Haftanın Özeti: Şeyh Said Tartışması ve Doğru Saflaşma İhtiyacı

0
466

Jandarmanın, hakları için direnen işçilere (Özak Tekstil) ve onları destekleyen milletvekillerine saldırtıldığı bir haftayı geride bırakıyoruz. Jandarmaya saldırı emrini veren iktidar partisinin (AKP) ismi Adalet’le başlıyor. Filistin’de İsrail zulmediyor, Türkiye’de ise patronlar. Dünyaya düzen ve özgürlük getirme iddiasındaki ABD emperyalizmi İsrail’in Filistinli çocukları ve kadınları öldürmesi için açıktan destek oluyor. Müslümanlık, din ve adalet adına davranan iktidar sömürücü patronlardan yana ve hakkını arayan işçiye karşı. Ancak zalimlerin işleri umdukları gibi gitmiyor. Haftalık özetimizde dünya ve Türkiye’deki gelişmelere bakarken Şeyh Said tartışmasına da değineceğiz.

ABD emperyalistleri gerileyen egemenliklerini güçlendirmek amacıyla Ukrayna’da savaşı hazırladı. “Nükleer silaha sahip petrol istasyonu” dedikleri Rusya Batılı ülkelerin tümüne karşı girdiği Ukrayna’daki savaşı kendi lehine sürdürüyor. Rus ekonomisi bu büyük savaşa ve uluslararası yaptırımlara rağmen ayakta fakat ABD emperyalistlerini kölece izleyen Almanya’nın ekonomisi sarsılmaya devam ediyor. Ukrayna’nın satılık Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Rusya ile devam eden savaşta Batı’nın ülkesine azalan desteğini yeniden canlandırmak için bu hafta Washington ziyareti gerçekleştirdi. Batı’nın mali yardımına bel bağlayan Zelenski’yi içte de zorlayan gelişmeler yaşanıyor. Zelenski’nin içeride suyunun ısındığı gözleniyor. Putin Ukrayna’yı silahsızlandıracaklarını ve hatta Karadeniz’deki Odessa’nın tarihsel Rus şehri olduğunu iddia etti.

ABD emperyalizminin ve ona yedeklenen güçlerin Ortadoğu’yu yakıp yakarak kurdukları egemenlik düzenlerin kalıcı olamayacağına, İsrail’in egemen güçlerinin başını çektiği bölge gericiliğinin de bu gelişmeden payını alacağına dikkat çekmiştik. (İşbirlikçi Rejimler İsrail’e Biat Ediyor – Büyük İsrail’e Doğru “İbrahim Anlaşmaları” Odak, 17/09/2020) Hatırlanacağı üzere, ABD Başkanı D. Trump döneminde 15 Eylül 2020’de Beyaz Saray’da yapılan törende İbrahim Anlaşmaları İsrail ile işbirlikçi BAE ve Bahreyn tarafından imzalanmıştı. Umman, Suudi Arabistan, Çad, Moritanya ve Katar da bu anlaşmayı zamana yayarak kabule hazırlanıyorlardı. Yüzyılın anlaşması olarak ileri sürülen anlaşma töreninde konuşan Netanyahu’ “Tarihi dönüm noktasındayız, barış için yeni bir şafaktayız” diye övdüğü köleleştirici barışını “kabul” ettirmenin gücüyle “Tarih bize gücün güvenlik getirdiğini, gücün müttefikler getirdiğini ve nihayetinde gücün barış getirdiğini öğretti.” demişti. Bu gücün Suriye’nin iç savaşla harap edilmesiyle sağlandığı unutulmamalıdır. Filistin davasının savunucusu geçinen Erdoğan’ın Suriye’de yaptıklarıyla Filistin halkına çok büyük zarar verdiği unutulmamalıdır.

ABD’nin sunduğu sınırsız destekle güçlenen İsrail, bu gücün etkisiyle bölge ülkelerine kendi egemenliğini dayatan “barış” anlaşmalarını kabul ettirmeye başlamışken hesapta olmayan, hiç değilse yakın zamanda olası görülmeyen gelişmeler yaşandı. Netanyahu’nun siyonist iktidarının Filistin halkının üzerinde estirdiği yıkımın bu kez beklenmedik gelişmelere varabileceği görülüyor.

Ukrayna’daki savaş başlangıçta Batı emperyalizminin toparlanması görünümü verirken diğer yandan NATO’nun hedefindeki Rusya ve Çin birbirine biraz daha yakınlaştı. Bu yakınlaşma bölge üzerinde farklı bir havanın esmesine ve gerileyen ABD karşısında bölgede etkisi artan yeni bir gücün ortaya çıkmasına yol açtı. Rusya’nın Suriye’deki varlığının yanına Çin’in bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi, yedi yıl aradan sonra İran ve Suudi Arabistan arasında yeniden diplomatik ilişkilerinin geliştirilmesinde Çin’in rolü, yine Suudi Arabistan ve Mısır’ın 1 Ocak 2024 itibariyle BRİCS’e tam üyeliklerinin başlaması gibi. Yakın gelecekte isterse Arjantin ve Hindistan genişletilmiş BRICS topluluğundan çıksınlar, isterse Endonezya da bağlantısızlık politikasını bırakarak ABD tarafına geçsin ABD’nin 90’lı ve 2000’li yıllardaki dünya egemenliği devam ettirilemeyecektir. Bunu Filistin’le dayanışma eylemlerinde görüyoruz. Dünyada egemen güç ilişkileri yeniden dizayn edilirken özellikle Avrupa ülkelerinde Filistin halkı ile yapılan dayanışma eylem ve yürüyüşleri Batı devletlerinin Ukrayna savaşında sergilediği dezanformasyon ve manipülasyonun etkisinin kırılmasına da yol açacağı izlenimi veren gelişmeler yaşandı.

Din ve ahlak savunucusu geçinen AKP’nin deprem yardımlarını bile “kaybettiği” görülüyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2022 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 101. sırada yer almıştı. Gelişmeler bunun değişmeyeceğini gösterdi. AKP iktidarının yolsuzluktaki hünerleri bilinse de daha bir yılını doldurmamış olan Maraş merkezli büyük deprem yıkımında depremzedeler için toplanan paranın bir kısmının yine başka yerlere akmış olması vicdansızlığı, pes dedirtti.

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Türkiye Tek Yürek Kampanyası kapsamında bugüne kadar 85 milyar 697 milyon 129 bin 344 lira toplandı, toplanan miktarın 56 milyar 563 milyon 536 bin 392 lirası deprem bölgesindeki afetzedelerin ihtiyaçları için kullanıldı.” açıklamasını yaptı. Böylece, 115 milyar liranın bağışladığının duyurulduğu kampanyada yaklaşık 30 milyar liralık kısmının toplanmadığı toplanan paranın da yaklaşık 30 milyarın depremzedeler için kullanılmadığı açığa çıktı.

İktidarın yolsuzluklarının yanında toplumdaki dinciliği artırmak için yobazlıkları da giderek artıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2022-2023 eğitim öğretim yılına yönelik örgün eğitim istatistikleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın din istatistiklerinin karşılaştırmalı verileri Türkiye’deki cami sayısının okul sayısını geçtiğini ortaya koydu. İhtiyaca bakılmaksızın hemen her mahalleye fazla sayıda inşa edilen camiler ile birlikte Türkiye’deki toplam cami sayısı 90 bine yaklaşırken, giderek artan okul ihtiyacına rağmen MEB’in verilerine göre, 2022-2023 eğitim öğretim yılında devlet okulu toplamı sayısının yalnızca 60 bin 734 olduğu belirtildi.

Derken bir gerici adım da Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü’nden geldi. Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Yıldırım’ın imzasıyla ilçede bulunan tüm özel ve devlet okullara “ders saatlerinin cuma namazına göre düzenlenmesi” talimatı gönderildi.

Yıldırım’ın imzaladığı duyuruda; Cuma günleri öğle tatili aralarının cuma namazı saatine göre ayarlanması, ders programı çizelgelerinin cuma namazı saati ile çakışma olmayacak şekilde düzenlenmesi; cuma namazına gitmek isteyen yönetici, öğretmen ve diğer personele gerekli kolaylık sağlanması; özellikle lise düzeyindeki okulların mescitlerinde cuma namazı kılınmasıyla ilgili ihtiyaçlara cevap verilebilecek şartlar oluşturulması ve gerekiyorsa İlçe Müftülüğü veya imam hatip liselerimizle işbirliği yapılması; okulda cuma namazı kılınacak şartlar oluşturulamıyorsa cuma namazına gitmek isteyen öğrencilerden veli izin dilekçesi alınarak cuma namazına gidişlerinde izin verilmesi talimatları sıralandı.

Ne kadar cami yaptırsalar ne kadar din eğitimi yaptırsalar o kadar çok çürüme yayıyorlar! Öyleyse bu onların gerçek din ve ahlak anlayışlarını gösterir. Somali’den gelen bir haramzade ülkemizin emekçi evladını öldürüyor, yargı haramzadenin kaçmasına engel olmuyor. İstanbul’da toplanan yüzlerce motokurye, geçtiğimiz günlerde Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu tarafından ezilerek katledilen arkadaşları Yunus Emre Göçer için Çağlayan Adliyesi önünde toplandı. Yunus Emre Göçer’i katleden Mohamed Hassan Sheikh Mohamud’un kusurlu olmasına rağmen yalnızca ifadesi alınmış ardından da Mohamud serbest bırakılmıştı. Katilin serbest bırakılarak yurt dışına kaçması, Türkiye’deki işçilere verilen değeri bir kez daha gösterdi. Çağlayan Adliyesi önünde toplandı. Yüzlerce motokurye, “Yunus Emre Göçer İçin Adalet İstiyoruz” taleplerini dile getirdi.

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi emekçi düşmanlığı Özak Tekstil’de ve daha bir çok yerde sürüyor. Özak Tekstil’de çalışan işçilerin, sendika değiştirme baskısı ve işten atmalara karşı 27 Kasım’da başlattığı direniş sürüyor. Urfa Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) faaliyet gösteren Özak Tekstil işçileri direnişin 17. gününde bir kez daha jandarmanın saldırısına uğradı. Özak Tekstil işçileri ile direnişe destek veren EMEP milletvekilleri Sevda Karaca ve İskender Bayhan’a tazyikli suyla müdahale eden jandarma 20 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar ilerleyen saatlerde serbest bırakılırken, BİRTEK-SEN “Direne direne kazanacağız” dedi.

Dünyanın her yerinde sömürülen emekçilerle patronlar arasında mücadele devam ediyor. Basına en çok yansıyan direnişlerden biri İsveç’te yaşanıyor. ABD kökenli şirket Tesla’nın İsveç’teki fabrikasında başlayan grev İskandinav ülkelerini de içine alarak genişliyor. Danimarka’da çok sayıda sektörü kapsayan 3F sendikasının başkanı Jan Villadsen, limanlardaki nakliye işçileri ve şoförlerin İsveç’e giden Tesla araçlarını boşaltmayacağını veya taşımayacağını duyurdu. Norveç’in en büyük sendikası Fellesforbundet’un lideri Jørn Eggum ise Tesla’ların İsveç’e taşınmasını durdurmayı amaçlayan bir dayanışma grevi başlatacaklarını duyurdu. İsveç’te sendikaların güçlü olduğunu belirten İsveç Taşımacılık Sendikası’ndan Şirin Çelik, “Grevin yayılması Musk’ı baskı altına alıyor” dedi. ( Birgün, 11 Aralık 2023). İsveç sendikacılığı kesinlikle patronlarla işbirliğine dayanıyor olsa bile bir toplu sözleşme düzeninin hala yürülükte olduğu biliniyor. Tesla bu sistemi yıkmaya çalışmaktadır.

AKP din adına kutuplaşma yaratmak amacıyla bu hafta Şeyh Said’i kullandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne AKP tarafından atanan kayyum, sosyal medyada kurnaza bir tutumla, Silvan yolunu Elazığ’a bağlayacak “Şeyh Said Bulvarı”nın yapım çalışmalarına başladıklarını sosyal medyadan duyurdu. Bunun üzerine bazı sol kesimler Şeyh Said’in bir dinci ve hilafet yanlısı olmasını ileri sürerek itiraz kampanyası geliştirdiler. Bu kampanya yanlış bir saflaşmayı kışkırtmaktadır. Şeyh Said elbette bir dinciydi fakat Şeyh Said güçlerini şiddet yoluyla dağıtan Kemalistler hemen ardından Kürtlüğü yasaklayarak isyana tam bir milli karakter kazandırdılar. Aynı süreçteki aşırı baskılardan sosyalist hareket de nasibini aldı. Bu sürecin hem Kürt hem de sosyalizm düşmanı birTürk kimliği geliştirerek Türk kimliğini aşağıladığını unutmayalım. Böyle bir kutuplaşmada laiklik yanlısı mı yoksa Ümit Özdağ gibi şovenist mi oldukları “zor” ayırt edilen kesimden insan devşirme çabası olsa olsa bazı sol örgütlere geçici güç kazandırır. Bu kutuplaşmada laiklik davası ve sosyalist hareketin geneli kaybeder ve gericiler kazanır.

Özetimizin başında da belirttiğimiz gibi, Filistin halkı için yapılan kitlesel gösteriler Batı devletlerinin Ukrayna savaşında sergilediği dezanformasyon ve manipülasyonun etkisinin zayıfladığına işaret ediyor. Ukrayna’daki savaşta ABD’ye yedeklenen devletlerin savaş ve silah bütçelerini artırdığı, emekçilerin durumlarında kötüleşmenin sürdüğü bu süreçte sağcı ve ırkçı partiler güçlerini artırırken, sol partiler ve güçler sessiz ve etkisiz kaldı. Filistin’de yaşanan siyonist işgal ve yıkım halkların demokratik duyarlılığında bir gelişmeye yol açmışken bunun bir örgütlenmeye dönüşmesi bir ihtiyaç olarak önümüzde duruyor. Nasıl ki Filistin zulme karşı direniyor Türkiye emekçileri de hakları için direniyor ve direnecektir. Devrimciler saflarını işte bu direnişlerin gösterdiği doğrultuda seçmelidir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.