Haftanın özeti: Egemen güçlerden çok daha fazla umutlu ve mücadeleci olmak gerekiyor

0
575

Bu hafta dünya ve Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşandı. Önce Türkiye’de yaşanan gelişmeleri yorumlayacağız ardından da dünyadaki gelişmeleri aktaracağız.

Gündemimize, TÜİK’in gerçeği yansıtmayan enflasyon verilerine karşı vatandaşın cebinde hissettiği verileri açıklayan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a açılan soruşturma ile başlayacağız. Yeditepe Üniversitesi yönetimi Ulusoy’a ‘’İzinsiz röportaj verdiği ve kurumun kaynaklarını izinsiz kullandığı’’ iddiasıyla soruşturma açtı. Açılan soruşturmayı, ‘’Ankara’nın baskısı olarak’’ değerlendiren Ulusoy, konuyla ilgili savunma vermeyeceğini de ifade etti. Ülkede vatandaşın alım gücü her geçen gün düşüyor. Halk ucuz ekmek, ucuz şeker almak için kuyruklar oluşturuyor. Gerçekleri açıklayanlara yönelik uygulanan baskılar, vatandaşın yaşadığı bu yoksulluğu gizlemeye yetmeyecek.

Türkiye’de halk sadece yoksullukla mücadele etmiyor, aynı zamanda sağlık alanında da birçok problemle karşı karşıya kalıyor. Sağlıkta yaşanılan sorunlara karşı geçtiğimiz gün bir ambulans çalışanı Sağlık Bakanlığı önünde eylem yaptı. Taşıdığı acil hastanın, hastaneler tarafından alınmamasına ve uzun süre bekletilmesine ‘’Ben bunu yaşıyorsam, vatandaş ne yapsın’’ diyerek tepki gösterdi ve kendisini ambulansa kilitledi. Bakan gelmezse araç içinde açtığı oksijen tüpleriyle kendisini patlatacağını söyleyen sağlık emekçisi, çevredekiler tarafından ikna edildi. Yaşanılan bu olay sağlıktaki durumu bir kez daha gözler önüne serdi.

Sağlıkta yaşanan sorunlar sadece hasta haklarıyla sınırlı değil. Hekimler ve diğer sağlık emekçileri de birçok zorlukla karşılaşmaktadır. Son olarak TBMM Genel Kurulu’na sunulan ve sağlık emekçilerinin haklarını gasp eden düzenlemeye karşı sağlık emekçileri, 15 Haziran’da bir günlük grev kararı aldı. Adaletten yana olan herkesin, sağlık emekçilerinin bu haklı mücadelesini savunması gerekir.

Haftanın bir başka önemli gelişmesi ise Canan Kaftancıoğlu’na getirilen siyaset yasağı kapsamında siyasi parti üyeliğinin, Yargıtay tarafından düşürülmesi oldu. Hatırlanacağı üzere 12 Mayıs’ta Yargıtay Canan Kaftancıoğlu’nun 4 yıl 11 aylık hapis cezası onaylamış ve kendisine siyaset yasağı getirilmişti. Yıllar önce atılan tweetler bahane edilerek Kaftancıoğlu’na uygulanan bu baskıların gerçek sebebi, Kaftancıoğlu’nun İstanbul seçimlerinde AKP iktidarını bozguna uğratmasıdır.

AKP iktidarı, birkaç yobaz tarikatın itirazı üzerine İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmişti. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmemiş ve Sözleşme’nin iptal edilmesine karşı harekete geçmişti. Hafta içinde Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için açılan davaları esastan görmeye başladı. Onlarca baronun ve kadın örgütünün katıldığı üçüncü duruşmada Danıştay savcısı, ‘’Cumhurbaşkanı sözleşmeyi feshedemez’’ dedi. Görülen davalarla kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’ni yaşam haklarının mücadelesi olarak gördüğünü ve bir avuç yobaza meydanı bırakmayacaklarını ortaya koydu.

Haftanın önemli gelişmelerinden biri de Meclis’te AKP-MHP oylarıyla kabul edilen basın ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar getiren, basın örgütleri tarafından da eleştirilen yeni düzenleme idi. Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngören ‘’halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’’ suçunun yeraldığı 29. madde de kabul edildi. Baskıyı giderek artıran AKP iktidarı, muhalif basını bu yolla susturmayı ve sosyal medyayı kontrol altına almaya çalışmaktadır. Buna karşı çözüm yolu ise baskılara karşı birlikte örgütlenmektir.

AKP iktidarı basınla ilgili yeni yasaklama, sansür ve hapis cezalarını uygulamaya koyarken; bir yandan da Kürt medyasına yönelik operasyon gerçekleştirdi. Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS haber şirketlerinde çalışan ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinde (DFG) faaliyet gösteren 20 gazeteci gözaltına alındı. 8 günlük gözaltının ardından 20 kişiden 16’si tutuklandı. AKP iktidarı toplumun haber alma özgürlüğünü gazetecilere uyguladığı baskılarla engellemeye çalışıyor. Bu baskılara ses çıkarmak herkesin görevi.

Gelelim dünyadaki gelişmelere…

Dünyadaki önemli gelişmelerden biri üç Avrupalı liderin birlikte Ukrayna’ya gerçekleştirdiği seyahat oldu. Fransa Başbakanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve İtalya Başbakanı Mario Draghi Kiev’de Zelenski ile görüştü. Liderler, Zelenski’ye Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusunda olumlu mesajlar verse de gerçek sebebin başka olduğu hissediliyor. Yaklaşık beş aydan beri devam eden savaştan en çok Avrupa ülkelerinin etkilendiği biliniyor. Görüşme “Üç ülke yöneticisi, Zelenski’yi Rusya ile barışa mı ikna etmek istiyor?” sorusunu akıllara getiriyor.

Ukrayna ile ilgili bir başka önemli gelişme ise Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in, Ukrayna’nın AB üyeliği ile ilgili açıklamaları oldu. Leyen, Ukrayna’nın üyeliğine ‘’yeşik ışık’’ yaksa da uyulması gereken prosedürleri hatırlatmaktan da geri kalmadı. Görülen o ki, Ukrayna’da AB kapısında bekleyen ülkeler arasında yerini alacak.

Finlandiya ve İsveç, jet hızıyla NATO üyeliklerini açıklamış ve hemen ardından da üyelik başvurularını yapmıştı. Ancak iki ülkenin üyelik süreci Erdoğan engeline takıldı. Konuyla ilgili görüşmeler devam etse de, hafta içinde NATO Genel Sekreteri Jehn Stoltenberg hem Finlandiya hem de İsveç’e ziyaretlerde bulundu. Ziyaretlerinde ‘’Türkiye’nin kaygılarını anladığını’’ ifade eden Stoltenberg, konuyla ilgili üç ülkenin temas halinde olduğunu da belirtti. Erdoğan’ın, iktidarını kuvvetlendirmek amacıyla durumdan yararlanarak hem NATO’ya karşı hem de iki İskandinavya ülkesine karşı isteklerini kabul ettirme konusunda ısrarcı olacağı anlaşılıyor.

Haftanın bir başka dikkat çekici konusu ise Yeni Posta’nın yayınladığı haber oldu. Yeni Posta’da yer alan habere göre, NachDenkSeiten isimli haber sitesi Can Dündar’ın ‘’Özgürüz’’ projesinin de içinde olduğu ve destek aldığı kaynakların, Soros ile bağlantılı olduğunu iddia etti. Soros ve AB fonlarıyla beslenen kişi ve örgütlerin sosyalist ve ilerici hareket içinde Batılı güçlerin yedeğinde tutum geliştirdiği bilinen bir gerçektir.

Suriye’de yoğunlaşan gerilim haftanın dikkat çeken gelişmelerinden biri oldu. Erdoğan’ın Suriye’ye yeni bir askeri saldırı hazırlıkları yaparken Rusya’nın itiraz ettiği, Suriye’nin direneceğini tekrarladığı, ABD’nin 5 helikopterinin TSK’nın kontrol ettiği Cerablus’a indiği ve İsrail’in Şam havalananını bombalayarak kullanılmaz hale getirdiği basına yansıdı.

Ukrayna’da savaş yoğunlaşıyor. Yoksul ülkeler açlıkla boğuşurken dünyada ve Türkiye’de ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığı artıyor. Önümüzdeki günlerde hem Ortadoğu’da hem de dünyada çatışmaların artması bekleniyor. AKP iktidarı, günden güne artan zorluklarına rağmen, gelişmeleri fırsata çevirmeye çalışmaktadır. Yoğunlaşan sorunlar çözüm olanakları da beraberinde getirmektedir. Karanlığın en çok yoğunlaştığı an kural olarak şafağın da en yakın olduğu andır. Gelişmeler halkın hak ve özgürlük mücadelesi için de olanaklar yaratmaktadır. Bu olanaklar umutlu ve aktif ve mücadeleci tutumla değerlendirilebilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.