17 Ağustos’un 23. yılında deprem gerçekliği

0
491

Savaş Karabulut (*)

17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminin üzerinden tam olarak 23 koca yıl yani bir çeyrek asır geçti. Bu halkın vergileriyle okumuş bilim insanları ve mühendisleri olarak sorumuz ise çok net: “Depreme neden hala hazır değiliz ve sorumlusu kim?” Bu sorunun cevabı da bir o kadar kolay: “Hazır değiliz, çünkü bu sistem yaşatmaya değil, öldürmeye odaklı ve sorumlusu sistemin çarklarını elinde tutanlar…”

Peki, “Neden bu ülkenin halkı depreme hazır hale getirilmek istenmiyor?” sorusunun cevabını içinde yaşamaya mecbur olmadığımız sistemin kendisinde aramak gerekiyor. Ülkenin içinde bulunduğu sistem kimi merkeze alıyor? Çalışıp, alnının teriyle üreten emekçileri mi, yoksa onların zengin ettiği ezenleri mi? Ya da yönetici erk, kimin için var? Ezilenler için mi, ezenler için mi? Şahsen dünyanın birbiriyle barışık ve her bir nüvesi birbirine bağlı yaşam döngüsü içinde depremlerin özellikle birilerini ezeceği ve bu durumun onların kaderi olabileceği bir durumun bilimsel olarak akla uygun olmadığını da belirterek, ortada tek suçsuzun deprem olayı olduğu bir durumun olduğunu ilk olarak belirtmek isterim. Deprem olmazsa olmaz bir doğa olayıdır. Marmara Denizi içinde yakın gelecekte 7’den büyük deprem(ler) olacak. Depremler birkaç saniye içinde tüm kentleri, (uzaklığa bağlı olarak belirli oranda) sallayacak ve onbinlerce binayı yıkıp, yüzbinlerce kişinin hayatına son verecek. Ancak sorumlusu doğanın barışık dünyası değil, eğer sorumlu bu olsaydı, dünyanın her yerinde depremler olduğunda binlerce kişi ölürdü. Ancak ölmediğini görüyoruz. 

Bu nedenle sorumlu olan deprem olayının kendisi mi? Pek tabi ki hayır, sorumlu olan bu durumu bilip, buna çözüm üretmeyenler. Peki, riskli konutlarda yaşadığını veya “yaşatıldığını” bilerek, çözüm üretmeyen kim? Konut sakini veya yerel/merkezi idare mi? Yani hangi insan bilerek ve isteyerek riskli bir konutta yaşar? Tabii ki hiç kimse… O halde sorumlu belli. Sorumlu bu işte sorumluluk almayan idarenin kendisi. Peki, sistemin çarklarını elinde bulunduranlar çözümü neden üretmiyorlar? Sizce, halktan toplanan deprem ve diğer tüm vergiler bu işi çözmeye yetmez mi? Sorduğum sorunun cevabını yazmaya bile gerek duymuyorum. Yazıyı okuyanlar, biliyor… O halde idarenin kendisi riskli yapıların varlığını bildiği halde, bu konuda neden çözüm üretemiyor? Mesela, neden yapı kooperatifleri kurmak yerine, TOKİ, KİPTAŞ vb. eliyle inşaat tekellerine ihale dağıtarak konunun çözülemeyeceğini hala anlayamadılar? Bunun yerine, halkın ödediği vergilerle sorumluluk alıp kamunun kaynaklarını, sahiplerine geri taşıyıp, konut üretim sürecini başlatmıyorlar? İşin çözümü sistemin ve onun aygıtlarının kimin elinde olduğudur. Bu nedenle bu sistem deprem konusunu ÇÖ-ZE-MEZ! Hayal kurmak, ümit etmek artık yetmez, bunlar sadece sorunu öteler! 

Dini ritüelleri bir kenara bırakarak; büyük kıyameti (1509 İstanbul depremi küçük kıyametti) yaşamak istemiyorsan, ezileceğini bildiğin konutlarda yaşamaya seni mecbur bırakan sistemin çarklarını kendi lehine döndürmeye başlaman gerekiyor. Yoksa şimdiden sonucu belli olanı tekrar edip; bir hayalperest olarak gerçekleri görmezden gelerek, yani, aklı ve mantığı tatile çıkararak, yine bedelini kendin ödemeyi kabul edeceksin. 

Depremin kendisi teknik bir konu olarak bu konudaki çözüm önerileri ve stratejilerini bilim insanları ve mühendislere, çözümün uygulanmasını yönetenlere ve yönetenleri de emekçilerin lehine olacak şekilde göreve getirmedikçe; sistem yıkmaya ve emekçiler ezilmeye devam edecek, bil isterim…

(*) Dr. Öğretim Üyesi Savaş KARABULUT: Gebze Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.