AVRUPA’DA YÜKSELEN IRKÇILIK VE TÜRKİYE’DE ARTAN BASKILAR

1
7566

 

Erdal Kudis

Türkiye´de seçim sonuçları ve Kürt sorunu tartışılırken Avrupa’yı sarsan ve Türkiye’de de etkiler yaratan bir haber Norveç´ten geldi. Norveçli ırkçı Anders Breivik adlı bir kişi 22 Temmuz’da iktidardaki sosyal demokrat İşçi Partisi´ne yönelik iki kanlı eylem düzenledi. Brei­vik; önce Norveç’in göbeğinde başbakanlığın bulunduğu mer­keze yapılan bombalı eylemde 7 kişiyi katletti. Hemen ardın­dan aynı gün Norveç’ın Ütöya adasında İşçi Partisi´nin genç­lik kampına silahlı baskın dü­zenleyerek, kampta yaşları 14 ile 19 arasında değişen genç­lerden 69’unu kurşuna dizerek öldürdü. Breivik her ne kadar yalnız olduğunu iddia etse de eylem örgütlü görünüyor.

 

Bu saldırı en azından 11 Eylül sonrası başlatılan Haçlı Seferinin uzantısıdır. Katliamın hemen ardından yakalanan saldırgan Müslüman göçmen­lerin Batı dünyasının kimyasını bozduğunu iddia etti ve İslam ile komünizmi Avrupa için teh­dit gördüğünü belirtti. ABD’nin ve siyonistlerin 11 Eylül sonrası başlattığı Haçlı seferinden son­ra Batı dünyasında islamofobi alabildiğine gelişmiş durumda. Üstelik saldırının siyonizm ile ilgisi olması büyük ihtimal. Ey­lem Norveç hükümetinin İsrail’i Filistin politikasında eleştiren tavırlarına karşı bir uyarı gibi görünmektedir. Batı dünyası Hristiyanlık temelinde bir saf­laşmaya çekilmekte.

Irkçılık ve milliyetçilik ülkemiz­de de artıyor. Diyarbakır’daki çatışmada ölen 13 askerden sonra birçok şehirde gerçek­leştirilen Kürt karşıtı gösteriler ve linç girişimleri yaygınlaştı. Seçimler sonrası gelişmelere bir göz atalım:

Milletvekili seçilme yetkisi almasına karşın ve en çok oy alarak milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin miletvekilliğinin son anda düşürülmesi ve yerine AKP’den başka birinin alın­ması BDP tarafından tepkiyle karşılandı. Dicle dışında 5 Kürt milletvekilinin daha cezaevle­rinden tahliye edilmesi engel­lendi. Aynı şekilde CHP’den 2, MHP’den de 1 milletvekilinin tahliyeleri engellendi.

CHP ve BDP milletvekil­leri seçilen arkadaşları tah­liye edilinceye kadar yemin etmeyeceklerini söylediler. CHP’liler daha sonra AKP ile yaptıkları bir mutabakat son­rası yemin etmeye başladılar. BDP ise sorun çözülene kadar Diyarbakır’da toplanacakları­nı söyledi. Öcalan onlara açık kapı bıraktırdı ve bir mutaba­kat sağlanırsa yemin edilebi­lir, diyerek ortamı yumuşattı. Ancak yapılan görüşmeler ve sonrasındaki gelişmelerden bir çözüm henüz bulunamadı.

Tüm bunlar konuşulurken Kürt Ulusal Hareketi özerklik ilan ettiğini açıkladı. Aynı gün Diyarbakır’da 13 asker ve 7 gerillanın öldüğü bir catışma çıkmıştı. Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde yaşanan çatışmada 13 askerin ölmesi ve 7 aske­rin yaralanmasının ardından Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan gösterilerde PKK ve Kürt karşıtı sloganlar atılıp, BDP binaları taşlanmaya baş­landı. Uzun zamandır burjuva kanallarında Türk sanatçılar ile Kürtçe düet yapan Aynur Do­ğan, İstanbul Caz Festivali’nde yuhalandı ve sahneye yabancı maddeler atıldı. Aynur Doğan bundan dolayı programını ya­rıda kesmek zorunda kaldı.

Devlet ile barış görüşme­lerinin nitel aşamaya geldiğini açıklayan Öcalan, Kürt Ulusal Hareketi ile devlet arasında barış sağlayabilmek için ser­best bırakılmayı istiyor ve aksi halde olayların önünün alı­namayacağını söylüyor. Tam bu dönemde İran’ın Kandil’e saldırdığını öğreniyoruz. İran saldırısı Türkiye oligarşisine “Kürt meselesinde çıkarlarımız ortaktır.” mesajını içermekte­dir. Bilindiği gibi Türkiye oligar­şisi ABD’nin İran’a, Suriye’ye ve Libya’ya saldırısında işbir­liği tutumunda. Türkiye bunu Ortadoğu’da ABD öncülüğün­deki Sünni Blok’un bir üyesi olarak yapıyor. Öte yandan ABD’nin kurmak istediği dü­zende Kürtlerin ayrı devlet ol­ması ihtimali az değil. Bu yüz­den İran ve Suriye Türkiye’yi etkilemek için Kürt sorununu kullanıyorlar.

Kürt siyasetçi Ke­mal Burkay’ın bu koşullarda Türkiye’ye dönmesi AKP’nin Kürt ve Alevi açılımının parçası görünüyor. Burkay’ı İçişleri Ba­kanı bizzat arayıp davet etmiş. Burkay da AKP’ye hizmetlerini sunmaya hazır görünüyor. Bur­kay daha İsveç’ten ayrılmadan AKP’nin Türkiye’yi demokratik­leştirdiğini ileri sürerek Kürtleri ve Alevileri AKP’nin yanında davranmaya çağırdı.

Burkay’ın en önemli kanıtla­rından biri AKP ile ordu arasın­daki çatışmadır. Bu çatışmada AKP sürekli orduda büyük tas­fiyeler yaparak ilerliyor. Erge­nekon operasyonu bağlamın­da orduda yaşanan tasfiyeler Burkay gibi çoklarına demok­ratikleşme görünüyor. Halk gi­denlerin niteliğine bakarak saf tutmaya çağrılmaktadır. Ama gidenlerin yerini dolduranların niteliği de var. Mesela kuvvet komutanlarının istifası ile birlik­te ordunun başına Gülen’e ve AKP’ye daha iyi itaat edeceği görülen bir general getiriliyor. Süreç ordunun, şimdilerde adı İmamın Ordusu olarak anılan polis teşkilatı durumuna getiri­leceğini gösteriyor.

Ordu zayıfladıkça rejim çok önemli manevi dayanakların­dan birini kaybedecektir. Ordu­nun politikadaki rolünün azal­ması bizim lehimizedir. Fakat bu süreçte AKP’nin yanında yer almak demek dincilerin, tarikatların ve polisin yanında saf tutmak demektir. Çatışan her iki taraf da, yani hem gi­denler hem de onların yerini alanlar karşımızdaki güçlerdir.

AKP’nin demokratikleşme iddiası baştan sona uydurma­dır. Sola düşmanlık bu iktidarın tohumunda var. Onun için hiç­bir yasal gerekçe yokken dahi sola karşı operasyonlar yapı­lıyor. Nitekim 29 Temmuz’da Kadıköy Kültür Kafe’yi basıp, arkadaşımızı gözaltına aldılar ve içerideki bilgisayarlara ve kitaplara el koydular. Kadıköy Kültür Kafe’nin bütün faaliyet­leri Eğitim ve Dayanışma Ha­reketi doğrultusunda olduğu halde polis bu faaliyetleri bile hiçbir alakası olmayan Karar­gah örgütü ile ilişkilendirdi.

Biz biliyoruz ki bu baskın sırf dergi satma, kitap satma, konser düzenleme, eğitim ça­lışmaları yapma ve demokratik etkinliklere katılma gibi faali­yetlerimiz arttığı için oldu. Sola düşmanlık AKP’nin mayasında var ve Fethullahçılar kendileri­ne alternatif gelişmesini iste­miyorlar.

Saldırılar bizi yıldıramaz. Türkiye’nin bağımsızlığı ve halkın özgürlüğü yolunda mü­cadeleye devam edeceğiz. Ortadoğu’da ve dünyada yü­rütülen Haçlı seferlerinin ve islamofobinin karşısında ol­maya devam edeceğiz. Aynı zamanda Türkiye’de yükselen neo-liberal dinciliğin de kar­şısındayız. Kürt halkına karşı yürütülen saldırıların karşı­sındayız. Hiçbir milliyetçiliğin peşinde takılmaksızın Eğitim ve Dayanışma Hareketi’ni ge­liştirmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz.

 

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.