Dünyada ve ülkemizde yaşanılan önemli gelişmeleri Türkiye ve dünya devrimci hareketi açısından anlamaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda Odak Dergisi olarak başlattığımız değişik konu başlıklarından oluşan yazı dizimizde çeşitli sol çevrelerin görüşleri ile ortak eleştirel bir düşünceye varmayı amaçlıyoruz. Daha önce Sungur Savran ile “Fransa’da Sol Birlik” üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Söyleşimizin ikinci kısmını Orhan Dilber ile yaptık. Dilber ile gerçekleştirilen röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
ODAK DERGİSİ: Fransa’da hangi sol örgütler nasıl birleşti?
ORHAN DİLBER: Fransa’da 2022 parlamento seçimlerinde, sol partilerin hepsi bir araya geldi. Diğer birçok irili ufaklı oluşum da bunların kuyruğunda seyretti. Yeni Halkçı Ekolojik ve Sosyal Birlik (NUPES) adını alan bu oluşum, esasen 1936’daki Halk Cephesi’nin ekoloji ilavesiyle kötü bir kopyası olarak teşekkül etti. Marx Louis Bonapart’ın kendini imparator ilan etmesini Napoleon’un bir karikatürü olarak tarif etmişti ve meşhur ifadesiyle tarihte bir trajedi olarak gerçekleşen olayların tekrarında kötü ve kaba bir komedi olmaktan kurtulamayacağını vurgulamıştı. Fransa’daki Yeni Halk Cephesi=NUPES de öyle görülmeli. 1936’daki Halk Cephesi’nin kötü bir karikatürüdür ve bir kaba ve tatsız komedi olarak tecelli etmesi kaçınılmazdır.
1936’daki trajedi İtalya, Almanya ve İspanya’daki sahici faşist karşı devrimlerin önünün kesilmesi gerekçesiyle Avrupa’daki yükselen devrim hareketinin önünün Fransa’da kesilmesine yol açtı. Aynı zamanda bu Halk Cephesi İspanya’daki devrimin tecrit olmasına da hizmet etti. Bir anlamda faşist bir karşı devrimin önlenmesi için soldan gelen bir nevi karşı devrime razı olmak anlamına geldi. Ölümden kaçmak için sıtmaya razı olmak gibi oldu; oysa bu deyişi hatırlatanlar ekseri sıtmanın da ölümcül bir hastalık olduğunu unutur.
Fransa’da 2022’de meydana gelen yeni ve karikatür Halk Cephesi’nin orijinali hatırlanmadan değerlendirilmesi mümkün olmaz. Bu bağlamda tam olarak karşılaştırılmaları mümkün olmasa da orijinal Halk Cephesi ile NUPES’in farklılıklar göz önüne alınarak, «mutadis mutandis» karşılaştırılmaları mümkündür. 1936 Halk Cephesi Fransa’da gelişen bir devrimci durumun önünün kesilmesini sağlamıştı. NUPES ise oluşumuna ön gelen toplumsal hareketlerin ehlileşip yumuşatılması işlevini görmekte.
2022 seçimleri öncesinde kurulan NUPES ittifakının başlıca bileşenleri Jean-Luc Mélenchon ile François Ruffin liderliğindeki La France Insoumise (LFI=Boyun Eğmeyen Fransa), Fransa’nın geleneksel sosyal demokrat partisi olan Sosyalist Parti, Avrupa Yeşiller ve Ekoloji Partisi ve Fransız Komünist Partisi’dir.
NUPES esas itibariyle uzlaşmaz ve katı tutumuyla kendini gösteren ve bu sert tutumuyla bilhassa gençlik içinde yankı bulan Jean Luc Melenchon’u uzlaşma çizgisine çeken bir hareket olarak görülebilir. Melenchon İngiltere’de (2014’te ölen) Tony Ben ve ABD’deki Bernie Sanders gibi görülebilir. Onlardan farkı, yerine geçebilecek genç bir yedek santrafor ile (François Ruffin) desteklenmesidir.
ODAK DERGİSİ: İşçi sınıfının ve gençliğin bu süreçte nasıl etkisi oldu?
ORHAN DİLBER: Doğrusu Fransa’da işçi hareketi oldum olası sosyal demokrat hareketin (SFİO= Sosyalist Parti) ve revizyonist/reformist Komünist Parti’nin denetimi altında olmuştur. Anarşistlerin etkisi altındaki CNT ise nispeten marjinal ve doğrudan doğruya işçi sınıfının anlamlı büyüklükte kesimleriyle bağı olan bir akım olmaktan ziyade anarşistlerin bir kısmının bir vitrini olarak kalmaktadır. Bunların dışında Fransa’da işçi sınıfının önemli ve görece aktif kesimlerini ifade eden göçmen ve kağıtsız/kayıt dışı emekçiler ise sendikal hareketlerin ilgi alanının tamamen dışında ve kendilerine özgü bir örgütlenmeden yoksundur. Bu kesimler ancak anlık ve kısmi çıkışlarla zaman zaman kendini göstermektedir. Doğrusu Fransa’da da ücretli emekçilerin en dinamik kesimlerinin bulunduğu bu alanda herhangi bir somut örgütlenmeden bahsedilemez. Bunların etkisini siyasi arenaya taşıyabilecek bir siyasi akım mevcut değildir. 1968’den beri önemli bir siyasal etken olan gençlik hareketi ise bir kesimiyle mevcut siyasal ve sendikal akımların etkisi altındadır. 1968’deki gibi güçlü ve bağımsız bir hareketinden ve örgütlenmesinden bahsedilemez. Ama daha önemlisi kendini zaman zaman (banliyölerdeki başkaldırılarda olduğu gibi) gösteren daha çok göçmenlerden ve kayıt dışı emekçilerden oluşan potansiyelin siyasi arenada bir karşılığı yoktur.
Bu itibarla gerek sendikalı veya sendikaların dışındaki gençliğin gerekse de daha büyük bir kesimi ifade eden banliyölerdeki gençliğin 2022 seçim sonuçlarına varan sürece etkin ve bağımsız bir katkısı yok gibidir. Bu kesimler ancak belli kitle eylemlerinde radikal tutum ve hareketleriyle kendilerini anlık olarak göstermekte ve sahneden aynı hızla çekilmektedirler. Bu itibarla somut ve kalıcı bir gençlik hareketinden söz etmek pek mümkün değildir. Bunlardan ayrı tutulması gereken öğrenci gençlik ise akademik disiplin ve gelecek kaygılarıyla asla 1968 gençliği gibi görülemez.
ODAK DERGİSİ: Birliğin Anti-Faşist Mücadeleye Faydaları ne Olabilir?
ORHAN DİLBER: Evvela anti-faşist bir mücadeleden bahsetmek için faşist hareketin ne olduğunu belirlemek lazım. Doğrusu Fransa’nın odağındaki Marine le Pen’in RN hareketi ve oradan ayrılan daha küçük parçalardan oluşan bir parçalı faşist siyasi akımdan söz edilmesi gerekir. Buna da nadiren faşist etiketi yapıştırılmakta ve daha ziyade ırkçı etiketiyle yaftalanmaktadır. İşte bu daha ziyade parlamenter siyaset alanında varlık gösteren faşist hareket orijinal faşist hareketlere ne kadar benziyorsa, anti-faşist mücadele de en fazla o kadar adının hakkını veren bir mücadeleyi ifade edebilir.
Fransa’daki faşist denebilecek akım esasen lafızda ve ideolojik/politik çizgisiyle böyle anılabilir. Esasen parlamenter mücadeleye odaklanmış bir parlamenter hareketten (üstelik parçalanmış halde) söz edilebilir. İtalya, Almanya ve İspanya’daki gibi 1930’lu yılların orijinal faşist akımları için olduğu gibi aktif milislerinden ve bunların eylemlerinden söz etmek mümkün değildir. «Faşizm» böyle olunca da anti-faşist bir hareket de onun gibi «lafta kalan» bir anti-faşist hareketten ibaret olabilir ancak. Bu itibarla da NUPES’in bu sanal harekete herhangi bir etkisinden söz etmek bahis konusu olamaz. Olsa olsa bütün anti-faşist dinamik ve potansiyel kırıntılarını bünyesine çekip ehlileştirmesinden söz edilebilir. Buna karşılık ırkçılık ve yabancı düşmanlığının asıl hedef tahtasında olan göçmen ve «renkli» emekçiler bilhassa bunların ufku tamamen karanlık olan genç kesimleri sahici ve kalabalıktır. Bunlar gerçek bir anti-faşist potansiyeli ifade etmektedir. Ne var ki ne NUPES ne de başka akımların bu potansiyeli örgütleyip harekete geçirebilecek imkanları yoktur; niyetleri de yoktur zaten. Doğrusunu söylemek gerekirse ancak göçmenlerden kayıt dışı kesimlerden ve Afrikalı/Mağripli ve başka göçmen gençlik kesimlerinden güç alıp beslenen bir hareket NUPES ve benzerlerinin maskesini düşürebilir. Böyle bir hareket olduğu takdirde gerçekten proleter bir tabana yaslanan ve proleter devriminin bir dinamiği haline gelebilecek olan güçlü bir anti faşist hareket ortaya çıkabilir. Ama somut ve nesnel bir temeli olsa da bu kendiliğinden olabilecek bir şey değildir. Bunun için bir siyasi iradeye ve bu iradeyi temsil eden bir siyasi harekete ihtiyaç vardır.
Bunun için Avrupa’daki en büyük potansiyel Kürdistanlı ve Türkiyeli kesimlerin bağrında yatmaktadır. Çünkü bu kesimler hem politize olmaları bakımından hem eylem kapasiteleri itibariyle kıyas kabul etmez bir üstünlüğe sahiptir. Ama bu kesimler de peşinde sürüklendikleri hareketlerin çizgisi nedeniyle atıl ve etkisiz durumdadır. Yüzleri yaşadıkları ezilip sömürüldükleri topraklardan ziyade geldikleri ve geri dönmek istemedikleri Türkiye ve Kürdistan’a dönüktür. Hem de bu kesimler arasındaki akımlar onları bu yöne sevk etmektedir.
Hiç kuşkusuz eğer oy kullanmışlarsa NUPES’e oy verdikleri kuşkusuz olan bu kesimlere o cenahtan en ufak bir ilgi ve etkiden söz edilemez. Bilakis bu yeni halk cephesinin maskesini düşürmek için bu kesimlerin önderliği olma iddiasındaki bir hareketin yaratılması gerekir. Bu yönde bir niyet ve girişim olmasa da asıl potansiyel Türkiyeli ve Kürdistanlı ve kıyas kabul etmeyecek kadar politize olan kesimleri harekete geçirecek bir siyasal akım tarafından harekete geçirilmeye muhtaç durumdadır.
ODAK DERGİSİ: Birliğin Kuvvetli ve Zayıf Yanları Nelerdir?
ORHAN DİLBER: Doğrusu Marine Le Pen ve partisinin yarattığı tehdide karşılık olarak ortaya çıkan NUPES’in kendine ait bir ortak hedefi ve çizgisi yoktur.
NUPES parçalanarak ve belki bu sayede güçlenen Marine le Pen’in babasından devraldığı partinin (Ulusal Cephe-Front National) adını da değiştirerek kurduğu («Ulusal Toparlanma- Rassemblement National») partisinin olağan üstü güçlenmesinin tepkisel bir yan ürünü oldu. Ama nasıl ki 1936’daki Halk Cephesi yükselen devrimci kabarışın önünü keserek (ve bunun için) tiridi çıkmış sosyal demokrat Leon Blum’u başa getirdiyse ve bu sayede devrimci kabarışın önünün kesilmesine ve İspanya’da Franko’nun falanjist darbesine yol verdiyse karikatür NUPES de Macron hükümetini sarsan «Geceleri Ayakta=Nuit Debout», «sarı yelekliler» ve en son emeklilik yasasını protesto eylemlerinin gazını alarak yatıştıran bir oluşum oldu. Bu eylemler sırasında hareketlenen emekçi kesimler ve onlardan daha fazla da gençlerin yarattığı eylemler de NUPES’in radikal bir hareket kisvesine bürünmesine katkı yapan «vitrin etkinlikleri» olarak kaldı.
Bu itibarla NUPES’ten bir etkili bağımsız siyaset beklemek abes olur. Beklenebilecek sonuç seçimlerin ardından meydana çıkmıştır. NUPES birinci parti olarak çıkamadığı için tamamen güçsüzleşmiş durumdaki Macron’un “Yola Çıkan Cumhuriyet Hareketi’nin” zaafını kapatarak muhalefet edasıyla destekleyen bir hareket olmaktan öte gidemeyecektir. Ne kadar gücü ve potansiyeli varsa bunları bir ayağı çukurda olan Macron’un ayakta kalması için sözüm ona muhalefet ederek ve asıl olarak da ne kadar cılız olursa olsun gerçek toplumsal muhalefet dinamiklerini köreltip iğdiş ederek bir işlev görecektir. Bu itibarla da armut ağacın dibine düşer misali orijinal örneğinden daha farklı bir işlev görme ihtimali yoktur. En çok da Fransa sol hareketi bağrındaki reformist eğilimlerin açığını kapatarak daha reformist ve pasifist hareketin pekişmesine hizmet etmeye amadedir.
ODAK DERGİSİ: Türkiye Bu Birlikten Nasıl Esinlenebilir?
ORHAN DİLBER: Doğrusu Türkiye sol hareketi bugüne kadar NUPES’in orijinali olan Halk Cephesi çizgisinden fazlasıyla esinlenmiş ve bunun olumsuz sonuçlarını defalarca yaşamıştır. Uzun zamandır sürmekte olan muhtelif birlik çaba ve girişimleri de aynı dümen suyunda seyretmektedir. Bu itibarla NUPES’ten esinlenmeye de Türkiye’de pek ihtiyaç yoktur. Bilakis bu tür girişimlerin daniskası onun orijinali olan Halk Cephesi politikalarının türevleri de Türkiye’de fazlasıyla mevcuttur. Asıl terk edilmesi gereken arayışlar da bu istikamette bulunmaktadır.
Bunun için Komünist Enternasyonal’in ve Bolşeviklerin «işçilerin birlik cephesi» politikalarının kılavuz edinilmesine ihtiyaç vardır. Bu itibarla NUPES veya atası olan Halk Cephesi politikalarından esinlenen arayışlar yerine Komünist Enternasyonal’in gösterdiği doğrultunun kılavuz edinilmesi gerekir. Bu kılavuz doğrultusundaki harekete önderlik edecek bir komünist partinin yaratılmasına ihtiyaç vardır. Neyin nasıl yapılacağına dair faraziyeler kurmak da bugünün işi değildir. Neyin nasıl yapılacağını Komünist Enternasyonal’in belirlediği doğrultuyu esas ve Bolşevikleri örnek alacak bir komünist parti belirleyip tarif edecektir. Komünistlerin ödevi de bu partinin kurulması için komünistlerin birliğini sağlamayı öncelikli görev olarak belirleyip buna göre hareket etmektir.