Odak Dergisi olarak “günümüzde işçi örgütlenmesi ve sendikalardaki yapısal sorunlar” başlığı altında sınıf mücadelesinin ve sınıf hareketinin içinde bulunduğu sorunları, olanaklarını anlamaya çalışarak çeşitli isimlerden aldığımız görüşlerle eleştirel bir düşünceye varmayı amaçlıyoruz.
Kamil Kartal ile de bu konu üzerine konuştuk. Aşağıda Kartal’ın sorularımıza yanıtlarını yayınlıyoruz:
Ülkemizde işçi sınıfının sınıf bilinci, örgütlenmesi ve mücadelesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye işçi sınıfı nicel olarak önemli bir güce sahip olmasına rağmen nitel olarak maalesef etkin bir güce sahip değildir. Üretim ilişkilerine dâhil 30 milyonun üzerinde bir çalışandan söz etsek de örgütlenme düzeyi kayıtlı çalışan emekçiler açısından %14 civarındadır. Bu oranında ancak %8 civarında toplu iş sözleşmelerinden yararlanan bir kitleden bahsedebiliriz.
Tam da bu noktada emeğin, sınıfın mücadele aracı olan sendikaların durumuna ve rolüne değinmek gerekir. Bugün istisnai birkaç sendikayı ayırırsak, diğer tüm sendikalar için söyleyebiliriz ki siyasal iktidarın iki dudağı arasında hareket eden sendikal hareket zaten kendi sorunlarını çözebilecek basiretten yoksundur. Her yıl emekçiyi sefalet ücretine tamah ettiren TÜRK-İŞ ve Hak-İş ise kuruldukları günden bu güne sermayenin gemisindedirler. DİSK ise kendini yaratan ilke ve mücadele yöntemlerinden vaz geçmiş günü kurtarmaya yönelik söylev ile eylemi örtüşmeyen bir duruma gelmiştir.
Tüm bu sıkışmışlık karşısında işçiler örgütlülüğe, sendikalaşmaya yine de yöneliyor mu? Büyük oranda hayır, kısmen evet. Çünkü sendikaların ve sendikalaşmanın işçi için sermaye tarafından tehdit unsuru olarak görüldüğü bir dönemde, sendikaların da işçilerin sorununa çözüm olmaktan uzak olduğu bir süreçte, örgütlülüğe yönelimin de az olduğu açık bir gerçekliktir. Ancak çarık ayağı sıkmaya başladığında, yaşadıkları hak kayıpları altında bir imdat çekici, haklarını gösteren bir pusula olmak üzere temas kurulduğunda cüzi de olsa sendikalaşmaya yönelim gerçekleşiyor.
Genel olarak sendikaların büyük bir kısmının sermaye güdümlü olması, sınıfın sezgisel farkındalığıyla sendikalara güvenin de oluşmamasına katkıda bulunuyor. Tüm bu realite karşısında kısa dönemde yoksullaşan işçilerin sendikalara yönelmesi de mümkün görünmemektedir. Her şeyden önemlisi yaşanmakta olan bu devasa sorunların altından kalkacak başka bir politik bir mücadele sürecinin inşa edilmesi zorunludur. Politik mücadele süreci inşa edilmez ise bu yoksullaşmanın rotasını sendikal mücadeleye kırması mümkün değildir.
Emperyalist kuruluşlar, iktidar, sermayedarlar ve yerel yönetimler sendikaların örgütlenmelerini ve mücadelelerini nasıl etkiliyor? Bu bağlamda Batılı fonlar sendikal mücadeleye ne gibi etkilerde bulunuyor?
Uluslararası sermaye ve ülkemizdeki işbirlikçileri, emekçilerin örgütlenmesini engellemek, sömürüyü katmerleştirerek artıran yaklaşımlarını acımasızca sürdürebilmek için öncelikle güvencesiz çalışma koşullarını dayatarak taşeronlaştırma, esnek çalışma, vb yaklaşımları iktidara dayatarak ihtiyaç duydukları tüm yasal düzenlemeleri istedikleri şekilde düzenleyebiliyorlar. Önemli ölçüde zaten sınırlı olan sendikal örgütlenme süreçlerini de (Kamu ağırlıklı) sendikaları işçilerin üzerinde bir tahakküm örgütü haline dönüştürerek bu yapıları işçileri işveren adına denetleyen ve kontrol eden birer yapılar haline getiriyorlar.
Sendikaların hukuksal yapısı, işleyişi ve yerleşik gelenekleri işçilerin hak ve özgürlük mücadelesi ve bilinci üzerindeki etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Aslında sadece sendikal yasalar değil tüm çalışma yasaları uygulanan neo liberal politikalara uygun hale getirilerek emek örgütlerini zapturapt altına alan bir süreç inşa ettiler. Özellikle ülkemizde 12 faşizmi sonrası yeniden dizayn edilen tüm çalışma yasaları sendikaları da bürokratik kurumlar haline dönüştürdü. İşçilerin söz ve karar hakları ortadan kaldırılıp sermayenin ve siyasi iktidarların tüm sendikal yapılanmaları ve bunları sevk ve idare edecek yöneticilerini bizatihi belirlediği bir durumu ortaya çıkardı. Günümüzde bu duruma direnen sendikaları bir sınıf örgütü olarak aşağıdan yukarı doğru örgütlemeye kendi sendikal yapılanmalarını işçilerin söz ve karar sahibi oldukları bir düzenlemeyle yeniden kurgulamaya çalıştıkları bir süreçte göz ardı edilemez.
Kadınlar sendika yönetimlerinde sizce neden azınlıktalar?
Kadınların istisnai iş kollarının dışında üretim süreçlerinde yoğun olarak yer alamamaları bir etken olarak görülse de erkek egemen kültürün baskısı maalesef belirleyici durumda. Bir diğer etken de kadınlar önemli ölçüde bir işte çalışsa da aynı zamanda ev içi emekte birinci derece sorumluluk taşımaya devam ediyor olmasından da ileri geliyor.
Sünni, Alevi, Türk ve Kürt vb dinsel ve milliyetçi akımların işçi hareketinin sınıf birliği üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
İşçiler üretim ilişkileri sürecince sermayeye karşı birlik olma bilincine sahip olamadığı sürece yaşanan tüm süreçler göstermiştir ki sınıf hareketini bölen işçilerin hak mücadelelerini zayıflatan bir işlev görmektedir.
Sonuç olarak işçi sınıfı hareketi ve sendikal mücadelenin kuvvetli ve zayıf tarafları nasıl görünüyor?
Güncelden bakarak, özellikle pandemi sonrası artan enflasyon, halkın yoksullaştırılması, ekonomik buhranın derinleşmesi, toplumun önemli bir kısmının yaşam standartlarının daha geriye düşmesi, enflasyon ve yoksulluk ikileminde halkın özellikle temel gıda maddelerine erişiminin zorlaşması, insanların günlük yaşam standartlarını da etkileyen bir sonuç üretiyor.
Şüphesiz ki alım gücünün git gide daraldığı, asgari ücretin insanların hayatlarını asgari düzeyde devam edebilmesinden fersah fersah uzaklaştığı bu süreçte, yoksullaşan sınıf önünüzdeki dönemde olası sonuçlar doğuracaktır.
İşçilerin sınıf sendikacılığını geliştirme olanakları sizce nelerdir?
Hem sınıf mücadelesinin hem de kaçınılmaz olarak sol, sosyalist devrimci mücadelenin içinde olanlar olarak, somut durumun somut tahlilini tüm gerçekliğiyle ortaya koyup, bundan doğru sonuçlar çıkararak çözüm için kurucu bir irade ortaya koyması gerekir. Emeğin yoksullaşmasının karşısında durabilecek tek güç olan sol, sosyalist ve devrimcilerin ödevi merkezi düzeyde birleşik bir emek hareketinin organize edilmesini sağlamaktır.