15 Temmuz 2016’da gerçekleşen “askeri darbe girişimi”ne karşı yürürlüğe konulan OHAL (Olağanüstü Hal) 19 Ocak’tan itibaren üç aylığına tekrar uzatıldı. Darbe girişimine karşı uygulamaya konan OHAL ile ordu, polis, eğitim kurumları başta olmak üzere devlet kademelerindeki bir çok alanda FETÖ’cü olduğu iddiası ile on binlerce insan ya tutuklandı ya da görevden uzaklaştırıldı. Onca tasfiyenin ardından OHAL’in tekrar tekrar uzatılması, asıl amacın FETÖ operasyonları olmadığını gösteriyor. Ahmet Şık gibi Cemaat’in kurbanı olmuş bir gazetecinin FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle tutuklanması OHAL’in nasıl bir hal olduğunu gösteriyor. AKP iktidari OHAL ‘i Fethullah Gülen Hareketine karşı değil toplumun geneline karşı bir baskı aracı olarak kullanıyor. Kürt illerini yerle bir ederken OHAL’den yararlanıyor ; Gazetecileri tutuklarken OHAL’den yararlanıyor ; ”laiklik istiyoruz” diyen gençler OHAL kanunları ile tutuklanıyor. Erdoğan’a ya da AKP’ye getirilen bir eleştiri anında suç sayılıyor ve tutuklanmayla sonuçlanıyor. . Bu süreçte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelere (KHK) itiraz da edilemiyor. Yüzlerce işletmenin KHK’lar ile devlet bünyesine geçirilmesiyle birlikte büyük bir vurgun yapıldı. OHAL sürecinde mitingler ve eylemler de yasaklandığı için, hukuksuzlukları protesto eden kesimler tutuklanma ile yüz yüze kalıyor. Buna karşı durabilmek adına toplumun ilerici kesimlerini kapsayacak büyük bir dayanışma ile OHAL’e ve uygulayıcısı AKP hükümetine karşı sesimizi daha çok yükseltmek zorundayız.
ODAK
2017-01-05
