Alternatif tıbbın tehlikeli kollarından biri: “Marketing Working” yoluyla satılan takviye gıdalar

0
379

Bir çoğumuzun dikkatini çekmiştir. Bazen eş dost ya da akrabadan birileri bizleri genellikle bulunduğumuz şehrin en lüks otellerinden birisine davet eder. Eğer bir kere gittiyseniz bu davetlerde olacakları hemen tahmin edebilirsiniz. İşte ben dün o toplantılardan birisine katıldım.

Geçen hafta şehir dışından bir arkadaşım iş arayışım olup olmadığını sordu. Olmadığını söyledim. Yine de beni otelde yapılacak etkinliğe davet edince, kendisini görmek için geleceğimi söyledim. Bir WhatsApp grubuna eklendim. Toplantıya üç gün kala salonu kullanabilmek adına kahvaltıya katılmamız gerektiği, bunun için … numaralı İban’a … lira yatırmamız gerektiği yazıldı. Arkadaşımızın çalışmasına destek vermek gerekir tabii ki, pazar parasının yarısını da kahvaltıya yatırıp, sabah koşa koşa gittim otele.

Aynı anda, aynı katta, aynı amaca hizmet eden üç farklı etkinlik. Bizim salonu buldum. Her ne kadar, kahvaltının açık büfe olduğu yazmasına rağmen, açık büfe değildiyse de karnımı iyice doyurdum.

Bu arada klasikleşmiş şak şak süreci başladı. “Lütfen bir yandan kahvaltımızı yaparken bir yandan da kendimizi tanıtalım” dendi ve mikrofon sol baştan dolaşmaya başladı. Trajedinin boyutu bu noktadan sonra ortaya dökülmeye başladı. Patlamamak için dışarı çıkıncaya kadar aldığım notlardan bir kısmı aynen şöyle: (Meslekler, kişilerin kendilerini tanıtırken söylediklerine göre yazılmıştır)

Diyetisyen olan bir çift, satılan ürünleri müşterilerine kullandırıyormuş. Müşterileri iki ayda 8 kilo civarında kilo veriyormuş.

Özel bir hastanede nörolog olan bir doktor otistik hastalarında çok ciddi başarılar elde etmiş. Şimdi epilepsi hastası ve beyin tümörü olan hastalarında denemeye başladıklarını söyledi, üç ay sonraki kontrolde sonucu göreceklermiş.

Dershane öğretmeni ve eğitim koçu olduğunu, haftada 65 saat çalıştığını söyleyen bir öğretmen ürünleri iki yıldır kullandığını, bu nedenle yoğun çalışma temposuna rağmen hiç hastalanmadığını ve kendini çok enerjik hissettiğini söyledi. Dahası dikkat dağınıklığı olan çocuklara kullandırdıktan sonra ciddi değişiklikler olduğunu ve çocukların bu yıl kesinlikle bir yükseköğrenim kurumuna yerleşeceklerini söyledi.

Göğüs hastalıkları uzmanı bir doktor “bırakın rahat ölsün” dediği kişinin bu ürünü kullandıktan sonra tekrar yaşama dönmesi sonucunda ışığı bulmuş olmalı ki, hastalarına önermeye başlamış. Hatta o kadar ki bir hastasının eşinde skolyoz (omurga kemiği eğriliği) fark etmiş. Ürünü önermiş. Adamcağız doktor sayesinde ömründe ilk kez deliksiz uyku uyumaya başlamış.

Birisi (öğretmen) şeker hastası kayınvalidesine kullandırmış. Doktor, kayınvalidenin şeker hastası olduğunu bile anlayamamış.

Birisi kanser hastası annesine ürünleri kemoterapiyle birlikte kullandırmış, ciddi komplikasyonlar yaşamadan 2 kg kayıpla süreci atlatmışlar, hatta kanseri de atlatmışlar.

Fibromiyalji hastası birisi kullanmış ve “çok şükür” dertlerinden kurtulmuş.

Bir öğretim üyesi bel fıtığıymış. Şükür kendisi bel fıtığından, cilt hastalığından; annesi babası ise kireçlenmeden, romatizmadan kurtulmuş.

Birisi (öğretmen) çocuğunda kullanmaya başlamış ve çocuk artık tonsilit (bademcik iltihabı) olmuyormuş.

Tanıtımlar ve aktarılan deneyimler bu şekilde sürdü gitti…

Örnekler çok. Karışımı kullandıktan sonra hiç gülmeyen annesinin artık güldüğünü bile söyleyen vardı.

Ben sağlıkçı değilim. Ama lisans ya da ön lisans düzeyinde 4 tane üniversite okudum. İçlerinde sayısalı da var sözeli de. Sayısız kursa katıldım, sertifikalar aldım. O diploma ve sertifikalarla geçimimi sağlayacak kadar para da kazanabiliyorum. Okuduğum bölümlerden birisi de biyoloji. Doğal olarak biyolojiyle ilgili kavramları konuyla ilgili eğitim almamış ortalama bir insandan biraz daha fazla anlarım.

Doğada mucize bir besin yoktur. Bir besin maddesi her şeye birden iyi gelmez. İhtiyaç fazlası olarak alınan besinlerden bazısı zehir etkisi yapar, bazısı hastalıklara yol açar. Eğer bir ürün bırakın fazlasını, yukarıda sayılanların birisini bile başarsa, örneğin akciğer kanserini tedavi etse, bu bile büyük başarıdır. Bu söylenenlerin doğru olması mümkün değildir.

Dahası ürün tanıtımında nörolog hanımın söylediklerinden (miktarları tam hatırlamıyorum ama) kafamda canlanan imaj şu idi: 30 mg sıvı ekstresi alan bir kişi, kocaman bir bulaşık leğenine sığmayacak miktarda sebze ve meyve yemiş kadar oluyordu. Üstelik bunlar bizim kolay ulaşabildiklerimizden değil; muz gibi, avokado gibi kalbur üstü ürünler, hatta bazıları Türkiye’de üretilmeyen ürünler.

Katıldığım toplantıdan çıkardığım iki sonuç oldu. Bu iki olası sonuçtan birisi çıkar, diye düşünerek yazmak istedim:

  1. Ya bu kadar ağır yükleme yaparak kişileri zehirliyorsunuz.
  2. Ya da bu bilgiler yalan. Siz yalan satarak kişileri soyuyorsunuz.

Satıcıların anlatımlarına bakarsanız hiç birisi ticaretten anlamıyor, denemek için kendilerine almışlar, mucizevi etkisini görmüşler. Sonra bu mucizeden dostlarının da yararlanması gerektiğini düşünmüşler. Ama yıllarca çalıştıkları kurumlardan aldıklarının toplamından daha fazla kazanmışlar. Çünkü yararını gören, yaşayan bir daha vazgeçmiyormuş. Böylece onlar da ister istemez para kazanıyormuş.

Fakat sürecin en trajik yanı şudur: Hastanelere ulaşamayan, ulaşsa da derdine derman bulamayan insanlar bu şarlatanlarca soyuluyor. Üstelik bu soyguncuların önemli bir kısmı toplumda saygınlığı yüksek olan hekimlik, öğretmenlik gibi meslek elemanları. Tahmin ediyorum ki bir çok insan bunları reçete zannederek alıyor. Ve bazı şarlatanlar hastalarının üzerinden gayrı ahlaki yollarla para kazanıyor.

Not: Arkadaşım toplantıya gelmedi, kendisini göremedim. Ama beni de sistemin içine çekmeye çok kararlı görünüyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.