Suriye’de, sivil Alevi halkına yönelik HTŞ’nin düzenlediği katliamlar haftanın en önemli gündemiydi. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 6 Mart’tan beri Lazkiye, Cebele ve Banyas’ta 1000’den fazla sivilin öldürüldüğünü bildiriyor. Banyas’taki El Kusur Mahallesi gibi Alevi yoğunluklu bölgelerde sokakların katledilen insanlarla dolu olduğu, kadınlar ve çocuklar dahil farklı yaş gruplarından insanların vurularak öldürüldüğü belirtiliyor. Ayrıca evlerde yağma yapıldığı, toplu infazlar gerçekleştiği ve insanların çatılara saklanmaya çalışırken bile hedef alındığı da gelen haberler arasında. Cihatçı HTŞ liderliğindeki geçici yönetim ise katliam iddialarını “istisnai durumlar” olarak nitelendirdi. IŞİD artığı Colani, Batılı emperyalistlerin gözdesi Mazlum Abdi ile anlaştıktan sonra Batılı yetkililer de benzer açıklamalarda bulunmaya başladı.
Bölgedeki insani durum da kritik. Lazkiye çevresinde elektrik ve su kesintileri yaşanıyor, insanlar temel ihtiyaçlara erişemiyor. Binlerce insan, katliamlardan kaçmak için ormanlara, dağlara veya Rus askeri üssüne sığındı. Yerel kaynaklara göre 1000’den, hatta 3000’den fazla Alevi katledildi. Bu vahşet, emperyalizmin eseridir. Suriye’deki katliamcı rejim ve onun destekçisi AKP iktidarı, Batılı emperyalistler tarafından başa getirildi.
Suriye’deki katliamlara karşı Türkiye’de ve dünya çapında eylemler düzenleniyor. Alevi toplulukları, sosyalist gruplar ve sendikalar, saldırılara karşı seslerini yükseltiyor. SDG ile HTŞ arasında imzalanan anlaşma ise SDG’nin hamiliğini yapan Batılı emperyalistlerin gözünde HTŞ’ye siyasi meşruiyet kazandırdı. Anlaşmanın, Kürt yönetiminin cihatçı HTŞ ile birlikte hareket edebileceğini öngören maddesi özellikle tepki çekti. SDG propagandacıları, anlaşmanın Alevileri korumayı amaçladığını iddia etse de bu, Kürt milliyetçi hareketinin her zamanki söylemlerinin bir tekrarıdır. Amaç, hem milliyetçi politikalarını örtmek hem de çaresiz kalan Alevileri yedeklemektir. Ancak anlaşmanın ardından Aleviler öldürülmeye devam etti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, SDG ile HTŞ arasında 10 Mart’ta imzalanan bu anlaşmayı “doğru yönde bir adım” olarak değerlendirmesi dikkat çekicidir. Çünkü bu anlaşmanın, 2018 yılında Kürt liderleriyle Esad yönetimi arasında yapılan ve pratikte yürümeyen anlaşmaya oldukça benzediği iddia ediliyor. Bugünkü anlaşmanın uygulanabilirliği daha da düşük görünüyor. Zira TSK ile Kürt güçleri arasındaki çatışmalar, anlaşmanın ardından da devam etti. Sürecin ilerleyen aşamalarında Colani’nin iktidarının yıkılması ve Suriye’nin başına Batı destekli Kürt ulusalcılarının geçmesi ihtimali güçleniyor.
Başına milyonlarca dolar ödül konmuş bir cihatçıya iktidar verirsen, onu esir alırsın. HTŞ’nin güçlü bir ordusu, geniş kadrosu ve Suriye’yi yönetecek siyasi birikimi yok. Buna karşılık, Kürt milliyetçilerinin liderliğindeki SDG’nin yönetim şansı giderek artıyor. Arkalarında ABD, AB ve İsrail desteği bulunuyor. SDG, HTŞ’den daha kalabalık, daha donanımlı ve daha eğitimli bir güce sahip.
Bu süreçte AKP hükümetinin İran ile karşı karşıya gelmesi de olasıdır. Esad iktidarının yıkılmasına sunduğu katkıyla AKP, İran’a NATO adına ağır bir darbe vurmuş oldu. Colani’ye karşı gerçekleşecek ayaklanmalar ise İran’ın çıkarına olacaktır.
Suriye’deki gelişmeler yaşanırken Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde Ukrayna, ABD ve Rusya arasında barış görüşmelerinin ikinci turu gerçekleşti. Bu toplantı, Ukrayna’nın da masada olduğu ilk resmi görüşmeydi. ABD hükümeti 30 günlük ateşkes teklifinde bulundu, Ukrayna yetkilileri bu teklifi kabul ederek masaya oturdu. Ancak Putin, önerilen ateşkesin Ukrayna’nın savaş hazırlığı yapmasına hizmet edeceğini belirterek uzun vadeli bir çözüm talep etti. Rus ordusu ise Ukrayna’nın işgal ettiği Rus topraklarında önemli ilerlemeler kaydetti.
Diğer yandan, Trump yönetiminin Kanada, Meksika ve AB ülkelerine gümrük vergisi uygulama kararı, ABD ekonomisini zora sokuyor. Tesla’nın Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki satışlarında büyük bir düşüş yaşanması da dikkat çekti. ABD borsası da gerilemeye devam ediyor.
Haftanın önemli gelişmelerinden biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun seçim çalışmalarıydı. Bazı yerlerde İmamoğlu’na salon tahsis edilmemesi tartışmalara yol açtı. Bilindiği gibi, İmamoğlu, arkasındaki sermaye grupları, Batılı güçler ve İstanbul Belediyesi’ndeki konumuyla CHP’nin gerçek lideri haline geldi. İmamoğlu’nun CHP’ye kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettirmesi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş tarafından benimsenmemiş görünüyor. Mansur Yavaş’ın da ileride cumhurbaşkanı adayı olabileceğinin sinyalleri giderek belirginleşiyor.
Liberal solun tanınmış yayın organlarından Gazete Duvar, mali sebeplerle 12 Mart’ta kapandığını açıkladı. Muhalif medya organları bir bir kapanırken, gönüllü çalışmalarla ayakta duran devrimci basının güçlenmesi büyük önem taşıyor.
Mücadele haberleriyle devam ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde cihatçı çetelerin Alevi köylerine saldırmasının ardından, Türkiye’de ve Avrupa’da çeşitli protestolar gerçekleştirildi. 9 Mart’ta Alevi dernekleri, Suriye Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yapmayı planladı. Ancak Şişli Kaymakamlığı, 9-11 Mart tarihleri arasında ilçede her türlü toplantı ve gösteriyi yasakladığı için polis açıklamayı engelledi. Bunun üzerine kitle, Maçka Parkı’nda toplandı ve “Katil HTŞ, işbirlikçi AKP” sloganları atarak katliamları kınadı. Bir gün sonra ise daha geniş katılımlı bir miting düzenlendi.
Ankara’da Alevi Bektaşi Federasyonu ve diğer örgütler, katliamları “soykırıma doğru bir süreç” olarak nitelendirerek hükümete ve uluslararası topluma müdahale çağrısı yaptı. 13 Mart’ta Hatay’ın Samandağ ilçesinde büyük bir eylem düzenlendi. Eyleme katılan on binlerce kişi, Suriye’de yaşananlara karşı insani yardım koridorlarının açılmasını talep etti.
Avrupa’daki Alevi toplumu ve ilerici kesimler, Almanya başta olmak üzere Belçika, Fransa, İsviçre ve Hollanda’da eylemler düzenliyor. 15 Mart’ta Almanya’nın Köln şehrinde büyük bir eylem gerçekleşecek.
Cumartesi Anneleri, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1041. haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Grup, gözaltında kaybedilen 19 kadının durumunu gündeme getirdi.
Hasta tutsakların serbest bırakılması için de eylemler devam etti. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü kapsamında, hasta mahpus kadınların tahliye edilmesi talep edildi.
Berkin Elvan, ölümünün 11. yılında mezarı başında anıldı. Basın açıklamasını okuyan Gamze Elvan, Berkin’in katili Fatih Dalgalı başta olmak üzere, sorumlu olan herkesin hak ettiği cezayı almasını istedi.
Gazi Katliamı’nın 30. yılı dolayısıyla Gazi Cemevi önünde basın açıklaması yapıldı. Devrimci gruplar ve siyasi partiler de açıklamaya katılarak destek verdi. Açıklamada, 12 Mart 1995’te katledilen 22 kişinin unutulmadığı ve adaletin sağlanması gerektiği vurgulandı.
8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar meydanlara çıktı. Kadınlar, “Eşit, özgür yaşam” taleplerini dile getirdi. Büyük şehirlerde düzenlenen ve genellikle liberal kadın hareketlerinin etkili olduğu Feminist Gece Yürüyüşleri, yoğun katılımla gerçekleşti.
İşçi mücadelesi haberleriyle devam ediyoruz: DİSK/Limter-İş Sendikası’nın Tuzla Kuzey Star Tersanesi önünde başlattığı direniş kararlılıkla devam ediyor. İşçiler, dün vinçlere çıkarak gasbedilen haklarını alabilmek için seslerini yükseltti. Direniş ve dayanışma ses getirdi; şirket, bugün müzakereye oturmak zorunda kaldı. İşçilerin sendikalarıyla birlikte mücadelesi sürüyor.
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in tutukluluğuna yapılan itiraz bir kez daha dikkate alınmadı. Gaziantep Başpınar’da, insanlık dışı koşullarda ve düşük ücretlerle çalıştırılmak istenen işçilerin haklarını savunan Türkmen, adeta cezalandırılmaya çalışılıyor.
İzmir Bornova’da bulunan Sünel Tütün işçileri, asgari ücret dayatmasına karşı insanca yaşayabilecekleri bir ücret ve daha iyi çalışma koşulları talebiyle greve devam ediyor. OTP Tütün ve TTL Tütün’de başlayan bu mücadele kararlılıkla sürüyor.
Eker Süt Ürünleri’nde işçi ve sendika düşmanlığına karşı, Tek Gıda-İş Sendikası’nın işçilerle birlikte başlattığı direniş devam ediyor.
KFC ve Pizza Hut çalışanları, konkordato bahanesiyle haklarına el konulmasını engellemek için çeşitli eylemler gerçekleştirerek mücadelelerini sürdürüyor.
Belediye işçileri, çeşitli belediyelerde işten çıkarmalara, ücret gaspına ve baskılara karşı insanca yaşayabilecekleri bir toplu sözleşme hakkı için mücadele ediyor.
Çağrı-İş Sendikası’nın, Telus Dijital şirketindeki işçi ve sendika düşmanlığına karşı yürüttüğü direniş devam ediyor.
İzmir Kemalpaşa’da bulunan Temel Conta işçilerinin direnişi 95 gündür kararlılıkla sürüyor.
Gençlik hareketinden kısa haberler aktardıktan sonra özetimizi sonuca bağlayacağız.
AKP, kayyumlar aracılığıyla üniversitelerde baskı yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İTÜ, ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi’nde AKP ile ilişkili kulüpler, okul öğrencisi olmayan kişilerle birlikte iftar etkinlikleri düzenledi. Boğaziçi’ndeki iftarın ardından AKP’li isimler, sosyal medyada Boğaziçi’nin “fethedildiğini” iddia etti. İTÜ’deki iftara ise AKP Bursa Milletvekili Mustafa Varank ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar konuk olarak katıldı. İTÜ Rektörü Hasan Mandal, bu isimler için “öğrencilerimizin rol modeli” ifadesini kullandı. ODTÜ’de de benzer şekilde, okula dışarıdan giren cihatçı gruplar iftar etkinliğinin ardından tekbir sloganları attı. Tüm bu gerici etkinliklerin, öğrenciler arasında nasıl bir öfke yarattığını belirtmeye gerek yok.
Hacettepe Üniversitesi öğrencileri, “Eğitimde Tasarruf Olmaz” diyerek eğitim hakkının gaspına karşı bildiri dağıttıkları sırada faşist çetelerin saldırısına uğradı. Hacettepe’nin özel güvenlikleri ise saldırıya uğrayan öğrencilere değil, faşist gruplara müdahale etmek yerine üniversitelileri amfilere kilitledi.
Yıldız Teknik Üniversitesi rektörlüğü, yemekhaneye yapılan zamları protesto eden ve parasız yemek hakkını savunan 13 öğrenciye daha soruşturma açtı. “Makamlara değil, öğrenciye bütçe”, “Nitelikli eğitim, nitelikli yemekhane”, “Susma haykır, zamma hayır!”, “Sermayeye karşı, Yıldız bizimdir!”, “Öğrencinin birliği sermayeyi yenecek!”, “Müşteri değil, öğrenciyiz!” sloganları, soruşturma gerekçesi olarak gösterildi.
Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde bir öğretim görevlisinin üzerine derslik kapısı düştü. Akademisyen, kapının altında kalarak ağır yaralandı.
Suriye’deki katliamlardan işçi ve gençlik eylemlerine kadar tüm gelişmeler, devrimci bir çıkışın aciliyetini haykırıyor. Sisteme karşı muhalefet, CHP, İYİP, Zafer Partisi ya da Kürt milliyetçi hareketi üzerinden sistem içinde tutuluyor. Sosyalist hareket ise ya emperyalizm ve yerli işbirlikçileriyle iç içe geçmiş Kürt milliyetçilerinin peşine takılıyor ya da birbiriyle rekabet eden küçük gruplara bölünerek sistem içine hapsediliyor. Mücadelelerin emekçiler lehine gelişebilmesi için anti-emperyalist solun etkili hale gelmesi gerekiyor.