Daha da ileri giderek, çiftlerin yatak odasına kadar müdahale edildi, dayak yese de kadının kocasına ”işveli giyinmesi” öğütlendi.
(http://www.sozcu.com.tr/…/dayak-bile-yesen-kocana-isveli-g…/)
”Ailelerin eğitimi” adıyla düzenlenen seminerlerde konuşmacı olarak din adamları görevlendirildi.
Çok sayıda çocuğa tecavüze ev sahipliği yapan ve pek çok taciz olayının odağında yer alan Ensar Vakfı ile kardeş kuruluşu TÜGVA’nın katıldığı Tokat’taki MEB Değerler Eğitimi Çalıştayı’nda dile getirilen talepler, devlet eliyle yapılan siyasal islamcı bir toplumsal yaşam dayatmasının kısa bir özeti niteliğinde: Din eğitimi 2 yaşında başlasın, Kuran dersi zorunlu olsun, imamlar ile öğrenciler daha sık buluşturulsun, medreseler yardımcı unsur olarak faaliyet göstersin…
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/…/Degerler_egitimi_Ensar_a_ema…
Dinci dayatma eğitimde yoğunluk gösterse de, hayatı bütünüyle kuşatmayı ihmal etmedi.
Örneğin hastanelerde tedavi gören yaşlı ve ağır hastalara psikolojik destek vermeleri için, yine din adamları görevlendirildi. Söz konusu din adamları, hastanın başında kuran, dua ve ayetler okuyarak, dini sohbetler yoluyla hastaları telkin etmekle görevlendirildi.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/hastanelerde-din-adami-projesi-b…
Ülkenin başbakan yardımcısı kadınlara yönelik olarak ”Herkesin içinde kahkaha atmayacak!” diyebildi örneğin (http://www.cnnturk.com/…/bulent-arinc-kadin-herkesin-icinde…).
Erdoğan kendince bir kadın tanımı bile yaptı: ”Anneliği reddeden kadın yarımdır, eksiktir!” diye konuşan Erdoğan, çeşitli engellilikler sebebiyle anne olamayan kadınların yaşadığı acıya onulmaz bir ilave daha yaptı!
(http://www.bbc.com/turkce/haberler/…/06/160605_erdogan_kadin)
İktidar ve kamudaki bürokratların açıklamaları dinci kalemlerce her alana yayıdı:
“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar… Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.” – Türk Tasavvuf Düşünürü Ömer Tuğrul İnançer / TRT1
(http://odatv.com/hamile-kadinin-sokakta-dolasmasi-terbiyesi…)
Kendisini ”Düşünür” olarak tanımlayan şahıs, üstelik de devlet televizyonundan hamile kadınların sokakta gezmesini terbiyesizlik olarak tanımlayabildi, çok rahatça…
Devletin hiç bir kurumu yoktu ki, siyasal islamcı aklın bir tezahürü olan açıklama yapmasın…
Dilsel alanda çalışmalar yapması ve bilimsel nitelik taşıması gereken TDK, öyle kelime tanımları yaptı ki, bunlar okuyanı utanç içinde bırakır cinstendi…
TDK, ”Müsait” kelimesini tanımlarken iki başlıkta açıklama yapmayı tercih ettmişti.
Birinci tanımlama, ”Uygun, elverişli.” şeklindeyken, ikincisi, ”Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın).” olarak ifade edilmişti.
Kadın örgütleri, kadın yazar ve aydınlar tam bu duruma tepki göstermiş, olay kamuoyunda tartışma yaratmışken TDK hız arttırdı: ”Esnaf: Kötü yola düşmüş kadın.”, ”Kirli: Regl olan kadın.”
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/…/kadina-musait-gozuyle-bakan-tdkd…/
Dini tarikatlara ait öğrenci yurtlarında taciz ve tecavüz ülke gündemini işgal ederken, tecavüzcüler korunmaya, suçlar bireysel olarak tanımlanmaya çalışıldı.
Buna tepki gösyerenlerse polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalarla karşılaştı:
(https://www.evrensel.net/…/artvindeki-ensar-protestosuna-po…, http://www.diken.com.tr/basbakanlik-onundeki-ensar-vakfi-p…/)
Ülke dinci tarikatlar eliyle adım adım kuşatılıdı, okullar hastahaneler, üniversiteler, hatta TÜBİTAK gibi bilimsel araştırma yapması gereken kuruluşlarda bile akıl almaz skandallar yaşandı:
TÜBİTAK ödülleri ‘Hacı Robot’, ‘Dua Okuyan Seccade’, ‘Ayet Okunmuş Fasulye’ projelerine gitti!
(http://www.sozcu.com.tr/…/yilmaz-ozdil/okuma-ufleme-1554673/, http://haber.sol.org.tr/…/imam-hatiplerden-tubitak-manzaral…, http://www.birgun.net/…/tubitak-gelisimini-tamamladi-haci-r…)
İktidar her alanda hayatı dinselleştirirken, ‘reis’ de başı çekiyordu elbette. Dolmabahçe’deki çalışma ofisinden, vapurlardan inen kadınlara baktığını ve gördüğü manzaranın yakışıksız olduğunu söyleyen Erdoğan’a göre kapalı olmayan her kadının durumu ”uygunsuz”du elbette:
http://www.memurlar.net/haber/575732/
Bu arada neler mi oldu! Sayısız kadın cinayeti işlendi. Özgecan cinayeti en çok infial yaratanı olsa da, irili ufaklı onca şiddet haberi ülkede kadına yönelik şiddetin nasıl yaygınlaştığını, bir yandan da nasıl hayatın bir parçası haline geldiğini gösteriyordu.
İktidar topluma, ya benim dediğim gibi yaşayacaksın, ya da tecavüze uğrayacak, öldürülecek veya tokatlanacak-tekmeleneceksin demiş oluyordu.
Ardından bir başka kadın da Manisa’da saldırıya uğradı.
Saldırgan, spor yapan kadını dakikalarca tekme ve yumruk darbeleriyle dövmüş ve kaçmıştı.
Olayın ardından basına konuşan kadının açıklaması oldukça ilginç ve bir o kadar da ürkütücüydü. Saldırıya uğrayan kadın, ”Hiç bir yerim açık değildi halbu ki, neden saldırdı anlayamadım!” deyivermişti.
Tabii toplumun önemli bir kesimi bu olayları kabullenmedi ve tepki gösterdi. Özellikle kadınlar ve gençler sokağa çıktı, saldırıları ve saldırıların arkasındaki iktidar gücünü protesto etti.
(http://www.hurriyet.com.tr/ayvalikta-kadinlardan-sortlu-pro…, http://www.yurtgazetesi.com.tr/kadinlar-erkek-siddetine-…/…/)
Bu tip kışkırtmalar; eğitimde, sağlık alanında ve diğer tüm idari alanlarda yaşanan dinsel dönüşüm ve dayatmalar saldırıları ve baskıları sokaktaki insan düzeyine indirdi.
Kendisi gibi düşünmeyeni linç etme, başı açık gezeni ahlaksızlıkla suçlama, sokakta gülümseyen, sigara içen veya yalnız gezen kadına sarkıntılık etme ve hatta tecavüz olayları yaygınlaştı, sıradanlaştı.
(http://www.milliyet.com.tr/universiteli-kiza-sokak-ortasin…/, http://www.haberturk.com/…/790523-sokak-ortasinda-cinsel-ta…)
Yeni yıla girmeden hemen önce ise siyasal islamcı vakıflar, dernekler ve kimi partiler aracılığıyla sokaklarda ”Müslüman noel kutlamaz!”,
Noel Baba kıyafeti giydirilmiş insanlar mizansen olarak darp edildi, başına silah dayandı.
Kimi islamcı ve yandaş gazetelerin manşetleri ise resmen bir saldırı çağrısı yapar nitelikteydi:
Devlet siyasal islamcıların yılbaşı ve noel kutlamalarına yönelik kışkırtıcı faaliyetlerine engel olmadığı gibi kendi eliyle bu suça ortak oldu:
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri okullara yazılar yazarak çocuklara yılbaşı etkinliği ve kutlamasını “kültürümüze aykırı” diyerek yapmaması uyarısında bulundu.
Yeni yıla bu kı
Daha acı olanı, onlarca ve hatta yüzlerce sosyal medya hesabından yapılan paylaşımlar ”sevinç çığlıkları” ve saldırıyı destekler nitelikteydi.
Son olarak evinin önünde iki kişinin saldırısına uğrayan ve ardından Kıbrıs’ta yaşamaya başlayan Şansal, yılbaşı gecesi yayınladığı mesajından sonra Türkiye’ye teslim edildi, linç edildi ve tutuklandı.
Ülke büyük bir dinci kuşatma altında.
İktidar, tüm olanaklarıyla toplumu kendi dizayn ettiği şekilde yaşamaya ve kendisine biat etmeye zorluyor.
Erdoğan 15 yıllık iktidarı boyunca ilediği suçların hesabını vermeden kaçamayacağını biliyor.
Uzun süredir AB ve ABD tarafından yüz çevirilen Erdoğan işi, Rusya’ya yanaşmaya ve onun ortadoğu politikalarını kabule kadar götürdü.
Büyükelçi suikasti ile eli iyice güçlenmiş gibi görünen Rusya’nın, Erdoğan’ı tam anlamıyla kontrole aldığı görüşü dillendiriliyor.
İçeride ise tam biat ve sıfır itaatsizlik bekleniyor.
Kürt muhalefeti, temsilcilerinin hapis edilmesi, Kürtlerin yaşadığı şehirlerin yerle bir edilerek insansızlaştırılması ve ağır bir katliam sonrası hareket edemez hale getirilmiş gibi görünüyor.
Aleviler her zamankinden daha ağır bir tehdit altında. Alevi köylerine, Alevi yerleşimlerine yönelik IŞİD saldırısı riski sürekli gündemde tutuluyor (http://www.cumhuriyet.com.tr/…/Adana_da__ISiD_provokasyonu_…).
Alevilerin yaşadığı bölgelere Suriye’den getirilen cihadçıların yerleştirilmesi ihtimali güncelliğini yitirmiş değil.
İktidar karşıtı tüm kesimler tehdit altında.
Laik yaşamı benimseyen, kendisini Kemalist olarak ifade eden kesimlerin bu tehdit alanı dışında kalması gibi bir durum söz konusu bile değil.
Dinci faşizmin saldırganlığı karşısında Kürt yurtseverlerinin, laik, Atatürkçü kesimlerin ve sosyalistlerin yanyana gelmesi büyük önem taşıyor.
Barış Onay
2017-01-05