurmak amacı ile asker göndermeyi dile getirdi. Diğer yandan HTŞ ile görüşen SDG ise yeni Suriye ordusuna katılmayı tartışıyor. Burada Batılı güçlerin amacı SDG’nin Suriye’de mümkün olduğu kadar etkin konuma gelmesidir. ABD’nin hedefinde Suriye’den sonra İran olduğunu yukarıda belirttik. Bu çerçevede İran’ı yalnızlaştıma sürecine devam ediyor. ABD Irak’a özel temsilcisini göndererek İran ile olan işklilerini kesmesini istedi. Irak yöneticileri eğer bunu yapmazsa Suriye’nin Irak sınırında örgütlü olan IŞİD çeteleri ile karşı karşıya kalabilir. Suriye’nin başına gelen Irak’ın da başına gelebilir.

Trump’ın açıklamaları şimdilik her ne kadar daha ziyade etrafa korkutma yaymayı amaçlı olsa da aynı zamanda ABD emperyalistlerinin amaçlarını ve Batılı emperyalistler arasındaki bölünmenin geldiği aşamayı ortaya koyuyor. Dünyanın yeniden paylaşımı savaşı kızışıyor. Ukrayna savaşını kullanan ABD Avrupa devletlerinin Rusya ve Çin ile ticari ilişkilerini baltalayarak ekonomilerini sakatladı. AB’nin motor güçleri Almanya ve Fransa sürekli kan kaybediyor ve eski güçlerinden eser yok. ABD en büyük destekçisi İngiltere’nin bile adalarına göz dikmiş durumda. Batı ittifakının büyük bir sarsılma içinde olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki dönemde NATO ülkelerinde ABD karşıtı hareketlerin gelişmesi olasılığı artıyor.

Avrupa emekçileri ekonomik krizler ve kapanan fabrikalar nedeni ile işlerinden oluyor. Bu durum 2025’de Avrupa’da yeni işçi eylemlerinin ve halk hareketlerinin gelişmesinin de önü açılabilir. Türkiye’de ise Kürt hareketinin AKP ve ABD ile olan ilişkilerinin sonucu olarak devrimci hareket yeni bir yol ayrımına girebilir. Türkiye’nin emperyalizmin etkisinden çıkmış ve anti emperyalist özüne dönmüş bir sola ihtiyacı var. Odak Dergisi; Türkiye solunun Kürt ulusal hareketinin ve emperyalizmin yörüngesinden bir an önce çıkmasını, bağımsız bir tutumla kendi içinde birleşerek Kürt ulusal hareketi ve ulusal demokratik mücadeleler ile o temelde ilişki kurmasını savunuyor. Bunu başarabilirsek koyulaşan karanlığı Türkiye’de yırtarak aydınlığı getirme olanağına kavuşacağız.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.