Burjuvaziye özgü öğrenme metotlarıyla sosyalist hareket geliştirilemez

0
760

Hamza Yalçın

Devrimci eğitim ve devrimci öğrenme sosyalizm yolundaki mücadelenin en önemli alanıdır. Bu yazıda sisteme alternatif bir öğrenme ve bilgi arayışı olarak Demokrasi Okulu tartışılacak. Önce burjuva eğitim anlayışına değineceğiz. Sonra bu konuda sol harekete bakacağız. Oradan da yazının ikinci bölümünde Demokrasi Okulu’na geleceğiz. 

Burjuva eğitim

Bilindiği gibi burjuva toplum, özgürce düşünen ve özgür iradesiyle davranan bireyler yetiştirdiğini iddia eder. Bu iddia bir propagandadır. Burjuvazi, insanlığı kendinden önceki toplumların köleleştirici bağlarından koparırken onları kapitalist sistemin köleleri yaptı. Bu yüzden burjuva topluma ücretli kölelik sistemi adı verildi. 

Kölelik bilinçte başlar. Kapitalist sistemin yarattığı bilinç insanların düşünce ve davranışlarını sistem içine hapseden bir nitelik taşımaktadır. Öyle ki ücretli kölelik sistemi insanlara özgürlük alanı gibi görünür. Nazım Hikmet “Bir hazin hürriyet” adlı şiirinde bu durumu eleştirir. Burjuva toplumda insanlar dünya hakkındaki bilgilerini ve görüşlerini piyasanın egemen olduğu kapitalist ekonomik sistem içerisindeki yaşantıdan ve örgütlü-örgütsüz burjuva eğitim süreçlerinden geliştirirler. Onlar bu süreçte bilerek veya fark etmeksizin burjuva düşünme ve davranış kalıplarını benimseyerek sistemi her gün yeniden üreten aktörler olurlar. Kapitalist sistem en büyük gücünü buradan almaktadır. Burjuva düşünme ve davranış normları; sistem içinde yaşayan insanlara normal, mantıklı, doğal ve objektif görünür. Bu görünüm, sistem içerisinde yaşandıkça kültür ve alışkanlıklar olarak yerleşir ve kökleşir. İdeal burjuva toplumunda tarafsız oldukları ve adil davrandıkları varsayılan ordu, polis, bürokrasi, mahkemeler gibi devlet kurumları esas olarak tek tek kapitalistleri değil işte bu sistemi korurlar. Burjuva toplumun özgürlüğü ve adaleti işte bu sistemle sınırlıdır.

En demokratik burjuva sistemlerinde dahi yönetenler halkla ilişkilerini esas olarak manipülasyon üzerinden kurarlar. Amaç insanları kendi peşine takmak ve sürüklemektir. Propaganda burada en temel araçlardan biridir. Propaganda bir göz boyamadır. Yalan olması gerekmez ancak göz boyaması şarttır. Halk propagandaya inanmaya alıştırılır. Taraflar halkı propagandaya ve yalan haberlere inanmamaya çağırırken aslında, “Başkasının değil bizim egemenliğimize girin” demiş olmaktadırlar. Bağımsız ve eleştirici düşünceyi geliştirmekle övünen Batılı ülkelerde insanlar devlet tarafından kolaylıkla manipüle edilip yönlendirilir ve yönetilirler. Benzeri Rusya’da da geçerlidir. Dünyaya özgürlükçü gösterilen Ukrayna’nın yöneticileri gerçekte hırsızlar, zorbalar ve hatta neo-Nazilerden oluşmaktadır. Erdoğan’ın iktidara nasıl geldiği ve bugüne kadar neler yaptığı bir şeydir; propagandayla verdiği resim başka şeydir.

Bu aldatılma sürecini fark eden insanların çoğu kimseye inanmayacak duruma geldikleri için birleşip mücadele edemezler ve kapitalizme teslim olurlar. Zaten burjuva toplumun insanlara empoze ettiği bireycilik ve rekabetçilik sistemin en sadık muhafızları gibi iş görür; ezilenlerin birleşmelerini önleyerek ve gerek demokratik kitle örgütlerinin gerekse de devrimci siyasal örgütlerin işleyişlerini sabote ederek insanların sistem dışına çakmalarını engellerler. Burjuva toplumdan bağımsızlaşmak için burjuva yabancılaşmanın aşıldığı sosyalist insan ilişkilerine bunun için de alternatif iletişim ve öğrenme yöntemine ihtiyaç bulunmaktadır. (1) Alternatif örgütlenme ve mücadele bu iletişim ve öğrenme metoduna dayanılarak gelişebilir.  

Sosyalistler ve eğitim

Peki sol yani sosyalistler, devrimciler nasıldır? Az sonra eleştireceğimiz devrimcilerin, sosyalistlerin önce haklarını teslim etmeliyiz: Sosyalistler burjuvaziye ve ezenlere karşı emekçileri ve ezilenleri savunmak için büyük bedeller ödeyerek mücadele ederler. Bütün sosyalistler ezilenlere sevgi ve saygı duyarlar. Ahmet Arif’in deyimiyle, vatan sevmenin ustasıdırlar.. Emperyalizmden, burjuvaziden, sömürüden nefret ederler. 

Bu çok önemli konularda burjuvaziden ayrılan sosyalistler ne yazık ki başka bir yerde burjuvaziye yaklaşmaya başlarlar. Burjuvazi topluma kendi fikirlerini empoze ederken klasik sol örgütler de taraftarlarına ve halka doğru bildikleri kendi fikirlerini empoze etmektedirler. Burjuvazi toplumu sömürücü amaçlarla kendi peşine takarken, sosyalistler de halkı devrimci mücadele amacıyla kendi peşlerine takmaya ve onu sevk ve idare etmeye çalışırlar. İlk bakışta doğru görünen bu metot pratikteki sonuçlarıyla ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. Halk her iki durumda da manipüle edilmektedir. Halkın manipüle edilen durumu, “İşçi sınıfının kurtuluşu onun kendi eseri olmalıdır” yaklaşımına ters düşmektedir.

Örneğin geçmişte sosyalist devrim yaparak özgürleştiği kabul edilen Sovyetler Birliği halkı ile Çin halk Cumhuriyeti halkının nasıl körü körüne idarecilerinin peşinden giderek birbirlerini karşı-devrimci düşmanlar görmeye başladıkları şaşırtıcıdır. Özgürleşmiş insanlar böyle cemaat üyeleri gibi akılsızca davranamazlar. Türkiye devrimci hareketinin çeşitli örgütlerinin nasıl bu güçlere bağlı olarak birbirleriyle düşmanlaşabildikleri; militanların ”sosyal-emperyalist ”ve ”Maocu Bozkurt” gibi uyduruk tanımlamalarla nasıl düşman kamplara bölünebildikleri soldaki özgür düşünme yeteneği hakkında derin kuşkular uyandırmaya yeterlidir. Hepsi de sosyalizm yolunda yürümeye çalışan, işçi sınıfı hareketiyle ayrısı-gayrısı bulunmadığını düşünen devrimci örgütlerin birbirlerine karşı neden bu kadar uzak oldukları; devrimci mücadelenin insanı arındırdığı kabul edilirken mücadele içinde kalan insanların çok önemli kısmının giderek devrimci normlardan uzaklaşması sosyalist hareketin eğitim anlayışından kuşkulanmak için yeterli olmaktadır. Devrimci örgütlerin sosyalist hareketin tarihi üzerine anlatımlarına bakıldığında da şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşırız. Rusya’daki devrimin bir ara en önde gelen isimlerinden Troçki’nin bir süre sonra halkın ve dünya sosyalist hareketinin gözünde bir hain durumuna getirilmesi ilginçtir. Dünya devrimci hareketinde ve tek tek örgütlerde bu konuda Orta Çağ’ın Aforoz mekanizmasını hatırlatan örnekler yaşanmıştır. Parti ve devlet kurumlarının manipülasyonu altında yaşayan ve davranan halka özgürleşmiş denebilir mi? Türkiye devrimci hareketinde bu konuda şaşkınlık yaratan çok şey var ancak burada bu konuya girmeyeceğiz. İfade özgürlüğü için mücadele eden devrimcilerin birbirlerinin ifade özgürlüğünü yasaklaması, okullarda dayağa karşı mücadele eden liseli devrimci gençlerin sol içi ilişkilerde dayağın meşru bir disiplin aracı görülmesine itiraz etmeyişleri şaşırtıcıdır. 

Nasıl oluyor da bu denli önemli tutarsızlıklar devrimci hareket saflarında hayat hakkı buluyor ve hatta sola hakim olabiliyor? Soru, bizi eğitim meselesine götürüyor. 

Burjuva eğitimi, en özgürlükçü biçimlerinde bile klasik öğretmen ile öğrenci ilişkisine dayanır. Öğretmen “bilen ve öğreten özne” konumdadır. (2) Öğrenci ise “bilmeyen ve öğrenecek olan” farz edilerek nesneleştirilmektedir. Eğitim sistemi, eğitim ilişkileri ve bilgi burjuva toplumda insanın insan üzerinde egemenlik aracıdır. Bilinç ise bilindiği gibi sisteme gizli kölelik sözleşmesidir. Klasik eğitimin özgürlük ve eşitlik anlayışı meta üretimi temelindeki ideal burjuva özgürlük ve eşitlik anlayışıyla sınırlıdır. Bu anlayış insanların piyasaya boyun eğmesine yol açar. 

Sosyalizm bilgiyi özgürleşme aracı görür. Kimse kendi başına özgürleşmez, Kimse başkasını da özgürleştiremez. Özgürleşme ezilen insanlar arasında dayanışma temelinde bir öğrenme ve mücadele sürecinde gerçekleşebilir. Öğrenme süreci, eleştirici düşünceyi köreltmeyi, sınırlamayı, hapsetmeyi değil; onu devrimci yönde geliştirmeyi amaçlar. Devrimci eğitim insanlar arasında sevgiye, saygıya, karşılıklı sorumluluğa ve eleştirici düşünceye dayanan güven ve mücadele ilişkileri geliştirir. Devrimci fikirler ve bilinç insanlara empoze edilmez; onlarla ortak öğrenme sürecinde birlikte yaratılır. Bu süreçte insanların eleştirici kavrayış ve değerlendirme yeteneğini sakatlayarak onları kalıplara döken ve gruplaştıran propagandadan kaçınılır. 

Bunu ifade ederken her türlü saflaşmaya ve gruplaşmaya karşı olduğumuzu kast etmiyoruz. Her türlü saflaşma ve gruplaşmayı reddetmek pratikte herkesin kapitalist sistemin içine hapsolması ve hatta devletin arkasında bir olması anlamına gelir. Dünyayı değiştirmek için gruplaşmak yani örgütlü mücadeleye girmek gerekmektedir. Örgütlü mücadele de ortak görüşlerle olacaktır. Görüş açıklığı ve ortak davranmak çok önemlidir. Net, açık, ortak ve güçlü fikirler, duygular ve davranış tarzı, kararlılık ve örgüt çok önemlidir. Sorun, o fikirlerin ve örgütün nasıl üretileceğidir. 

Emekçileri ve halkı bilinçlendiren, örgütleyen; onları mücadele içinde sevk ve idare eden örgüt anlayışı klasik öğretmen-öğrenci anlayışının bir uzantısıdır. Bütün bu süreçler kitlelerin özne oldukları bir anlayışla yapılmalıdır. Öncülük, öğretmenlik, devrimcilik ancak bu temelde anlam kazanır. Aksi halde sosyalistler de manipülasyon yoluyla egemenlik ve boyun eğme ilişkileri üretirler. 

Söylediklerimiz devrimci örgütü, disiplini, davaya bağlılığı reddeden şeyler değil, onlara hakettikleri temeli kazandırmak amacını yaşıyor. Aksi halde reel-sosyalizmin sürecindeki gibi (3) tutarsızlıklar birbirini izler ve sonunda sistem çöker. Çağımızın en büyük gericiliği yeni-liberalizm ve bireycilik tek mantıklı sonuç olarak ilan edilir. 

Solda, “Ezilenlerin kurtuluşu onların kendi eseri olmalıdır” anlayışına uygun yeni bir eğitim ve örgütlenme anlayışı geliştirilmelidir. İşçi sınıfı ve ezilenler öğrenme, örgütlenme ve mücadele süreçlerinde planlayan, uygulayan ve geliştiren anlamda olabildiğince aktif olmalıdırlar. Devrimci eğitimde öğretmenlerin, öncülerin, örnek devrimcilerin muazzam önemi ve rolü inkar edilemez. Öğretmen ve devrimci özne; eğitimde radikal bir değişim sağlanabilmesi için çok daha önemlidir. 

Yazının ikinci kısmında bir alternatif öğrenme platformu olarak Demokrasi Okulu tartışılacak. 

N o t l a r 

(1) Yalçın, H. (2013). Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz. Yaşam Yayınevi. 

(2) Freire, P. (2010). Ezilenlerin Pedagojisi. Ayrıntı Yayınları. 

(3) Can, Ç. (2004). Dünya, Türkiye ve Sosyalizm. Odak Kitap.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.