Özetimiz Trump iktidarıyla birlikte yaşanan gelişmeler ve Türkiye’de yeni bir saldırı dalgası ağırlıklı olacak. Bolu’da yaşanan felaketle başlıyoruz.
Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal otelinde çıkan yangında 78 kişi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenlerin arasında çocuklar da bulunuyordu. Enkaza dönen otel mühürlenirken, felaketle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 14 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan 14 kişiden sekizi tutuklandı. Otel zinciri sahibi Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, facianın sorumluluğunu belediyeye yüklerken; partisi tarafından eleştirilmesi ve göçmen karşıtlığı ile bilinen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ise Bakan Ersoy’u suçladı. Geceliği 30 ila 50 bin lira arasında değişen lüks oteldeki yangının arkasında ise bir dizi denetimsizlik ve ihmalkarlık mevcut. Daha fazla para kazanmak uğruna gerekli önlemleri almayan işletme sahipleri, mevzuat eksikliklerinden yararlanarak bu felakete adeta davetiye çıkarmış; AKP iktidarı da her zamanki gibi buna göz yummuştur. Ortaya çıkan son tablo insan hayatının ve sağlığının AKP ve sermaye sahipleri tarafından ne kadar önemsiz olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ’ın gözaltına alınıp tutuklanması haftanın en çok tartışılan olaylarından biri oldu. Ümit Özdağ’ın 5 yıl önceki sosyal medya mesajını gündeme getirerek oradan halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlaması yaratıp Özdağ’ı tutukladılar. Suçlamanın isabetsiz olduğu pratikten belli ki paylaşılan sosyal medya mesajından halk 5 yıl boyunca kin ve düşmanlığa tahrik olmamış. Ümit Özdağ’ın ifadeye çağrılacak yerde, lokantadan gösterişli bir şekilde gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla amacın Ümit Özdağ’ı ve muhalefeti tehdit etmek olduğu görülüyor. Ümit Özdağ, Alpaslan Türkeş’in en yakın arkadaşı olan Muzaffer Özdağ’ın oğlu, MİT mensuplarına, subaylara ve devletin kilit yerlerinde çalışanlara dersler veren ve oralardaki ilişkilerinden bilgiler alan bir profesördür.
Zafer Partisi’nin hükümet, Bahçeli ve Kürt siyasal hareketi arasındaki görüşmelere muhalefeti de hükümetin yaptığı tutuklama kadar sorunludur. Ümit Özdağ ve Zafer Partisi, Kürt yurtseverliğine düşmanlık üzerinden şovenist bir kampanya yürütüyor. Kürt yurtseverliğini düşman gören bir bakışla tutarlı bir Türk yurtseverliği geliştirilemez. Ümit Özdağ’a yapılan bir hukuksuzluktur ancak Özdağ’ın mücadelesi demokrasi ve yurtseverlik mücadelesi değildir.
Haftanın önemli gelişmelerinden biri de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ile ilgili yapılan sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın’ın gözaltına alınmasıydı. Aydın, CHP’li belediyelere yönelik başlatılan operasyonları eleştirmiş ve Gürlek’e “seyyar giyotin” demişti. Bu sözler üzerine Aydın hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Savcılık ifadesinden sonra Aydın, yurtdışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Akın Gürlek ile ilgili hakkında soruşturma başlatılan bir başka isim ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu. İmamoğlu, Aydın’ın gözaltına alınmasını eleştirmiş ve savcı Gürlek’e yönelik ifadeler kullanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İmamoğlu’nun konuşmasının üzerinden iki saat geçmeden İmamoğlu hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. Akın Gürlek’in ismini daha önce de muhalifler aleyhine verdiği kararlarla hatırlıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Enis Berberoğlu kararını uygulamayan Akın Gürlek; Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Şebnem Korur Fincancı ve Sözcü davasında da cezalar vermişti. AKP-Cemaat işbirliği sırasında da benzer bir durum yaşanmış, o dönem AKP’nin gözde savcıları Ergenekon soruşturmalarını yürütmeye başlamıştı. Özellikle Ümit Özdağ’ın tutuklanması Kürt hareketiyle girişilen bir önceki süreçte yapılan Ergenekon operasyonlarını akla getiriyor.
Diğer yandan AKP’nin yeni çözüm süreci etrafında Abdullah Öcalan ile görüşmeleri devam ediyor. Dem Parti heyeti, ikinci kez İmralı’ya giderek Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi. DEM Parti adına kurulan heyette yer alan İstanbul Milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, görüşmenin hemen ardından Öcalan ile ne görüşüldüğüne dair kamuoyuna açıklama yapacaklarını belirtmişti. Ancak DEM Parti, kamuoyuna yapılacak açıklamanın ertelendiğini duyurdu. Erteleme sebebi olarak da “çalışmaların devam etmesi” gösterildi. DEM Parti tarafından yapılan bu açıklama, AKP ve Kürt hareketi arasında işlerin yolunda gitmediği yorumlarına yol açtı.
Şimdi de geride bıraktığımız haftada yaşanan hak ve özgürlükler için yapılan eylemleri aktarıyoruz: Türkiye toplumu, kendisine yaşatılan mağduriyetlere karşı direnmeye devam ediyor. Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle yaptıkları eylemlerinin 1034’üncü haftasını gerçekleştirdi. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen grup 17 Ocak 1996’da gözaltında işkenceyle öldürülen Abdullah Canan’ın durumunu sordu.
Bu hafta hasta tutsakların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. Ankara ve İstanbul’da gerçekleşen basın açıklamasında ağır hasta mahpuslar Ali Osman Köse ve Hadi Elçiçek’in tahliyesi istendi.
İzmir’de TMMOB tarafından Gezi tutukluları için tutulan nöbetin 1000’inci gününde Türkan Saylan Kültür Merkezi (TSKM) önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamaya çeşitli siyasi partiler ve devrimci gruplar katılım gösterdi.
Hrant Dink, katledilişinin 18’inci yıldönümünde vurulduğu Sebat Apartmanı önünde binlerce kişi tarafından anıldı. Gerçekleştirilen anmaya Hrant Dink’in ailesi, sevenleri ve çeşitli kitle örgütleri katıldı. Anma İzmir’de de gerçekleşti. Emek Ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla toplanan kitle sık sık “Faşizme İnat, Kardeşimsin Hrant!” sloganları attı.
Geride bıraktığımız haftada Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki otelde gerçekleşen ve 78 kişi hayatını kaybettiği yangın yurt çapında öfke yarattı. Denetimsizliğe kurban giden insanlar için Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere çeşitli illerde protesto eylemleri gerçekleşti.
İşçilerin gündeminde ise hem direnişler hem de iş cinayetleri vardı. Bolu’daki faciada yağma ve rant düzeni kurban giden 78 kişi arasında Eslem Uyanık, Esra Nazik, Şevval Şahin ve Dilara Ermanoğlu isimli 4 genç kadın işçi de hayatını kaybetti. Her gün çok sayıda işçi denetimsizlik, yeterli önlemelerin alınmaması ve yüksek karlar uğruna servis kazalarında, madenlerde, inşaatlarda, tarımda, fabrikalarda, atölyelerde ve çalışma hayatının her yerinde hayatını kaybediyor.
İzmir’de insanca yaşayabilecekleri bir toplu sözleşeme talebi için greve çıkan Temel Conta işçileri 46 gündür direniyor. Petrol-İş Sendikası’na üye olan işçiler insanca yaşama taleplerinin yanında sendikal haklarına da saygı duyulmasını istiyorlar.
Tek Gıda-İş Sendikası’na üye işçilerin Eker Süt ürünleri Fabrikası’nda 3 işçinin işten atılmasıyla başlattığı direniş kararlıca devam ediyor.
Telus Dijital şirketinde Çağrı İş Sendikası’nın örgütlenmesine karşı şirketin işçilerin işten atmasıyla başlayan direniş 15 gündür devam ediyor. İşçiler baskı altında ve ağır çalışma koşulları altında çalıştırılıyorlar. Çağrı-İş Sendikası yarın saat 16.30’da şirketin içerik üreticiliğini yaptığı Tiktok’un Levent’te bulunan binası önünde basın açıklaması gerçekleştirecek.
Dilovası Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Bocchi Sanikey Seramik fabrikası işçileri 3 aydır alamadıkları maaşları için 8 Ocak’tan beri fabrika önünde direniyorlar. Fabrikada çalışan 400 işçinin 3 aylık maaşlarının yanında ikramiyeleri de ödenmiyor.
Nakliyat-İş Sendikası’nın çoğunluğu sağlayarak toplu iş sözleşmesi yapmaya hazırlandığı Çayırova Höldmayır’da, işçilerin işten atılmasıyla başlayan direnişin yapılan görüşmeler nedeniyle sonlandırıldığı duyuruldu.
Belediye işçileri İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, Karşıyaka’da, Şişli’de, Sarıyer’de ve birçok belediyede işten atmalara karşı direniyor ve hakları için mücadele etmeyi sürdürüyor.
Tarket işçileri 129 gündür kararlılıkla direniyor. Lezita işçileri 324 gündür direnişlerini sürdürüyor.
Hayat Dörtyol’da bulunan Yolbulan Metal işçileri insanca yaşayabilecekleri toplu iş sözleşmesi hakları için başlattıkları grevlerini 218 gündür kararlıca sürüyorlar. Özçelik-İş Sendikası’na üye olan işçiler dün Dörtyol-Payas karayolunu trafiğe kapatarak seslerini yükselttiler.
Gençlik haberleriyle özetimize devam ediyoruz. 20 Ocak’ta içlerinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’dan birçok üniversitelinin de içinde bulunduğu 41 kişi ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Gözaltındaki 41 sosyalist genç adliyeye getirildikten sonra 38’i tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bu gözaltlarına yönelik saldırıyı Kadıköy Süreyya Operası önünde protesto etmek isteyen gençler polis saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Ankara’da SGDF’ye yapılan gözaltıları için içlerinde Odak Dergisi okurlarının da olduğu bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Gazze’de yapılan ateşkes sonrası 19 Ocak’ta Taksim’de eylem düzenlendi. Filistin Eylem Komitesi, “Bugün ateşkes, yarın özgürlük” şiarıyla Taksim Tünel’e çağrı yaptı. Çağrının ardından toplanan kitle “Zafer direnen Filistin halkının olacak”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol” sloganları attı.
Özetimize dünyadaki gelişmelerle devam ediyoruz. Donald Trump, ABD’nin 47’inci başkanı olarak ikinci kez göreve başladı. Trump’ın görevi devraldıktan sonra yaptığı ilk açıklama Çin’e karşı oldu. Trump, Çin’in kanal üzerindeki etkisine değinerek “Çin’in işlettiği Panama Kanalı’nı geri alıyoruz” dedi. Trump, Panama Kanalı yanında Danimarka’ya ait Grönland’ı adasını ya satın alarak ya da asker zoruyla topraklarına katmaktan söz etmişti. Trump, Kanada’yı ve İngiliz Adalarını da ABD’ye bağlamaktan bahsetmişti.
Biden yönetiminin ağır yaptırımlar listesinden çıkarılan Küba Trump tarafından yeniden terörü destekleyen devletler listesine konuldu ve böylece yaptırımlara devam ettiriliyor. Trump’ın Ortadoğu’da Suudi Arabistan’ı İsrail ile Abraham Antlaşmasına katması bekleniyor. Trump’ın Suriye’de ve Afrika’da nasıl politika izleyeceği merakla bekleniyor.
Trump diğer ülkelere karşı yüksek gümrükler uygulayarak yatırımcı ve spekülatif sermayeyi ABD’ye çekmeye çalışıyor. Trump ABD’yi dünyanın üretim merkezi ve kripto para merkezi yapacağını iddia etti. Kripto paranın dünya sermayesini ABD’nin elinde merkezileşmesine hizmet etmesi tasarlanıyor.
Trump ile birlikte özellikle Rusya ve NATO-Ukrayna arasındaki savaşın bir anlaşma ile yumuşacağını ifade edilse de Çin’e karşı ticaret yarışında gerilimlerin artacağı görülüyor. Çünkü Çin, dünya piyasasında çok önemli bir yer tutuyor. Çin özellikle elektrik ve elektronik alanda giderek gelişiyor ve bu alanda Avrupa ülkeleriyle ekonomik ilişkiler kuruyor. Bu bakımdan Çin’in bir süredir batmakta olan ünlü Alman otomobil şirketi Volkswagen’ı satın alacağı söyleniyor. Trump, hem AB ekonomisini çökertmek hem de Çin’e karşı cephe oluşturarak kendi ekonomisini geliştirme stratejisi uygulayacak.
Trump ABD’yi Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkardığını, İklim Anlaşması’ndan çıkacağını, transseksüelleri orduya almayacağını açıkladı. Dünyada sağcı iktidarları destekleyen Trump bunlarla yetinmeyerek Biden ile hesaplaşacağı yolunda da tehditler yağdırdı. Önümüzdeki dönemde Trump ile Demokratlar arasındaki gerilimin kızışması ihtimali görülüyor. ABD’de kızışacak iç çatışma hem ABD’yi hem de Batılı ülkeleri çöküşe götürebilir.
Çin’in çok etkin olduğu ekonomik topluluk BRICS gelişmesini sürdürüyor. Nüfus bakımından dünyada altıncı Afrika’nın ise birinci ülkesi olan Nijerya’nın BRICS’e ortak statüsünde kabul edildiği açıklandı. Açıklamayı BRICS dönem başkanlığını yürüten Güney Afrika yaptı. 1 Ocak’tan itibaren de dünyanın dördüncü en büyük nüfusuna sahip ve ondördüncü büyük ekonomisi olan Endonezya’nın BRICS’e tam üye kabul edildiği açıklanmıştı. Böylece BRICS ekonomik grubu dünya nüfusunun yüzde 54’ünden fazlasını kapsamış olacak. Bu genişleme doların dünya egemenliğini tehdit etmektedir.
Hamas ile İsrail arasında üç aşamadan oluşan ateşkes anlaşması yapıldı. Ancak ateşkesin yapılmasının ardından işgalci İsrail, Filistinlilere yönelik saldırılarına devam ediyor. Anlaşmankn 19 Ocak’ta yürürlüğe girmesinin ardından İsrail ordusu, Salı gününden beri Batı Şeria’da bulunan Cenin kentine “Demir Duvar” adını verdiği operasyon başlattı. Gerçekleşen bu operasyonda 12 Filistinli yaşamını yitirirken, 50 kişi de yaralandı. Ayrıca İsrail ordusunun Cenin şehrinde su, elektrik ile iletişim altyapısına zarar verecek şekilde saldırılar gerçekleştirdiği duyuruldu.
Diğer bir önemli gelişme ise Dünya Ekonomik Forumu’nun 55’inci toplantısının İsviçre’nin Davos şehrinde yapılması oldu. Dört gün süren toplantıya Suriye yönetimini ele geçiren Heyet Tahrir el Şam hükümetinin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani de katıldı. Toplantıda “Akıl çağında işbirliği” başlığı altında “Büyümenin nasıl yeniden sağlanabileceği”, “Yeni teknolojilerden nasıl yararlanılacağı”, “Sosyal ve ekonomik dayanıklılığı güçlendirme yolları” gibi gündem maddeleri ele alındı. Emperyalistler açısından teknolojinin önemi gerçekleşen bu toplantıyla bir kez daha ortaya çıktı.
Haftanın özetini Uluslararası insani yardım kuruluşu Oxfam tarafından hazırlanan bir raporla bitiyoruz. Yayımlanan rapora göre, dünya genelinde milyarderlerin serveti geçen yıl 2 trilyon dolar artarak, 2023’e kıyasla üç kat daha hızlı büyüdü ve günlük 5.7 milyar dolara ulaştı. Aynı rapora göre aralarında Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Tesla CEO’su Elon Musk ve Facebook ile Meta’nın kurucu ortağı Mark Zuckerberg’in olduğu en zengin 10 kapitalistin serveti günde 100 milyon dolar büyüdü. Rapora göre, servetin yüzde 60’ı miras, “akrabalık ve yolsuzluk” veya tekel gücünden kaynaklanıyor. Dünyada küçük bir kesim servetlerine servet katarken, nüfusun yüzde 44’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor, her savaş 10 kadından biri aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.
Dergimizde Trump iktidarının gelişini Sorosçu liberal demokrasi anlayışının kenara çekilirken emekçi düşmanı ve ırkçı Elon Musk’ın öne çıkması şeklinde yorumladık. Barışçı iddiadaki Trump iktidarının dünyada emek sömürüsünü vahşi kapitalizm yolunda derinleştireceği, Avrupa’da ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını artıracağı ve dünyayı ticaret savaşlarına sokacağı görülüyor. Bu çizgide barış politikaları yürütülemez. Trump iktidarı Soroçuluğun öteki yüzüdür. Batılı güçler arasında birbirine karşı kamplaşmaya yol açması beklenen bu süreç ezilenlerin direnişiyle karşılaşacaktır. Direnişlerin Sorosçuluktan bağımsız gelişmesi gerekiyor. Sahte demokrat Sorosçuluk gerçek demokrasi mücadelesine çok büyük zararlar vermiş bulunuyor.
Emperyalistler, dünyanın paylaşımıyla ilgili toplantılar düzenlerken; Türkiye’de adına “Yeni Kürt Açılımı” takılan süreç bu kez de geçmişteki Ergenekon operasyonlarıyla benzer baskı ve saldırılara yol açıyor. Şovenist Ümit Özdağ’ın uğradığı saldırıyı sosyalist güçlere karşı saldırıların izleyeceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Demokratik muhalefetin bu saldırılara karşı meşru eylem çizgisinde ortak tutum belirlemelidir. Sürecin kazananı ezilenlerle birlikte direnen devrimciler olacaktır.