Hasan Şensoy, Türker Demirci aleyhinde kampanya ve etik örgütlenme ihtiyacımız

2
5267

Hamza Yalçın

Bir arkadaş bana Hasan Şensoy ve arkadaşları hakkında bir sosyal medyada yayılan kötü iddialardan söz etti ve görüşümü sordu. Soru beni şaşırttı. Arkadaşa o tür iddialara hiç inanmadığımı söyledikten sonra söz konusu sosyal medya sayfasına baktım. Gördüm ki sayfa sadece MLSPB ve Hasan Şensoy’a ayrılmış. Sadece kötülemek maksadıyla bir sosyal medya sayfası açılmış. 

Hasan Şensoy denilince akla 1970’li yıllarda güçlü eylemleriyle tanınan MLSPB, 12 Eylül darbesi yılları ve sonrasında işkencede direniş, askeri faşist cunta döneminde ünlü Metris direnişi gelir. Kardeşi gibi cesaretli insan hakları savaşçısı Didar Şensoy gelir. Bu mücadelenin içinde yer alan birisi olarak elbette Hasan Şensoy’u hem ismen hem şahsen tanıyorum. Hasan Şensoy Türkiye devrimci hareketinin yetiştirdiği en saygın devrimcilerden biridir. Gene de ilgili sosyal medya sayfasına ve sonra Barikat Dergisi’nin konu hakkındaki açıklamasına baktım. Kötüleme kampanyasında Türker Demirci arkadaşın da adı geçiyor olması dolayısıyla hemen Türker Demirci ile konuştum. 

Türker Demirci devrimci mücadelede aktif yer aldığı için uzun yıllar hapis yatmış ve çıktıktan sonra devrimci mücadeleyi fedakarca sürdürmüş olduğunu bildiğim; umudunu, enerjisini ve çalışmalarını taktir ettiğim bir devrimcidir. Türker Demirci gün içerisinde yapılacak olan eylem ve etkinlikleri, her gün, çeşitli kişi ve kurumlara gönderir. Telefonumda bu yüzden her an ulaşılacak şekilde kayıtlıdır. Türker ve DKDER’in bu hizmeti sayesinde mücadele ile ilgili gelişmelerden daha iyi bilgilenme olanağı ediniriz. Her seferinde teşekkürlerimi yazmasam da gayet memnun olduğumu bildiğinden eminim.

Evet, Türker Demirci’yi aradım ve durumu ona sordum. Anlattı ve sosyalist solun sessizliğinden de haklı olarak yakındı. Arkadaşları arasında Hasan Şensoy’dan, aleyhinde yürütülen kampanyaya ilişkin açıklama yaparak cevap vermesini teklif edenler olmuş. O da, “Uyuşturucu satmıyorum” gibi bir açıklama yapmam garip olmaz mı, şeklinde cevap vermiş. Basit görünen fakat gayet zekice bir cevap. 

Yukarıda Hasan Şensoy’u hem mücadeledeki tutumuyla ismen hem de şahsen tanıdığımı belirtmiştim. Buna rağmen konu hakkında bilgisine önem verdiğim kişilere onun son durumu hakkında sordum. Mesela Hasan Şensoy ile son zamanlarda yakın görüştüğünü bildiğim bir arkadaşa, “Hasan Şensoy ne yapıyor?” diye sorduğumda, “Hurda gemilerde demir kesiyor. İnşaat işleri yapıyor. Çok tutumlu ve sade yaşıyor. Türkiye’deki arkadaşlarına yardım ettiğini sanıyorum. Yaşı 70’e varmış, alçakgönüllü ve devrimci heyacanını koruyan bir insan” diye yanıt verdi.

Kötüleme kampanyasını yürüten şahsın kimliği hakkında yazılanlar başka bir üzüntü kaynağıdır. Karmakarışık insanlar devrimcilere pislik atıyor, iddia sahipleri iddialarını kanıtlaması gerekirken biz kendimizi savunuyoruz… Bu garip durum üzerinde düşünürken Sosyalist Solda Türkofobi isimli çalışmada yer alan tam da konuyla ilgili şu ifadeler aklıma geldi: 

“Sosyalist hareket güçlü bir devrimci eleştiricilik ve ortak etik geliştiremediği, ortak bir etik örgütlenme yaratamadığı ve sosyalist solda iletişim zayıf olduğu için, sol hareket içinde dolaşıma sokulan iftiralara kolaylıkla inanılmaktadır. Burjuvazi sol hareketin bu zaafını kullanarak Türkiye solu içindeki güven ilişkilerini sürekli zayıflatmış, sol hareket içindeki çatışmaları kışkırtmış, beğenmediği devrimcilere kolaylıkla zarar vermiştir.  

Türkiye solu 1960’ların sonları ve 1970’li yılların başlarından itibaren devletin kolay operasyon alanıdır. (…) Diğer yandan ise her bir sol grup kendisi dışındaki sol örgütler ve sosyalistler aleyhine iddialara sorgulamaksızın inanmaya eğilimlidir. Sosyalist hareketin çevresindeki örgütsüzler ise örgütlü sol aleyhine atılan iftiraları sorgulamaksızın kabul etmeye eğilimlidir. Üstüne üstlük sol hareketin genelinde birbirine karşı saygısızlık ve sevgisizlik kültürü söz konusudur. Bu koşullarda bir kişiye sadece çamur atılması bile onun değersizleştirilmesi için çok zaman yeterli olmaktadır. Bu yüzden solda gerçek devrimciler sık sık itibarsızlaştırılır, önleri kesilirken yüzüne bakılmayacak insanların muteber hale gelmelerinin önü açılır.”  

Bu olay Türkiye solunun çok acil bir ihtiyacını bir kez daha ortaya koydu: Türkiye solu olarak ortak bir etik örgütlenme ihtiyacı. Türker Demirci buna galiba Solun Adalet Divanı gibi bir isim veriyordu. Bilindiği gibi burjuva toplumda örgütler ve bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen yasalar, mahkemeler, meslek örgütleri gibi hem ulusal hem de uluslararası çok sayıda kurum var. Sosyalist hareket ise bu konuda tam anlamıyla örgütsüz durumdadır. Sosyalist hareket içinde haliyle çok sayıda sorun yaşandığı, örgütleri ve bireyleri hem kapsayacak hem de aşacak şekilde ele alınması gereken çok sayıda sorun olduğu halde müracaat edilecek ortak bir tek kurumumuz bile bulunmuyor. İddiaların ve gerçekten yaptığımız hataların soruşturulacağı, yanlışlara karşı eleştirilerin ve uyarıların yapılacağı, devrimcilere tavsiyelerde bulunacak ve yol gösterecek ortak bir etik örgütlenmeye çok ihtiyacımız var. Örgütlü ve örgütsüz bütün sosyalist hareketi en azından manevi bakımdan kucaklayacak bir örgütlenme acil bir ihtiyaçtır. Etik örgütün yaptırım uygulayacak bir yetkiye bile ihtiyacı yoktur. Görüşünü açıklaması dahi büyük etki yaratacaktır. Yeter ki kapsayıcı olsun ve solda kişisel ya da grupsal rekabetin dışında kalabilsin ve devrimci ilkeleri gözetsin. Örgütlü ve örgütsüz sosyalist solda bu konuda rol alabilecek çok sayıda güvenilir devrimci var. Yeter ki Türkiye solu olarak harekete geçelim!

2 YORUMLAR

  1. Devrim tarihini ve simge devrmcileri tibarsızşaştırmak isteniyor
    Sosyalist, komünist bütün devrimci çevrelerin tepki koyması, devrimci değerler bağlamında bir duruş ve tuttum koyması önemlidir. Saldırgnlığa fırsat verlimemelidir.
    Sevgiyle, saygıyla…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.