10 Ekim Anması’nda Hamza Yalçın’ın Konuşması (İsveç)

0
1293

Merhaba arkadaşlar!

IŞİD nasıl gelişti ve bu toplantıyı hazırlayan Eğitim ve Dayanışma Hareketi olarak biz ne yapmak istiyoruz, sizlere bunlardan bahsedeceğim. Şimdilerde herkes IŞİD ile mücadele ediyor gibi görünüyor. Bir yanda ABD öncülüğünde NATO var. Diğer yanda Suriye, Irak, İran ve Rusya var. Çin dahil herkes IŞİD’e karşı.

İnsanları gaddarca öldüren, kadınlara tecavüz eden, onları pazarda satan IŞİD gibi bir örgütlenme nasıl oldu da şimşek hızıyla gelişerek böyle büyük bir örgüt haline geldi?

IŞİD ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?

Saddam ve Kaddafi iktidarda iken IŞİD yoktu.
IŞİD Arap Baharı adı verilen süreç ile Ortadoğu’daki laik diktatörlüklerin devrilmesinden, özellikle Saddam’ın devrilmesinden ve saldırı sırası Suriye’ye geldikten sonra ortaya çıktı. IŞİD olayının arka planında büyük sebepler var

1. Yeni liberalizm

IŞİD her şeyden önce insanları yalnız ve güçsüz düşüren bireyci sisteme karşı bir başkaldırıdır. İnsanlar IŞİD’e dünyanın dört bir yanından sadece cennete gitme hayaliyle katılmadı. IŞİD onlara bu dünyada, alternatif bir yaşam vaat ediyordu. Bakın Avrupa’dan katılanlara: Karınları doyuyordu, başlarını sokacak evleri de vardı. Eğitim (en azından biçimsel anlamda) ve sağlık olanakları da vardı. Gene de Avrupa’yı bırakıp Ortadoğu’ya savaşa aktılar. Çünkü orada sisteme karşı savaştıklarını, dostluğu ve dayanışmayı yaşadıklarını düşünüyorlardı. Bireyciliğin etkisindeki solcular için (solcuların birçoğu gördüğüm kadarıyla bireyciliğin etkisindedir) garip gelebilir ama bu sistem, bir kısım Avrupa gençliğini bunaltıyor. 2000-2002 yılları arasında zaman zaman Paris’te Malakoff adlı bir varoşta kaldım.
Orada Arap ve Afrika kökenli gençliğin durumuna şahit oldum. Kaldığım yerde uyuşturucu kullanan, sorunlu ve kriminal gençler geceleri bina içlerinde gruplar halinde toplanıp bizi uyutmuyorlardı. Kendileriyle görüştüğümüzde dıştalanmışlıktan şikayet ediyorlardı. Stockholm Hjulsta’da, Halmstad Andersberg’de ve Göteborg’un Hisingen ve Angered bölgelerinde kalırken edindiğim gözlemler yardımıyla İsveç gençliği ile Paris gençliği arasında paralellikler kurdum. Bir ara Paris’te gençler ayaklanmışlardı. Växjö’de sosyal psikoloji okurken yazdığım tezimde “İsveç’te de benzeri ayaklanmalar olabilir”, dediğimde tez gözetmenim, “Abartıyorsun, burası İsveç, Paris’e benzemez”, demişti. Bakın kanunsuzluk şehri olmuş Göteborg’a ve Stockholm’a! Amerika’daki siyahların isyanlarına bakın! Yeni-liberalizmin ürünü olarak gelişen nefret ve sosyal ilişki ihtiyacı nedeniyle çok sayıda genç IŞİD’e ve başkaca fanatik hareketlere katılmaya eğilimli.

2. İslam ülkelerindeki durum

İkinci olarak IŞİD İslam dünyasının gelişmesini sakatlayan emperyalizme karşı bir tepkidir. Batı dünyası ile İslam ülkeleri arasındaki ilişkiler gençlerde hoşnutsuzluk yaratıyor. Sol zayıf olunca tepkiler dinci fanatiklerin kucağına düşüyor.

3. Arap baharı ve Ilımlı İslam

Üçüncü olarak IŞİD’in yolunu Arap Baharı açtı. ABD Ortadoğu’da İslam üzerindeki egemenliğini kuvvetlendirmek ve İslam vasıtasıyla Rusya’daki ve Çin’deki Müslümanları provoke edip oraları karıştırmak istedi. ABD’nin amacı, enerji kaynakları ve yolları üzerinde denetimini kuvvetlendirmek için laik diktatörlükleri yıkıp Ilımlı İslam rejimleri kurmaktı. Önce Türkiye’de AKP’yi başa getirdiler. Ilımlı İslam, daha uyumlu bir İslam idi. ABD Saddam’ı ve Kaddafi’yi yıkınca yerlerine cihatçıların geleceği belliydi. Hem Saddam hem de Kaddafi ABD’yi ve Avrupa ülkelerini uyarmış “Beni devirirseniz dinci güçler gelir ve size çok sorun yaratırlar” demişlerdi. Kaddafi Obama’ya aynı içerikte bir mektup bile yazmıştı.

Kaddafi’ye karşı İsveç televizyonlarındaki kampanyayı hatırlayan var mı? O dönem Falkenberg’de yardımcı öğretmen olarak çalışıyordum. İkinci dil olarak İsveççe dersi öğretmenlerinden biri, öğrencilere Kaddafi hakkında bir video gösterdi. O videoda sanki Kaddafi’ye karşı savaşanlar özgürlük kahramanlarıydı. Öğretmen Kaddafi hakkında küfür bile etti. Dersten sonra yemek salonunda onun yanına oturdum. “Kaddafi’ye karşı savaşanların kim olduklarını biliyor musun?” diye sordum. Kaddafi ‘nin nasıl zalimce öldürüldüğünü ve ardından kimlerin iktidara geldiklerini biliyorsunuz. Batılı ülkeler laik diktatörlüklere karşı cihatçıları destekledi.

IŞİD kullanıldı

ABD, IŞİD ile savaşı 25 yıl gibi uzun bir döneme yaymayı, IŞİD’i kullanarak Arapları, Türkleri ve Kürtleri zayıf düşürmeyi planlıyordu. Halklar arasında ne kadar büyük sorunlar oluşursa ABD’ye o kadar çok ihtiyaç duyulacak ve ABD o kadar çok egemenlik elde edecekti.
IŞİD’i kullanarak Avrupa’da gençlere tuzak kurdular. Suriye rejimini yıkmak için IŞİD’in önü açılınca cihatçılar bu sayede zafer üstüne zafer kazandıkları duygusunu yaşıyorlardı. Avrupa’da entegrasyon mağduru on binlerce genç insan Ortadoğu’ya akın etti. Avrupa’nın bir amacı Suriye’yi yıkmak ise bir amacı da o bunalımlı ve hoşnutsuz gençlikten kurtulmak ve Avrupa’da kalan gençliğe vebayı gösterip onları sıtmaya razı etmekti. “Bakın sisteme uyum sağlamayı kabul etmeyenler IŞİD’cilere karışır” hesabı. Böylece gençleri IŞİD vebasıyla korkutarak aslında onlara sıtma gibi görünen mevcut sistemi güzelleştiriyorlardı.

Ilımlı İslam çöktü

Rusya Suriye’yi aktif olarak destekleyerek plana engel oldu. Bu nedenle ABD inisiyatifi Rusya ve müttefiklerine kaptırmamak için planını değiştirdi. Suriye direndi. Rusya ile İran onun arkasında durdu. Çünkü Suriye yıkılırsa onlar da kaybedeceklerdi. Cihatçılar daha çok aşırılaşıp Hristiyanları da kesmeye başladılar. Bu da uzun dönem muhalifler olarak tanıtılmış olan İslamcılara karşı Batılı ülkeler kamuoyunu etkiledi. IŞİD Kürtlere de saldırdı. Kürtler müthiş bir direniş gösterince ABD Kürtleri ittifak almak için çalışmaya başladı.
Amerikalıların tutumu değiştiği halde Erdoğan IŞİD’e yoğun destek olmaya devam ediyordu. Erdoğan’ı iktidara ABD getirmiş, AB de onun arkasında durmuştu. Suriye’nin direnişi durumu değiştirince Erdoğan’a ilgi zayıflamaya başladı. Ama Erdoğan Sultan olmak istiyor ve iktidarı elinde toplamaya devam ediyordu. Kürtler sahneye aktif bir güç olarak çıkınca Erdoğan çılgına döndü. Kürtleri IŞİD vasıtasıyla ezme planı başarısızlığa uğradı. ABD, Erdoğan’ın planlarının artık yararsız olduğunu anladı. Batılılar Erdoğan’ın artan gücünden rahatsız olmaktaydılar. Kontrol dışına çıkmaya doğru giden Erdoğan diktatör ilan edildi.

Arap Bahar’ının sonuçları

Evet, Arap Baharı hoş bir şey değildi. Kitlesel göçler, yabancı düşmanı İsveç Demokratlarının yükselişi, AB ülkelerinde ırkçılığın ve kriminalliğin artması Arap Bahar’ının ürünüdür.

Türkiye’de dünyayı tehdit eden bir gelişme sürüyor. Erdoğan iktidarı bırakmak istemiyor. O etnik ve dinsel çelişkileri körükleyerek kendisine egemenlik yaratıyor ve sistemi dinci bir dikta yönünde değiştiriyor. Kürtlere karşı kirli bir savaş yürütüyor, şehirlerini yıkıyor, seçilmiş belediye başkanlarını görevden atıyor ve yerlerine gelecekleri kendisi tayin ediyor. Hükümet güçleriyle Kürt gerilla arasındaki savaş tam hız devam ediyor. Erdoğan ile Gülen arasındaki, bir zamanlar İslam ülkelerine Ilımlı İslam stratejik modeli olan, “kutsal ittifak” sona erdi ve taraflar arasındaki iktidar mücadelesi bu yılın 15 Temmuzunda yapılan başarısız askeri darbe ile yoğunlaştı. AKP hükümeti darbe girişiminden Gülen Cemaati’ni suçluyor onlardan binlerce insanı tutukluyor. Genelde sistem için garanti rolü oynayan ordu bu iktidar mücadelesi yüzünden zayıflıyor. Aleviler huzursuz ve dincilerin saldırılarına karşı öz savunmayı tartışıyorlar. Durum bir iç savaşa gidebilir. Türkiye’de bir iç savaşın sonuçları Avrupa ve dünya için daha büyük sorunlar yaratabilir.

Eğitim ve Dayanışma Hareketi

Eğitim ve Dayanışma Hareketi olarak biz, devrimci kahramanlar Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkayalardan esinlendik. Türkiye’deki özgürlük mücadelesi ile dayanışmak istiyoruz. Örnek aldığımız insanları takip ediyor ve “Kahrolsun emperyalizm Kahrolsun Oligarşi, Yaşasın Halklarımızın kardeşliği!” diyoruz.

Erdoğan İsveç’te elçilik ve ajanları vasıtasıyla Türkler ve Kürtler arasındaki çelişkiler geliştirmeye çalışıyor. Türkler ile Kürtleri kutuplaştırmaya çalışan gericiler bizleri Türklerden tecrit etmeye çalışıyorlar.

Biz istiyoruz ki Türkler ve Kürtler dostça bir araya gelsin ve hem Ortadoğu’daki hem de buradaki ortak sorunlarımıza birlikte çözüm arasınlar. Her iki taraftan çok insan devrimci kahramanlarımız Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’yı seviyor. Türkiye solu her iki taraf ile birden iletişim yürütebilir ve onlar arasında iyi bir diyalogun gelişmesine yardımcı olabilir.

Kürt arkadaşlara diyoruz ki: “Türk bayrağını ve Atatürk resimlerini faşizm görmeyin. Kemal Atatürk Türkler için önemli bir semboldür.
Türklere diyoruz ki “Öcalan’ı ve PKK resimlerini düşman görmeyin. Öcalan Kürtler için önemli bir semboldür”.

Biz M. Kemal’i de Öcalan’ı da hem taktir eder hem eleştiririz.
Türkiye’yi Öcalan’ı sevenlerle Atatürk’ü sevenlerin savaşı mahveder.
Türkiye’nin geleceğini Öcalan’ı sevenlerle Atatürk’ü sevenlerin ortak mücadelesi kurtarabilir.
Bizler Türk ve Kürtler olarak birbirimize saygı gösterdiğimiz sürece etnik farklılıklarımıza rağmen el ele yürüyebiliriz.
Çocuklarımız dostluk ve dayanışma içinde büyüyebilir.
Biz Eğitim ve Dayanışma Hareketi olarak bireyciliğe ve yalnızlığa karşı dostluk ve dayanışma temelinde alternatif insan ilişkileri yaratarak uyumlu ve dayanışmacı bir çevre yaratmak istiyoruz.
Bu güzel ülkenin aktif bir parçası olarak demokratik bir topluluk yaratmak için milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı Türk, Kürt, Arap, İsveçli ve göçmen olarak birlikte mücadele etmek istiyoruz.
Uyuşturucuya ve çeteleşmeye karşı çevremizde yeni bir bilinç ve dayanışmacı ilişkiler yaratarak mücadele etmek istiyoruz.
İşte İsveç solu, işteTürkiye kökenli ilerici insanlar, işte Kürt direnişçileri ve Eğitim ve Dayanışma Hareketi: Hepimiz ezilenlerin yanındayız!
Teşekkür ediyorum arkadaşlar!

Hamza Yalçın

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.