Bireyciliğe ve Grupçuluğa Karşı Mücadelede Yaklaşım ve Önerilerimiz

0
2453

Önceki iki yazımızda sosyalist hareketin gelişmesini engelleyen bireycilik ve grupçuluk üzerinde durmuştuk. Şimdi konuyu toparlayarak bireyciliğe ve grupçuluğa karşı yaklaşımımızı ifade edecek ve önerilerde bulunacağız.

Daha önce değindiğimiz gibi özellikle 1980’li yıllardan beri dünyada yükselen yeni-liberalizm emekçileri örgütsüzleştirdi, sosyalist örgütlerin mücadele yeteneklerini zayıflattı. Türkiye bu örgütsüzleştirme sürecine askeri diktatörlük altında girdi ve süreci dünyada en ağır yaşayan ülkelerden birisi oldu. Halkın örgütsüzleştirilmesi, sosyalistlerin liberalleştirilmesi politikaları son 40 yıldır sürdürülmektedir. Emekçi sınıf kimliği “ideolojik” görülüp bastırılırken egemen sınıfın burjuva bireyci kimliği ise toplumun “tarafsız” kimliği olarak yüceltildi. Bireyciliğin yanında hem yabancılaşmaya, yalnızlığa, güçsüzleşmeye tepki olarak hem de egemen güçlerin çabasıyla etnik ve dinsel kimlikler alabildiğine öne çıktı; aşırı bireycilikle yan yana, tarikatçılık ve mafyacılık gelişti. İnsan ilişkilerinde güvensizlik ve çürüme solu kapsayacak şekilde aşırı yayılarak devrimci örgütlenmeyi daha çok zorlaştırdı. Bireycilikle lümpenlik ve biat ilişkileri el ele gitti.

Örgüt ve birlik ihtiyacı

Türkiye halkı gibi Türkiye solu da örgütsüz bir soldur. Halk zaman zaman ayağa kalktığında mücadelesine yardım edecek örgüt bulamıyor. Keyiflerine göre motive olan, örgütlü mücadelenin ihtiyaçlarına göre devrimcileşmek yerine mücadeleyi bireysel durumuna uydurarak yüzeyselleştiren liberal veya liberalleşmiş sosyalistlerde emekçilere ve halka gidecek heyecan ve derman yok. Halk ayaklarına gelse bile ilgilenecek halde değiller. Söylemde radikal veya reformcu olarak birbirlerinden ayrılan ama mücadelede liberalizmde birleşen bu kesimin ilgileri ve güçleri kendi aralarında zaman geçirmek ve içi boş sosyalizm ve devrim tartışmaları yapmakla sınırlıdır. Birbirleriyle yüz yüze görüşmeyi yorucu bulan, dar ilişkilere ve sosyal medyaya kapanan bir sol kesim bile oluştu.

Örgütlülük adına ortada çoğunlukla görülen ise bireyciliğe asla alternatif olamayacak etiket devrimciliği ve grupçuluktur. Etiket devrimciliği ve grupçuluk devrimci bir örgüt yaratılmasını engellediği gibi zaten iktidarlar tarafından zayıflatılmış olan sendikaları ve diğer demokratik kitle örgütlerini de iyiden iyiye zayıflatmaktadır. Yaşanan örgütsüzlük koşullarında her biri grup iktidarı yolunda programlanmış, birbirini engel gören rekabetçi ve yer yer rasyonel aklın bile gerisine düşen sosyalist örgütler güçlerini birleştiremiyor, aralarında birlik sağlayamıyorlar, sosyalizmin prestijini ve halkın mücadele azmini güçlendiremiyorlar. Onun için günümüzün en önemli sorunlarından birisi örgüt ise bir diğeri de solda birlik sorunudur.

Yaklaşımımız ve iki öneri

Şimdi solda örgütlenmeyi ve birliği engelleyen bireycilik ve grupçuluğun aşılması yolundaki düşüncelerimizi özetleyelim. Özetimizin ilk kısmında özgün yaklaşımımızı ortaya koyacağız. Ardından iki somut öneride bulunacağız.

1. Her bir örgütün kendini yenilemesi. Solda bireycilik ve grupçuluğun aşılması için mücadelede her bir devrimci örgütün kendi içerisinde ve halkla ilişkisinde kendisini radikal bir şekilde sorgulamaya ve yenilenmeye gitmesini ve kendi dışındaki devrimci örgüt ve kişilerle ilişkilerini de bu yönde değiştirmesini tavsiye ediyoruz. Aynı zamanda tek tek örgütlerin ve bireylerin bu yöndeki çabası Türkiye solunun meseleyi birlikte ele almasını destekleme yönünde olmalıdır. Bu kolektif çaba ortaya konulmaksızın tek tek örgütsel ve bireysel çabalar yetersiz kalacaktır.

2. Kitleler mücadelenin nesnesi değil öznesi olmalıdır. Grupçuluk ve bireycilik kitleleri nesneleştirmektedir. Devrimci mücadelenin amacı kitlelerin bilincinin, eyleminin ve örgütlenmesinin gelişmesidir. Mücadelede kitlelerin bağımsız devrimci ve ilerici inisiyatiflerinin desteklenmesi esas alınmalıdır. İşçi sınıfı ve halkla kurulan ilişki onların eleştirici düşünme yeteneğini ve inisiyatifini güçlendirmeye yardımcı olmalıdır. Kitle hareketini ele geçirip onu kendi amaçlarına uydurmaya çalışmak tutumu kitleleri nesneleştiren bir tutumdur. Bu anlamda mesela bir yandan “söz yetki karar halka” derken diğer yandan demokratik kitle örgütlerinin yönetimini ele geçirmek için diğer sol görüşlerle kıyasıya mücadele etmek tutarlı olmamaktadır.

3. Devrim, sisteme alternatif insan ilişkileri yaratarak gelişir. Devrim iktidarın ele alınmasıyla değil bugünden gerçekleşen ve sınıflı topluma kadar kesintisiz devam edecek olan bir süreçtir. Bu sürecin en dinamik unsurunu, en küçük devrimci birimi kadro ya da örgüt değil yeni-insan ilişkisi yani yoldaşlık ilişkisi olarak görüyoruz. Kadro ve örgüt kuşkusuz çok önemlidir. Fakat kadroya yoğunlaşan geleneksel yaklaşım bireyciliğe, örgüte yoğunlaşan yaklaşım ise grupçuluğa açıktır. Kadro ile örgütün ve kitle hareketinin arasından geçen yoldaşlık ilişkileri kadrolarla örgütü ve mücadeleyi birbirine bağlar. İnsan ilişkilerindeki yabancılaşmayı aşmanın, güçlü kadrolaşmanın ve sağlıklı örgüt yaratmanın bizce en emin yolu yoldaşlık ilişkilerine yoğunlaşmaktır. Yoldaşlık ilişkisi eşitlik, özgürlük ve dayanışma temelinde mücadele sürecinde kurulan alternatif insan ilişkisidir. Devrimci eleştiricilik bu ilişkinin ruhudur. Kadrolaşma, örgüt ve iktidar sorunu yeni insan-ilişkilerinin gelişmesi temelinde ele alınması gereken süreçtir. Devrimci hareket, gücü ve kitleselliği değil insan ilişkilerinde sağlanan dönüşümleri ve özellikle yoldaşlık ilişkilerindeki devrimci niteliği esas almalıdır.

4. Parça-bütün ilişkisi. Yoldaşlık ilişkisinin üstünde örgüt, örgütün üstünde devrimci mücadele ve halk, daha üstte ise ezilen insanlığın özgürlük mücadelesi bulunmaktadır. Parçayla bütün arasındaki karşılıklı ilişkide son tahlilde bütün esastır. Bir ülkede özgürlük için tayin edici mücadeleyi verecek olan halk ise, devrimci örgüt onun halkla birlikte düşünen ve mücadele eden bir parçasıdır. Halkın örgütle indirgenmesi grupçuluk, insanlığın kurtuluş mücadelesini belli bir halkın mücadelesine indirgemen ise milliyetçiliğe yol açacaktır.

5. Leninist öncü örgüt. Lenin’in geliştirdiği öncü devrimci örgüt anlayışını ana hatlarıyla doğru görüyoruz. İşçi sınıfı hareketinin bir parçasını oluşturan devrimci örgüt, birinci sorunu mücadele olan ve mücadelenin önünde mülkiyet, kariyer, iktidar ve başkaca şahsi kaygılar taşımayan; duygu, düşünce ve yaşamda sistemle ve ezenlerle bağlarını ya koparmış ya da koparmaya hazır; emekçilere ve ezilenlere gitmek için yanıp tutuşan nitelikli devrimci ilişkiler üzerinde kurulur. Öncülük geleceğin toplumunun nüvesi ilişkilerin öncelikle kendi içinde gelişmesini gerektirir. Bu ilişkilerde eşitlik, özgürlük, dayanışmacılık, direnişçilik, devrimci eleştiricilik mücadele içinde sentez edilir. Kadrolar mücadele onlara nerede ihtiyaç duyuyorsa orada olmaya hazır, özverili ve dinamik devrimcilerdir. Öncü örgüt ve devrimci hareket içinde duru devrimci özellikler kolektif çabayla daima yüksekte tutulur. Bir devrimci örgütte kaçınılmaz olarak görev ilişkileri anlamında bir hiyerarşi vardır. Devrimci hiyerarşi; mücadele ve devrimci eleştiricilik temelindeki eşitlikçi, özgürlükçü yoldaşça ilişkilerin sınırları içindedir.

6. Araç ve yöntemler. Mücadelede başvuracağımız araç ve yöntemlerin devrimci amaçlara uygun olması titizlikle göz önünde bulundurulmalıdır. Araç ve metotlar sanıldığı gibi kullanana bağlı yani tarafsız değildirler. Bunların seçimine dikkat edilmediğinde mücadele, devrimcileri arındırmak yerine bizi grupçu, bencil ve birbirine güvensiz hale getirecek sorunlar yaratmaktadır. En önemli araçlar eğitim ve örgüttür.

7. Devrimcileştirici birlikte öğrenme ve mücadele. İnsanları mücadelede özne görüyorsak halk saflarında yani örgüt içinde, kitlelerle ilişkide, sol çevrelerde devrimci bilinç edinmenin, mücadele ve örgütlenmenin metodu eşitler ilişkisi temelinde birlikte öğrenme ve mücadeledir. Bilincin kitlelere propaganda ve polemik gibi metotlarla empoze edilmesi reel-sosyalizme özgüdür. Örgütlenme ve mücadele adı altında insanların manipüle edilmesi, kitle hareketinin ele geçirilip onun örgüt ya da şahıs iradesine bağlanması da reel-sosyalizme yönelik metotlardır. Bu metotlar ezenlerden bağımsızlaşamayışımızın sonucudur.

8. Marksist solun kendi içinde bağımsız birliği. Bu anlamda özellikle farklı kökenden devrimciler olarak birbirimizi anlamamızı kolaylaştıran, devrimci eleştiriciliği, mücadele azmini ve dayanışmacılığı geliştiren birlikte-öğrenme pratiklerine; eylem birliklerine ve öğrenci gençlik, işçi, kadın, kooperatifleşme, yerel yönetimler gibi alanlarda grupları aşan ortak çalışmalara ve örgütlenmelere ihtiyacımız var. Bu ortak çalışmaların ele alınıp yürütülmesinde gözetilecek en önemli hususlardan birisi, solda rekabetçi ve istismarcı yaklaşımların dikkatle, yapıcı ve ortaklaşa bir tutumla teşhis edilmesi; birbirimize engel olmaktan çıkıp birbirimiz için olanak haline gelmemize yardım edecek güven ilişkilerinin geliştirmesi olmalıdır. Türkiye solunun kendisi dışındaki muhalefet güçleriyle en geniş birlikler ve ittifaklar kurabilmesi için, kendi içinde bağımsız temelde birliği zorunludur. Marksist soldaki birlik çalışmalarında mücadelenin genel ve uzun vadeli kazanımlarını öne çıkaran yapısal değişiklikler için çalışmalar yapmalıdır. Bu yolda ortak kurumlar yaratılması ve geliştirilmeleri için çalışmak her bir örgütün ve her sosyalistin sorumluluğudur.

9. Grup kimliği. Grup kimliği devrimci öze sıkı sıkıya bağlı olmalı ve çeşitli sosyalist örgütlere ve her görüşten devrimcilere karşı saygı, sevgi ve dayanışma bilinci üzerinde yükselmelidir. “Tek doğru ve biricik öncü biziz” gibi grup şovenizmi, devrimci örgütleri kötüleyip dıştalama ve rekabetçilik üzerine kurulu grup kimliği gericiliktir.

10. İşçi sınıfı ve kadınlar. Solda bireyciliğe ve grupçuluğa karşı mücadelede sağlam bir güç edinebilmek için işçi sınıfı ve kadınlar arasında yoğunlaşılmasının yararlı olacağını düşünüyoruz. Buradan işçi sınıfı ve kadınların idealize edilmesi sonucu çıkarılmamalıdır çünkü sistemin pisliklerine batmamış hiçbir toplumsal sınıf ya da katman yoktur.

Temel yaklaşımımızı böylece özetledikten sonra iki somut önerimize geliyoruz.

1. Türkiye solu olarak birlikte bir “Devrimci Yenilenme Okulu” kurmak. İsmi birlikte netleştirilebilecek olan bu okul hem mücadelenin sorunları hakkında ortak ve daha ileri kavrayışa ulaşılmasına hem de alternatif bir öğrenme metodu geliştirilmesine hizmet etmelidir. Bu okulda nelerin öğrenileceği, nasıl öğrenileceği birlikte planlanıp yürütülmelidir.

2. Burjuvazinin devlet, piyasa ve Birleşmiş Milletler gibi bir yığın ortak kurumları varken Türkiye solunun mücadele araç ve metotlarını düzenleyecek ortak kurumlardan yoksun olduğunu belirtmiştik. Reel-sosyalizm yıkıldıktan sonra sosyalist hareket dünya çapında emperyalizmin yönlendirmelerine açık duruma geldi. Türkiye solu bu gelişmeden çok etkilendi. İlk elde sosyalist kurumlar ve bireyler arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde yardımcı olacak kalıcı bir ortak kuruma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kurum örgütler, kurumlar, tek tek sosyalistlerle ilişki içinde ilke ihlallerini gözleyerek; mücadele araç ve metotlarının incelenmesini teşvik ederek; yıllık raporlar, toplantılar vb. yollarla sosyalist harekete bilgi verebilir ve tavsiyelerde bulunabilir. Kurum, sosyalist hareketin bütün kesimlerini temsil edecek nitelikte kapsayıcı, güvenilir insanlardan oluşmalı ve içinde grupsal veya bireysel etki sağlanmasına kesinlikle kapalı olmalıdır.

Türkiye solu birbiriyle dayanışma içinde sağlam ve tutarlı örgütler ve yeni bir sol kültür geliştirdikçe, birbiriyle ve kitlelerle omuz omuza mücadele ederek geleceği bugünden kurma yolunda somut adımlar attıkça Türkiye solunun bugün fark edilmeyen muazzam potansiyeli harekete geçecektir. İşte o zaman ezilen insanlığın direnişçi kalbi bugün gericiliğin esir aldığı Türkiye’de atacaktır. Büyük düşünerek ve cesaret ederek sosyalist harekette yeni bir örgüt ve mücadele kültürü yaratabilir, ülkemizi Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da bir direniş odağı haline getirebiliriz. Kendimizi Eğitim ve Dayanışma Hareketi olarak ifade eden biz Direnişçiler bu iddia ve heyecanla Türkiye solunun örgütlü-örgütsüz bütün kesimleri ile birlikte çalışmayı çok önemli görüyoruz. Birbirimize karşı mücadele ederek değil birlikte mücadele ederek kurtulacağız!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.