AB’NİN ZİYADESİYLE GECİKMİŞ BARIŞ ÖDÜLÜ*

0
4416

*NİHAL KEMALOĞLU AKŞAM GAZETESİ 16 EKİM 2012

Nobel Barış Ödülü ‘60 yıldır Avrupa’ya barış, uzlaşma ve demokrasi getiren, insan haklarına katkıda bulunan’ AB’ye verildi. Herhalde 1945 sonrası sınırlarını ‘savaşlara kapatarak’ savaşı uzak coğrafyalara taşıyıp, sermaye birikimini bu ülkelerde ‘hızlı ve etkin insan öldüren’ silah endüstrisine dayayan Avrupa kimliğinin, bu teselli ödülüne moral ihtiyacı vardı.

Kanlı iç savaşlarla dolu hırslı tarihini iki paylaşım savaşıyla taçlandıran Avrupa’yı ikinci savaş sonrasında kimyasal, biyolojik, nükleer savaş korkusu sarınca alelacele icat ‘Avrupalılık’ kimliğini giyinip Rosa Luxemburg’un yüzyıl başında isabetle işaret ettiği gibi düştükleri ‘barbarizmin’ karanlığından çıkmayı denemişlerdi.
Dolayısıyla bir yandan kadim Yunan, diğer yandan Eski Roma medeniyetine eklemlenmeye çalışsalar da hayali bir tasarımdan öteye geçmeyen ‘Avrupalılık’, bugün insanlık dışı mülteci kampları, Avrupa ölçeğinde süren Roman avı ve sosyal parazit diye damgalanan Müslüman düşmanlığını körükleyen mülteci- göçmen yasalarıyla ‘medeniyet enkazını’ andırıyor.

Hele hele 1970’lerde başlayan kapitalist krizin sarstığı ‘sosyal-refah toplumu’ finans kriziyle iyice çözülünce… Avrupa’yı saran antisosyalist söylemli kapitalizm eleştirisi, kendini tam da 1930’ların Avrupa’sını çağrıştıran ırkçı sağ siyaset de genişçe yer buluyordu.

Etnik ve kültürel saflık ve homojenizasyon saplantısı diriliyor, milliyetçilikler kıtası Avrupa bağrında uyuttuğu ‘uygar akıl yaratısı’ faşizmi geriye çağırıyordu.
11 Eylül sorası ‘güvenlik gerekçesiyle’ Asyalı ve Afrikalı göçmenleri potansiyel terörist olarak gören AB ülkeleri, ihtiyaçları kalmayan ucuz iş gücünü elektriksiz, susuz kamplarda tutup, İtalya’da mültecilik suç sayılmaya başlarken ‘etnik suçlu’ kavramı da meşruiyet kazanıyordu.

Kayıtsız göçmenleri sınır dışı etmek için tel örgülü kamera kayıtlı yüzlerce kamp kuruluyor, bu toplama merkezlerinde yanlarına AB’nin insan hakları ve uygarlık erdemleri uğramadan ‘tehlikeli kalabalıklar’ olarak biriktiriliyorlardı…

Ve birçok AB ülkesi ‘hızlandırılmış sınır dışı prosedürünü’ yasalaştırıyordu…

AB’nin kalantor silah müşterisi olan eski Avrupa sömürgesi yeni dikta rejimlerinden ve etnik/dini çatışma hatlarından kaçan on binlerce mülteci, ‘savaşı 60 yıldır sınırlarından uzaklaştıran’ Avrupa’ya sokulmuyorlardı.

İtalyan, İspanyol, İngiliz ortak yapımı savaş uçaklarının bombaladığı, silahlarının, Hollanda ve Alman militer teknolojisinin son modellerinin arzı endam ettiği Kuzey Afrika ve Asya toprakları, hem NATO’nun operasyon ülkesi hem de ABD-AB silah sektörünün pazarı olarak çifte hizmet verirken ‘Barış ve demokrasi kalesi Avrupa’nın’ kapıları bu savaşlardan kaçan insanlara kapatılıyordu.

Dünya silah satışında ağırlığını koruyan, ‘savaş aygıtı’ NATO’yu etkinleştiren militer ekonomisini ‘insani müdahalelerde’ görücüye çıkaran AB elbette Nobel’in ‘barış idealini’ temsilde iki yıl önce Nobel Ödülü’ne layık görülen ABD Başkanı Obama kadar hak etmişti…

Velhasıl Batı dışı ülkelerin kan ve çatışma hatlarıyla finanse ettikleri ‘Avrupa’nın 60 yıllık barış istikrarı’ ödülünde hepimizin yadsınamaz büyük emeği vardı…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.