“İş Sağlığı ve Güvenliği” Diye Düşünürken: Can Takası

1
221

Mehmet S. Büyükçınar

Emek ve sermaye çatışmasının en vahşi tezahürlerinden biri belki de iş cinayetleridir. Sermayedar yapması gereken bakımı yapmaz, vermesi gereken eğitimi vermez, alması gereken ekipmanı almaz ya da sağlaması gereken şartları sağlamaz ve bunun bedelini onun parasına para katmasını sağlayan işçi canı ile öder. Buna karşılık sermayedar belki yıl içindeki 3. tatili için yat, belki koleksiyonuna eklemek için farklı renk bir araba, belki 2. evi için yeni bir pahalı tablo alır. İşçinin değeri, işte sermayedarın gözünde bu kadardır. İşçiyi insan değerinde görmeyen sermayedar, onu zenginlik sürecinin bir zaiyatı olarak görür ve onun canını bunlarla takas eder. Biz bu yazıda, 4-10 Mayıs tarihleri arasında gelen İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası sebebiyle işçi cinayetlerini ele alacağız. 

İnsanlığın ortak birikimine değil tam tersi sermayedarın çıkarına çalışan işçi, başka bir kişi parasına para katsın diye günden güne meslek hastalıkları ile boğuşarak sağlığından ve pek çok zaman da canından olur. 

İş cinayetleri, aslında gayet de önlenebilecek sebepler barındırıyorken, canından ya da sağlığından olan işçi ya da onun yakınları ise hak aramak istediğinde türlü sahtekarlıklar ile ve zor yoluyla bu hak arayışından mahrum bırakılır. 

Buna karşı işçinin en önemli silahı birlikteliğinin sembolü olan sendikası, geride kalmış sayılı iyi örnekler hariç, buna ses çıkartmamaları için yeniden dizayn edilmiş haldedir. Böyle olsalar dahi örgütlülüğün doğal sonucu olarak, sendikanın var olduğu iş yerlerinde iş kazası oranı yüzde 8 iken, sendikanın olmadığı yerlerde yüzde 92’dir. Öğrencilerin dayanışmasıyla, gençliğin isyanıyla, kadınların mücadelesi ile birleşen işçilerin sesi örgütlü mücadele ile daha gür çıkar. Bundan korkan sermayedarlar ise sürekli bunun önüne set çekmeye uğraşır. 

Ülkemizde işçinin hakları o kadar yok sayılmıştır, sermayedarlar sırtını siyasi ortaklarına o denli rahat yaslar hale gelmiştir ki içerisinden geçtiğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası günlerinde bile hakkını, tazminatını almak isteyen Erol Eğrek dövülerek canından edilebilmiştir. İşçinin hakkım dediği miktarının raporlara göre yaklaşık 540 katını kazanan şirket, konu alın teri olduğunda üç maymunu oynamakla da kalmıyor artık; işçi göz göre göre, sokak ortasında, acımasız metotlar ile canice katlediliyor. 

Arsızlaştılar, korkmuyorlar artık. Onları tekrar hak yemekten korkar hale getirmeliyiz. Hem Erol’un hesabını sormak hem sistemin yeni Erollar üretmesine izin vermemek için sesimizi daha gür çıkarıp, mücadeleleri dayanışma ile birleştirip iş cinayetlerine son vermek hepimizin elinde. 

Birliğimizin, emekçilerin dayanışmasının bugün bir anda büyük sorunlara çözüm yaratmayacağı açıktır. Ancak işçilerin, emekçilerin örgütlü sesi, hiçbir şey yaratmıyorsa dahi daha caydırıcı, önlemler aldırtıcı etkiler yaratabilir. 

Yaşamak istemekten, başkasının milyarlarına milyarlar katmak için ölmek istememekten daha doğal ve daha haklı bir istek olamaz. 

1 Yorum

  1. “sendikanın var olduğu iş yerlerinde iş kazası oranı yüzde 8 iken, sendikanın olmadığı yerlerde yüzde 92’dir.”
    “İşçinin hakkım dediği miktarının raporlara göre yaklaşık 540 katını kazanan şirket”
    Direniş, dayanışma, örgütlenme

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.