Haftanın Özeti: Filistin’de savaş ve Türkiye’de gerçek bir cumhuriyet ihtiyacı

0
514

Hamas’ın saldırısı ve gelişmeler üzerine çok şeyler yazıldı ve söylendi. Hamas’ın karanlık ilişkileri de ele alındı. İsrailin ABD ve İngiltere başta olmak üzere batılı devletler tarafından sürekli şekilde korunması ve desteklenmesi ile bunun nedenleri üzerine de yine detaylı yazılar yazıldı. Fazla detaya girmeden bu haftaki özetimizde son gelişmeleri ele almaya çalışacağız.

İsrail devletinin kurulduğu 1948’den bugüne toprakları terk ettirilen 5 milyon civarında Filistinlinin dünyanın birçok yerine göç ettiği belirtiliyor. Bugün Filistin’de Filistinlilerin sadece yüzde 38’i yaşıyor. Diğer taraftan ise İsrail sürekli genişliyor ve yeni yerleşimcileri oraya çekerek nüfusunu, topraklarını arttırıyor. İsrail’in genişlemesine karşı çıkıyor gözüken Arap ülkeleri ise kendi topraklarında yaşayan 750 bin Yahudi’nin İsrail’e göç etmesine yardımcı oluyorlar.

Filistin davası ilk dönemlerde FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) önderliğindeyken dünya sosyalist ve ilerici hareketi tarafından sürekli sahiplenildi. 1960’lı yıllarda onlarca Türkiyeli devrimci Filistin’e giderek İsrail işgaline karşı savaştı ve aralarında çok sayıda hayatını kaybeden devrimci oldu. Ancak zamanla yozlaşan hareket desteğini de kaybetti. Sonrasında ortaya çıkan İslami ve dinci hareketler ise soldan destek alamadı. Öte yandan devrimciler bu dinci hareketleri desteklemese de Filistin davası her zaman savunulmaya devam edildi.

Filistin davası Arap ülkeleri tarafından yeteri kadar sahiplenilmiyor. Destekleyen ülkeler ise deyim yerindeyse ABD tarafından yok edildi. Irak ve Libya Filistin davasına en çok desteği veren ülkelerin başında geliyordu. Suriye de Filistin davasını sahiplenen ülkelerden birisiydi ama ülkelerin son durumu ortadadır. Son yıllarda gelişen ve Gazze bölgesinin yönetimini ele geçiren Hamas ise karışık bir örgüttür ve tarihi belirsizlikler ile doludur. Yaptığı bir çok eylemin Filistin davasına mı yoksa İsrail devletine mi yaradığı kuşku uyandırmaktadır. Hamas’a son yıllarda en çok maddi desteğin Katar devleti tarafından verildiği belirtiliyor. Açıklananlara göre Katar bu güne kadar Hamas’a yaklaşık 500 milyon dolar maddi yardımda bulunmuş. Ancak Katar’ın Filistin davasının en keskin karşıtlarından Netanyahu’ya da son seçim kampanyası için toplamda 20 milyon dolar verdiği orataya çıktı. Dünya ilerici hareketi sürekli Filistin davasının yanında olsa da Filistin’deki yönetimlerin yanlış politikaları son yıllarda bu desteğin azalmasına neden oluyor.

Son yaşanan eylem sonrasındaki gelişmeler ve riskler ile devam edelim. 7 Ekim’de Hamas ve aralarında FHKC’nin de olduğu bir çok Filistinli örgütün organizasyonu ile İsrail’e karşı tarihlerinin en kapsamlı saldırısı gerçekleşti. İstihbaratı ve güvenlik sistemi ile çevresine korku salan, halkına ise sürekli güvence veren İsrail’in güvenlik sistemleri yerle bir oldu. Bir çok yöntem kullanarak bu güvenlik sistemini delen Filistinli örgütler yarım saat içinde 5 bin civarı roket atarak “Demir Kubbe” isimli hava savunma sistemlerini de işlevsiz hale getirdiler. İsrail topraklarına giren militanlar bir çok askeri noktayı ele geçirip onlarca asker ve polisi rehin aldılar. Sivillere yönelik saldırılar ve rehin almalar ise yaptıkları eylemin tepki çekmesine neden oldu. İsrail meşru müdafaa adı altında Gazze’yi havadan, karadan ve denizden bombalamaya başladı. İsrail saldırılarında ölenlerin çoğunluğunu çocuklar ve siviller oluşturdu. Gazzeli doktor Fayda Malhis bölgedeki son durumu CNN Türk canlı yayınında anlattı. Malhis, “Saldırıda ölenlerin yüzde 70’i kadın ve çocuk” ifadelerini kullandı. Malhis, Şifa Hastanesi’nde yaklaşık 40 bin kişinin olduğunu belirtti. Ancak Batı medyası İsrail’in katlettiği sivilleri değil, Hamas’ın öldürdüğü ya da esir aldığı sivilleri gündem yaptı. Gündem yapmakla da kalmadı, Ukrayna-Rusya savaşında takındıkları Rus karşıtlığını bu sefer de Filistin için kullanmaya başladılar. Batı’nın bu tutumu, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından dahi “iki yüzlülük” şeklinde tanımlanıyor.

Almanya ve Fransa’da Filistin’e destek yürüyüşleri yasaklandı. Almanya’nın Mainz ve Fransa’nın Nice takımlarında futbol oynayan iki futbolcu Filistin yanlısı tavır aldıkları gerekçesi ile kadro dışı kaldılar. Fransa’da izin verilmediği için yapılan Filistin yanlısı korsan gösteriye polis saldırdı ve onlarca gösterici gözaltına alındı, yüzlercesi hakkında da işlem yapıldı. İsrail’in saldırıları dünyanın bir çok bölgesinde eylemlerle protesto edildi. Tabi ki Türkiye’de bu protesto gösterilerinin gerçekleştiği yerlerden birisi oldu. İstanbul ve Ankara’da İsrail konsoloslukları önünde toplanan ilerici ve devrimci gruplar, Filistin ile dayanışma gösterdi. Dayanışma ve saldırıları kınama eylemleri devam ediyor.

Almanya’nın Frankfurt şehrinde Filistinli yazar Adania Shibli’ye “Küçük Bir Ayrıntı” isimli romanı için verilmesi planlanan LiBeraturpreis ödülünün töreni, İsrail-Filistin arasında devam eden savaş gerekçe gösterilerek iptal edildi. Durumu protesto eden birçok yayıncı ve yayınevi, Frankfurt Fuarı’ndan çekildiklerini açıkladı. “Marksist filozof” olarak bilinen Zizek ise fuara katılarak bir konuşma gerçekleştirdi. Zizek’in orta yollu konuşması bile fuar direktörü tarafından tepkiyle karşılandı.

Avrupalı devletlerin İsrail yanlısı ve Filistin karşıtı tavır alması Filistin yanlısı dinci kesimde terör saldırılarına neden oldu. İlk saldırı Fransa’da oldu. Çeçen kökenli 20 yaşında radikal islamcı bir kişi, mezun olduğunu okula giderek bıçaklı saldırıda bulundu. Saldırıda bir öğretmen hayatını kaybederken iki kişi de ağır yaralandı. Belçika-İsveç futbol maçı oynanırken Belçikaya’ya gelen İsveçli taraftarlar saldırıya uğradı. Ateşli silah ile yapılan saldırıda 2 kişi hayatını kaybetti. Çin’de ise İsrail konsolosluğunda çalışan bir kişi sokak ortasında bıçaklı saldırıya uğradı.

İsrail’in saldırılarına karşı sessiz kalan bir çok kesim İsrail’in bir hastaneyi vurması ile Filistin’i daha güçlü savunmaya başladı. Saldırıda 500’ü aşkın kişi ölürken yüzlercesi de yaralandı. Hamas’ın sivillere yönelik ilk saldırısından ve yine Hamas’ın dinci ve karanlık yanından dolayı onu sahiplenmekte tereddüt eden kesimler hastane saldırısında sonra sokaklara çıkarak sivillere yönelik katliamın durdurulması ve hemen ateşkes yapılması çağrısında bulundular. Dünyanın bir çok ülkesinde insanlar sokaklara çıktı. İlk günkü Hamas karşıtlığı ve İsrail yanlısı tutum Avrupalı halklarda İsrail’in sivilleri ve çocukları kitlesel olarak katletmesi karşısında değişmeye başladı. Yapılan eylemlere sadece bu ülkelerde yaşayan Müslümanlardan değil yerel halktan da ciddi katılımlar oldu.

Ön plana çıkan eylemlerden birisi ise Yahudi topluluğu tarafından gerçekleştirildi. Amerika’daki Yahudiler bir yandan İsrail’i protesto eden sokak gösterilerine katılırken diğer yandan binlerce Amerikalı Yahudi Kongre Binası’na yürüyüş yaptı ve aralarından binaya girmeyi başaran 350 kişi oturma eylemine başladı. Eylemciler ateşkes yapılana kadar işgale ve eyleme devam edeceklerini ilan ettiler.

ABD hükümetinde İsrail’e tam destek açıklaması yapılırken farklı sesler de çıkmaya başladı. ABD Kongresi’nde çalışan 400 kişinin imzaladıkları bir mektup ile hemen ateşkes çağrısı yapılması ve savaşın durdurulması istendi. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili de dün, sosyal medya hesabından yayınladığı mektup ile istifa ettiğini ilan etmişti. Dışişleri Bakanlığı Siyasi-Askeri İşler Direktörü Josh Paul istifasının nedenini “İsrail’e öldürücü yardımımızın devam etmesiyle ilgili anlaşmazlık” olarak göstermişti. Paul “daha önceki hataların tekrar etmesine artık sessiz kalamayacağını ve bundan dolayı istifa ettiğini” belirtti.

ABD ve İngiltere’nin İsrail’e destek amacı ile Akdeniz’e savaş gemileri göndermesi İran, Lübnan Hizbullah’ı ve Rusya tarafından tepki ile karşılandı. Bu savaşın en kötü senaryosu ise bölge geneline yayılma ihtimalidir. Hizbullah zaman zaman İsrail’e roketli saldırılarda bulunuyor ve İsrail de karşılık veriyor. Aynı şekilde İsrail Suriye’ye de saldırılarda bulundu. Bu saldırılarda iki havaalanı hedef alındı. İsrail bir taraftan Gazze’ye kara harekatı yapmak istiyor ancak gelişmelerden de çekiniyor. Daha doğrusu ABD çekiniyor ve bundan dolayı harekat erteleniyor.

ABD yönetimi her ne kadar iki cephede birden savaşı sürdürebileceğini iddia etse de aslında Ukrayna savaşı sürerken Ortadoğu’da yeni bir büyük cephe açmak konusunda tereddütlü görünüyor. İsrail’in sınırsız saldırıları devam ederse tepkiler de artar ve İsrail karşıtı cephe genişlemeye başlar. Ortadoğu’da savaş Rusya ve Çin’e karşı kullanılması hesaplanan Müslümanların ABD karşısına geçmesine sebep olabilir. ABD’nin Ukrayna’ya Rusya içlerine ulaşabilecek uzun menzilli füzeler vermesine rağmen savaş Rusya’nın kesin üstünlüğünde sürüyor. Savaş Batılı ülkelerde ekonomik ve sosyal sorunları arttırıyor. Örneğin Almanya’da ekonominin bu yıl küçülmesi, İsveç’te işsizliğin artması bekleniyor. Diğer yandan ABD’nin asıl hedefindeki Çin’in ise beklenenin üstünde bir ekonomik büyüme sağladığı ortaya çıktı. Avrupa ülkelerinde sol hareketlerin büyük kısmı küreselcilerin güdümünde iken Almanya’da Sahra Wagenknecht ve Oskar Lafontaine liderliğinde yeni bir liberal sol partinin kurulacağı kesinleşti. Yeni parti Ukrayna’daki savaşa, Rusya’ya, göç sorununa, Filistin sorununa ve LGBT konusuna küreselcilerin peşinde giden liberal soldan farklı bakıyor.

Türkiye cephesinde gelişmelerle devam ediyoruz. Bilindiği gibi Hamas Müslüman Kardeşler kökenli olduğu için AKP tarafından hiç değilse sözde desteklendi. Ancak Hamas’a verilen desteğin daha fazlası belki İsrail’e verildi. Türkiye’nin Filistin politikası ile Katar’ın politikası hemen hemen aynıdır. O yüzden de son yıllarda iki ülke çok iyi anlaşıyor. İsrail ile ilişkilerin en çok gelişme gösterdiği yılların AKP yılları olduğu belirtiliyor. Askeri, siyasi ve ekonomik birçok anlaşma yapıldı. AKP son saldırılardan sonra da Gazze yanlısı açıklamalar yaparken her ik tarafa ateşkes çağrısı yaptı. Gazze için Mısır’a bazı insanı yardım malzemeleri gönderirken İsrail ile ticaretini hiç aksatmıyor.

ABD ve İngiltere Akdeniz’e savaş gemileri gönderince, “Amerikan askerlerinin orda ne işi var” diyen Erdoğan meclise getirdiği yeni tezkereye yabancı ülke askerlerinin Türkiye’de konuşlanmasını içeren bir madde ekledi. CHP bu madde ile hangi yabancı askerlerin davet edileceğini sorguladı. Bu yabancı askerler NATO askerleri mi yoksa Suriye’den getirilecek Esat karşıtı cihadistler mi? Tezkere CHP’nin red oyu vermesine karşın İYİ Parti’nin desteği ile meclisten geçti.

AKP iktidarı Filistin savaşını bahane ederek Cumhuriyet’in 100’ncü yılını kutlama törenlerini iptal etti. Cumhuriyet daha kuruluş döneminde halk için bir cumhuriyet olmaktan uzaktı. Onu halk için cumhuriyete dönüştürmek gerekirken, AKP öncesi iktidarlar Cumhuriyet’i emperyalizme bağımlı bir oligarşik diktaya dönüştürmüşlerdi. AKP de Cumhuriyet’i dinci-faşist bir tek adam rejimine çevirdi.

Hükümetin 2024 bütçesi meclise sunuldu. Sunulan bütçede Diyanet ve Saray’a verilen payın sürekli artışa devam ettiği ve Diyanet için ayrılan payın 6 bakanlıktan fazla olduğu görülüyor. Bütçede alkol ve tütün ürülerinden gelen vergi payının fazlalığı ise dikkat çekiyor. Diyanet’in ve Saray’ın bütçesinin önemli bir kısmını alkol ve tütün ürünlerinden gelen vergiler sağlamaktadır.

Saray’a ve Diyanet’e bu kadar çok bütçe ayrılırken halk ise yoksulluk ile kıvranıyor. Özelikle öğrenciler artan kiralar ve gıda masrafları yüzünden eğitimini bırakmak zorunda kalıyor ya da intihar ediyor. Son olarak Anadolu Üniversitesi öğrencisi R.A. 16 Ekim sabahı Yunus Emre Kampüsü yemekhanesinde ölü bulundu. R.A.’nın kendini asarak intihar ettiği belirlendi. R.A.’nın borçları nedeniyle intihar ettiği iddiası gündeme geldi. Üniversite öğrencileri yaptıkları eylem ile öğrencilerin yaşadığı şartları protesto etti.

Son olarak emek dünyasından gelişmeler ile devam edelim.

İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 2023 yılının ilk dokuz ayı için paylaştığı iş cinayetleri raporunda Ocak-Eylül ayları arasında 44’ü çocuk olmak üzere bin 409 kişinin bu cinayetlerde katledildiği belirtildi.

Agrobay işçileri 60 gündür, gasp edilen hakları için direnmeye devam ediyor. Tazminat hakları verilmeden kod 46 ile işten atılan Tarım-Sen üyesi emekçiler sorunlarına çözüm üretilmemesi durumunda yakında Ankara’ya yürüyüş başlatacaklarını duyurdular.

DİSK/Enerji-Sen üyesi FEDAŞ işçilerinin insanca koşullarda ve güvenli şartlarda çalışma talep etmeleri üzerine işten çıkartılmalarına karşı başlattıkları direniş 73 günü doldururken, işçiler seslerini duyurabilmek için dün Dersim Valiliği’ne yürümüştü. Bugün, yani direnişlerinin 73. gününde FEDAŞ binasına çıkan işçilerin direnişlerinin kazanımla sonuçlandığı sevindirici haberi geldi. Enerji-Sen, şirketle yürütülen müzakerede, işçilerin taleplerinin karşılanacağına dair mutabakata varıldığını aktardı.

Dev Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikası üyesi işçilerin Limak Holding’in haklarını gasp etmesine karşı verdikleri kararlı mücadele de 8’inci günde kazanımla sonuçlandı. İşçiler ve sendika yöneticileri birçok defa darp edilerek zorla gözaltına alınmışlardı. Haklarını kazanan inşaat işçileri de, çalıştıkları şantiyedeki binanın üzerine çıkmış, hakları verilene kadar buradan ayrılmayacaklarını ifade etmişti. Bu iki kazanım, direnen ve örgütlü işçilerin er ya da geç kazanacağının göstergesi oldu ve işçi mücadelelerine umut verdi.

Trendyol işçilerinin şirketin genel merkezi önüne taşıdığı direniş gözaltı ve türlü zorbalığa rağmen devam ediyor. DGD-SEN ve PTT-Sen üyesi Trendyol depo işçileri sendikalaşma haklarını kullandıkları için türlü bahaneler ileri sürülerek 25/2 koduyla işten çıkarılmıştı.

Sendikalaşma haklarını kullandıktan sonra, küçülme bahanesi ileri sürülerek işten atılan TGS (Türkiye Gazeteciler Sendikası) üyesi Sputnik çalışanlarının grevi de 65 gündür kararlılıkla sürüyor.

Gebze’de bulunan Corning Kablo fabrikası işçilerinin insanca şartlarda çalışmak ve yaşamak için başlattıkları grev 99 günü geride bıraktı. İşçiler kararlı.

Nakliyat-İş Sendikası’nın Şanlıurfa Polçak’ta başlattığı Tüvtürk direnişi işçilerin kararlılıkla sürdürdüğü sendikalaşma ve işe dönme mücadelesiyle 1788 gündür devam ediyor.

Aluform Pekintaş işçilerinin sendikalaşma haklarını kullandıkları için işten atılmalarıyla birlikte başlattıkları direnişleri bugün 1 yılını tamamladı. Şişli Belediyesi’nde Kakil Yazar ve Turan Aktaş’ın iş ve onur mücadelesi devam ediyor. Ataşehir Belediyesi işçilerinin zorla emeklilik dayatması sonrası işten çıkartılmalarının ardından başlattıkları direniş 19 gündür sürüyor. Ülkemizde bir “anayasal hak” olan ve yurttaşlığın en temel gerekliliklerinden birisi sendikal örgütlenme hakkı dahi, görüldüğü üzere kapitalistler ve onların tarafını tutan devlet tarafından “suç” olarak kabul ediliyor. Kendilerine yaşatılan mağduriyete karşı örgütlü bir şekilde direnen işçiler ise sahipleniliyor ve emek mücadelesine kazanımlar katıyor.

Filistin halkının acısı Türkiye’nin acısıdır. Filistin’de yaşananlar Ortadoğu’da ve Türkiye’de halkların birbirini boğazlaması tehlikesini arttırıyor. Türkiye ve dünya halkları Batılı emperyalist güçlerin yürüttükleri saldırılar nedeniyle acılar çekiyor. Siyonizmin arkasında onlar var. Filistin’deki, Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki dinciliğin arkasında onlar var. Filistin’de ve ülkemizde yaşananlar bir yandan Cumhuriyet’in ilerici değerlerine sahip çıkarken esas olarak da laik, demokratik, emekçilerden ve ezilenlerden yana yeni bir cumhuriyetin kurulması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu sürecin politik öncüsü işçi sınıfı mücadelesini esas alan, anti-emperyalist ve birleşik bir Türkiye solu olabilir. Bunun için ise her şeyden önce militan ve solda birliği esas alan bir mücadele gerekmektedir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.