Haftanın Özeti: Ülkemizi sağcılık batırdı, onu ancak sol kurtarabilir

0
399

Haftalık özetimize dünyadan gelişmelerle başlayalım. Geçtiğimiz pazar günü Brezilya’da yapılan seçimler, adayların yüzde 51’lik oyu alamaması sebebiyle ikinci tura kaldı. Sol aday Lula da Silva, ilk turda yüzde 48,4 oy aldı ve yüzde 43,2 oy alan sağcı Jair Bolsonaro’yu geride bıraktı. Oyların yüzde 4.2’sini alarak üçüncü olan Simone Tebet, ikinci turda Lula’yı destekleyeceğini açıkladı. Seçimlerin ikinci turu, 30 Ekim’de yapılacak ve Brezilya’nın yeni başkanının Lula olması bekleniyor. Lula, neo-liberal politikalar ile gün geçtikçe daha fazla fakirleşen Brezilya halkı için yeniden bir umut ışığı olarak nitelendiriliyor. Ancak seçimlerin ikinci tura kalması aynı zamanda her türlü tersliğin gelişmesine de açıktır.

28 Eylül’de yapılan referandum sonucunda Donetsk, Lugansk, Zaporijya ve Herson bölgelerinin katılımına ilişkin karar Putin tarafından imzalandı. Bu bölgeler artık resmi olarak Rusya Federasyonu içerisinde konumlanıyor. Sunulan hava durumu programlarında bu bölgelerin de isimleri geçiyor. İmzalanan karara, Batı derhal tepki gösterdi. Karar sonrasında Ukrayna’nın bu 4 bölgeye yapacağı saldırı, artık doğrudan Rusya’ya yapılmış gibi sayılacak ve Rusya bundan sonra buna uygun bir savunma çizgisi geliştirecek. Batılı güçlerin desteklediği Ukrayna ise saldırılarını sürdürüyor ve ilerliyor. ABD ve Batılılar Ukrayna’ya yeni silahlar göndereceğini belirttiler.

SpaceX’in kurucusu ve CEO’su Elon Musk’ın referanduma ilişkin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama da gündem oluşturdu. Musk, Rusya ve Ukrayna’ya kendince bir “barış planı” sundu. Musk, Rusya’ya katılım gösteren 4 bölgede yeniden bir referandum yapılması gerektiğini, kararın aynı çıkarsa bu karara saygı gösterilmesine ve Ukrayna’nın tarafsız statüye dönmesi gerektiğine dikkat çekti. Ukrayna’nın Almanya Büyükelçisi Andrij Melnyk, Musk’ın bu önerilerine küfürle karşılık verdi. Musk, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin de tepkisini çekti. Bilindiği üzere Musk’ın Starlink uyduları bir süre önce Rusya tarafından “tehlike” olarak adlandırılmıştı ve Musk ise Rusya’nın bu görüşüne karşı çıkmıştı.

Bilindiği üzere “esir takası” ile Ukrayna’nın faşist Azov Taburu’nun 4 komutanı bir süre önce Türkiye’ye getirilmiş, Ukrayna tarafından yapılan açıklamada ise bu komutanların savaş bitene kadar Türkiye’de olacağı ifade edilmişti. Ukrayna “First Lady”si Olena Zelenska, “Azov kahramanları”nı ziyaret etti. Zelenska, Türkiye’ye yaptığı ziyarette, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile samimi pozlar verdi, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile buluştu ve ardından “kahramanlar” olarak nitelediği faşistleri ziyaret etti.

İsveç devleti, Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosunu kaldırdığını açıkladı. Daha önce Türkiye ile NATO’ya üyelik konusunda müzakerelerine devam eden İsveç, ambargonun kaldırılabileceğine ilişkin sinyaller vermişti. İsveç Stratejik Ürünler Departmanı, ambargodan etkilenen askeri teçhizatların yeniden satışına izin verilmesine karar verdi. Kararın, NATO’ya üyelik meselesi ile ilgili olduğu aşikar.

Avrupa’da ekonomik kriz büyüyor. Avro Bölgesi’nde, istatistiklerin tutulmaya başlanmasından beri en büyük enflasyonun yaşandığı ifade ediliyor. Yükselen enerji fiyatları nedeniyle, Eylül ayında enflasyonun yüzde 10 olarak gerçekleştiği belirtildi. Ukrayna-Rusya savaşına ABD-İngiltere güdümünde katılan AB ülkeleri bu durumdan pek karlı çıkmamış gözüküyor. Bunların üstüne şimdi de kuş gribinden söz ediliyor. Aktarılanlara göre yaşanan kuş gribi salgınının, çıktığından bu güne kadarki en büyük salgın olduğu söyleniyor. Salgın sonucunda beyaz et fiyatlarında da artış gerçekleşeceği öngörülüyor.

Gerici İran rejiminin örtünme baskısına karşı eylemler bu hafta da sürdü. Batılı güçlerin bu eylemleri, önümüzdeki dönemde Kürt halkını kullanacak şekilde istismar etme çabası dikkat çekti.

Buradan ülkemize gelelim. Ankara’da bir mekanda sahne alan müzisyen Onur Şener’in katledilmesi, geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konuları arasında oldu. Aktarılanlara göre Şener’in sahne aldığı bara giden 3 kişi kendisinden bir şarkı istemiş, Şener’in istenilen şarkıyı söylememesi üzerine çıkışta ona pusu kurmuş ve Şener’i katletmişti. Katillerden ikisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda müfettiş, biriyse Türkiye Uçak Sanayi Anonim Ortaklığı’nda mühendis olarak görev yapıyordu. Katillerin daha önce de yaralama gibi suçlara karıştıkları ortaya çıktı. “Güvenlik soruşturmaları” bahanesiyle işe alınmayan veyahut işlerinden atılan ilerici, demokrat, solcu insanların yaşadığı Türkiye’de, adli sicil kaydı olan bu canilerin hangi bağlantılar ile müfettiş yapıldıkları ise şimdilik muamma.

BBP’nin gençlik kolları olan Alperen Ocakları’nın eski Genel Başkanlığı’nı yapan hakim Serkan Tüzün’ün, eşi İlksen Tüzün’ü katledip intihar etmesi de bu haftanın önemli konuları arasında idi. Kadın katili Serkan Tüzün’ün ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu, katilin vefatını “üzüntüyle öğrendiklerini” belirten bir açıklama yaptı. “Merhum’a Allah’tan rahmet” dileyen HSK’nın bu paylaşımı tepki toplayınca, siteden kaldırıldı.

Müzisyenler, kadınlar katledilmiş; çocuklara tecavüzler edilmiş, AKP’nin umurunda mı? LC Waikiki isimli giyim markası, çalışanlarına, üretilen ürünlerde “LGBT çağrısı yapan semboller kullanılmaması” uyarısını yapınca, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank bu firmaya teşekkürlerini sundu. Varank, LCW’nin bu refleksini, çok değerli buluyormuş! Ahlaka aykırı faaliyet yürütmek (!) gerekçesiyle hakkında kapatılma davası açılan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) ikinci duruşması da 5 Ekim’de görüldü. Dava, 11 Ocak’a ertelendi. Dava için Çağlayan’da adliye önünde toplananlar, AKP’nin platforma değil, canilere, katillere dikkat çekmesi gerektiğini belirtti. İşte AKP’nin umrunda olan şeyler…

Geçen hafta yabancı akademisyenlerin de katıldığı bir programda Türkiye’nin ekonomi politikasını “tarifleyen” Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamaları alay konusu olmuştu. “Neo-klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik kopuşu” temsil eden “heterodoks yaklaşıma” dikkat çekip, “davranışsal ve nöro ekonomiden” bahseden Nebati’nin bu sözleriyle ne anlatmak istediğini kimse anlayamadı. Nebati, sözlerinin alay konusu olmasına gönül koymuş olacak ki, ne anlatmak istediğini açıklayacağını söyledi ama yine açıklayamadı! Nebati bir şeyler geveleyedursun, halk gün geçtikçe daha fazla fakirleşiyor. “Epistemolojik kopuş” kar etmemiş olacak ki, açıklanan enflasyon verileri, bir kez daha gerçekleri ortaya koydu. Bağımsız gözlemcilerden oluşan ENAG’a göre Eylül ayında enflasyon yüzde 186,27 olarak gerçekleşirken, TÜİK ise enflasyonun aylık bazda yüzde 3,08 arttığını belirtti ve yüzde 83,45 olarak gerçekleştiğini ifade etti.

Avrupa’da enerji krizine benzer bir krizin Türkiye’de de gelişeceği belirtiliyor. Enerji Bakanlığı, duş alırken banyoya kum saati koymamızı ve duş süremizin 4 dakikayı geçmemesini tavsiye etti! Bilindiği üzere bu “dahiyane” öneriye çok benzer bazı öneriler Avrupa ülkelerinde yapılmış, örneğin Almanya ve Hollanda’da duş süresinin 5 dakikayı geçmemesi gerekliliğine dikkat çekilmişti. Almanya’da Baden-Württemberg eyaletinin başkanı Winfried Kretschmann, her zaman duş almanın zorunlu olmadığını, yurttaşların bezle kendisini silebileceğini de belirtmişti! Yurttaşlara “öneriler” getiren egemenler, sanırız ki enerji krizinin sebeplerini sorgulasalar daha anlamlı olacaktır.

Kamuoyunda “sansür yasası” olarak da bilinen AKP’nin “Dezenformasyonla Mücadele Yasası”, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülüyor. Yasa ile halkı yanıltıcı paylaşımlar yaptığı iddia edilen kişilere 1 ile 3 yıl arasında hapis cezaları verilebilecek. Yasa, AKP’nin egemenliğini zorbalıkla pekiştirebilmesini sağlamaktan başka hiçbir şeye yaramayacaktır.

Tam da mecliste sansür yasası görüşülürken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “çok kıymetli” önerisi, bu haftanın gündeminde yer etti. Kılıçdaroğlu’nun türban çıkışının ardından CHP hızlıca 3 maddelik bir yasa teklifi sunarak, başörtüsünün “özgürlüğü”nün yasayla güvence altına alınması için öneri yaptı. Sunulan teklif ilerici kesimden çok tepki aldı. Teklife göre kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kadınlara çarşafla da, peçeyle de çalışabilme “özgürlüğü” sunulabilecek. CHP’nin bu teklifine karşılık AKP, yasal değil anayasal değişiklik önerisi getirdi. HDP ise yaptığı açıklamada, “Yasal ve anayasal bir değişikliğe biz varız” dedi.

CHP’nin “başörtüsü özgürlüğü teklifi”nin sağ oyları alabilmesini sağlayacak bir taktik hamle olduğunu düşünenlerin yanında, bu çıkışın tam da AKP’nin ekmeğine yağ sürdüğünü ifade eden görüş daha çoğunlukta idi. Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki tutumunun bir hata değil çizgi olduğunu yazdı ve 2010’dan bu güne bu gibi çıkışların CHP’ye kazandırmadığının, aksine kaybettirdiğinin altını çizdi.

Resmi, özel ve mesleki teknik ortaöğretim kurumlarında olup 11. sınıfta okula hiç gelmediği için veya uyuşturucu, yaralama dahil çeşitli disiplin suçları nedeniyle sınıfta kalan 22 bin liseli Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in emriyle koşulsuz şartsız 12. sınıfa geçirildi. Özer’in “bir defaya mahsus” bu affı, eğitimciler tarafından tepkiyle karşılandı. Konuyla ilgili açıklama yapan eğitimciler, öğrenciler tarafından tehdit edildiklerini, “bakan tarafından torpilli” olduklarını belirttiklerini ifade etti. AKP’nin eğitimi niteliksizleştirme hamlelerine böylece bir yenisi daha eklendi.

1 Ekim’de Ankara’da yapılan DİSK/Genel-İş Olağanüstü Genel Kurul’unda sendikaya muhalif 15 işçinin sendikadan ihraç edilmesi, mücadeleci işçiler tarafından tepkiyle karşılandı. Arkadaşlarımız İnan Kaloğulları ve Deniz Çakmak da ihraç edilen işçiler arasında oldu. Konuyla ilgili açıklama yapan işçiler, “DİSK/Genel-İş sendikası ihraç suçu işleyerek üyelerine karşı büyük sorumsuzluk sergiledi” ifadelerinde bulunarak Genel-İş’in bu zorbalığına karşı sessiz kalmayacaklarını, mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti. Mücadeleci oldukları iddiasında bulunan sendikaların sarı sendikalaşması ve böylece işçi sınıfı mücadelesini geriletmesi, çok şaşırtıcıdır. DİSK’i bu tutumu nedeniyle kınıyoruz.

Dünyada nükleer savaş tehdidi artarken Batılı emperyalistler bölgemizde yeni karışıklıklar tezgahlamak peşindedir. Bu koşullarda AKP-MHP faşist bloğu yüzünden karanlığa sürüklenen güzel ülkemiz emperyalist komplolara açık duruma gelmektedir. Muhalefet iddiasındaki burjuva partiler ise, “kraldan daha kralcı” tutumlarıyla, AKP’nin ekmeğine yağ sürmektedir. Yurdumuzda barışın, laikliğin, özgürlüklerin, aydınlanmanın, eşitliğin gerçek savunucusu sol ise ne yazık ki mücadelede potansiyelinin oldukça gerisindedir. Sol güçler olarak bu süreçte hızla toparlanabilecek, emekçi halkın ihtiyaçlarına hep beraber çare bulabilecek olanaklara sahibiz. Ülkemizin kurtuluşu bizi uçurumun dibine getiren sağ politikalar ile değil, sol bir atılım ile mümkündür.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.