Türkiye gündemi ile başladığımız özetimizde işçi ve gençlik haberlerini aktardıktan sonra dünyadaki önemli gelişmeleri sunacağız.
TBMM’nin açılışı ve onunla aynı güne denk gelen Sinan Ateş’in duruşması önemli gündemler arasındaydı. Açılışa gelen Erdoğan’ın CHP lideri Özgür Özel tarafından “ayakta karşılanması” dikkat çekiciydi. Açılış öncesi CHP’li milletvekillerine mesaj gönderilerek, Erdoğan gelince herkesin ayağa kalkacağı talimatının verildiği bilgisi paylaşıldı. Erdoğan’ın salona girişi ile Özel’in “heyecanlı bir şekilde” en önce ayağa kalktığı görüldü. CHP’den Uğur Bayraktutan, Okan Konuralp ve Engin Altay ile DEM Parti Grubu ise ayağa kalkmayarak protesto gerçekleştirdi.
Erdoğan’ın konuşmasında yeni anayasa vurgusu ile İsrail’in Lübnan’ın ardından Türkiye’ye saldıracağı söylemi ağırlıklı yer tutuyordu. Yeni anayasa kutuplaştırıcı değil uzlaşıcı, yasakçı değil özgürlükçü olacakmış! Konuşmasında Erdoğan, tüm parti ve milletvekillerine, toplumun tüm kesimlerine, “Türk demokrasisini yeni ve sivil bir anayasa ile taçlandırma mücadelelerine omuz verme” davetinde de bulundu. İsrail konusunda ise, “Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda tüm hesap bunun üzerindedir” dedi.
AKP’nin demokratik bir anayasa söylemiyle iktidarını kalıcılaştırmaya çabaladığı ve Erdoğan’ı koruyup, kollama amaçlarını taşıdıkları açıktır. Öte yandan İsrail’in soykırımcı saldırılarını Türkiye’ye tehdit gibi göstermeleri de, bu amaçlarının uzantısıdır. Erdoğan bu yolla bir yandan kendisini Türkiye’nin ve İslam dünyasının bekçisi/koruyucusu gösterirken öbür yandan da İsrail’e verdikleri desteği gizleme çabasındadır. İsrail’in Türkiye için teşkil ettiği gerçek tehdit burada istismar edilmektedir. Nasrallah’ın öldürülmesi ile AKP’nin yetiştirdiği cihatçı çetelerin nasıl sevinç gösterileri yaptıklarını hepimiz gördük.
MHP lideri Bahçeli’nin konuşmasında ise Sinan Ateş davası üzerinden Özgür Özel başta olmak üzere CHP’li isimlere ve Halk Tv’de yayımlanan Kayda Geçsin isimli programı yürüten gazetecilere tehdit eksik olmadı. Bahçeli, “Herkes haddini bilsin. Hudut ihlalinden kaçınsın, kapımızın önünde baykuş öttürmeyiz, kanat çırpan akbabaların da kanatlarını yolar koparırız. Buradan sesleniyorum: Halk Tv ve CHP ayağınızı denk alın” ifadelerini kullandı. Çok ilginçtir, konuşması sonrasında meclis resepsiyonunda Özgür Özel ile karşılaşan MHP lideri, “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” deyince Özel de, adeta yanağı okşanmış bir çocuk edasıyla, “Önemli olan saygıda, sevgide eksik göstermemek. Hürmet ederim” dedi. Özgür Özel yerine biz utandık!
Yaşananlar Özel’in neden böyle davrandığını düşündürtüyor. Hatırlanacağı üzere Kılıçdaroğlu’nun temiz ancak çok pasif bir lider olduğu propagandası yayılmış, ondan sonra CHP’ye yeni bir soluk getireceği; aktif, mücadeleci bir hava katacağı söylemiyle Özel lider yapılmıştı. CHP içerisinde her yeni gelen lider bir öncekini aratıyor, desek umarız okurlarımız buradan CHP’ye meyleden bir söylem çıkarmaz. Ancak gerçeklik tam olarak bu ifadedeki gibidir. Bu yaşananlardan daha birkaç gün önce, ABD’de yaşanan bir yolsuzluk skandalında AKP’nin ismi geçince, Özel’in yolsuzluğu aklayıcı/üzerini örtücü söylemde bulunması da oldukça dikkat çekiciydi.
Şimdi Özgür Özel hakkında geliştirilen “yasak aşk” dedikodusunun yanında bir süredir dile getirilen AKP ile normalleşme söylemi/süreci arasında bir bağlantının olduğu ifadeleri de dolaşıyor. Çok ilginç, Saray’ın bir numaralı kalemlerinden Abdulkadir Selvi’nin, “Özgür Özel’e operasyon çekiliyor” uyarısıyla onu oldukça övücü bir yazı yazdığı görülüyor. Özgür Özel’in şahsi yaşamı hakkında ne olup bittiği bizi ilgilendirmiyor ancak AKP tarafından pohpohlanmak da iyi bir şey olmasa gerek!
Özgür Özel’in Cumhur İttifakı’nın uzantısı durumuna gelmesi, özel yaşantısı nedeniyle şantaja maruz kalması nedeniyle olabilir. Dedikodunun basına ifşa edilmesi ile İsrail’in hesapları arasında bir ilişki de olabilir. İsrail Türkiye’de ve İran’da laiklik yanlıları ile Kürtleri yanına almaya çalışıyor. Siyasi güçleri kendi yörüngesinde birleştirmediği için onlar arasında bölünme yaratmaya çalışıyor.
Bahçeli’nin Meclis’te DEM Partili milletvekilleri ile tokalaşması da AKP’nin anayasa tartışmaları ile doğrudan ilişkilidir. Zaten bunu bir biçimde Bahçeli de söyledi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli’nin, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” ifadeleri dikkat çekiciydi. Daha sonra Bahçeli, “o an karar verilmiş bir tavır” olarak yansıtmaya çalıştığı tokalaşması hakkında, Erdoğan’ın kürsü konuşmasının onu harekete geçirdiğini ifade etti. Gazetecileri tehdit eden, çeteleri-mafyacıları kollayan, Sinan Ateş cinayeti hakkında konuşurken öldürülen Ateş’in annesini hedef alan Bahçeli’nin hemen ardından böylesi bir tavırda bulunması önemliydi. MHP’nin DEM’e “zeytin dalı” uzatmasının nedeni bir nedeni anayasa değişikliği ise diğer nedeni de İsrail tehdididir. İsrail Kürtleri kışkırtıp kullanmaya çalışıyor.
Meclis açılışında göstermelik sempatiklikler sergileyen Cumhur ittifakı aynı sempatik yaklaşımı Narin Güran cinayetinin araştırılması için verilen önergelerde göstermedi ve önerge AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
Yine Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bütçesine, “Yurtların bakımının-onarımının yapılması, koşulların iyileştirilmesi” ve “Bağımlılıkla etkin mücadele edilmesi” için teklif edilen ödenek ve “Okullardaki temizlik sorunuyla” ilgili araştırma önergesi de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Mecliste al külah ver takke ilişkileri devam ededursun ne yazık ki basında kendisine yer bulamayan geniş emekçi kesimlerin mağduriyeti de mücadelesi de devam ediyor.
Ekim ayının ilk haftasındayız. Dolayısıyla bu hafta Eylül ayı enflasyonu açıklandı. TÜİK’in hiçbir zaman verileri doğru açıklamadığını biliyoruz. AKP Ocak zammının belirlenmesinde bu verileri kullanacak. Dolayısıyla TÜİK’in yaptığı sahtekarlık milyonlarca memur ve emeklinin alacağı zammı doğrudan etkiliyor. Yandaşa milyarları, emekçiye açlık ve sefaleti dayatan iktidar sahtekarlığını güya TÜİK verileriyle meşrulaştırmaya çalışıyor. TÜİK’e göre Eylül enflasyonu yüzde 2,97, yıllık enflasyon ise yüzde 63,47. ENAG verilerine göreyse Eylül ayında enflasyon aylık yüzde 5,34, yıllık enflasyon yüzde 88,63 oldu.
Enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla beraber maaş artış oranları da tartışılmaya başlandı. Yavaş yavaş insanlar yüzde 10, yüzde 20 gibi oranlara alıştırılmaya, daha da sefil geçecek bir yıla hazırlanmaya çalışılıyor.
Emekçi kesimler ise büyük ölçüde değil maaş artış oranları için mücadele etmek; sefalet ücretleri aldıkları işlerde kalabilmek ya da ölmemek için mücadele etmek zorunda kalıyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2024 yılının ilk dokuz ayında en az 1371 işçi hayatını kaybederken, Eylül ayında 3’ü çocuk 152 işçi iş cinayetlerinde katledildiler.
AKP Milletvekili Ferhat Nasırlıoğlu’nun sahibi olduğu Fernas Madencilik’te sendika ve işçi düşmanlığına karşı Bağımsız Maden-İş Sendikası öncülüğünde başlayan kararlı direniş her türlü engele rağmen sesini büyüterek haklı direnişi TBMM’ye kadar taşıdı.
Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin fabrika önündeki kararlı direnişi her türlü zorbalığa rağmen 78 gündür devam ediyor.
Bursa’da Eker Süt Ürünleri Fabrikasında Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan 3 işçinin ardından başlayan direniş devam ediyor.
İstanbul Hadımköy’de bulunan As Plastik işçilerinin işten atmalara karşı ve insanca yaşayabilecekleri bir toplu sözleşme talebi için başlattığı direniş 16 gündür devam ediyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, Karşıyaka Belediyesi’nde, Menemen’de, Şişli’de işçiler gasp edilen işlerini geri alabilmek için direnmeye devam ediyorlar.
Belediye emekçileri güvenceli çalışma talebiyle Kadıköy’de sürdürdükleri oturma eylemine devam ediyorlar.
Tuzla MKB Rondo’da, Tarkett Zemin Kaplama isimli fabrikada, Bekaert fabrikasında, Elba Bant’ta, Mersen’de ve daha birçok yerde emekçilerin direnişi kararlı bir biçimde sürüyor. İşçi mücadelelerinin önümüzdeki dönemde artacağı bir Türkiye bizi bekliyor.
Gençlik cephesinden sorunlar ve mücadele ile devam edelim. Burjuva partiler kendi ceplerini doldurmaya, zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyorken gençlerin sorunları çığ gibi büyüyor. Geçim derdi nedeniyle okulu bırakan, uyuşturucu ve çeteleşme bataklığına saplanan, intihar eden, güvencesiz ve geleceksiz bir yaşama mahkûm edilen gençlerin ülkesinde yaşıyoruz.
Üniversite dönemi yeni açılmış olmasına rağmen Samsun KYK Cemal Safi Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalan bir öğrenci, yurdun altıncı katından atlayarak yaşamına son verdi. Ne yazık ki bu ilk intihar değildi ve bu düzende son intihar da olmayacak. Öğrenci intiharları da diğer birçok cinayet ve intihar gibi politiktir ve bu düzen değişmediği sürece devam edecektir.
Bingöl Üniversitesi’nde bir kadın öğrenci kaldığı yurdun önünde araba çarpması sonucu hayatını kaybetti. Niteliksiz ve güvencesiz yurtlarda yaşamaya mahkûm edilen öğrenciler ise arkadaşları için eyleme başladı, gençler nitelikli barınma hakkı için mücadele etmeye devam ediyor.
Öğrencilerin okumak için çalışmak zorunda olduğu bu düzende hayatını kaybeden ve Celal Bayar Üniversitesi’ni okuduğunu öğrendiğimiz bir diğer öğrenci arkadaşımız da motokuryelik yaptığı sırada tankerin çarpması sonucu yaşamını yitirdi.
Yine KYK yurdu yine asansör düşmesi haberi! Zeren Ertaş öleli 1 yıl bile olmamışken Çanakkale Biga Kadın KYK Yurdu’nda içinde öğrenciler varken asansör düştü. Bu sefer hayatını kaybeden öğrenci olmazken gelecek asansör düşmelerinde ne olacağı ise muamma!
Marmara Üniversitesi öğrencileri okullarına ulaşamıyor, Erdoğan’ın övdüğü Başıbüyük yerleşkesinde sorunlar bitmiyor. Ring servislerinin yetersizliği, otobüs sıraları, şantiye alanı ve birçok problem bu övgülerin bir parçası mı diye sorular akıllara geliyor.
Boğaziçi Üniversitesi kayyumluğu, “Humanities” dersinin içeriğini “fazla Batı merkezli” ve “İslam uygarlığına yeterince yer verilmemesi” gerekçeleriyle bileşenlere sormadan değiştirdi.
Bir de kazanım haberi verelim: Bilkent Üniversitesi öğrencileri, direnerek haklarını aldı. Günlerdir ring ve servis seferlerinin azaltılmasına karşı, taleplerinden taviz vermeyerek mücadele veren öğrencilerin direnişi, taleplerinin eksiksiz karşılanmasıyla sonuçlandı.
İstanbul’da Semih Çelenk isimli 19 yaşındaki gencin iki kadının başını keserek öldürmesi ve Edirnekapı’da bulunan surlardan intihar etmesi de infial yarattı.
Geride bıraktığımız haftada ezilenlerin mücadelesi de sürdü. Cumartesi Anneleri, 1995 yılında işine giderken kaçırılan ve katledilen Düzgün Tekin için bir araya geldi. İsrail’in Batı Şeria ve Lübnan’da gerçekleştirdiği katliamlar Filistin Eylem Komitesi’nin çağrısıyla İstanbul Levent’te bulunan İsrail Konsolosluğu önünde protesto edildi. İsrail’in saldırıları 5 Ekim günü Ankara ve İstanbul’da yapılan kitlesel etkinliklerle de protesto edildi. İşçi Emekçi Birliği’nin 20 Ekim Pazar günü Kartal’da saat 12.00’da gerçekleştireceği miting için çalışmalar, grev ziyaretleri vb. devam ediyor. Artvin Cerattepe’de Cengiz Holding’in kurmak istediği maden projesi halk tarafından protesto edildi. Artvin’in Arhavi ilçesinde yakınında 2 başka HES projesi daha bulunan Agara Deresi üzerine yapılmak istenen HES’e ÇED olumlu raporu verilmesine de köylüler itiraz ediyor. Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, Ankara Sakarya Meydanı’nda hasta mahpusların serbest bırakılması için basın açıklamasına devam etti.
Dünyadan haberlerle devam edelim. Gündemlerin başında yine İsrail’in soykırımcı saldırıları geliyor. Gazze’de katliamlara devam eden İsrail, savaşı Lübnan’a taşımıştı. İsrail bir yandan Lübnan, Suriye ve Yemen’i bombalarken, diğer taraftan da suikastlar yoluyla cinayetlere devam ediyor. Nasrallah’tan sonra Şam’da üç katlı bir binaya hava saldırısı gerçekleştiren İsrail, Nasrallah’ın damadı Hasan Kasir ve İran Devrim Muhafızları üyesi Mecid Divani’yi öldürdü.
İsrail’in saldırılarına İran’dan yanıt geldi. Tel Aviv’e yaklaşık 200 roket yollayan İran, saldırıyı devam ettirmeyeceğini ancak İsrail’in misilleme yapması durumunda daha büyük saldıracağını açıkladı. İsrail saldırıya güçlü bir karşılık vereceğini açıkladı ve hatta tehdidi bir üst boyuta taşıyarak Orta Doğu’da herhangi bir yeri vurabileceklerini söyledi. Yetkililer petrol tesislerinin hedef alınabileceğini söylüyor. Siyonist İsrail devletinin saldırılarına Batı’dan özellikle de ABD’den büyük destek geliyor. Biden, İsrail’in olası saldırısının “orantılı” olması gerektiğini ifade ederken, Trump ise Biden’ı eleştirerek İsrail’in İran’daki nükleer tesisleri vurması gerektiğini belirtti.
Lübnan Dışişleri Bakanlığı’nın Nasrallah’ın öldürülmeden birkaç gün önce ateşkesi kabul ettiğini ve bunu ABD ve Fransa’ya bildirdiklerini açıklaması, Batılı emperyalistlerin savaşı yayma hevesinde olduğunu gösteriyor. Bölgede ateş topu hızla büyüyor. Erdoğan ise savaş tehdidini, iktidarı için kullanmaya gayret ediyor.
Bölgesel savaşlar ve ekonomik krizin yol açtıkları Avrupa’da faşizmin güçlenmesine yol açıyor. Bunun son örneğini bu hafta Avusturya seçimlerinde gördük. Kurucusu bir Nazi subayı olan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) oyların yüzde 28,8’ini alarak ülke tarihinde ilk defa seçimden birinci parti olarak çıktı. Ancak meclise giren partilerin hiç birisi FPÖ ile koalisyon kurmak istemiyor. Sağın bu yükselişinde kullandığı söylem ve vaatleri ayrıntılı bir biçimde incelenmelidir.
Rusya ABD’nin İsrail ve Ortadoğu halkları arasındaki savaş ve gerginlikten yararlanarak hafta boyunca Ukrayna’daki ilerlemesini artırdı.
Almanya’nın başkenti Berlin’de “Savaşlar Olmasın” isimli platformun çağrısı ile gerçekleşen Barış Yürüyüşü de dikkat çekiciydi. Yürüyüşte Odak okurları da yerini aldı. Üç koldan gerçekleşen yürüyüşler boyunca ve miting alanında Federal Almanya’nın Ukrayna’ya ve İsrail’e silah yardımı yapması ve orta menzilli ABD roketlerinin Almanya’ya yerleştirilmesi protesto edildi. Atılan sloganlar ve yapılan konuşmalarda Gazze’de katliama son verilmesi, Rusya ile Ukrayna arasında ateşkes görüşmelerinin başlatılması talep edildi. Eylemde Sosyal Demokrat Parti’nin milletvekilini Ukrayna’ya verilen desteği övdüğü konuşması büyük tepkiyle karşılanırken son dönemde güçlü çıkış yapan ve kitle desteğini büyüttüğü görülen Sahra Wagenknecht’in konuşması ilgiyle izlendi ve coşkuyla alkışlandı.
Bank Of America’nın çökmesi on binlerce müşteriyi mağdur etti diye haber olurken on milyonların trajedisi haber değeri bile taşımıyor. Örneğin, Sudan’da kolera salgını hızla yayılıyor. Vaka sayısının 17 bini geçtiği 500’den fazla kişinin ise öldüğü söyleniyor.
Cibuti açıklarında 310 kişiyi taşıyan iki göçmen teknesinin battığı, 45 kişinin öldüğü, 61 kişinin ise kayıp olduğu söyleniyor.
Son haberimiz ABD’den bir mücadele haberi; ABD limanlarında çalışan 45 bin işçi 1977’den beri ilk defa ücret ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için pazar gecesi grev başlattı. İşçiler ücretlerine yüzde 77 zam isterken işveren yüzde 50’de kalmasında ısrarcıydı. Biden yönetiminin işverenlere “sorunu hızlıca çözün” yönündeki dolaylı talimatı sonuç verdi ve işveren ile işçiler arasında geçici sözleşme imzalandı. Geçici anlaşmanın 6 yıl boyunca yaklaşık yüzde 61,5 oranında ücret artışına yönelik olduğu açıklandı.
Kötü günlerden geçiyoruz ancak olanaklarımızın farkına varmamız lazım. Odak Dergisi son birkaç yıldır sürecin bu yönüne dikkat çekiyor. Dünya egemenliğini sürdürmek maksadıyla çok yerde birden saldırı halindeki Batılı emperyalistlerin düşüşü devam ediyor. Eski dünya sistemi çökmeye devam ediyor. Yeni kurulacak dünyanın ezilenlerin lehine olması için çok olanak var. Ezenlerin zorluklarıyla birlikte ezilenlerin mücadelesinin etki gücü artıyor.