Haftanın Özeti: Diri Olmalıyız

0
357

İktidar da yoruldu muhalefet de. ABD ve Avrupa da yoruldu Rusya’da. Devrimciler Yorulmasın. Özetimize dünyadan haberlerle başlıyoruz. 

Dünya 

ABD ve Rusya yakınlaşması Avrupa ile Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren gelişmelere yol açmaktadır. Geçtiğimiz hafta dünya gündemi açısından en önemli gelişme Trump-Putin görüşmesiydi. Bu haftaki özetimize gerçekleştirilen bu görüşmeyle başlıyoruz.

Alaska’nın Anchorage kentinde bulunan bir askeri üste ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir araya geldi. Toplantıya ABD tarafında Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve özel elçi Steve Witkoff katılırken; Rusya’yı ise Putin ve Dışişleri Bakanı Lavrov temsil etti. İngiltere ve Avrupalı liderlerin de yakından takip ettiği bu toplantı yaklaşık üç buçuk saat sürdü. Görüşmede Putin’in Ukrayna’nın NATO’ya katılmaması ve Kırım’dan vazgeçmesi gibi önemli iki maddeyi şart olarak öne sürdüğü belirtildi.

Bu buluşmanın hemen ardından bu sefer de gözler Washington’da gerçekleştirilen toplantıya çevrildi. Trump bu sefer de Beyaz Saray’da Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ve Avrupalı liderlerle görüştü. Bu görüşmeye Trump ve Zelenski’nin yanında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de katıldı. Görüşmeden sonra taraflar olumlu açıklamalar yapsalar da ortaya çıkan sonuç ise bambaşkaydı. Rusya savaşı kendi lehine çevirirken, Zelenski emperyalistlerin kışkırtmalarıyla ülkesini savaşa sürüklemiş ve şimdi aynı emperyalist güçler tarafından “barış” masasına oturtulmuştur. 

Trump ile Putin’in buluştuğu Alaska Zirvesi Batılı emperyalistlerin Rusya’ya karşı kurdukları cephenin çöküşü görünümü verdi. Trump bu buluşmayı NATO’lu ortaklarına danışmadan NATO’nun düşman bellediği Putin ile kararlaştırdı. Taraflar Ukrayna’yı görüşürken son ferdine kadar Rusya’ya karşı savaşmaya programlanan, yüz binlerce evladını kaybetmiş, ülkesi yıkılmış Ukrayna halkına bir şey sorulmadı. Ukrayna’ya demokrasi getirme iddiasındaki Avrupa liderlerine bir şey sorulmadı. Türkiye NATO üyesi olduğu halde AKP iktidarı zirve hakkında bilgiyi Batılı ülkelerden değil Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’dan aldı. 

Batılı güçler Rusya devlet başkanı Putin hakkında tutuklama kararı çıkartmışlardı. Rusya 2014 yılında Kırım’ın ilhak edilmesi ardından başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin sayısız ekonomik yaptırımına maruz kaldı. Avrupa devletleri Avrupa’yı Rusofobik yaptılar. Rusya milli takımlarının uluslararası yarışmalara katılması yasaklandı. Rus kedisinin dahi uluslararası yarışmalara katılması reddedildi. Valeriy Gergiyev gibi bazı Rus müzisyenler kendi devletlerini kötülemedikleri gerekçesiyle Avrupa’daki görevlerinden uzaklaştırıldılar. Çaykovski, Tolstoy, Dostoevski gibi “klasik” kabul edilen Rus yazarların eserleri yer yer yasaklandı. 

Trump Putin’i Alaska’da kırmızı halıyla karşıladı. ABD Başkanı Trump Alaska’da Putin ile konuşup görüştükten sonra Avrupa’nın ileri gelen devlet yöneticilerini Washington’a ayağına çağırdı. Zelenski oraya süklüm püklüm geldi ve defalarca Trump’a teşekkür etti. Zirve ve sonrası süreç Avrupa’nın aşağılanması yolundaki gidişin hız kazandığını ortaya koydu. Avrupa’nın lideri Almanya’da ekonomik durum kötüleşme yolunda devam ederken Başbakan Starmer İngiltere’nin en sevilmeyen politikacısı durumuna geldi. 

Rusya ile ABD Ukrayna konusunda varılacak kalıcı bir anlaşma AKP hükümetinin Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Afrika, Kafkasya ve Orta Asya politikalarını büyük ölçüde zora sokabilir. AKP iktidarı ABD ile Rusya arasındaki mücadeleden güç alıyor. AKP iktidarı Suriye’de İran’ı adeta mahvetmiş ve Rusya’ya büyük zarar vermiş bulunuyor. Kafkasya’da NATO yanlısı çizgisiyle hem İran’a hem Rusya’ya hem de Çin’e zarar verdi. AKP iktidarı bir yandan Batı yanlısı politikalar yürütürken diğer yandan Batılı ülkelerden gelen baskıları, zordaki Rusya’dan destek alması sayesinde dengeliyor. Ukrayna engelinden kurtulacak ve ABD ile arayı düzeltecek Rusya AKP’nin yaptıklarını ödetebilir ve hatta Kürt sorununa da bambaşka yaklaşabilir. 

İsrail’den Filistin halkına yönelik yeni soykırım planları harekete geçti. Geçtiğimiz hafta İsrail uzun süredir fiilen sürdürdüğü işgal politikasını daha açık bir biçimde gerçekleştirme adımı attı. Gazze’de soykırım yapan İsrail hükümeti, yeni işgal bölgelerini duyurdu ve bunu güvenlik gerekçesiyle meşrulaştırmaya çalıştı. Emperyalist güçler ise her zaman yaptıkları gibi bir yandan sözde “barış” çağrıları yaparken, diğer yandan da İsrail’e askeri desteklerini eksik etmiyorlar. Filistin halkına karşı dünyanın göz önünde planlı şekilde sürdürülen bu soykırım, tüm sosyalistlerin ortak davasıdır. Bu nedenle Filistin halkıyla dayanışmayı büyütmek sosyalistlerin en önemli görevidir. İsrail Lübnan’da Hizbullah’ı Irak’ta da Haşti Şabi’yi silahsızlaştırmaya ve tasfiye etmeye yönelik baskılarına devam etti. Her iki güç de İran ile müttefiktir. 

Suriye’de ise Colani liderliğindeki HTŞ dinci iktidarıyla ABD emperyalizminin stratejik müttefik gördüğü SDG arasındaki gerginlik hafta boyunca sürdü. AKP iktidarı tarafından yönlendirilen dinci HTŞ iktidarı; ABD ve Fransa tarafından açıktan İsrail tarafından ise dolaylı desteklenen Kürt milliyetçileri liderliğindeki SDG’yi dağıtmaya çalışıyor. SDG ise Suriye’de federasyon elde etmeye çalışıyor. 

Dünya gündeminde yer alan bu gelişmelerden sonra Türkiye’de hafta boyunca yaşanan önemli gelişmelerle özetimize devam ediyoruz.

Türkiye 

CHP’ye operasyonlar devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dönük operasyonlar bu hafta da devam etti. Operasyon kapsamında Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney olmak üzere toplam 44 kişi gözaltına alındı. Güney ile birlikte 17 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. İçişleri Bakanlığı, Güney’in tutuklanmasının ardından “geçici tedbir” olarak görevden uzaklaştırıldığını duyurdu.

CHP yönetiminin saldırılara karşı direnişi devrimci muhalefetin gelişmesine olanak sağlamaktadır. İmamoğlu ve belediyelerin hedef alınmasının nedeni elbette yolsuzluklara karşı mücadele değildir. Herkesten kat kat çok iktidar yanlıları yolsuzluk yapıyor.  Ancak CHP’li belediyeler de ne yazık ki ağır hatalara düşebiliyorlar. Sol güçler bu konularda grup çıkarlarını önde tutan amaçlarla sessiz kalmak yerine somut eleştiriler yapabilirlerse saldırı altındaki yerel yönetimlere daha etkili yardımcı olacaklardır.

AKP-MHP ortaklığı çatırtıyor mu? Devlet Bahçeli muhalif medya ve CHP’yi bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.  Odak Dergisi olarak bu konudaki hatalı yaklaşıma geçtiğimiz hafta da işaret etmiştik. Bahçeli, “yargılamalar bir an önce tamamlansın” şeklindeki sözlerine nihayet açıklık getirdi. Henüz ceza almamış olan İmamoğlu’nun, elindeki belediyeyi cumhurbaşkanlığı hırsı için istismar ettiğini ve milyonlarca lirayı çaldığını söyledi.

Türkiye gündeminde bu hafta dikkat çeken konulardan biri de Devlet Bahçeli’ye yakın isimlerin art arda gözaltına alınmalarıydı. Önce avukat Selahattin Yılmaz, bir suç örgütü davası kapsamında tutuklandı. Bahçeli, tutuklanan Yılmaz’ı sahiplenerek “ülküdaşım ve dava arkadaşımdır” ifadelerini kullandı. Ardından MHP çevreleriyle ilişkili olduğu bilinen İsmet Sayhan hakkında gözaltı iddiaları gündeme geldi. Sayhan, kendisinin gözaltında olmadığını söylese de yandaş medyada Sayhan’ın gözaltına alındığı haberleri vardı.

AKP bir yandan MHP’nin desteğine ihtiyaç duyuyor, bir yandan da MHP’yi kontrol altında tutmak istiyor. Yaşanılan bu son olay da bunun somut örneğidir.

AKP ile MHP arasındaki gerilim ne yazık ki CHP’ye yakın bir kısım muhalif medyada abartılmakta ve buradan hükumetin yıkılması planları yapılmaktadır. “Derin devlet” kavramını saçmalığa götüren DEM Parti’ye yakın çevreler ise Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’ı sevk ve idare eden “derin devlet” olduğunu iddia ediyor. MHP ile Bahçeli elbette devlete hatta emperyalizme çalışan kurumlardır. MHP ile Bahçeli elbette devletin içinde önemli yer tutuyor ve yerlerini sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Ancak bugüne kadar asıl inisiyatif AKP ve Erdoğan’da oldu. 

Sosyalist hareketlerin sendikalardaki çalışması eleştiri almaya devam ediyor. Haftanın önemli gelişmelerinden biri de son dönemde sendikal çalışmalarda Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) yönelik gündeme gelen eleştirilerdi. Bazı işçiler ve sendika üyeleri, TİP’in sendikal faaliyetlerde “parti merkezli” hareket ettiğini dile getirdi. Bu eleştiriye paralel olarak DİSK Basın-İş yönetiminde yer alan bazı isimler, “TİP’in sendikal süreçlerde anti-demokratik tutum aldığı” gerekçesiyle görevlerinden istifa ettiklerini açıkladılar. TİP; Sosyal İş Ankara Şubesi ve Dev Turizm İş’te de eleştirilerle karşılaştı. DİSK Basın-İş yönetiminde TİP’e eleştirler yapan HALKEVLERİ eğer DİSK yönetiminde daha olumlu örnek ortaya koymuş olsaydı solda ve işçiler arasında daha iyi anlaşılırdı. Demokratik kitle örgütleri içindeki çalışmalar yönetimi ele geçirerek hareket içinde kendi iktidarını kurmayı değil işçi sınıfının örgütlü mücadelesini örmeye ve iradesini ortaya koymasına yardımcı olmayı amaçlamalıdır. Bu görev diğer sol güçlerle rekabeti dayanışma ile aşma yoluyla yerine getirilebilir.

İşçi direnişleri 

Bu hafta da Türkiye’de önemli işçi direnişleri gerçekleştirildi. Onlardan bazıları şöyle: Karşıyaka Belediyesi önünde bir araya gelen belediye emekçileri, alacaklarının ödenmesi talebiyle eylem yaptı. İşçiler, sık sık “Zafer direnen emekçinin olacak” ve “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarını haykırdı.

Rodaport Limanı’nda işten atmalara karşı başlatılan mücadele 7. gününe girdi. Liman-İş Sendikası’nın yetki almasının ardından patronun işçi kıyımıyla yanıt vermesi üzerine işçiler, üç vardiyada işi durdurarak liman önünde direnişi sürdürüyor.

Eskişehir’deki Beko fabrikasında 55 işçi daha “devamsızlık”, “rapor kullanımı” ve “performans düşüklüğü” gibi gerekçelerle işten çıkarıldı. Aynı fabrikada mayıs ayında da yüzü aşkın işçi benzer bahanelerle işinden edilmişti.

Şavşat Belediyesi’nden seçim sonrası işten atılan, açtıkları davaları kazandıkları halde işe geri alınmayan 30 işçinin kurduğu direniş çadırı polis tarafından zorla kaldırıldı. Çadırları dağıtılan işçiler, Şavşat sokaklarında yürüyüş yaparak belediye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Dilovası’ndaki OMSA Metal fabrikasında Birleşik Metal-İş’te örgütlenen işçilerin sendikal mücadelesi 44. gününde. İşçiler, patronun baskılarına karşı bu kez şirketin genel müdürünün evi önünde nöbet başlatacaklarını ilan etti.

TPI Compozit fabrikalarında grev 100. gününü geride bırakırken, şirketin ABD’de iflas başvurusu yapması belirsizliği artırdı. İşçiler hakları için bekleyişlerini sürdürüyor.

Kayseri’deki Yataş fabrikasında işçiler, Öziplik-İş’ten istifa ederek DİSK Tekstil’e geçmek isterken baskıyla karşılaştı. İşçilerin dilekçeleri kabul edilmedi, sendika temsilcilerinin fabrika önünde işçilerle buluşması engellenmek istendi. Emniyet güçleri fabrikanın önüne ve içine sevk edildi.

Toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetle yetkili sendika Memur-Sen arasında uzlaşma sağlanamayınca konu hakem kuruluna taşındı. Hükümetin önerisi, 2026 için %20 + %10, 2027 için %6 + %5 zam oranı oldu. Kamu emekçileri ve KESK gibi sendikalar, bu oranların açlık ve yoksulluk sınırının çok altında olduğunu vurgulayarak hükümetin zam oranını kabul etmeyeceklerini belirtti. Türk-İş verilerine göre açlık sınırı 20 bin lirayı aştı. Açlık sınırı bu rakama ulaşırken, iktidarın memurlara önerdiği zam oranı yoksulluğun kalıcılaştırılmasından başka bir şey değildir.

Öğrencileri direnişleri 

Sadece işçiler değil, öğrenciler de hafta boyunca eylemler gerçekleştirdi. 

19 Mart eylemleri AKP’nin gözünü korkutmaya devam ediyor. Yeni dönemin yaklaşmasıyla isyanın yeniden başlamasından korkanlar, üniversitelerde öğrencileri ya yurtlardan atıyorlar ya da öğrencilere soruşturma başlatıyorlar.

ODTÜ’de 19 Mart eylemlerine katılan öğrenciler ifadeye çağrılırken, Hacettepe Üniversitesi’nde 19 Mart eylemleri sonrası açılan soruşturmalarla 4 öğrenci yurttan atıldı.

Okul dönemi yaklaşmasıyla öğrencilerin barınma ve beslenme krizi de artıyor. Üniversiteler ve yurtlar, öğrencilerin karşılamakta zorlanacağı şekilde zam yapıyorlar.

Hacettepe Üniversitesi’nde Sıhhiye ve Beytepe yerleşkesinde bulunan okul yurtlarına %28, Öğrenci Evleri’ne %33, Asistan Evleri’ne ise %92 zam geldi.

İstanbul Üniversitesi yemekhanesine %50 zam yapılarak, geçtiğimiz dönem 35 TL olarak belirlenen yemekhane ücreti yeni zamla beraber 52,5 TL’ye çıkarıldı.

Mücadele haberleri 

Türkiye bölümünü mücadele haberleriyle bitiyoruz.  

Geçtiğimiz hafta Cumartesi Anneleri basın açıklamalarına devam etti. Cumartesi Anneleri; “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 1963. haftasında yeniden Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Topluluk, 33 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Salim Acar için adalet istedi.

Bu hafta hasta tutsakların sesi yükseltildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Koordinasyonu’nun eylemlerinin 699. haftasında, ağır hasta mahpus Elif Vural ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması talep edildi.

Hasta mahpuslara para gönderdikleri gerekçesiyle tutuklanan Hatice Onaran için de dayanışma eylemleri sürdürüldü.

Odak Dergisi ve Genç Direnişçi dergisi olarak, Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Mihri Belli ve Reşat Fuat’ı ölüm yıldönümlerinde mezarları başında andık. İzmir’de de iki devrimci önder için anma salonlarında törenler düzenlendi.

İstanbul Ümraniye’de, “rezerv yapı alanı” ilan edilen Topağacı Mahallesi’nde kentsel dönüşüme karşı yürütülen direnişe polis müdahale etti. Elektrik, su ve doğalgazı kesmek isteyen ekipler çevik kuvvet eşliğinde mahalleye girerken, direnen mahallelilerle yaşanan müdahale sonucunda 4 kişi ters kelepçeyle gözaltına alındı. Yapılan açıklamada, “Zorbalığa boyun eğmiyoruz” denilerek mahalleliye dayanışmaya çağrı yapıldı. Gözaltına alınan mahalleliler serbest bırakıldı; bir kişi ise, “Dört çocuğum var, ben kirayı nasıl vereyim?” diyerek sesli bir isyan dile getirdi.

Sonuç

Rusya’yı ezme çabasından yorulan ABD emperyalistleri Trump’ın liderliğinde Rusya ile yakınlaşma yoluna girdiler. Avrupalı emperyalistler bu yakınlaşmadan ağır darbeler alıyorlar. Avrupa düzeni bu süreçte hızla sarsılıyor. Aciz hükümetlere tepkiler nedeniyle Avrupa’da aşırı sağ kutbu gelişirken sol siyaset etrafında güçlü bir anti-emperyalist sol kutuplaşmaya ihtiyaç bulunuyor. Filistin ile dayanışma eylemleri konuda imkandır. CHP’li belediyelere saldıran AKP iktidarı 23 yılın yorgunluğu ile her yandan dökülüyor. AKP’liler ve MHP’liler zaman zaman birbirlerine giriyorlar. Mücadeleye hazır olmayan CHP karşılaştığı ağır baskılar nedeniyle haliyle sarsılıyor. Bir kısım sol güçler ise sendikalarda ve diğer alanlarda yüzeysel kalan grupsal başarılara yoğunlaşmış durumdalar. Sosyalist hareketin mütevazı ancak ileriye yönelik ısrarlı çabalarla dinamizmini artırması gerekiyor. Emekçilerin, gençliğin, kadınların ve sosyalist hareketin zayıflığı kader değildir; Türkiye sahipsiz değildir; bu halk iradesizliğe mahkum edilemez. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.