ASKERDE “BİNLERCE ŞÜPHELİ ÖLÜM” KİMLERİN ESERİ?

2
11829

Savaş çıkmıştı/Orduya aldılar onu/Tüfek verdiler/Mermi verdiler/Süngü verdiler/Bomba verdiler/Gaz maskesi verdiler/Tanımadığı adını bilmediği/Bütün gereçleri verdiler/Dağ başında gözcüydü o/Aşağıda ırmak bir gelin/Sanki bir kuş- yeryüzünde akan bir kuş/Orman koyu yeşil-yeşil-açık yeşil/Sanki bilgeler arası çağsal toplantı/Ki mavi söylencelere benzemektedir/Yarısı görünen göl/İşte başaklar sallana sallana/Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim/Hepsi bir severlik içinde sessiz/Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından/Baktı yeni er üstüne başına, mırıldandı:/Peki niye/Bunca güzelliklere karşı/Böylesine çirkin giyinmek

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Yeni yılın ilk günlerine “yine şüpheli asker ölümleri” haberleriyle girdik. Çanakkale, Antep, Elazığ ve Kastamonu’da askerliğini yapan gençlerin intihar ettikleri ileri sürülüyor. Asker intiharları Türkiye’de neredeyse bir gelenek olmuş durumda. Militarizmin pençesine düşenler hayatta kalabilmek için olağanüstü bir mücadele vermek zorunda neredeyse. Şimdiye kadar askeriye içinde şüpheli şekilde ölen  askerlerin çoğu Kürt, Alevi, Ermeni gibi Türkiye’de ezilen halkların evlatları ve devrimciler ise buradan zorunlu askerliğin anlamı ortaya çıkıyor.

2012’nin ilk 3 gününde Antep’te askerliğini yapan Semih Çiftçi, Elazığ’da askerliğini yapan Lütfü Esmer, Kastamonu’da askerliğini yapan Doğukan Kayaoğlu ve dördüncü olarak, Çanakkale’de askerliğini yapan Deniz Yurtsever’in intihar ettikleri iddia edildi. Urfa’nın Siverek  ilçesine kayıtlı Semih Çiftçi yılbaşı gecesi bütün akrabalarını aramış ve yılbaşlarını kutlamıştı. İntihar etmek için bir sebebi olmayan Semih’in birdenbire nasıl intihar ettiği meçhul! Semih in dayısı Kamil Göktaş, kurşun izinin kafasının arkasında olduğunu ve bu şekilde bir intiharın olamayacağını söylüyor. Vanlı Lütfü Esmer ise gece nöbet tuttuğu sırada gözüne ateş ederek intihar etmiş, ailesi durumun araştırılması için İHD ye başvurdu. Malatyalı Doğukan Kayaoğlu’nun nöbet tuttuğu sırada arkadaşının tüfeğini alıp intihar ettiği ileri sürüldü. Deniz Yurtsever’in ise terhisine 3 hafta kala intihar ettiği iddia ediliyor; halbuki en son ailesiyle konuştuğunda neşesinin gayet yerinde olduğu belirtiliyor, kimse intihar edeceğine ihtimal vermiyor.

 

2011’de ilki 7 Eylül’de Bitlis’te Sedat Durgun’un kaza kurşunu, 8 Eylül’de Kahramanmaraş’ta

Eren Özel’in intihar ederek ve 12 Eylül’de Sarıkamış’ta Celal Kızılkan’ın yine kaza kurşunu sonucu öldükleri söyleniyor. 2010 yılında ise  İHD nin raporuna göre, şüpheli şekilde intihar eden 51 er ve ya erbaştan 47’si öldü 4 ü yaralandı. 1991-2009 yılları arasında şüpheli ölen asker sayısı 1342 dir. En çok ölümler ise 2009-2010 arasında yaşanmış. Ölümlerin çoğunun ya bir tartışma sonrasında ya da  terhisine yakın bir zamanda olması dikkatleri çekiyor. iHD raporuna göre: “1991 yılından sonraki 10 yılın resmi verisi, sonraki 10 yılın basına yansıyan verilerden tahmini bilançosu ile birleştirildiğinde bile askeri sınıflandırmaya göre bir taburun 800-900 askerden, bir bölüğün ise 100 askerden oluştuğu düşünüldüğünde TSK bünyesinde 20 yılda 2 tabur ya da 15-18 bölük askerin intihar ve şüpheli ölüm sonucu yaşamını yitirdiği ortaya çıkıyor.”

 

Geçen yıl Kıbrıs’ta askerliğini yapan Uğur Kantar arkadaşıyla tartıştığı gerekçesiyle tecrit yeri olan disko denen yere hapsediliyor, gardiyanlar tarafından dövülerek hastanelik ediliyor ve iki buçuk ay sonra yoğun bakımda ölüyor. Ölümünü kabul etmeyen ve tepki gösteren ailenin evi 20 kişilik bir ülkücü grup tarafından basılıyor fakat olay yerine gelen 80 sayıda polis ülkücülerin gitmesine göz yumuyor.

 

Yine geçtiğimiz sene Ermeni olan Sevag Şahin Balıkçı, terhisine 23 gün kala Batman Kozluk’ta Gümüşörgü Jandarma Karakolu’nda öldürülmüştü. Öldüğü gün 24 Nisandı. Paskalya ve  Ermeni katliamının 96. yılının takvimlerde kesiştiği nadir bir gün. Böyle bir tesadüf Ermenilere karşı Türkiye’deki ırkçı yaklaşımları düşünürsek şüphe uyandırıcıdır gerçekten. Fakat Jandarma Genel Komutanlığı, arkadaşıyla şakalaşırken öldüğü açıklamasını yaptı. Son duruşmada bir görgü tanığı vicdanen rahatsız olup son ifadesinde gerçekleri anlatmış ve silahın Sevag’a sanık tarafından bilinçli bir şekilde doğrultulduğunu anlatmıştır. Bu ifadeden sonra “şaka”nın ciddiyeti ortaya çıktı ve davanın yönü değişti.

 

Şüpheli şekilde ölenler arasında yine geçen sene öldürülen, Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nde faaliyet yürüten Serhat Yıldız’ın olması da sosyalist, demokrat insanların da askerde öldürüldüklerini kanıtlar niteliktedir. Önceleri  JİTEM  gözaltında kaybederken, faili meçhul şekilde öldürüyordu; şimdi  şüpheli asker ölümlerine ne diyeceğiz? . Askere gitmek zorunda bırakılan anti-militarist gençler ne yazık ki militarizmin kucağında can veriyor. En son eski Genelkurmay başkanı Işık Koşaner’in  “sonuna kadar arkasındayım” diye savunduğu ses kaydında “bir erimizi alnının ortasından vurduk” demesi bu şüpheli asker ölümlerini ve ordudaki uygulamaların tüyler ürpertici yanlarını ortaya koyuyor.  TSK da ölen askerler bir nesne gibi ‘askeri zayiat’ olarak kayda geçiyor. Ailelere ise ‘kaza kurşunu’, ‘intihar etme’, ‘elektrik, yıldırım çarpması’, ‘yüksekten düşme’, ‘birlik içinde trafik kazası’, ‘eğitim sırasında mühimmat patlaması’, ‘yılan sokması’, ‘kalp krizi’ şeklinde komik ve absürd gerekçeler gösteriliyor. Şimdiye kadar ne Genelkurmay Başkanlığından ne de hükümetlerden asker ölümleriyle ilgili ciddi bir açıklama gelmiş değildir. Komutanlar yaşanan ölümlerle ilgili askerlerin psikolojisinin zaten bozuk olduğunu iddia ediyor. Acaba askerlerin mi psikolojisi bozuk yoksa askere geldikten sonra mı psikolojisi bozuluyor insanların? Özellikle Kürt bölgesinde yaşanmakta olan savaş Türkiyeli insanların askerlik ‘borcunu’ öderken ölüm korkusuyla, savaş psikolojisi içine girmesine ve askerden sonraki hayatını bunalım içerisinde geçirmesine yol açıyor. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Fakat sadece bu değildir insanları bunalıma sürükleyen, militarizmin acımasızlığı, emir-komuta ilişkisi, hayatının baharında olan gençlerin hayatına bir kabus gibi çökmekte ve hayatının geri kalan kısmında onları bu korkuyla yaşamaya mahkum etmektedir. Askerlik yaparken sürekli aşağılanan, küfredilen, kişiliği ezilen, talimatlara uymayınca ceza verilen, “diskoya” gönderilen insanların elbette psikolojisi bozulacaktır. Kürt bölgesinde askerliğini komanda olarak yapmış olan biri savaşın yakıcılığını şu cümlelerle anlatıyor:
“Sürekli dağlardaydık ve ben hayatımın bittiğini düşünüyordum, yiyeceğimiz yoktu, ot yiyorduk dağlarda, geri dönme ümidim kalmamıştı, sigaraya da orada başladım”
Askerliğini yapan insanların ağızlarından çıkan en yaygın söz “ askerlik mantığın bittiği yer”dir. Hiç ummadığınız bir anda ummadığınız sebeplerden dolayı ceza alabilir, dayak yiyebilir ve ya askeri hapishaneye girebilirsiniz. O yüzden komutanlara karşı itaatkar bir dil kullanmalı, ve itaatkarca davranmalısınız. Hayatınızda yaşayabileceğiniz en kötü günleri askerlikte yaşamak mümkündür. Askerlik hatıralarını kahramanca anlatılması böyle bir deneyimden sağ kurtulabilmenin eseri olabilir ancak. Bolu 2. Komando Tugayı’nda askerliğini yapan bir tanıdık “benim hiç ümidim kalmamıştı, dışarıda başka bir hayatın olduğunu unuttum, hayatımın sonuna kadar orada kalacağım sanıyordum, cehennemi gördüm orada ben” diyordu.

 

Bir askerle yapılan başka bir röportaj da Kürt kimliğinden dolayı ezilenleri ve işkence edilenleri gözler önüne seriyor : “Urfalı bir arkadaşım vardı. Tek kelime Türkçe bilmezdi. Çok dayak yediğine şahit oldum. Hep ceza verilirdi ona. Komutanlar en son sırt çantasına taş doldurmuştular. Onunla spor yaptırıyordular, o çantayla içtimaya çıkardı. Akşam uyuyana kadar çantayı çıkarmak yasaktı. Bu eziyetin tek nedeni de Türkçe bilmemesiydi.” Askerdeyken etnik kimliğinden dolayı baskıya uğramadığını söyleyen bu asker neden uğramadığını da şöyle ifade ediyor: “İlginçtir askerliği Ağrı’da yaptım ama bölüğümüzün yüzde doksanı Kürt’tü. Bilinçli bir şekilde bizi oraya göndermiştiler. Çatışma çıksa ölen iki taraf da Kürt olacaktı. Bölüğümüzün çoğunluğu Kürt olunca fazla sorun da çıkmadı.” (akt. M. Aydın, Kışlalarda Etnik Ayrımcılık ve İntiharlar, www.savaskarsitlari.org). Bütün bu uygulamalar ve değinemediğim bir çok insanlık dışı yöntemler insanların kişiliksizleştirilmesine ve  intihar etmesine yol açıyor. Bütün bu yaşanan ordu içerisindeki katliamlardan sonra aileler duruma tepkili. Anne-babalar-eşler : “vatan sağ olmasın”, “biz çocuklarımızı bize tabut içinde dönsün diye göndermiyoruz askere”, “çocuğum-eşim bu vatana feda olmasın” diyorlar. Doğmadan önce bile vatan borcuyla donanmış insanlar artık yönetenler için ölmek-öldürülmek istemiyor. Çocuklarını, kendini efendi sananlara yem etmeyi, gençlerin kanından beslenen bu sistemi ve hizmet ettiği kapitalist zihniyeti, doğurduğu milliyetçilik ve düşmanlık duygusuna set çekiyorlar. İnsanların hayatları düzenin militarist yapısıyla gasp ediliyor, buna direnenler de “şüpheli ölmeyi” hak ediyorlar. Özellikle Kürt yurtsever ve ilerici, devrimci insanların düzenin isteğine cevap vermemesi şüpheli şekilde ölmesine sebep olabiliyor. Askerde şüpheli ölümler tek tek araştırılmalı ve faşist cinayetlerin sorumlularından hesap sorulmalıdır.

 

2 YORUMLAR

  1. Asker intiharları ve nedenleri belirsiz kazalar!
     
    Askerdeki intihar olayları daha önceki yıllara göre genel bir artış gösteriyor, çatışmalarda ölenlerden daha çok insan çoğu zaman adına ”kaza , ‘intihar” denilerek arkadan vuruluyor.! İslamize edilen Militarist Kuvvetler’deki bu anormal intihar-kaza oranının artışı demek onun 10 misli kadar insanın mutsuz olması demektir. İntihar yaşanan bir ortamda grup stresi, anormal yapılanmalar, amaçlı örgütlenmeler vardır. Grup stresinin olduğu bir yerde, bir intihar vakası varsa 10 kişi depresyonda demektir. Bunlardan bir tanesi intihar eder. Yüzde 27’dir oran, bu demektir ki o birlikte 27 kişi daha depresyondadır. Bu nedenle bu olaylar, islamist militarist yapının bunalımlı olması, depresif olmasına işaret ediyor…Bunlar neden kaynaklanıyor? 1980’lı yıllardan sonra kendisini yenilemeyen tek ordu başkaları için çalışan işbirlikçi militarist Türk ordusudur. Aynen Soğuk Savaş döneminin çatısı ve yapısı ile devam ediyor. Doktirini aynan donup kalmış: Ermeni -Kürt -Rum korkusu ile kandırılan cahil kitlelerin kanını içen bir kene, sürü kafalılığına odaklı ordu, diktalarla sağlanan ayrıcalıklar, rabıta örgütünce pompalanan petrol dollarları ve yurtdışında yaşayan insanların çocuklarından alınan haraçlarla palazlandı ve bu yapıyı kaybetmek istemiyor…Halbuki şimdiki ordular teknoloji odaklı ordu oldular. Cahil kitleleri ”kahraman mehmetçik” diye pohpohlayan militarist sadistler ise insan sayısını her zaman olması gerekenden çok daha fazla tutarak yerli ve komşu halkları tehdit altında tutmak istiyorlar.
    Tüm NATO üyelerinin genelinden daha fazla insan, kahraman Türk ordusunun vatanı Rum – Kürt ve Ermenilere karşı savunma savaşı adı altında mobilize ediliyor, ama en ufak bir oalyda hemen Amerika’ ya yalvarılarak yardım isteniliyor! Kendi yarattığı bir örgütü terör örgütü ilan edebilmek için başka ülkelere yalvarmaktan da utanmıyorlar!
    Bu çok anlamlı…Mademki bu kadar şanlı bir ordusun, dünyanın en sayılı ordularından birisin, en disiplisin, senden daha büyüğü yok, peki bu telaş ve korku neden? Suriye sınırına yalvararak çağrdığın bu patriot füzeleri kime karşı kullanılacak ? Türk Silahlı Kuvvetler’in disiplin ve morali adına, etmedik işkence, dayak, küfürlerle sindirilen gencecik insanlar, ‘teröristler geliyor’ naraları ile öne sürülerek, pusuya düşürülüyor, şehit oldu denilerek de utanmadan törenler yapılıp, cesetleri politik hedefler için ortalarda gezdiriliyor…
    Militaristler inlerinden gene aynı tehdit ve saldırılarla ortaya çıktılar: ”…Genelkurmay raporunda, TSK’daki intihar vakalarının en büyük nedeni olarak “uyuşturucu bağımlılığı” gösterildi. Kamuoyunda intiharların en büyük nedeni olarak gösterilen “kötü muamele” ise en son intihar nedeni olarak yer aldı….” – Hürriyet
    Bu saf gençler Silahlı Kuvvetler’e girerken, “ruh sağlığı yerinde” yani “sağlam raporu” ile giriyorlar. Akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayanlar askere alınmıyorlar bile… Bu ne ciddiyetsizlik, bu ne saçmalık?

    Militaristler suçu, sağlam raporu ile kafese aldıkları cahil insanların üstüne atmaya devam ediyorlar…
    ” EN BÜYÜK NEDEN UYUŞTURUCU”. TSK’da sivil yaşantısından kışlaya getirdiği sorunlar nedeniyle uyum güçlükleri yaşayan personelin de bulunduğu belirtildi. İntihar vakalarının en büyük nedenleri sırasıyla, “Uyuşturucu bağımlılığı, Ailevi sorunlar (Sevgisizlik, bölünmüş aile yapısı, gönül ilişkisi vb.), Aşırı borçlanma, Yüz kızartıcı olaylar (Ahlak dışı davranışlar), Uyumsuzluk ve Kötü muamele” olarak belirlendi.” – Hürriyet
    Bundan daha fazla kepazelik olamaz! Türkiye’ nin üye olduğu NATO ülkeleri arasında en az uyuşturucu burada kullanılıyor ve müptela sayısı da en az Türkiye’de, nasıl oluyorda en çok intihar Türkiye’ de oluyor? Türkiye intihar eden bu kadar askerle, tek başına, uyuşturucunun en çok kullanıldığı tüm Avrupa ülkelerinden daha fazla bir sayıya nasıl sahip ulaşabiliyor?
    Nasıl oluyorda sağlam, sigara bile kullanmayan cahil köylü biri intihar etme noktasına geliyor. Burada olağanüstü anormal bir şeyler var demektir. Yönetici durumundaki komutan, betonlaşmış çağdışı doktirin, yağma talan ideolojisi, ırkçı islamizm, amir durumundaki sadistlerin mobbing’i vardı, kötü uygulaması vardır. Ne yazıkki Müslüman cahil kitle çocuklarını vatan için feda diye böylesine bir tuzağa göndermekten vazgeçmiyor. “Oraya gidince erkek olur, vatanı savunur, şehit olur” tarzında konuşan beyinleri yıkanmış sadist kitle var oldukça depresif insanların oluşturduğu bu köhne yapı da varlığını devam ettirir.
    Bu gençlerin askere alınırken psikolojik testten geçirildiğini herkes biliyor. Acaba bu psikolojik testler ne oldu? Verilen raporlardan eğer sağlam raporu almış bir kişi askere gidiyor, askerde intihar ediyorsa bütün geçmişte sağlam raporu verenleri sorgulamak gerekiyor. Şu anda, yağma talancı doktirine sahip bu militarist yapının İslamize edilmesi de sorunları çözemez. Her kışlaya bir mescit, imam hatip okulu, hacı subaylar, her askere bir imam sloganı ile ”reform” yaptığını savunan İslamistler, uygarlığın değerlerini reddeden, dışlayan bu yapının, İnsanın psikolojik sağlığını bozan bu sistemin, eski Osmanlı kafasına dönmesinin, yağma ve talan hareketlerini daha da yaygınlaştıracağı gerçeğini örtbas edemezler…

    Militarizm, bütün insan ilişkilerinde tahakkümü ve sistematik şiddeti meşru gören, olumlayan, toplumun bütün dokularına sinmiş bir hastalık. Bu yüzden insanlık özgürlük arayışında militarizmle hesaplaşmak zorundadır. Militaristler, Türkiye’de hala bir tabu. insanlar hala din iman karıştırılmış marşlarla, cafcaflı bayram kutlamalarıyla büyüyor. Kendi tarihini, fetihçi, asker bir millet olduğuna inanmış bunun erdemlerini vazeden, resmi tarihin doktirinine islamizm zehirini iyice şırıngılamakla daha beter bir durumun ortaya çıkacağı kesin…Türkiye’deki egemen sistemin yerli halkları düşman ilan eden militarist islamist kimliği AKP tarafından devralındı.

    ASKER MAFYASI
    Yurtdışında doğan 4. kuşak Türk çocuklarının çocuklarını bile 10 000 Euro ile haraca bağlayan TSK mafyası, vatan görevi, her erkek “Türk’ ün kutsal hizmeti” diye lanse ettiği militarist doktirinini terk etmiyor. Avrupa alanında yaklaşık 140 ülkeden göçmenler yaşıyor. Bunlardan yalnızca Türkiye orada doğanları sonsuza kadar böylesine bir haraca bağlıyor.
    TSK disiplin ve moral şubesi denilen vahşet örgütü, disiplin ve moral adına falaka ve küfürleri, asma ve kesmeyi vatan görevleri kisvesi altında doktirine ediyor, buna karşı çıkanları vatan haini, terorist ilan ediyor. Osmanlı döneminden daha geri bir yapılanmayı, dünyanın en şanlı ordusu, kahraman mehmetçiklerin birlikleri adı altında cahil insanlara yutturmaya çalışan kokuşmuş köhne yapının, şimdiki hali ile Arap ordularından daha iyi olduğuna inanmak saflık olacaktır. Son olarak, ABD’ ye yalvarıp Suriye sınırına patriotları yerleştiren imamın ordusunun, kendi çapulcuları ile uğraşıp yıpranan Esad güçlerinden bile ne kadar korktuğu, hiç bir moral veya disipline sahip olmadığı, hizipleşerek, bölünen ve yabancı güçlerce satın alınan subayların denetimine girdiğini görebilmekteyiz.

  2. Yabancılar tarafından yabancılık adına güdülen yerlilik karşıtı militarizm denilen bürokratik terörizmin namlusu tamamen Anadolu insanına çevrilmiştir. Kürdüyle, Türküyle mantıklı düşünüp davranan, masum insanları gözüne kestiriyor iğrenç Kemalist militaristler.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.