Mustafa Yılmaz
Dünyanın birçok bölgesi ve birçok ülkesi korona salgının sancıları ve sarsıntıları ile uğraşmaya devam ederken; bu sancılı ve sarsıntılı zamanı savaş koşullarında karşılayanlar oldu. Yemen, bu ülkelerden birisidir.
Ortadoğu’nun belki de en yoksul ülkesi Yemen’deki savaş altıncı yılını geride bıraktı. “Arap baharı” denilen ortamda savaşa sürüklenen ülkede yüz binden fazla insan hayatını kaybederken, kıtlık ve açlık halkın büyük kesimini etkiledi. Sağlık hizmetlerindeki yetersizliklerin had safhada yaşandığı ülkede durum giderek ağırlaşarak hayatları karartmaya devam ediyor.
“Yemen’deki durumu ‘karşılaşılan en büyük insani kriz’ olarak nitelendiren BM’nin son raporuna göre, önlem alınmazsa bu yıl içerisinde 16 milyon Yemenli aç kalacak. Ülkedeki beş yaşın altındaki 400 bin çocuğun da açlıktan etkilendiği belirtiliyor. Londra merkezli çocuklara yardım örgütü Save the Children, sadece 2015 ile 2018 arasında 85 bin çocuğun “ciddi akut açlık” sebebiyle öldüğünü rapor etmişti. BM kıtlığın önüne geçmek için 3,85 milyar dolar acil yardıma ihtiyaç olduğunu, mart başında açıklamıştı.” (DW Türkiye, 26/03/2021)
“Öte yandan dört milyona yakın Yemenli evlerini terk edip ülke içinde başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Savaşla geçen altı yılda kolera başta olmak üzere salgın hastalıklar baş gösterdi. 2016’da başlayan ve iki milyondan fazla kişiyi etkilediği düşünülen kolera salgını sebebiyle dört bine yakın insan öldü. Ülkedeki sağlık ünitelerinin yalnızca yarısı sınırlı biçimde hizmet verebiliyor. COVID-19 pandemisinin Yemen’deki bilançoya etkisi ise belirsiz.” (DW Türkçe, 26/03/2021)
BM’nin Yemen’e yönelik insani yardım programları ise, yardımların Husilere yaradığı bahanesiyle Trump döneminde engellenmişti.
Yemen’de sosyo-ekonomik nedenlerle başlayan tepkiler 2011 yılında, Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in 33 yıllık iktidarını hedef alarak, kitlesel protesto gösterilerine dönüşmüştü. Gösterilere Zeydi-Şii nüfus içinde örgütlü bir güç olan Husiler(*) olarak da bilinen Ensarullah öncülük etmekteydi. Hükümetin verdiği bazı tavizlere rağmen devam eden gösterilerde Devlet Başkanı Salih, 2011 Kasım’ında ikamet ettiği yerde yaralandı, tedavi için Suudi Arabistan’a sığındı.
“Ensarullah’a Yemen’in Hizbullah’ı deniyor. Ensarullah’ın kendisini İran’ın merkezinde durduğu Ortadoğu’daki direniş ekseni denilen ittifak sisteminin bir kenarına yerleştirdiği açık, buna şüphe yok. Ama öte yandan Ensarullah’ın gelişimine baktığımızda çok açık bir şekilde Yemen’in 1990’daki birleşmesinden sonra güney Yemen ile kuzey arasında gerilimler, Suudi Arabistan’ın neoliberal dönemde Yemen’e yayılması ve 2000’de Ali Abdullah Salih ile Suudi Arabistan arasında imzalanan bir sınır anlaşması. Bu sınır anlaşması sonrası Yemen ile Suudi Arabistan sınırındaki otlaklar, su kullanımı gibi şeyler Yemen’de bölgedeki köylülerin aleyhine gelişmeye başladı. Aslında Husi direnişi denen şey ilk başta Ali Abdullah Salih ile Suudi Arabistan’ın bu sınır anlaşmasına yönelik bir isyan olarak ortaya çıktı, naif bir köylü direnişi.” (Ceyda Karan, Erman Çete ile söyleşi, sputniknews.com, 12 Mart 2021)
Salih’in görevinden ayrılmasının ardından yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi 2012 Şubat’ında başkanlık koltuğunu vekaleten devraldı.
Suudilerin başkanlığa getirdiği Hadi, bu görevde üç yıl kalabildi. Husilerin artan etkisiyle hükümet başkent Sana’nın kuzeyindeki bazı yerleşim yerlerinin kontrolünü kaybetti. 2015 yılı başında Husiler, eski Devlet Başkanı Salih yanlılarıyla beraber Sana’daki başkanlık sarayını kuşattılar. Hadi, Suudi Arabistan’a kaçmak zorunda kaldı.
Aslında görev süresi çoktan bitmiş olan; “Hadi’nin meşruiyetini iade gerekçesiyle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) 2015’te başlattığı Kararlılık Fırtınası ise felaketlerin felaketini getirdi. Müdahale ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda ve Türkiye gibi NATO üyelerinin desteğini aldı. İlk beşi kendi silahlarıyla Yemenlilerin ölümünden epey para kazandı.”
…
“Orta Doğu’da Müslüman Kardeşler (İhvan) iktidarını tehdit sayan Suudiler, Yemen’de aksini yaptı; aşiret bağları üzerinden buradaki İhvan hareketi Islah ile çalıştı. İhvan’a karşı tavizsiz bir blokaj izleyen BAE ise güneyin eski ayrılıkçı güçlerinin yanı sıra Selefi cihadi grupları eğitip donattı. İki ortağın çelişkileri sıklıkla kendini gösterdi.” (Fehim Taştekin, Gazete Duvar)
2011’de Bahreyn’deki barışçıl sokak hareketlerini ordu göndererek bastıran Suud rejiminin bölgedeki diğer hesapları tutmadı. Suriye ve Irak’ta kaybetti. İhvancı Katar monarşisine uyguladıkları abluka da işe yaramadı. Arkasına aldığı onca güç ile bombalarla yerle bir ettiği Yemen’de ise Husilerin direnişini kıramadı.
“Beri tarafta Suudiler de Husilerle savaşın sonunu getiremeyeceklerini iyice kavradı. Kararlılık Fırtınası arka bahçeyi düzene sokmanın yanı sıra Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın rüştünü ispatlama savaşıydı. Savaş, Yemenlilere cehennemi yaşatırken Suudi kentleri de Husilerin menziline girdi. Yüzlerce Suudi askeri kendi topraklarında Husilere esir düştü.” (Fehim Taştekin, Gazete Duvar)
Yemen’deki savaş bir yönüyle Suudi Arabistan ve İran arasında bir “vekalet savaşı” olarak görülürken, diğer yönüyle birçok ülkenin (Katar, Ürdün, Sudan, Kuveyt, Bahreyn, Fas, İran ve Mısır) müdahil olmasıyla bölgesel bir savaş olarak görülmektedir.
Suudi Arabistan, İran ile rekabetinde gücünü zayıflatmak istememektedir. Dünyanın önemli bir petrol üreticisi olarak sınırındaki Yemen’in stratejik önemini (Körfez ve Umman Denizi’ne açılan kıyısı) ve buradaki varlığını sürdürme kaygısı taşımaktadır.
Erdoğan iktidarı Yemen’deki savaşa ilişkin ilkin, Husilerin İran tarafından desteklendiğini ifade ederek İran’ı hedef almıştı. Fakat Suriye’deki hesaplar tutmayınca ve Erdoğan’ın sınır dışı operasyonlarına Arap ülkelerinden tepkiler gelince Erdoğan, başta Suudileri hedef alarak, “Yemen’in bu hale siz getirdiniz” tutumu takınmıştı. Şimdi ise son suçladıkları ile yeni bir uzlaşı arayışında.
Obama yönetimi döneminde ABD, Suudilere büyük lojistik desteği sundu. Trump döneminde de bu sürdü. ABD’nin yeni başkanı Joe Biden döneminde bir tutum değişikliği belirdi. Biden, Yemen’deki savaş üzerine, “Bu savaş artık bitmeli. Bu konudaki vaadimizi yerine getirebilmek için Yemen’deki savaşta operasyonlara sağlanan tüm Amerikan desteğini, ilgili silah satışları da dahil olmak üzere sonlandırıyoruz” açıklamasını yaptı. Biden’in açıklaması sonrasında Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile yapılan silah satış anlaşmaları geçici olarak durdurulurken, Husiler “yabancı terör örgütleri” listesinden çıkarıldı. Ancak Biden, “Suudi Arabistan Krallığı’nın kendini savunma hakkına, toprak bütünlüğünü korumasına destek vermeye devam edeceğiz” demeyi de ihmal etmedi.
Batılı ve bölgedeki destekçileri ile Yemen’i tam bir yıkıma çevirmiş olan Suud rejiminin yalnız kalma ihtimali de söz konusu. Bu gelişmeler etrafında Suudiler yeni bir “barış” planı sundu! Husiler tarafından kabul görmeyen plana göre; gözetiminde bir ateşkes uygulanması, 2015’ten beri abluka altında tutulan başkent Sana’daki havalimanlarının açılması ve Hudeyde Limanı’ndan yakıt ve gıda sevkiyatına başlanması öngörülüyor.
“Suudiler “aşil topuğu” (**) Yemen’i itaatkâr kılabilmek için hem siyaset hem de aşiret liderlerine bonkör davrandı. Para ne kurulu düzeni korumaya ne de yenisini kurmaya yetti. Askeri müdahalenin semeresi de sefillik oldu. Suudilerin Husilerle tekerrür eden Zeydi isyanını tamamen İran’a bağlaması yanıltıcıydı. Zeydiler merkeze hep kafa tuttu. Husiler de İran’la doğru düzgün bağları olmadığı dönemlerde Suud destekli Salih’le 6 kez savaştı. Velhasıl dağıttılar Yemen’i, kimin nasıl toparlayacağı da meçhul.” (Fehim Taştekin, Gazete Duvar)
Savaşların sürdüğü coğrafyalarda ortaya sunulan “barış” planları savaşın finansal hesapları üzerinden yapıldığı sürece savaşların yol açtığı yıkımlar ve ölümler yaşayanların “kaderi” olarak kalmaya devam edecektir.
(*) Husiler, adı daha çok ülkenin Zeydi-Şii nüfusuyla anılan Ensarullah (Allah’ın Yardımcıları) grubunun bilinen diğer adı. Kökleri ülke yönetiminde yüz yıllarca söz sahibi olan Zeydi mezhebine dayanan ve 1990’larda Güney ile Kuzey Yemen’in birleşmesinden bu yana ülkede faaliyet gösteren dini-siyasi grup, kurucu liderleri Hüseyin Bedrettin El Husi’nin adına referansla bu isimle anılıyor. Husiler, ülke nüfusunun yarısını oluşturan Şii toplumuna hitap ediyor. Husilerin, İran tarafından siyasi ve askeri olarak desteklendiği sık sık dile getirilirken Tahran, bu iddiaları yalanlıyor. (DW Türkçe)
(**) Bu söz bizatihi İbn Suud’un ölüm döşeğindeyken oğullarına yaptığı vasiyette geçiyor: “Yemen’e dikkat edin, orası sizin Aşil topuğunuzdur.” (Aktaran, Fehim Taştekin, Gazete Duvar)