Demokrasi Okulu Toplantılarımız

0
1329

Doğan Baran

Aşağıda sizlere 10 Mart tarihinde yaptığımız ve “Yurtseverlik ve Sosyalizm” konulu Demokrasi Okulu toplantımızın rapor niteliğindeki özetini aktarmak istiyorum.

Yıllardır her hafta düzenli şekilde gerçekleştirdiğimiz Demokrasi Okulu buluşmalarımızı bir süredir Zoom adlı program üzerinden sürdürüyoruz. Birbirimizi anlamaya, birbirimiz vasıtası ile öğrenmeye ve özgürlükçü bir iletişim geliştirmeye hizmet ettiğini düşündüğümüz bu görüşmelerin son konusu ise “Yurtseverlik ve Sosyalizm” idi.

10 Mart akşamı, Türkiye saati ile 21.00’de, Avrupa saati ile de 19.00’da başlayan son toplantıda moderatör arkadaşın hazırladığı şu sorular ele alındı:

1) Yurtseverlik nedir? 2) Yurtseverliğin sosyalizm ile ilişkisi nedir? Yurtsever olmak şovenist olmak mıdır? 3) Türkiye solunun ve sosyalizmin yurtseverlik kavramı ile tarihsel bağları nelerdir? Yurtseverliğin solun tarihinde yeri nedir? 4) Türkiye solunun toplumla yeniden bağımsız bir güç oluşturacak şekilde bütünleşebilmesi için nelere önem vermesi gerekmektedir?

Tartışmaya başlamadan, öncelikli olarak toplantının amacı vurgulandı. Amacımızın birbirimizi alt etmeye dönük, “üstün” gelmeyi hedefleyen polemikçi ve rekabetçi bir tartışma olmaması gerektiği; görüşlerimizi dinlemeyi, karşımızdaki insanlardan öğrenmeyi hedeflediğimiz diyalogcu bir metot olması gerektiği söylendi. İfade ettiğimiz diyalogcu metot ile tartışmayı yürütmemiz gerekliliği vurgulandı.

İlk soruda söz alan arkadaşlar yurtseverliğin kavramsal olarak ne olduğu ve kökeni üzerine ifadelerde bulundu. Onun özellikle ulusalcılık ve milliyetçilik ile ayrımı yapılmaya çalışıldı. Yurtseverliğin modern çağın bir olgusu olduğu üzerinde duruldu. Konuşmalar yurtseverliğin sınıfsal bir kavram yani sınıfsal bakışa göre değişen bir kavram olduğuna işaret ettiler.

Ardından ikinci soruda bu olgunun sosyalizm ile ilişkisi üzerinde duruldu. Moderatör arkadaş mücadele deneyimlerimize dikkat çekmeye çalıştı. Katılımcı arkadaşların hangi duygular ile mücadeleye dahil olduğu, bu duyguların karşılığı üzerine konuşulması gerektiği ifade edildi. Söz alanlar arasında emek-sermaye çelişkisine ve çalışma yaşamında yaşadığı adaletsizliklere dikkat çeken de vardı, halklara ve yaşadığımız topraklara duyduğu sevgiye dikkat çeken de oldu.

Türk devrimcilerin yurtseverliğinin Kürdü, Ermeniyi, Çerkezi ve öteki halkları anlamak ve onların demokratik hak ve özgürlüklerini en az kendi hak ve özgürlükleri kadar savunmak olduğu özellikle vurgulandı. Sosyalistlerin Türkiye yurtseverliğinin bütün milliyetlerden halklara karşı sevgi, saygı ve bağlılık üzerinde yükseldiği belirtildi. Yalnızca kendi ulusunu hatta yalnızca kendi halkını savunmanın ise milliyetçilik olduğu vurgulandı. Devrimciler açısından yurtseverliğin enternasyonalizmin temeli olduğuna işaret edildi. İlerici güçlerin birliğini engelleyenin sadece ezen ulus milliyetçiliği ve dincilik olmadığı, ezilen ulus milliyetçiliğinin ve hatta Aleviciliğin de sorunlar yarattığı dile getirildi.

Üçüncü soruda Türkiye solunun tarihinden yurtseverlik örnekleri verildi. Mustafa Suphilerden Deniz Gezmişlere, Mahirlere ve bugüne, devrimci önderlerden ve sosyalistlerden örnekler verildi. 6. Filo’ya karşı Dev Genç’in eylemleri verilen örnekler arasındaydı.

Burada solun yurtsever ve anti-emperyalist refleksten uzaklaşmasının kendi halkına ve tarihine yabancılaşması anlamına geleceğinin altı çizildi. Sosyalistlerin toplumla yeniden güçlü bağlar kurabilmesi açısından yurtsever ve anti-emperyalist mücadele hattının güçlü şekilde yeniden üretilmesi üzerinde duruldu.

Toplantı içerisinde katılımcı arkadaşların da çeşitli soruları oldu. Son olarak, “Türkiye solunun toplumla yeniden bağımsız bir güç oluşturacak şekilde bütünleşebilmesi için nelere önem vermesi gerekmektedir?” sorusu ile bu sorular birleştirilmeye çalışıldı.

Burada Türkiye solunun bağımsız bir güç olması gerektiğine dikkat çekildi. Başka güçlerin gözlüğü ile tarihimize bakmamamız gerektiğinin altı çizilerek ancak bağımsız ve bu ülkenin topraklarına uygun hat geliştirilir ise Türkiye devrimci hareketinin yeniden tutarlı şekilde kitleselleşebileceğine vurgu yapıldı. Türkiye’ye ezilen ulus milliyetçisi gözlüğüyle bakılmanın sol hareketi ülke ve halkına yabancılaştırdığına dikkat çekildi. Kendi halkına yabancılaşan solun halktan ilgi göremez ve direnen Kürt ulusal hareketine de yardım edemez hale geldiği özellikle belirtildi.

Hem katılım açısından güzel geçtiğine inandığımız hem de canlı olduğunu düşündüğümüz toplantımız yaklaşık kırk dakikalık uzatma ile bitirildi. Heyecanlı idi. Toplantıya katılamayan arkadaşların bir kısmı düşüncelerini yazılı iletti.

Söz alan katılımcıların çoğunluğu Türkiye solu ile Kürt ulusal hareketi arasındaki ittifakın her iki gücün başarısının koşulu olduğunu savundu. Kürt siyasal hareketinin Türkiye soluna yaklaşımını hegemonyacı bulan eleştirileri agresif görenler de oldu; Kürt siyasal hareketini Türkiye soluna engel gören konuşmalar da oldu.

Bir sonraki (17 Mart Çarşamba aynı saat) Demokrasi Okulu buluşmasının konusu ise, “Can Dündar’a, Kılıçdaroğlu’na, burjuva gazetecileri ve politikacılarına karşı saldırılarda da yaşandığı gibi artan faşist saldırılara ve baskılara karşı sol ve muhalefet olarak nasıl direnebiliriz?” sorusu olarak belirlendi. Toplantının başkanı ise Sevim Ateş arkadaş olarak belirlendi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.