İzmir’e demirlemiş ABD savaş gemisine karşı gösterilerin etki yarattığı bir haftayı geride bırakıyoruz. Haftalık özetimizde bu konuyu Türkiye’nin BRICS’e başvurması ve teğmenlerin tartışılan gayrı resmi 30 Ağustos yemin töreni ile ilişkilendirerek yorumlayacağız. Özetimizde her zaman olduğu gibi emekçilerin ve halkın hakları ve özgürlükleri yolundaki bu haftaki eylemlerine ve dış gelişmelere de yer vereceğiz. Son olarak da haftanın gelişmelerinden mücadele açısından hangi sonucu çıkardığımızı ifade edeceğiz.
Pazar günü İzmir limanına demirleyen ABD savaş gemisi şehirde protestolarla karşılaştı. Filistin halkına karşı İsrail’in yanında yer alan bu savaş gemisi sosyalist hareketlerin yaptığı ve yer yer halkın katıldığı gösterilerle protesto edildi. Bir protesto eyleminde milliyetçi Vatan Partisi gençlik örgütü TGB’li gençler sivil kıyafetle karaya çıkmış olan iki ABD askerini yakalayıp birinin kafasına çuval geçirdiler.
Protesto gösterilerinin halktan sempati ve yer yer de destek aldığı gözlendi. ABD savaş gemisinin protesto edilmesi eyleminde Türkiye’nin bağımsızlığı talebi ile Filistin halkıyla dayanışma iç içe geçti çünkü bu ABD gemisi İsrail’i savunmak amacıyla Doğu Akdeniz’e gönderilen savaş gemilerden biridir. Eylem AKP iktidarını protesto amacı da taşıyor çünkü AKP iktidarı soykırımı yürüten İsrail saldırısını destekleyen geminin limanımıza demirlemesine izin verdi. Bununla kalmadı, o gemiyle birlikte Akdeniz’de 13-17 Ağustos tarihleri arasında İsrail yanlısı ortak eğitim tatbikatına da katıldı.
Askerlerin başına çuval geçirilmesi milliyetçiler adına bir rövanş eylemidir. Hatırlanacağı gibi ABD askerleri 2003 yılında Irak’ta Türk özel kuvvetlerini esir alıp dövdükten sonra kafalarına çuval geçirmişti. ABD o sırada çok güçlüydü ve Genelkurmay dahil hiç bir yetkili bu aşağılanmaya itiraz edememişti. Hatta çuval eyleminin sorumlusu general Oderno 2010 yılında Türkiye’ye resmi ziyaret yaptığında yetkililer Oderno’nun beğenisini kazanma yarışına girmişti. Vatan Partisi çuval eylemleriyle ordunun kırılan onurunu onarmaya çalışmaktadır.
Teğmenlerin yemini ordudaki ulusalcı iradenin bir ifadesi olarak görülüyor. Hatta çuval eylemiyle Türkiye’nin BRICS’e müracaatı ve yeni mezun teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlı gayrı resmi yeminleri arasında objektif bir paralellik de bulunuyor. BRICS Çin ve Rusya’nın başını çektiği bir uluslararası ekonomik işbirliği örgütüdür. ABD Türkiye’nin Çin ve Rusya’ya yaklaşmasını önlemek için AKP’yi işbaşına getirmişti. Çuval olayı da ABD’nin bölgeyi dizayn etmesi yolundaki eylemlerinden biriydi, ABD’nin amacı orduda (TSK) kendisine karşı itirazları bastırmaktı. Ancak AKP bir süre sonra Rusya ile çok ileri ekonomik ilişkilere girmek zorunda kaldı. Rusya’dan S400 hava savunma sistemi bile aldı. Sonunda da BRICS’e başvurdu.
Ancak AKP ve MHP iktidar partileri bu yemini yorumlamakta zorlanıyor. Her ne kadar yeminde kullanılan ifadeler iktidarın mevcut yönelimiyle bağdaştırılabilecek bir içerik taşıyor olsa da iktidar TSK içinde kendisine Abdülhamit dönemindekine benzer bir muhalif hareket gelişmesinden çekiniyor. ABD’nin Türkiye’ye biçtiği Ilımlı İslam model ülke rolü bölgede başarısız kaldı. AKP mecburen eski sisteme yanaşıyor. Türkiye’nin yaşadığı büyük ekonomik zorluklar, bölgede İsrail’in Suriye’ye ve İran’a saldırılar yaparak Kürt hareketini yedeğine alma planları Türkiye’de AKP iktidarının sonunu getirecek bir darbeye varacak olaylara yol açabilir. Bu yüzden iktidar yemin eylemini daha titiz incelemek ihtiyacını duyuyor.
İşçi haberlerine geliyoruz. İş cinayetleri çocuk işçi, genç, yetişkin ve kadın işçi demeden iktidarın yarattığı sınırsız sömürü ve sefalet koşulları altında giderek artıyor. İSİG Meclisi Ağustos ayında 7 si çocuk en az 179 işçinin hayatını kaybettiğini belirtti. Hükümetin işçileri ve emekçileri yoksullaştırarak ekonomiye istikrar kazandırma planı emekçilerin ve emeklilerin artan tepkilerine yol açıyor.
Bağımsız Maden-İş Sendikası’nın üyeleriyle birlikte AKP Milletvekili Ferhat Nasırlıoğlu’nun sahibi olduğu Fernas Madenciliğe karşı haklı direnişi her türlü zorbalığa karşı kararlılıkla sürüyor.
Polonez işçilerinin günlerdir süren direnişi sendika düşmanlığı yaparak Tek Gıda-İş’in fabrika içinde örgütlenmesini engelleyen şirkete karşı yeni kazanım getirdi. Büyüyen mücadele sonrası Ürdünlü şirkete para cezası kesilerek soruşturma açılmıştı, işçilerin diğer kazanımı ise şirketin çalışanların işten çıkış kodunu değiştirmek zorunda kalması oldu. Emekçiler mücadele etmeye devam ediyor.
Gaziantep’te bulunan Akarcanlar Tekstil işçilerinin işe dönme ve sendikal haklarına sahip çıkma mücadelesi sendikaları BİRTEK-SEN öncülüğünde kararlıca devam sürüyor.
Belediye işçileri Menemen Belediyesi’nde, Karşıyaka’da, Şişli’de, Van’da işleri için direnmeye devam ediyorlar. Belediye emekçileri her hafta kadrolu ve güvenceli çalışma hakları için Kadıköy’de oturma eylemine devam ediyorlar.
Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesi’nde bulunan MKB Rondo fabrikası işçileri sendikaları SELÜLÖZ-İŞ ile birlikte insanca yaşama talepleri için 10 gündür grevdeler.
Petrol-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan As Plastik fabrikası işçileri patron zorbalığına karşı direnmeye devam ediyor.
Özçelik-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Hatay Yolbulan Metal’de işçilerin grevi devam ediyor.
İşçiler büyük zorluklara rağmen ülkemizin birçok yerinde haklarını aramaya ve insanca yaşayabilmek için mücadele etmeye devam ediyor.
Bir süredir durgunlaşan öğrenci gençlik hareketi yeniden canlanma yolunda. KYK yurtları karına kar katmaya devam ediyor. Öğrenciler günlük 66 lira KYK Burs/Kredisiyle geçinirken KYK yurtlarına ise zam haberi geldi. 570 TL olan yurt ücreti 855 TL’ye çıkarılırken öğrenciler ise kalmadıkları ayların parasını ödemeye zorlanıyorlar. Bu rantlara üniversiteler de destek olmaya devam ediyor. İTÜ, Ayazağa Kampüsü’ne KYK yurdu yapılacağını duyursa da, KYK yurtlarının kapasitesinin halen yetersiz olmasından ve yurtlardaki barınma ve beslenme kalitesi sorunlarından öğrenciler şikayetçi. Ayrıca yurtlarda yalnızca İTÜ öğrencilerinin mi yoksa başka üniversitelerdeki öğrencilerin de kalıp kalmayacağı da tartışma konusu.
”Tasarruf Tedbiri” adı altında öğrenciler, öğretim üyeleri, üniversite personeli mağdur edilmeye başladı. İlk olarak Marmara Üniversitesi’nde 1200 kişilik personelin kullandığı personel servisi kaldırılırken ardından bu sıralar sık sık haberlerimizde karşınıza çıkan MSGSÜ’den öğretim üyesi Sinem Özlek, “tasarruf tedbiri” kapsamında birçok öğretim üyesi ile beraber işine son verildiğini duyurdu. Şirketlerin vergi borcu silinirken bu borçları öğrencilere, emekçilere yüklenilmesi kabul edilemez? ”Tasarruf” adı altında üniversitelerin hizmetleri kısıtlanmaya devam ediliyor.
ODTÜ’de Devrim Stadyumu’nda yapılan mezuniyet töreninde her sene olduğu gibi bu sene de pankartlar dikkat çekti. Pankartlarda Filistin savaşı, kadın cinayetleri, işci cinayetleri, insan hakları ve hayvan hakları gibi konular öne çıkmaktaydı. Ayrıca kayyum rektör mezuniyet töreninde konuşma yaparken öğrenciler ve velileri tarafından ıslık ve yuhalamalarla susturuldu.
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ise gençler sokaklardaydı. Eskişehirde ”Filistin için bin genç” platformu ve Gençlik Komiteleri eylemdelerdi. Aynı sırada Kadıköyde 1 Eylül eylemine katılan 12 genç gözaltına pankartları ve Kürtçe halay sebep gösterilerek tutuklandı.
1 Mayıs eylemlerine katıldıkları için tutuklanan son 4 kişi de tahliye edildi böylelikle 1 Mayıs Taksimindir diyen herkes serbest bırakıldı.
Artvin Hopa’da ağaçların kesilmesine karşı halkın yaptığı eyleme ateş açılmasıyla Reşit Kibar’ın hayatını kaybetmesi yurt çapında gösterilere yol açtı. Hakkari belediyesine kayyum atanmasına itiraz eden Kürtler kayyum nöbetine bu hafta da devam etti. Hapishanelerdeki devrimci tutsaklarla dayanışma eylemleri, gözaltında kaybedilenlerin yakını Cumartesi Anneleri’nin eylemleri devam etti. Dünya Barış Günü dolayısıyla yurdun çeşitli merkezlerinde eylemler yapıldı. Kürt siyasal hareketinin inisiyatifli olduğu bu eylemlerin zayıf tarafı, Filistin halkına karşı yürütülen soykırıma ve İsrail’in bölgeyi ateşe verme planlarına karşı sessiz kalıp barışı sadece Kürtlere karşı saldırıların durdurulmasıyla sınırlaması idi. Göçmenlerle dayanışma örgütlenmesi de eylemdeydi. Göçmenlerle dayanışma elbette gereklidir. Bu dayanışmanın Batılı fonlarla çalışan kuruluşlar liderliğinde yürütülmesi ise sorunludur ve dikkat edilmelidir.
1 Eylül sabahı İzmir’de Partizan okurlarının evleri basıldı. Aralarında Pir Sultan Abda Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkan Yardımcısı Hasan Gülüm’ün de olduğu çok sayıda Partizan okuru gözaltına alındı.
Dünyadan haberlere geliyoruz. Geçen hafta Putin’in ziyaret ettiği Azerbaycan; başını Çin ve Rusya’nın çektiği ekonomik işbirliği örgütü BRICS’e katılmak için müracaat etti. Resmi dini İslam olan Malezya da BRICS’e katılmayı istediğini açıkladı. Putin Moğolistan’ı ziyaret ederek ABD’nin etkisi altındaki Uluslararası Ceza Mahkemesi kararına meydan okudu. Moğolistan üyesi olduğu mahkemenin kararını uygulamaya kalkmadı. Rusya’nın Ukrayna’daki ilerlemesi sürerken Kursk bölgesini işgal eden Ukrayna kuvvetleri ağır kayıplar verdi. İsrail’de yüzbinlerin katıldığı eylemde hükumetin savaş politikası protesto edildi. 6 İsrail askerinin Gazze’de ölü olarak bulunduğunun açıklanmasının ardından Tel Aviv başta olmak üzere birçok kentte yüz binlerce insan sokaklara çıkarak hükumetin istifasını ve Filistin’in elindeki rehinelerin serbest bıraktırılmasını talep etti.
1 Eylül’de Almanya’nın Thüringen eyaletinde yapılan seçimlerde yabancı düşmanı parti AfD birinci, Saksonya eyaletlerinde ise ikinci geldi. Sarah Wagenknecht sol ittifakı (BSW) ise katıldığı ilk seçimlerde Thüringen’de yüzde 15,8, Saksonya’da yüzde 11,8 oy aldı. Rusya’ya karşı savaşı destekleyen hükumeti oluşturan SPD, Yeşiller ve Hür demokratlar ile ABD emperyalizmiyle uyumlu siyaset izleyen Sol Parti seçimlerden ağır yenilgi aldılar. Faşist AfD’nin seçim başarısı esas olarak iktidarın ve Sol Parti’nin yürüttüğü politikaların sonucudur. Alman halkı ABD’nin Almanya’yı yönetmesini istemiyor.
Hafta içinde Mısır cumhurbaşkanı Sisi Erdoğan’ın konuğuydu. Müslüman Kardeşler iktidarını devirdikten sonra Erdoğan tarafından darbeci ve katil olarak anılan Sisi’nin ziyareti muhalif kesimde eleştirildi. Diğer yandan ise Mısır ile işbirlikçi Türk sermayesinin gerek Avrupa ve ABD gerekse Afrika pazarındaki gelişmesine olanak sağlayan çok önemli ticari anlaşmalar yapıldı.
ABD-İsrail ve Batı ittifakının Ortadoğu’da Kürtleri kullanma hamlesi karşısında Rusya’nın Türkiye ve Suriye hükumetlerini işbirliği yapmaya ikna etme çabaları sürdü. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ABD’nin Kürtleri kullanmaya çalışmasına dikkat çekerek YPG’yi ABD’nin Afganistan’da yaptığı gibi günü gelince ortada bırakacağı yolunda sözlerle uyardı. Lavrov yakın zamanda Suriye Kürtlerini Moskova’da makamında kabul etmişti. Lavrov ABD ve NATO ile yakınlaşmaya devam eden Ermenistan hükumetini de uyardı.
Böylece özetimizin sonuna gelmiş olduk. Özetimizde CHP’nin Tüzük Kurltayı’ndan bilerek söz etmedik. Tutarsız ve önemsizdir. Dünya egemenliği iddiasındaki ABD emperyalizmi ve NATO’nun savaşları kışkırtmaya devam ediyor olması önemlidir. Türkiye çatışmaların yoğunlaştığı Ortadoğu ve Ukrayna’nın ortasında yer alıyor. Türkiye egemenleri ABD emperyalizminin tahakkümünü Rusya ve Çin ittifakıyla hafifleterek iktidarlarını korumaya ve ortaya çıkan fırsatları değerlendirmeye çalışıyorlar. Suriye ve Mısır ile barışma süreci bu amaçla yürütülüyor. Teğmenlerin tartışılan yemin töreni ve iktidarın BRICS’e üye olmaya müracaat etmesi aslında egemen güçlerin genel yönelimiyle uyumludur. İçerideki direniş ve özellikle aleyhteki dış gelişmeler nedeniyle siyasal İslamcılık sonuçsuz kaldıkça AKP iktidarı eski sistem ile uzlaşmaya zorlanıyor. Teğmenlerin eylemi onlar için bu anlamda fırsat yaratıyor. Fakat AKP iktidarı halkın güçleşen yaşam şartlarına ve ülkede dinciliğe karşı artan tepkilerinin kontrolden çıkmasından çekiniyor. Erdoğan vaktiyle Abdülhamit’in yaşadıklarına benzer bir akibete uğramak istemiyor. Mücadele olanaklarının arttığı bu süreçte işçi sınıfı, emekçiler ve gençlik içinde çalışan sosyalistler mutlaka başarılar elde ediyor. Filistin’le dayanışma ve ABD emperyalizmine karşı protesto eylemleri Türkiye solunun anti-emperyalist temelde gelişmesine olanaklar sağlıyor.