Türker Ertürk: ”Elin oğlu hırsızına sahip çıktı ama siz pırıl pırıl, yurtsever ve nitelikli teğmeninize sahip çıkmadınız.”

0
1563

Deniz Harp Okulu Eski Komutanı emekli Amiral Türker Ertürk

Deniz Harp Okulu Eski Komutanı emekli Amiral Türker Ertürk, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarına ilişkin açıklamalarına yanıt verdi.

İlker Başbuğ, geçtiğimiz günlerde TÜYAP kitap fuarına katılmış, okurlarıyla sohbet etmişti. Gündemdeki soruları yanıtlayan Başbuğ, “Silvan’da ve Cizre’de Gördüklerimden Rahatsızım” demişti. İlker Başbuğ’un dün Hürriyet’te yayınlanan bir röportajında ise Ergenekon operasyonlarına dair açıklamaları yer almıştı. Hürriyet’ten Toygun Atilla’ya demeç veren İlker Başbuğ, Ergenekon, Balyoz vd. operasyonlarla ilgili konuşmuştu.

Başbuğ-ilker
Erzincan’daki 3. Ordu Komutanlığı’na savcıların alınmaması emrini kendisinin verdiğini söyleyen Başbuğ, “… Peki ‘Kozmik Oda’ya girilmesine neden itiraz etmediniz?”, şeklindeki soruya ise, “Orda ciddi iddialar vardı.” şeklinde yanıt vermişti.

Odatv’nin haberi şöyle:

Türker Ertürk, Başbuğ’a “Konuşursak çok utanacağı şeyler anlatırız” sözleriyle yüklendi.

İlker Başbuğ’un “Hedef 3. Ordu Komutanı’ydı. Buna müsaade edemezdim” sözlerinin doğru olmadığını iddia eden Türker Ertürk yaptığı yazılı açıklamasında, “Sn. Başbuğ’un söylediklerine ve anlattıklarına katılabilmek mümkün değil. Halen vicdanını rahatlatmak için sürdürdüğü bu çalışmaları nafile bir gayretkeşlik olarak görmekteyim” dedi.

İÇERİ GİRMİŞ OLMASI ONU ASLA KURTARMAZ”

Başbuğ’un açıklamalarına karşılık yazılı açıklama yapan Türker Ertürk, “Sn. İlker Başbuğ sağda solda çıkıp konuşuyor, televizyon kanallarına ve gazetelere demeç veriyor” diyerek şöyle devam etti:

Biz mücadele ederken destek vermedi. Bize, teğmenlerine ve denizcilere hiç sahip çıkmadı. Ama generalleri ve amiralleri Selimiye’de toplayarak avazı çıktığı kadar bağırmasını bildi. Lütfen sussun ve evinde otursun. Konuşursak çok utanacağı şeyler anlatırız. İçeri girmiş olması onu asla kurtarmaz.”

İşte Türker Ertürk’ün açıklamasının tam metni:

Sn. İlker Başbuğ sağda solda çıkıp konuşuyor, televizyon kanallarına ve gazetelere demeç veriyor; ne kadar haklı olduğunu ve mücadele ettiğini anlatarak kendini aklamaya ve temize çıkarmaya çalışıyor.

Sn. Başbuğ’un söylediklerine ve anlattıklarına katılabilmek mümkün değil. Halen vicdanını rahatlatmak için sürdürdüğü bu çalışmaları nafile bir gayretkeşlik olarak görmekteyim.

Biz mücadele ederken destek vermedi. Bize, teğmenlerine ve denizcilere hiç sahip çıkmadı. Ama generalleri ve amiralleri Selimiye’de toplayarak avazı çıktığı kadar bağırmasını bildi. Lütfen sussun ve evinde otursun. Konuşursak çok utanacağı şeyler anlatırız. İçeri girmiş olması onu asla kurtarmaz.

O günde meseleyi ve büyük resmi anlamamıştı, bugün hala anlamamıştır. Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davaların arkasında gerçekte ABD’nin karanlık yüzü vardı. Çünkü ABD’nin Türkiye’ye biçtiği elbiseyi ülkemiz giymek istemiyordu. En kuvvetli direnç askerden geliyordu. Amerikalıların deyimiyle; “generaller hizadan çıkmıştı.” Askerlerin hizaya getirilmelerine, derdest edilmelerine, hadlerinin bildirilmesine ve artık ülke siyaseti üzerindeki etkinliklerinin bitirilmesine ihtiyaç vardı. Düğmeye basıldı ve operasyonlar yapıldı.

Bakın bugün asker hizaya şimdilik geldiyse, Amerika’ya gidilip selam çakıldıysa,bölünmenin ve iç savaşın eşiğine gelmişsek, terör örgütü PKK ile pazarlık masasına oturmuşsak, adım adım rejim değişikliği rotasında seyrediyorsak, kırmızıçizgilerimizi yok sayarak komşularımızın merkezi hükümetlerine düşmanlık yapıyorsak bunları Balyoz gibi hukuki operasyonlara borçluyuz.

Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davalar Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun anayasal koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan dört dörtlük darbenin hukuki enstrümanlarıydı. Darbe ile hukuk içinde kalarak mücadele edemezsiniz. Hukuk size karşı yapılan saldırının enstrümanı ise yapmanız gereken onu yok saymaktır. En başından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesiyle bunu yok sayacaktı ve evlatlarını teslim etmeyecekti. Bunu yapmadı ve yapamadı. Sonuç olarak emperyalizme karşı bu savaşı şimdilik kaybettik. Şimdi bu savaşı kaybeden komutanların bazıları etrafta utanmadan ve sıkılmadan konuşuyorlar. Elin oğlu hırsızına sahip çıktı ama siz pırıl pırıl, yurtsever ve nitelikli teğmeninize sahip çıkmadınız.”

BAŞBUĞ NE DEMİŞTİ

İlker Başbuğ’un Hürriyet’ten Toygun Atilla’nın sorularına verdiği yanıtlardan bir bölümü şöyleydi:

ANLATMAK İÇİN 5 YIL BEKLEDİ

Anlatmak için neden 5 yıl beklediniz?

2010 yılının Şubat ayında yaşadığımız bir olayı kamuoyu ile paylaşmak için tam 5 yıl geçti. Olay, kamuoyuna Erzincan olayı veya İlhan Cihaner olayı diye yansıyan dava ile ilgili. Geçen hafta bu davaya bakan Yargıtay’ın 11. Ceza Dairesi bütün sanıklar için beraat kararı verirken bu soruşturmanın kovuşturma ve soruşturma safhasında yer alan diğer yargı mensupları için de suç duyurusunda bulundu. Burası önemli. Bu kararı, beklemek zorundaydık elbette. Yaşanan bu olayı kamuoyu ile paylaşma zamanı geldiğini düşünüyorum.

8 Şubat 2010’a gelene kadar neler yaşandı?

Şubat 2009’da İlhan Cihaner’in yürüttüğü soruşturma cemaate dokunmuştu. 12 Haziran 2009’da, iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı basında yer aldı. İrtica ile Mücadele Eylem Planının uygulama alanı olarak Erzincan’ı seçmişlerdi. Komplocuların planı buydu. Kanaatimce, İstanbul’daki Zekeriya Öz ile Erzurum’daki Osman Şanal arasında ciddi bir ilişki ve işbirliği vardı. Bir plan var ve bu planın ilk uygulama alanı olarak da Erzincan seçilmiştir.

EMRİ BEN VERDİM

8 Şubat 2010’da Genelkurmay Karargâhı ve Erzincan’da neler yaşandı ?

Genelkurmay Karargahı’nda makamımdayım. Birden bu konu ile ilgili personel, telaşla bana geldiler. Dediler ki, ‘Erzurum, Özel Yetkili Savcısı ve Osman Şanal 3.Ordu Karargahına gelmiş. Karargaha girip, mahkeme işte karar vermiş, şüpheli bir kişi var astsubay, ordu karargahında arama yapacak hatta bir de el koyma da var. Yani evraka vs. el koyacaklar. Emriniz?’ Ben de kendilerine, savcıların ordu karargahına kesinlikle sokulmamasını emrini verdim. Bir kaç saat geçti. Tekrar ilgili personel geldi, yine telaşla, ‘Osman Şanal, yani Erzurum Özel Yetkili Savcısı, olay hakkında bir tutanak tutmak istiyor. Ordu Karargahı’na sokulmama emrinin kimin tarafından verilmiş olduğunu soruyor’ Bu konu, bana soruluyor. Bize kadar geliyor yani. Burda 2 konu var. Osman Şanal konu hakkında tutanak tutuyor. Ordu Karargahı’na, girilmemesi emrinin kimin tarafından verildiği emrini soruyor, onu yazacakmış, bana ast birliklerden soru da şu, ‘Efendim buraya kimin ismi yazılacak’ Bunları duyunca hem üzüldüm hem de çok öfkelendim. Benim ismimin yazılmasını istedim. Çünkü emri ben verdim.

BENİM İSMİMİN YAZILMASINI İSTEDİM”

Erzincan’daki 3. Ordu Komutanlığı’nda 8 Şubat 2010’da özel yetkili savcıların arama yapmasına izin vermeyen dönemin Genelkurmay Başkanı Başbuğ, o gün yaşananları ilk kez Hürriyet’ten Toygun Atilla’ya anlattı. Başbuğ “Hedef 3. Ordu Komutanı’ydı. Buna müsaade edemezdim. Personel telaşla geldi. ‘Osman Şanal tutanak tutmak istiyor, karargâha sokulmama emrini kimin verdiğini soruyor’ dedi. Öfkelendim, benim ismimin yazılmasını istedim” dedi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.