Haftanın Özeti: Dünya Sistemi Altüst Olurken Sosyalist Sol Gerçek Bir Umut Yaratabilir

0
352

Hafta boyunca ülkemizde sosyalist ve demokratik güçler üzerine AKP iktidarı tarafından yoğun bir saldırı başlatıldı. Saldırılara karşı çeşitli eylemler de düzenlendi. Özetimize bu baskıları ele alarak başlayacağız.

AKP bir yandan Batı ve ABD’yi arkasına alarak bölgede bir güç oluşturmaya çalışırken öte yandan da kendisine karşı gelişebilecek muhalefeti engellemeye ya da kontrol altına almaya çalışıyor. Karşılarında tutarlı, birleşik bir muhalefetin olmaması amaçlarına ulaşmalarını kolaylaştırıyor. Ülkede özellikle ekonomik durum çok kötü ve bu durum iktidarın Suriye, Irak, Libya, Somali gibi ülkelerde yüksek düzeydeki askeri harcamaları karşılamasını çok zorlaştırıyor. İktidarın son dönemde artırdığı baskıları, kendisine karşı gelişebilecek olası bir kitlesel ayaklanmanın önlemi olarak okumak da mümkün. AKP Batılı güçlerin ve sermayenin ülkemizde farklı bir alternatifinin daha olduğunu görüyor. Odak bu konuda daha önce çok defa CHP içinde ipleri ele alan İmamoğlu’na dikkat çekmişti.

Başta Suriye, Gazze, Lübnan, Irak ve İran olmak üzere bölgedeki son gelişmelerin ürünü olarak İsrail’in inisiyatifinin artması bölgede Kürt hareketine yüksek bir hareketlilik olanağı sağlıyor. İktidar yaptığı saldırılarla Kürt hareketine, onun çevresindeki sola ve Kürt hareketinin CHP ile ittifakına karşı saldırılarıyla bu güçleri dizginlemeye çalışıyor. Saldırılardan bu hafta Grup Yorum da etkilendi.

Hükümetin saldırılarından Kürt hareketi ve sol muhalefetin yanı sıra TÜSİAD isimli patron örgütü de nasibini aldı. TÜSİAD geçen hafta iktidarın kayyum atamalarına, teğmenlerin ihracına, ihmaller sonucu gelişen felaketlere dikkat çekmişti. Bu eleştiriler İmamoğlu ile birlikte davranma olarak algılanmış ve ardından Erdoğan tarafından, “Yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” ifadeleriyle hedef alınmıştı. Bu sözlerin üzerine TÜSİAD yöneticileri Orhan Turan ve Ömer Arif Aras “polis eşliğinde” ifade vermeye götürüldü. TÜSİAD daha önce de dinci-gerici AKP iktidarına eleştirilerde bulunmuş ve her seferinde uzlaşma sağlanmıştı.

Muhalif kesimlere yönelik baskılar ve tutuklamalar gittikçe artarken CHP ve onun yandaşı basın ise süreci İmamoğlu’na açılan soruşturmalar merkezinde almaya devam ediyor. Hatırlanacağı üzere “yandaş” basının yalnızca AKP tarafından yaratılmadığını, İmamoğlu’nun da kendi yandaş basınını yaratarak halkı ve muhalefeti manipüle etmeye çalıştığını yazmıştık. CHP, izlediği fazlaca sağcı politikalar ve kendi içinde yaşadığı güç çekişmeleri nedeniyle AKP karşısında alternatif oluşturamıyor. Sosyalist solun bağımsız bir siyasi çizgide örgütlenerek yoksulluk ve çaresizlik ile baş başa bırakılmış Türkiye halkına umut olması mümkündür. Devrimciler, kendi dışındaki güçler etrafında “birleşmek” yerine birlikte hareket edebilmeyi, yani kendi içinde birleşebilmeyi öğrenebilir ise, hemen her seferinde “ölümü göstererek sıtmaya razı edilen” emekçilere umut olabilecektir.

Bu noktada yükselen TİP konusunda bir eleştirimiz de olacak. TİP’in gelişmesini lehimize görüyoruz. Umarız arkadaşlar devletin TİP’in önünü nasıl kolayca kesebileceğini de hesaba katıyorlardır. Mücadeleyi grupsal gelişmeyle sınırlı bir alanda götürenler, göstermelik başarılarla avunmayı tercih etmiş ve yenilgiyi baştan kabul etmiş demektir.

Şimdi geride bıraktığımız haftada yaşanan eylem ve etkinlikleri aktaralım. Türkiye toplumu kendisine yaşatılan mağduriyetlere karşı direnmeye devam ediyor. Kayyumlara, demokratik muhalefete dönük gözaltılara karşı birçok yerde gösteriler düzenlendi. İşçi önderi Mehmet Türkmen ile dayanışma eylemleri de dikkat çekiciydi. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri İzmir Alsancak’ta protesto gerçekleştirdi. Bir araya gelen kitle AKP faşizmine karşı boyun eğmeyeceklerini beyan etti. İstanbul’da da protesto eylemleri düzenlendi. Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Kadıköy Rıhtım’da toplanan kitle, gözaltına alınan ve tutuklanan insanların serbest bırakılmasını talep etti. Bir eylem de Mehmet Türkmen ile dayanışma amacıyla, İstanbul Tophane’de bulunan Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde oldu. Bahsettiğimiz bu eylemlere bizler de katıldık.

Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’a Van Valisi kayyum olarak atandı. Van Belediyesine kayyum tanmasına karşı gösterilerde yüzlerce kişi gözaltına alındı. 40’tan fazla kişi “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Bir yandan “çözüm süreci” görüşmeleri sürerken öte yandan da HDK’ye operasyon düzenlendi ve aralarında gazetecilerin, sanatçıların, avukatların ve siyasetçilerin olduğu 54 kişi gözaltına alındı.

Saldırılar yalnızca Kürt hareketi etrafındaki sola gerçekleşmedi. Halk Cephesi de baskıların hedefi oldu. 14 Şubat’ta Okmeydanı’nda bulunan İdil Kültür Merkezi polis tarafından basıldı ve 5 Grup Yorum çalışanı gözaltına alındı.

Van Belediyesine kayyum atanmasına karşı gösterilerde yüzlerce kişi gözaltına alındı. 40’tan fazla kişi “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı.

Cumartesi Anneleri, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1038. Haftasındaydı. Galatasaray Meydanı’nda toplanan grup, 15 Şubat 1995’te gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç için adalet istedi. Cezaevlerindeki hasta tutsakların seslerini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İstanbul ve Ankara’da gerçekleşen eylemlerde, Cemil İvendi ve Emrah Nebioğlu için adalet talep edildi.

Suruç Katliamı’nın 115. ayında başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere çeşitli illerde eylemler gerçekleşti. 2015 yılında IŞİD’in bombalı saldırısında katledilen gençler için adalet talebi yinelendi. İzmir’de düzenlenen eyleme, Genç Direnişçi de katılım gösterdi.

Gençlik haberleri ile devam ediyoruz. Üniversitelerin yeni döneminin başlamasıyla ülkenin dört bir yanından yemekhanelere zam haberleri gelmeye başladı. İTÜ, YTÜ, İstanbul Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi bunlardan birkaçı. Türkiye’nin en çok ödenek alan ikinci üniversitesi olmasına rağmen yemekhane ücretlerine zam yapan İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrencilerin eylemi dikkat çekiciydi. Öğrenciler düzenledikleri protesto gösterisinin ardından bir de forum gerçekleştirdiler. Zamlar geri çekilene kadar haklarından vazgeçmeyeceklerini belirttiler.

Geçtiğimiz hafta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri kayyum rektörün kampüs alanlarını yandaşlara peşkeş çekmesini protesto etti ve bu demokratik gösterinin ardından 9 öğrencinin okula girişleri “kayyumluk” tarafından engellendi.

ODTÜ’lü öğrenciler 6 Şubat’ı anmak için Devrim Stadyumu’nda “katilleri affetmedik, mücadele edeceğiz” demek amacıyla yapılan basın açıklamasında bir araya geldiler.

Mücadele haberlerini en çok önem verdiğimiz işçi eylemleriyle tamamlayacağız. Antep’te binlerce işçinin katıldığı grevleri bastırmak için BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması birçok yerde yapılan eylemlerle protesto edildi. İlk gözaltına alındığında tutuklanmayan Mehmet Türkmen savcının değiştirilmesiyle sendika binasına giren polisler tarafından gözaltına alınarak hapsedildi.

KFC ve Pizza Hut çalışanlarının konkordato yalanıyla maaş, tazminat ve diğer alacaklarının gasp edilmesine karşı eylemlerine devam ediyor. İş Gıda’nın sahibi İlkem Şahin isimli şirket patronu yaklaşık 7 bine yakın çalışanın haklarını gasp etmiş durumda.

İşsiz bırakılan, maaşları ödenmeyen, baskıya uğrayan ve insanca yaşama yolundaki talepleri reddedilen belediye işçileri İzmir’de, İstanbul’da, Uşak’ta, Aydın’da, Ankara’da, Tekirdağ’da sesini yükseltmeye devam ediyor. Belediye emekçileri kadrolu ve güvenceli çalışma talebini savunmayı sürdürüyor.

İstanbul Esenyurt’ta HepsiJet deposunda çalışan 4 kadın işçinin taciz, mobbing ve kötü çalışma koşullarına karşı haklı fesih yapmalarına rağmen tazminatları ödenmediği için başlattıkları direniş 5 gündür kararlılık devam ediyor.

DİSK/Limter-İş Sendikası’nın örgütlenme uzmanı olan Devrim Yurtsever’in sendikal faaliyetler nedeniyle tutuklanmasına karşı Limter-İş baskılara boyun eğmeyeceğini açıkladı. Ayrıca bu hafta Tuzla Gemi Tersanesi önünde eylem yapan Limter-İş Sendikası ağır ve tehlikeli iş kolunda çalışan tersane işçilerine uygun zam yapılması talebini yükseltti.

Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçilerin Kocaeli’nde bulunan Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) grevi 22 gündür devam ediyor. İşçiler döktüğümüz alınterinin karşılığını istiyoruz, diyor. Konya’da Nakliyat-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Atlas Nakliyat/Aliye Kıbıcı grevi 5 gündür devam ediyor. Çağrı-İş Sendikası’nın Telus Dijital şirketindeki direnişi 43 gündür devam ediyor. İzmir’de bulunan Temel Conta işçilerinin direnişi 74 gündür devam ediyor.

Özetimize dünyadaki gelişmelerle devam ediyoruz. Bu yıl 61’ncisi düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı, emperyalist güçler arasında yaşanan gerilimle sona erdi. Toplantıya Rusya davet edilmesi ancak Çin katıldı. Cihatçı HTŞ’nin lideri Colani’nin de konferansta bulunması, dikkat çekiciydi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, konferansta Avrupa ülkelerini “sosyal medyayı sansürlemek” ve “seçimlere müdahale etmek” ile suçladı. Vance, Avrupa’ya en büyük tehdidin Rusya ve Çin’den değil, kendi içlerinden geldiğini belirtti ve Trump’ın iktidar olması ile her şeyin değişeceğini ifade etti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Vance’nin konuşmasına itiraz ederek, “Almanya demokrasimize, seçimlerimize dışarıdan müdahale edilmesini kabul etmeyecek” dedi. Bilindiği üzere hem Trump hem de onun en büyük destekçilerinden Elon Musk, Almanya seçimlerine “demokrat” gözüken sağcıları değil, “aşırı sağcıları” destekliyor. Zaten Scholz da “aşırı sağ”ın Almanya’da siyasi karar alma sürecinin dışında kalması gerektiği konusunda net olduklarını belirtti.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, ABD ve Avrupa’ya Rusya’ya karşı savaşta Ukrayna’yı desteklemek için bir araya gelme çağrısını yineledi. “Daha güçlü bir Avrupa” arzusunu dile getiren Zelenskiy, “Avrupa Ordusu”nun bu gücü yaratacağını, kendilerinin verdiği 3 yıllık mücadele ile bu orduda yer alabileceklerini kanıtladıklarını söyledi. ABD ve Batı Ukrayna’ya bu zamana kadar “Ukrayna, son Ukraynalı kalıncaya kadar kadar savaşsın ki onu NATO’ya alalım” mesajı vermişti. Ukrayna’yı böylece “bitip tükenmiş bir güç” haline getirdiler. Trump’ın amacı ise şimdi Ukrayna’nın topraklarının bir kısmını Rusya’ya vermek, kalanı üzerinde ise “hakimiyet” sağlamaktır. ABD’nin Ukrayna’ya yaklaşımı, 1881-1923 yılları arasında Osmanlı’yı ekonomik ve siyasi olarak kıskaç altına alan Duyun-u Umumiye’yi hatırlatmaktadır.

Ukrayna’nın vatan haini yöneticisi Zelenski ile ülkemizde AKP iktidarı yandaşlarının muhtemel AB ordusuna asker olma istekleri arasındaki paralellik de dikkat çekicidir.

Trump’ın iktidara geldikten sonra Ukrayna’daki savaşla ilgili Rusya ve ABD, Paris ve Riyad’da iki ayrı kritik görüşme gerçekleştirdi. Riyad’daki görüşmeye Zelenskiy ve AB yöneticilerinin çağrılmaması Batılı güçler tarafından tepki ile karşılandı. Zihinlerde “NATO dağılıyor mu?” sorusu uyandı. Trump “Ukrayna topraklarının bir kısmı Rusya’da kalsın ve kalanının güvenliğini, ülkenin borçlarını denetleyen bir yapı kurarak, biz sağlayalım” demeye getiriyor. Trump’ın Ukrayna’dan 500 milyar dolarlık “geri ödeme” talebi ülkenin ender zengin maden ve yer altı kaynakları üzerinde hakimiyet kurmak istediğini gösteriyor. Sırtını emperyalistlere dayayan Zelenskiy, yıllar boyu Batılı güçler için savaştı. Şimdi ise ekonomik olarak sömürgeleştirilmenin yolunda gitmektedir.

Trump’ın Ukrayna konusunu Rusya ile hem de Avrupa’yı dışarıda bırakarak görüşmesi kuşkusuz dünyanın sarsılmasıdır. Bu anlamda dünyada bir altüst oluş süreci yaşanıyor. Ancak mevcut politikayı Rusya ve Avrupa’yı (hatta NATO’yu) birbirine karşı kullanma politikası görüyoruz. Aynı politika Rusya’yı Çin’den koparmak gibi görece daha uzun vadeli bir amacı da bulunuyor.

Riyad görüşmelerine davet edilmeyen Zelenskiy, Erdoğan ile görüşmek için Ankara’ya geldi. Rusya’nın Ukrayna’da zafer kazanması ve ABD ile yakınlaşması AKP iktidarının işine gelmez. Trump ile Rusya birlikte davranırsa AKP iktidarının ikisine karşı direnme olanakları azalacaktır.

Almanya’da 23 Şubat’ta erken seçim yapılacak. Seçimler öncesi yapılan anket çalışmalarına göre sağcı Hristiyan Demokratların (CDU/CSU) yüzde 27 oranıyla birinci parti, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) yüzde 20 ile ikinci, Sosyal Demokratların (SPD) yüzde 17 ile üçüncü olacağı öngörülüyor. AfD’nin yarattığı göçmen karşıtı söylemler, Almanya’nın AB’den çıkaracaklarını söylemeleri Almanya’daki seçimlerin önemini göstermektedir. AfD lideri Alice Weidel aynı zamanda Trump destekçisi olduğunu dile getiriyor. Avrupa’da sağ siyaset son yıllarda gittikçe daha popüler hale geldi. Bunda solun liberal demokrasi emperyalist politikalarının peşine takılmış olmasının etkisi büyüktür. Egemenler arasındaki kriz ve emperyalist güçlerin yayılmacı politikaları halkların yaşam alanlarının daha çok kısıtlanacağını ve baskıların artacağını gösteriyor.

İsrail ile Hamas arasında 19 Ocak günü imzalanan ateşkes anlaşması sonrası esir takası devam ediyor. İsrail tarafının ateşkese uymadığını belirten Hamas yetkilileri esir takasını askıya almıştı. Sürecin İsrail tarafından aksatılmasından sonra Hamas 3 İsrailli rehineyi daha serbest bıraktı. İsrail, bu gelişmenin ardından, karşılık olarak daha fazla Filistinli tutukluyu serbest bırakacağını duyurdu. Bugün itibarıyla toplamda 300’den fazla Filistinli tutuklunun serbest bırakılacağı bildirildi. ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ortadoğu ziyareti sırasında ilk olarak Netanyahu ile görüştü. Bu görüşmede konuşan Netanyahu İran’ı hedef almayı sürdürdü. Rubio ise Lübnan’da Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının Lübnan devletinin güçlendirilmesinin önünü açacağını belirtti. İşgalci İsrail, ABD ve Batılı güçler Gazze ve Lübnan’da direnen güçlere karşı saldırılarını sürdürürken, direniş grupları işgalcilere karşı savaşı sürdüreceklerini dile getiriyor.

Egemen güçlerin halklar üzerindeki ekonomik ve siyasal baskıyı gittikçe artırdığı günlerden geçmekteyiz. Aşırı sağcılık ve faşizm meşrulaşarak yaygınlaşmaktadır. Dünya halklarının ve emekçi halkımızın kurtuluşunun sosyalistlerin kendi öz gücüne dayalı yani Kürt ve Türk ulusalcılarından ve emperyalist politikalardan bağımsız temelde birlikteliğinden geçtiğini belirtmek isteriz. Sosyalist sol eğer birlikte hareket etmeyi öğrenirse, ülkemizde kapitalistlerin sefalete mahkûm bıraktığı Türkiye toplumunun çaresizliğine son verecek umut olma potansiyeli taşımaktadır. Bu birliktelik gittikçe daha çok sağcılaştırılmaya çalışan toplumda oluşan umutsuzluğu umuda çevirecektir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.