SOSYALİZM YA DA ÖLÜM

0
1398

Selçuk Şahin Polat

Bu slogan uzun vadede tüm insanlık için kaçınılmaz bir finali açıklıyor aslında. Ama bu slogan, Küba toplumu için acil olanı yani bugünü açıklar. Küba’da bu yaz yaşanan karşı devrimi ve geleceğe ilişkin öngörü-önerilerimizi tartışmanın tam zamanı.

Patria o muerte sloganı, Castro’nun ağzından çıktığından bu yana, bugün Küba halkının ve ezilen dünya halklarının tekrarladığı ve peşinden gittiği devrimci bir şiar. “Ya Vatan ya Ölüm” olarak Türkçeye çevrilen bu slogan, Küba halkı için ÖNEMİNİ koruyor.   

Artık vatan sosyalist olmuş, ABD ve de emperyalistler de onları ölüme mahkûm etmiş bulunuyor. Bu nedenle bugünkü güncel hali: Sosyalizm ya da Ölüm!   

Emperyalist-kapitalistlerin olduğu her yerde savaş, yoksulluk, açlık, doğa tahribatı, katliam, suiistimal, rüşvet, ötekileştirme, her türden tarikat, cahillik, din, şovenizm, kadınlara cinsel ve fiziki şiddet, algı yönetimi, sahtecilik, gericilik ve aşırı sömürü yer almakta ve bu şartlarda sosyalizm (sahte sağ komünizm değil) tek çıkar yol olarak gözükmektedir. Fakat milyonlar, SSCB’nin kapitalizme dönüşünü, Çin’in kapitalizmde Batı ile yarışmasını, K. Kore’nin komünizm adına babadan oğula geçen yönetim sistemini ve proletarya demokrasisi konusundaki kötü örnek davranışlarını görerek bu yola girmekte tereddüt ediyor. Kitlelerin bu tereddüdüne, Venezüella’daki sosyalizm adına sergilenenler ve Küba’da bu yaz çıkan protestolar da tuz biber ekmiş bulunuyor.   

Eğer Küba toplumu kapitalizmi tercih ederse kitlelerdeki bu ikircikli hal, bilin ki emperyalist sistem lehine evirilecek ve insanlık orada ölümle onursuzluk arasında gidip gelmeler biçimine bürünecektir.        

Küba’nın devrim sonrası yaşadığı en büyük siyasi tehlike, ABD’nin Granada çıkartmasından bu yana gemi azıya aldığı 2021 yazı oldu. Bugüne kadar yapılan birçok komplo, sahte algı ve Castro’ya suikast girişimlerinin yanında bu yıl CIA’nın yaptığı manipülasyon en başarılı girişim olarak gözüküyor. Yılların ambargo politikası, Avrupa kapitalistlerinin de desteğini alarak sonuçta ABD’yi, güçlü hamleler yapabilecek bir düzeye getirdiğini görüyoruz. ABD’nin başlattığı bu karşı devrimci dalga, sadece Küba’da değil, tüm Latin Amerika’da son yetmiş yıldır ölüm rüzgârlarını estirmeye devam ediyor.  

Örneğin Venezüella’da yönetimdeki devrimci dalgalanma ve gerileyiş, ekonomik krize ve karşı devrimin yükselişine neden olsa da yerlilerin ve yoksulların, daha önceden elde ettikleri kazanımları korumak için harekete geçmesiyle kırıldı. Gelecek, ne olur belli değil. Çünkü sosyalizm bu ülkede kitlelerin ezici bir çoğunluğunu henüz kazanamamış ve kapitalist ilişkiler ağıyla var olmaya devam ediyordu. Aynı şekilde Küba’da da bu yaz, benzer karşı devrimci ayaklanma CIA’nın organizasyonuyla başlamış da olsa, halk saflarında yerel de olsa yankı bulduğunu ve şimdiye kadar görülmemiş oranda kitleselleşebildiğini gördük. Devrimci halkın karşı tavrıyla geriletilen bu ayaklanmaya yönelik, devletin bazı yerlerde polis gücünü kullanması, Küba yönetiminin paniklediğinin ve kapitalist yöntemlerden medet umduğunun sönük de olsa tehlikeli bir işaretidir. Ambargo nedeniyle hayata geçirilen turistik alanlardaki kapitalist işletmeler ve ilişkiler ağı, ister istemez Küba halkının bilincinde tahribata ve ruhunda kirlenmeye neden olmaktadır.  

Küba, bugün kapitalist doğum lekelerinin giderek çoğaldığı ve koyulaştığı bir geçiş sürecini yaşamaktadır. Küba yönetimi, 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla, Marxism’in, ‘tek ülkede devrimin imkânsızlığı’ temel tezinin aksine ve de uygulanan emperyalist ambargoya rağmen ayakta kalmayı başardılar. Küba bu başarıda, Castro ve Che’nin rolü, Küba halkının devrimci heyecanı vb. nedenler rol oynasa da Marxism’e katkı derecesinde önemli olan bir adıma imza attı: sosyal alanda teknolojik liderlik. Bu anlamda Küba devriminin, Marxist kurama ve pratiğe evrensel bir katkısı olmuştur ve bu katkı, onları, Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrası ayakta tutan temel adımdır.   

Hatırlayın SSCB yıkıldıktan sonra hemen hemen herkes Küba’nın da yıkılacağı üzerine bahse girip saatlerini ayarlayarak beklemeye başlamışlardı. Yıllar geçtikçe görüldü ki Küba yıkılmayacak! Bu, emperyalist saflarda da paniklemeye yol açtı. Hatta bir ara ambargoyu bile gevşettiler. Peki, yıkılmamanın temel nedeni neydi? Evet, bu, yukarıda tek cümleyle belirttiğim gibi sosyal alanda ki teknolojik gelişmelerdi. Bu, Lenin’in de belirttiği, komünizm eşittir elektrifikasyon-teknoloji ilkesinin hayata geçirilmesiydi.   

Bu adımlar; sağlık, enerji, tarım, mühendislik ve bazı alanlarda teknolojik yatırımların yapılmasıyla hayata geçmiş oldu. Bunların içinde sağlık teknolojisi dünyanın liderliğini ele geçirerek dünyada dostun ve düşmanın takdirini aldı ve dünya halklarına hizmet vermeye başladı. Bu, devrimci enternasyonal tavırdan sonraki muhteşem ikinci gelişmeydi. ABD’den bile birçok hastanın gizlice Küba’ya gelerek bu teknolojiden yararlandığını okuyoruz. Ülkemizden sanatçı Arif Sağ’ın kanser hastalığı nedeniyle Küba’ya giderek oradan sağlığına kavuşmuş olarak döndüğünü biliyoruz. Yine aynı şekilde Küba’nın birçok ülkeye sağlık ve afetler nedeniyle yardım ettiğini de hatırlıyoruz. Son pandemi nedeniyle, birçok ülkeye olduğu gibi İtalya’ya da gelip virüsü bu yarımadadan söküp atanların onlar olduğunu hatırlamalıyız.                

Özetle Küba bu teknoloji sayesinde ülkesine ekonomik katkı sağlamış ama daha da önemlisi, yaptıkları yardım, dayanışma ve paylaşımlar nedeniyle halkların kalbinde derin izler bırakmışlardı. İşte bu görünmez bağlardır ki bu ülkenin ayakta durmasını sağlayan ve sosyalizmin hazinesine aktardığı temel değerler zinciridir. Sosyalist bir ülke tek başına da kalsa eğer teknolojide liderliği genişletir ve etkin hale getirirse, kapitalistler, atom bombasıyla ülkeyi yok etmedikçe, ezilen halklar, destekçisi olarak onu ayakta tutacak, desteğini esirgemeyecektir. Küba’ya iki türlü destek verebiliriz. Birincisi; ihtiyaçları olan ürün ve araçları sağlamak (yani dayanışma, enternasyonal görevler vb.), ikincisi de onların içsel güçlerini (ideolojik, politik, örgütsel vb.) geliştirilmesine yardım edecek kuramsal önerileri onlarla tartışmaya açmaktır.   

Benim burada yaptığım, Küba yönetimine sadece uzatılan bir eldir.  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.