İşçi Dayanışma Derneği Başkanı Ali Karabudak ile söyleşi

0
251
CREATOR: gd-jpeg v1.0 (using IJG JPEG v80), quality = 75?

Odak Dergisi olarak “Günümüzde İşçi Örgütlenmesi ve Sendikalardaki Yapısal Sorunlar” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşi dizisinde bu kez de İşçi Dayanışma Derneği Başkanı Ali Karabudak ile görüştük.

Sınıf mücadelesinin ve sınıf hareketinin içinde bulunduğu sorunları ve olanaklarını anlamaya çalışarak çeşitli isimlerden aldığımız görüşlerle eleştirel bir düşünceye varmayı amaçlıyoruz.

Bu doğrultuda aldığımız cevapları sizlerle paylaşıyoruz, iyi okumalar dileriz…

ODAK: Ülkemizde işçi sınıfının sınıf bilinci, örgütlenmesi ve mücadelesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’de işçi sınıfı ve sınıf bilincinin gelişmesi, özellikle DİSK’in kuruluşuyla birlikte ülkemizde çok hızlı gelişen devrimci sol hareketlerin, halkın ve işçilerin arasında yer alıyordu. Bu durumda TÜRK-İŞ’e bağlı işyerlerindeki işçiler istifa ederek, DİSK’e bağlı sendikalara üye olmaya başladı. O yıllarda işkolu barajı yoktu, sadece işyeri barajı vardı. Bu da sendikal örgütlenmeyi geliştiren önemli bir haktı. Bu hak aynı zamanda çok sayıda bağımsız sendikaların örgütlenmesinin de önünü açıyor. Yaygın grevler, emek sermaye çelişkisini bilince çıkaran ve hızla büyüyen toplumsal mücadele, sınıf bilincinin gelişmesini de beraberinde getiriyordu. Bu durum patronları ve iktidarları rahatsız ediyordu ve bir süre sonra ülkede provokatif eylemler, faşist saldırılar giderek yaygınlaşıyordu. Maraş katliamı ile Alevi-Sünni çatışmasının önü açılıyordu. Bu gelişmeler devletin müdahale etmesine zemin hazırlıyor ve 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle meclis feshedildi. Demokratik haklar askıya alınarak yasaklandı.

12 Eylül darbesi, tamda sermayenin istediği şekilde baskıcı ve demokratik hakları sınırlayan, anayasal ve sendikal hakların kullanılmasını zorlaştıran grev hakkı, işçilerin üretimi durdurarak işvereni uzlaşmaya çağıran çok önemli bir haktı. Bu hak 12 Eylülle birlikte değiştirilerek isteyen grev yapar- isteyen çalışır biçimine evrildi. Buda işçilerin bölünmesine ve grevleri etkisiz hale getirmesine sebep oluyor. İşkolu barajı getirerek sendikal örgütlenmeyi engelleyen bir gerçekliğe dönüştü. İşte tam da o tarihte TİSK başkanı olan Halit Narin şöyle diyordu: “ yirmi yıl siz güldünüz şimdi sıra bizde” diyordu. Bugün artık gerek sendikal örgütlenme, gerekse grev hakkını kullanmak neredeyse imkansız hale geldi. Son dönemde Organize Sanayi Bölgesi’nde sendikalı olmak isteyen işçiler bu anayasal haklarını kullanamıyor. İşçiler işten atılarak işyeri örgütlenmesi engelleniyor. İşçiler açlık sınırı altında yaşamaya mahkum ediliyor.

ODAK: Emperyalist kuruluşlar, iktidar, sermayedarlar ve yerel yönetimler sendikaların örgütlenmelerini ve mücadelelerini nasıl etkiliyor? Bu bağlamda Batılı fonlar sendikal mücadeleye ne gibi etkilerde bulunuyor?

Dünya bir zamanlar iki kutupluydu. Bir yanda Sovyetler Birliği’nin olduğu sosyalist cumhuriyetler. Diğer yandan kapitalist sistemin temsilcisi olan ABD vardı. O dönemde, dünyada bir denge vardı. Kapitalist ülkeler iktidarlarını sürdürmek için demokratik haklar ve işçi sınıfı konusunda daha uzlaşmacı davranıyorlardı. Çünkü kapitalist düzeni korumak ve sürdürmek gerekiyordu. Artık dünya tek kutuplu bir hale geldi ABD’nin emperyalist saldırgan politikası ülkeleri açık ve askeri olarak işgal ediyor. Bu saldırılara karşı, karşısında duracak güçlü bir ülke kalmadı. Son yıllarda ülkelerin içişlerine müdahale eden işbirlikçi iktidarlar oluşturuyor. Bu iktidarlar, emperyalist çıkarların uygulanması için ekonomik, demokratik ve sendikal hakları sınırlayan politikaları uyguluyor. Ülkemizde de maalesef yerel yönetimlerde özelikle iktidar olan belediye başkanı ve sendika başkanları arasında uzlaşmacı bir anlayışla örgütlenmesi hakim durumda. Uzlaşmacı dememdeki kastım işçilerin söz ve karar hakkını dikkate almayan anlayıştır. Batılı ülkelerden fonlanan çeşitli kuruluşlar var. Bunun başında tarihsel olarak TÜRK-İŞ ve bazı işçi çalışması yapmak adına fonlanan kurumlar olduğu söyleniyor. Ama benim somut olarak vereceğim bir kurum yok. Olması gereken sendika veya dernek gücünü desteğini kendi üyesinden alan iktidardan ve sermayeden bağımsız olarak örgütlenmesidir.

ODAK: Sendikaların hukuksal yapısı, işleyişi ve yerleşik gelenekleri işçilerin hak ve özgürlük mücadelesi ve bilinci üzerindeki etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Sendikalar, işçilerin ekonomik, demokratik ve aynı zamanda sınıf örgütüdür . Dolayısıyla bu örgütün hukuksal yapısını belirleyen egemen sınıfların iktidar yapısıdır. Bu yapının sınıflar mücadelesinin yani işçi sınıfının ekonomik demokratik ve siyasi örgütlülüğü o ülkede bir sosyal denge uzlaşma sağlar. Bu mücadeleler sırasında, işçiler sosyal bir sınıf olma bilincinin gelişmesini ve haklarını almasının yolunun birlikte mücadele ederek kazanılacağını deneyimleri ile yaşayarak öğrenirler.

ODAK: Kadınlar sendika yönetimlerinde sizce neden azınlıktalar?

Bunun birden çok sebebi vardır. Bunlardan bazıları ülkemizde feodal toplum yapısı “kadının yeri evidir” der . Bu anlayış kırdan şehirlere göçün yaygınlaşması sonucu kent yaşamının ekonomik zorlukları, erkek egemen bakış açısını değişime zorluyor. Bir erkeğin çalışması artık evde ihtiyaçları karşılamaya yetmiyor ve zorunlu olarak kadınlar da üretim sürecinde yer almaya başlıyor. İşte bu tarihsel süreç, kadınların artık ücretli işçiler olarak üretim sürecinde de yer almasını sağladı. Artık bu yeni süreç, kadınların emek sermaye ve işçi patron ayrımını aldıkları ücretlerle yaşamın zorlukları karşısında diğer işçilerle birlikte mücadele etmek zorundaydılar çünkü çıkarları ortaktı. Artık kadınlar işverenlere karşı örgütlenmenin sendikal örgütlenmeyi ve yönetimlerde görev almayı da düşünmeye başladı. Fakat burada da farklı bir şey vardı üretim sürecinde erkek işçi yoğunluğu olduğu için sendikalarda yönetimler hep erkek işçilerden oluşmuş ve bu yöneticilere ayrıcalıklı konformist bir alana dönüştü. Özetlemek gerekirse ülkemizde sosyal ekonomik durumun gelişmesine bağlı olarak, kadınların sanayi üretiminde geç yer alması sınıf bilincinin ve örgütlenme anlayışının erkeklere göre eşitsiz gelişmesi zaman aldığı için de kadınlar sendikalarda ve genel olarak siyaset de azınlıktalar.

ODAK: Sünni, Alevi, Türk ve Kürt vb. dinsel ve milliyetçi akımların işçi hareketinin sınıf birliği üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kapitalist toplumda, sermaye sınıfı işçileri daha fazla sömürmek için insanların dilini, dinini, inancını ve milliyetçi düşüncelerini kullanarak işçilerin sınıf bilincinin gelişmesini engeller. Bu sayede işçiler örgütlenme yerine, işverenin isteklerine boyun eğen rıza gösteren topluluklar haline gelirler. Bu durum işçilerin sosyal bir sınıf olduklarının bilincini ve örgütlenmesini engelleyerek sömürünün devam etmesini sağlar.

ODAK: Sonuç olarak işçi sınıfı hareketi ve sendikal mücadelenin kuvvetli ve zayıf tarafları nasıl görünüyor?

İşçi sınıfı hareketi, uzun bir süredir gerek sınıfsal olarak gerekse de örgütsel olarak ciddi sorunlar yaşıyor. Bu sorunlar ülkemizde, sendikal örgütlenme önünde ki en büyük engel olan iş kolu barajı yüzündendir . Buna bağlı olarak işverenlerin de işçilerin örgütlenmesini ve yasaları ihlal ederek işten çıkarma uygulamaları, işçileri ekonomik olarak zor durumda bırakması gibi tutumlar-uygulamalar da işçilerin örgütlenmesini engelleyen ve zayıflatan uygulamalar , örgütlenme önünde ki engellerdir.

ODAK: İşçilerin sınıf sendikacılığını geliştirme olanakları sizce nelerdir?

İşçilerin sınıf mücadelesini ve sınıf sendikacılığını geliştirebilmesi için sınıf bilincinin gelişmesini sağlayacak öncü devrimci bir çalışmanın sınıf içinde işyerlerinde örgütlenmesi gerekiyor. Bugün açısından bunu gerçekleştirmek oldukça zor bir iştir ama aslında bunun zemini ve koşullarının olmasına rağmen siyasi iktidarın baskısı, sermaye yanlısı politikası, sendikal hareketin gelişmesi ve örgütlenmesini engelleyen önemli baskıcı uygulamalardır.

ODAK: Türkiye solu sınıf sendikacılığının ve işçi hareketinin gelişmesine nasıl yardımcı olabilir?

Türkiye’de sol hareketin sınıf sendikacılığını geliştirebilmesi için öncelikle sınıf içerisinde sınıf bilincinin gelişmesini sağlayacak bir çalışma yürütmesi gerekiyor. Bu çalışma işçileri sermaye karşısında ancak birlikte ve örgütlü oldukları zaman ekonomik, demokratik ve sosyal durumlarının daha iyi olacağının bilince çıkarılması ve bu bilinçle aynı zamanda sendika yönetimlerinin de sarı yani işveren yanlısı yöneticilerin seçilmemesini sağlayacak öncü devrimci bir çalışmanın yapılması gerekiyor diye düşünüyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.