Köy Enstitüleri eylem insanı ve önder yetiştirdi (*)

0
175

Prof. Dr. Ali ARAYICI / Paris

Köy Enstitüleri, özgürce düşünmenin, eşitçe paylaşmanın ve katılmanın, insan temel hak ve özgürlüklerine saygı duymanın, eleştiri ve öz eleştiri mekanizmasının geliştiği ve yaşama geçirildiği kurumlardı.
UNESCO tarafından saptanan yeni eğitim-öğretim yöntemlerine ve stratejilerine göre, “Eğitim, okul duvarları arasına sıkışmayıp insanın tüm yaşamı boyunca sürmelidir. Eğitimde toptan bir yenilenmeye gidilmeli ve eğitim gerçek bir halk hareketini hedef edinmelidir”. Köy Enstitüleri’nde var olan eğitim-öğretim anlayışı da, UNESCO’nun saptadığı temel ilkeler doğrultusundadır.

ÖZGÜRCE DÜŞÜNME

Köy Enstitüleri yaşamının her alanında özgür düşünme, eleştiri ve özeleştiri mekanizması egemendi.

Genellikle hafta sonu yapılan bayrak törenlerinde, herkes özgürce düşüncesini söyleyebilmekte, eleştiri ve özeleştiri yapabilmekteydi. Enstitülerde, işbirliği ve dayanışma, birliktelik ve kolektif yaşam egemendi. Günlük işlerin, büyük bölümünü yönetici, öğretmen ve öğrenci üçlüsü birlikte yapıyordu.

Okulda temizlik, yemek yapımı, yatak düzeni ve erzak alımı başta olmak üzere, enstitüde her bölümün işleri; öğretmen, yöneticilerle, nöbetçi öğrencilerin ve öğrenci başkanının gözetiminde gerçekleşiyordu. Genel olarak, her öğrenci başkanı, haftalık görevinin bitiminde, cumartesi günü yapılan bayrak töreninde çalışma raporunu sunuyordu.

Demokratik bir ortamda, öğrenciler arasında tartışmalar yapılıyor, gerektiğinde başkanın kendisi de özeleştirisini yapıyordu. Öğrenciler, başkana yönelik olumlu veya olumsuz eleştirilerini yaptıktan sonra yeni başkan seçimine geçiliyordu. Bir öğrenci, özgürce arkadaşını eleştirdiği gibi, gerektiğinde öğretmenini ve hatta müdürünü bile rahatlıkla eleştirmesi mümkündü.

SADECE ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEDİ

Köy Enstitüleri, kırsal kesim için dört duvar arasında ders veren sadece öğretmen yetiştirmekle kalmadı. Bununda ötesinde, enstitüler üreten, araştıran, kurulu ve sömürü düzenini sürdürmek isteyen sermayeye, büyük toprak ağası ve tefeci-bezirganlara karşı savaşım veren ve halkı bilinçlendiren; çok yönlü yetişmiş, halkın her türlü sorunlarıyla yakından ilgilenen ve çözüm yolları üreten aydın, devrimci, yurtsever ve sosyalist bir “eylem insanı” ve “önder” yetiştirdi.

Enstitü mezunu öğretmenlerin görevi, bulundukları köylerde sadece öğrencilerini yetiştirmekle sınırlı değildi. Köylerde kemalist devrim ve ilkelerin yayılması ve tanınması, tarımsal, sanatsal ve okuma-yazma etkinlikleri, kadınların doğum yapmaları ve sağlık başta olmak üzere; köylülerin her türlü sorunları ile yakından ilgilenmek ve her konuda onlara “örnek” olmaktı.

Yürekleri insan ve vatan sevgisiyle çarpan bu inançlı öğretmenler, umutsuzluğa ve yoksulluğa karşı tek başına savaş verdikleri gibi; beyni genç ve gelecek kuşakların da daha iyi bir dünyanın kurulmasına yardım etmeleri için, onlara inanç ve cesaret vermeye çalıştı.

Sosyalist eğitim anlayışının bir ürünü olan Köy Enstitüleri’nde « eğitim üretim içindir » ve « yaşamın kendisidir » prensibi egemendi, Ancak, sosyalist ülkelerde öğretmen yetiştiren kurumlar, enstitülerde olduğu gibi, çok yönlü bir “önder” veya “eylem insanı” yetiştirmedi. Bu durum, Türkiye’de Köy enstitüleri uygulamasının dışında, dünyanın hiçbir ülkesinde mevcut değildir.

DÜNYADA BENZERİ YOK

Uzun yıllardır, dünyada kapitalist ve sosyalist eğitim-öğretim sistemi üzerinde çalıştım.   Birçok ülkede öğretmen yetiştiren kurumlar başta olmak üzere, bazı orta ve yükseköğretim kurumlarını gezdim ve eğitim sistemlerini inceledim. Eğitim-öğretimin, üretime yönelik, eğitimle üretimin iç-içe olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.

Türkiye’de Köy Enstitüleri’nin eğitim anlayışını, sosyalist ülkelerde uygulanan eğitim anlayışından ayıran en önemli ve tek özellik; Enstitülerin sadece öğrencilerine ders veren öğretmenler değil; bununla birlikte kırsal kesimin ve toplumsal yapının her türlü gereksinimlerine yanıt verecek şekilde çok yönlü bir “önder” yetiştirmesidir. Bildiğim kadarıyla, böyle bir öğretmen yetiştirme sistemi, dünyanın hiçbir ülkesinde ne önce ne de bugün yaşama geçirilemedi.

Bu vesileyle, Köy Enstitüleri’nin 85. kuruluş (17 Nisan 1940) yıldönümünde, bu kurumlara tüm emeği geçenlere selam olsun.

(*) Bu yazı 17 Nisan 2025 tarihli BirGün gazetesinden alınmıştır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.