Özetimize Türkiye’den gelişmelerle başlayacağız, ardından da dünya gündemini sizlere aktaracağız.
Geride bıraktığımız haftada gerçekleşen Yüksek Askerî Şura (YAŞ) toplantısı ve oradan çıkan kararlar, YAŞ’ın uzun bir süredir deyim yerindeyse AKP’nin şurası olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan tarafından “terfi ettirilen” birçok general ve amiralin, kendisine yakın isimler olduğu görülüyor. Ona övgüler dizdiği Tweetleri ile bilinen ve ordu tarihinde ilk defa yedek subaylıktan tuğgeneralliğe “ödüllendirilen” Albay Numan Kıral ile Binali Yıldırım’a övgüler dizdiği videosu ile bilinen Metin Tokel’in orgeneralliğe “ödüllendirilmesi” çokça tartışıldı. Terfiyi kapan isimler arasında bando albaylığından generalliğe yükseltilen mi dersiniz, hac ziyaretinde kendilerine protokol/ayrıcalık tanınmasını isteyenleri mi dersiniz, yoksa Vahdettin’e övgüleriyle gündeme gelen isimler mi dersiniz… Ordu geçmişte Gülen cemaati ile birlikte dinci-gericiliğin/cemaatin eksenine sokulurken bu süreç özellikle de 2016 sonrası düzenlemeler ile hızlanmış, Cemaat’in tasfiyesi sonrası iyice Saray’ın ordusu çizgisine getirilmişti.
Türkiye, Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı soykırım davası için müdahillik başvurusunda bulundu. Lahey’deki Birleşmiş Milletler mahkemesine “müdahale deklarasyonu” sunan heyet içerisinde Türkiye’nin Hollanda Büyükelçisi Selçuk Ünal ile birlikte AKP’li milletvekilleri bulunuyor. Başvurunun AKP’nin İsrail konusundaki iki yüzlü politikalarını gizleme amacı taşıdığı açık. Bir yandan medyada Filistin’in yanındaymış görüntüsü çizen iktidar, öte yandan ise İsrail ile ticari ilişkilerini sürdürmeye, katliama ortak olmaya devam ediyor. Bu durumu teşhir eden, AKP’nin İsrail ile ticari ilişkilerini ortaya koyan ve bu ilişkilerin sonlandırılması gerekliliğini ifade eden anti-emperyalistler ve devrimcilerin Türkiye’de polisin saldırılarına maruz kaldığı herkes tarafından biliniyor.
Instagram’ın ardından Türkiye’de 15 milyondan fazla kullanıcısı bulunan ve kullanıcılarına kendi oyunlarını yaratıp paylaşabilme imkânı tanıyan Roblox isimli çevrimiçi sistem de AKP tarafından yasaklandı. İktidar, yasakların arkasında duruyor. Bu yasaklara gerekçe olaraksa “toplum yararı” gibi nedenler ileri sürülüyor. AKP bir yandan kafasına esen her şeye kolayca yasak koyarken, öbür yandansa patronların, egemenlerin her türlü “özgürlüğe” erişebildiği bir ülke yaratıyor. Örneğin daha kısa bir süre önce dokuz insanın toprak altında kalarak yaşamını yitirdiği Erzincan İliç’teki altın madeninin yeniden açılmasının gündeme geldiği belirtiliyor. Kanadalı altın madeni şirketi SSR Mining’e göz göre göre işçileri öldürüp işine devam edebilme “özgürlüğü” veriliyor!
Türkiye çevre ve doğanın rahatça katledildiği bir ülke haline geldi. Erdoğan Resmî Gazete’de ülkenin dört bir yanında on binlerce hektarlık orman arazisini orman vasfından çıkaran kararnameler yayınlıyor. Patronlar ülkemizin doğal alanlarını ya maden aramaları ile talan ediyor ya da inşaatlar ile. İktidara yakınlığı ile bilinen Cengiz Holding’in Eskişehir’de bulunan Alpagut-Atalan Altın-Gümüş Maden Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi projesi çevre ve doğa severler tarafından protesto ediliyor. İzmir, Aydın gibi yerlerde meydana gelen orman yangınları akla, “Yanan yerler kime peşkeş çekilecek?” gibi soruları getiriyor.
Hatay’da depremzedeler, felaketin üzerinden 18 ay geçmesine rağmen hala barınma sorunlarını çözebilmiş değil. “Müşteri değiliz depremzedeyiz” diyen halk, bedelsiz kalıcı konut talebiyle bir miting düzenledi. AKP’nin rezerv alan yasasının kentlerini talana ve ranta açacağından endişe ettiklerini dile getiren depremzedeler kira yardımlarının kesilmesiyle beraber zor durumlar yaşadıklarını, çoğunun hala çadırlarda ve konteynerlerde kaldığını ve bu mağduriyetlerinin bir an önce çözülmesi gerektiğini ifade etti. Depremzedeler ayrıca inşa edilen TOKİ konutlarının da bağımsız denetçiler tarafından denetlenmediğini belirterek, “Kendi paramızla bir kez daha mı öleceğiz?” diye sordu. Geçtiğimiz günlerde inşa edilen TOKİ’lerde kullanılan beton ve demirlerin durumu inşaat işçileri tarafından teşhir edilmiş, TOKİ tarafından yapılan açıklamada ise bu durumun “normal” olduğu ifade edilmişti. AKP büyük felaketleri dahi yandaşlarını zengin edecek şekilde değerlendirmeye devam ediyor.
Ülkede onca baskı, yasak ve hukuksuzluk sürerken CHP’lilerin Paris’teki olimpiyat oyunlarına “çıkarması” eleştiri konusu oldu. İmamoğlu’nun Paris’te tuttuğu ve “İstanbul Evi”ne dönüştürdüğü binanın günlük kirasının yüz binlerce Euro olduğu ifade ediliyor. CHP lideri Özgür Özel, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “bu takımı kimse yenemez” sözleriyle paylaştığı birlikte çekilmiş görüntüleri de Eylül ayında yapılacak CHP kurultayı öncesinde Kılıçdaroğlu ekibine bir gönderme olarak algılandı. Özel, daha sonra bu görüntünün Kurultay öncesi bir gönderme olmadığı açıklamasında bulunsa da CHP içerisinde Kılıçdaroğlu-Özel çekişmesi herkes tarafından biliniyor.
Türkiye işçilerin-emekçilerin direniş örnekleri yarattığı bir ülke. Kamuda kadrolu ve güvenceli çalışma koşulları talebiyle oturma eylemi gerçekleştiren belediye işçileri, bu hafta da Kadıköy’deydi. Sendikaya üye oldukları için patron tarafından işten atılan Polonez fabrikası işçileri onurlu direnişlerini sürdürüyor. Bursa Karacabey’de ürünleri ellerinde kalan domates üreticileri Bursa-Balıkesir yolunu trafiğe kapattı. Domates fiyatlarının tarlada 2 liranın altına düşmesini protesto eden çiftçiler, domates dışındaki ürünlerden de zarar ettiğini belirtiyor. Çiftçilere jandarma ve polis saldırmaya çalıştı. Yapılan eylem Yunanistan, Fransa ve Almanya’da hakları için direnen çiftçileri akıllara getirdi. İstanbul’da Bayburt Group taşeronu inşaat işçileri, Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan 300 göçmen işçi, CHP’li Nazımiye Belediyesi’nden atılan işçiler, Şişli Belediyesi’nden atılan ve yıllardır direnişini kararlıca sürdüren Kakil Yazar ve Turan Aktaş, Çiğli Belediyesi’nde işlerini ger isteyen emekçiler ve dahası… Türkiye direnişler ülkesi.
AKP’nin sokak hayvanlarının katledilmesine olanak tanıyan yasası, hayvanseverler tarafından protesto edilmeye devam ediyor. Ankara’nın Altındağ ilçesinde onlarca köpeğin telef edildiği görüntüler yaşam hakkı savunucuları tarafından kamuoyuyla paylaşılırken İstanbul Sarıyer’de, Kadıköy’de ve Üsküdar’da, Maltepe’de; Ankara Kolej Metrosu önünde çeşitli eylem ve yürüyüşler düzenlendi. Milli yüzücü Alper Sunaçoğlu, katliam yasasına karşı gelmek için açlık grevi başlattı. Açlık grevinin 7. Gününde Fenerbahçe sahilinden Hayarsız Ada’ya yüzmek isteyen Sunaçoğlu’na valilik izin vermedi. “Kuyu tipi hapishaneler” olarak adlandırılan S, R ve Y tipi cezaevlerine karşı tutsaklar direnişlerini sürdürüyor. Hakkari Belediyesi’ne atanan kayyuma karşı İstanbul Şişhane Meydanı’nda gerçekleştirilen oturma eylemi kararlı bir biçimde devam ediyor. İnsan Hakları Derneği ve tutsak yakınları, hapishanelerde meydana gelen hak ihlalleri ve keyfi yasaklara karşı eylem ve açıklamalar yapmaya devam ediyor. Hasta tutsaklarla dayanışma eylemleri de düzenli bir şekilde sürdürülüyor. Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1010. haftasında 1981 yılında gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan için bir araya geldi.
Türkiye’den son olarak gençlik haberleri bilgilerini paylaşalım. Hacettepe Üniversitesi’nde eski, yetersiz ve sağlıksız olan yurt ve öğrenci evlerine zam geldi. Dört kişilik öğrenci yurtlarına yüzde 65, öğrenci evlerine ise yüzde 95 zam yapıldı. Öğrenciler, yapılan zamlardan sonra nasıl barınacaklarının endişesini duyuyor. Gençler Filistin halkıyla dayanışma eylemlerinde de kendilerini ortaya koydu. Filistin Eylem Komitesi tarafından düzenlenen ve Filistin’deki esirlerin bırakılmasını, işgal ve soykırımın son bulmasını talep eden eylem, Siyonist İsrail’in Levent’te bulunan konsolosluğu önünde gerçekleşti. Eylemde gençlerin ağırlıklı olması dikkat çekti. Son zamanlarda çocuk işçilerin ölümleri ve sömürüsü ile dikkat çeken MESEM’e karşı Lise Komiteleri bir eylem düzenledi. Eyleme güvenlik personeli saldırdı. Saldırıya rağmen Lise Komiteleri ertesi gün de, “MESEM kavgamız engellenemez” diyerek bir eylem daha gerçekleştirdi. Türkiye’de gençler de direnmeye, mücadele saflarında en önde yer almaya devam ediyor.
Dünyadaki gelişmelere geliyoruz. Orta Doğu’da bölgesel savaş tehlikesi artıyor. ABD Orta Doğu’da artan gerginliği kullanarak bölgedeki askeri durumunu sağlamlaştırmaya çalışıyor. Dünya İran ve Hizbullah’ın İsrail saldırılarına nasıl misilleme yapacağını konuşurken İsrail Lübnan’ı ve Suriye’yi vurdu. New York Times (NYT), ABD’nin Orta Doğu’ya ilave savaş uçakları göndermeye hazırlandığını ileri sürdü. NYT’ye konuşan askeri yetkili, savaş uçaklarının İran ve İran destekli gruplardan gelecek “tehditleri” önlemek için gönderileceğini ifade etti ve bunun “mümkün olduğunca çabuk” gerçekleşeceğini belirtti. ABD İran’ı savaş konusunda kışkırtmaya devam ederken İran’ın itidalli davrandığı görülüyor. Orta Doğu’yu kan gölüne çevirip, “tehditlere karşı tedbir” aldığını söyleyen ABD’nin kısa süre önce öldürülen İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ve Hamas lideri İsmail Haniye’nin ölümlerinde parmağı olduğu açıktır. Gelinen aşamada Batılı emperyalistlerin İran’a karşı ABD seçimlerinden önce mi yoksa sonra mı savaş başlatacağı tartışılıyor.
Batı ve ABD emperyalizmi bir yandan da Ukrayna’yı savaş bataklığının iyice dibine çekmeye çalışıyor. Ukrayna Rusya’ya karşı daha iyi savaşabilsin diye F-16 savaş uçakları teslim edildi. Zelenski, ülkesine “bağışlanan” uçakları paylaşarak Danimarka, Hollanda ve ABD ile birlikte “tüm ortaklarına” destekleri için teşekkür etti. Rusya Donbas bölgesinde küçük küçük ilerlemeye devam ederken Ukrayna askerleri 6 Ağustos’ta sürpriz bir saldırıyla Rusya içlerine 10 kilometreden fazla girdi ve 350 kilometrekareyi aşkın bir alanı kontrol altına aldı. Kursk bölgesine saldırı Rusya’nın Orta Avrupa’ya gaz sevkiyatını engelleyecek risk taşıyor. Kursk bölgesinde aynı zamanda bir nükleer santral de bulunuyor.
Kısa süre önce öldürülen Hamas lideri İsmail Haniye’nin yerine Yahya Sinvar’ın geçmesinin getirecekleri tartışılıyor. 1962 yılında Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus Mülteci Kampı’nda dünyaya gelen, yaşamının 23 yılını hapishanelerde geçiren ve 2011 yılında bir esir değişimiyle serbest kalan Sinvar, bu zamana kadar Hamas içerisinde askeri ve politik alanda önemli görevler üstlenmiş pozisyonda. İsrail, Yahya Sinvar’ın seçilmesine, “Bu aşağılık örgütü yeryüzünden silmek için bir başka zorlayıcı nedendir” yorumunu yaparken, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ise ateşkes sürecinin devamı için Sinvar’ın omuzlarında büyük bir sorumluluk olduğunu bildirdi. İsrail saldırganlığına durmaksızın devam ediyor. İsrail daha önceden öldürdüğü 84 kişinin cenazesini Gazze Şeridi’nde bulunan Uluslararası Haç Komitesi’ne teslim etti. Ölenlerin kimliklerinin belirlenmesi için DNA testinin dahi yapılamadığı, cesetlerin çürüdüğü ifade edildi. İsrail, Gazze Şeridi’nde bulunan iki okula daha saldırı düzenledi ve çoğunluğu çocuklardan oluşan 25 kişi daha yaşamını yitirdi. 7 Ekim’den bu yana yaşanan İsrail saldırılarında yaklaşık 40 bin Filistinlinin öldüğü belirtiliyor. Filistin direnişçilerini tecavüzcü gösteren İsrail suç üstü yakalandı. Hapishanelerde Filistinli tutsaklara işkence ve tecavüzler İsrail insan hakları derneği B’Tselem ve Save the Children adlı uluslararası örgüt tarafından raporlaştırıldı. Bu uygulamalar çocukları da kapsıyor.
ABD ve ortakları Asya Pasifik bölgesinde tertiplerine devam ediyorlar. Güney Asya ülkesi Bangladeş’te ise gelişen öğrenci eylemleri hükümet karşıtı protestolara dönüşmüş, Başbakan Şeyh Hasina istifa ederek ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştı. Çin’in uzun bir süredir milyar dolarlık yatırımlar yaptığı ülkede gelişen olayların ABD tarafından kışkırtıldığı ya da ABD’nin çıkarları doğrultusunda manipüle edilmeye çalışıldığı görülüyor. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Ben Cardin, parlamentonun feshedilmesi sonrasında geçici hükümet kurulması çağrısında bulunmuştu. Birleşmiş Milletler ve ABD ise geçici hükümet kurulması kararına “sevinç dolu” açıklamalarla karşılık vermişti. 1976 yılında yoksulları “girişimci” yapmak için Grameen Bank’ı kuran Nobel ödüllü Muhammed Yunus geçici hükümetin başına geçti. Yunus, Batı tarafından çok seviliyor. “Mikrokredi sistemi” ile kurduğu bankanın 81 ülkede faaliyet gösterdiği bilinen Yunus’un yoksulları borç batağına çekerek Bangladeş’te intiharlara yol açtığı biliniyor. Yunus daha önceden bu intiharlara karşılık, “Her yerde intihar vakaları yaşanıyor” şeklinde cevap vermişti.
İngiltere’de faşist grupların göçmen karşıtı şiddet eylemlerine karşı binlerce anti faşist gösterici kent meydanlarında sokaklara döküldü. Geçtiğimiz günlerde üç kız çocuğunun öldürülmesinin ardından, sosyal medyalarda “çocukları İslamcı bir göçmen öldürdü” söylentisinin yayılmasıyla sokaklara çıkan faşistler yolda gördükleri göçmenlere saldırılar gerçekleştirmiş, Southport bölgesinde bulunan bir camiyi basmaya, bazı dükkân ve evleri yakmaya çalışmıştı. Saldırılara karşı sokaklara çıkan anti-faşist gruplar ise göçmenlerle dayanışma gösterileri düzenledi. Kız çocuklarını öldüren failin İngiltere doğumlu ve Ruanda kökenli bir Hristiyan olduğu ortaya çıktığı halde faşist grupların saldırıları artarak devam etmişti. İngiltere’de yaşanan göçmen karşıtı saldırıların diğer Avrupa ülkelerinde de gerçekleşmesi potansiyeli bulunuyor.
Lübnan’a, İran’a ve Suriye’ye yönelik bölgesel bir savaşın adeta günleri sayılıyor. Bu savaş önlenemezse Türkiye’yi ve dünyayı derinden sarsacak etkiler yaratacaktır. Emperyalistlerin ve egemenlerin halka dönük saldırıları gelişirken, bu saldırılara karşı da dünyanın dört bir yanında direnişler büyüyor. Süreç, anti-emperyalist mücadelenin gelişmesine olanak tanıyor. Devrimciler gelişen bu fırsatı değerlendirmeli, ülkelerini ve dünyayı karanlığa sürükleyen egemenlere karşı halkların direnişini büyütmelidir. Türkiye ve dünyadaki gelişmeler mücadele olanaklarını artırmaya devam ediyor.