İşçi sınıfının saygın ve büyük direnişi: 15-16 Haziran

0
993

İnan Kaloğulları

Ülkemizde emekçilere ilham kaynağı olan 15-16 Haziran işçi direnişi Türkiye çapında önemli bir güç haline gelmeyi başaran sınıf hareketini ve toplumsal muhalefeti ezmek isteyen egemenlere karşı çok önemli bir cevap olarak ortaya çıkmıştı.

O yıllarda sendikal tekeli elinde bulunduran Türk-İş yönetimi yürüttüğü emek karşıtı politikalar ile zamanla DİSK’in kurulmasına ortam hazırladı. DİSK kurulduğu yıllarda mücadeleci yapısı ile emekçilerin desteğini hızla kazanan bir sendika haline geldi. İşçiler verdikleri mücadele ile fabrikalarda ve örgütlü iş yerlerinde nefes almaya başladılar.

İşçi mahallelerinde devrimci hareketler güç kazanırken, öğrenci hareketi ile emekçi sınıfı birbiriyle yakın bağlar kurmuştu. Bağımsız Türkiye özlemi ve yurtseverlik duyguları işçiler arasında önemli bir politik kimlik haline gelmeyi başarmıştı.

Dönemin tanıkları o yıllarda devrimci muhalefet ile emekçiler arasında önemli bir güven ilişkisinin gelişmiş olduğunu belirtiyor. Bunun yanında 68 kuşağının yarattığı siyasi dalga ve çeşitli ülkelerde gelişen direniş ve grevler ülkemizdeki emekçileri kucaklayan bir etki yaratabildi. Bu siyasi atmosfer işçiler arasındaki sınıf kimliğini daha güçlü hale getirdi.

Türk-İş ve sermaye çevresi toplumda ve emekçiler arasında filizlenen mücadelenin önünü kesmek için asker ve polis şiddetinin yanında yasal düzenlemeleri de hızlıca gündeme getirdiler. Amaçları devrimci muhalefeti etkisizleştirmek ve 1967 yılında kurulan DİSK’i işlevsiz hale getirmekti.

274 ve 275 sayılı Sendikalar Kanunu düzenlemesi bu şekilde gündeme geldi.

Emekçileri Türk-İş’in eline hapsederek kontrol altında tutmak istiyorlardı.

Dönemin Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk, “DİSK’in çanına (canına) ot tıkayacağız” diyerek işçilere karşı duyulan öfkeyi açıkça belirtmişti. Seferberlik Tetkik Kurulu raporları da o yine o dönem devrimci muhalefeti ve DİSK’i tehlikeli bir “iç düşman” olarak tarif etmişti.

Demirel hükümeti emekçilere dönük saldırganlığını asıl amaçlarını gizleyecek biçimde “gecekondu” sendikacılığının ve “sendikal enflasyon”un önüne geçmek olarak adlandırdı.

İşçiler ise ağır sömürü koşullarının sürdürülmesi için gündeme getirilen yasal değişikliğe karşı aylarca süren tartışma yürüttüler. Bu düzenleme toplumsal engeller nedeniyle günümüzde olduğu gibi bir anda hayata geçirilemedi.

Yasa değişikliğinin ortaya çıkaracağı sorunlar fabrikalarda, iş yerlerinde ve ülke çapında yoğun şekilde tartışıldı. Egemenler karşısındaki muhalefetin o dönem bu konuda başarılı bir çalışma yürüttüğü belirtiliyor.

Zorbalık karşısında iş yerlerinde “Anayasal Direniş Komiteleri” kuruldu, çeşitli eylem ve etkinliklerle yasal düzenlemenin ortaya çıkaracağı ağır fatura emekçiler arasında yoğun şekilde tartışıldı. “İnadına sendika, inadına DİSK” vurgusu günümüzden daha nitelikli biçimde emekçilerin o anki duruşunu yansıtan etkili bir slogan oldu. Mücadeleci duruşu ile kendine gelmeye başlayan örgütlü emekçiler karşı karşıya oldukları tehlikenin farkındaydı.

1960’lı yıllar boyunca çeşitli işçi direnişleri, işgal ve grevler emekçilerdeki kararlılığı ve öfkeyi daha da arttırmıştı. İşçiler 15-16 Hazirana dönüşecek olan emekçi direnişine psikolojik olarak hazır hale gelmişlerdi.

Ses getiren bazı direnişler büyük 15-16 Haziran hareketinin habercisiydi.

4 Temmuz 1968 yılında Derby fabrikasında Lastik-İş sendikasının engellenmesine karşı başlatılan Derby işgali 6. günün sonunda başarıyla sonuçlanmıştı.

9 Eylül 1968’de Maden-İş sendikasının Kavel fabrikasında örgütlenmesi için verilen mücadelede gelişen iş yeri işgali kazanımla sonuçlandı. 1963 yılında gerçekleşen ilk Kavel direnişinden sonra 68 yılında gerçekleşen bu direniş metal sektöründe iş yeri işgallerine dönüşecek olan süreci büyük ölçüde tetikledi.

Singer fabrikasında Maden-İş sendikasının yetkili hale gelmesi için verilen mücadelede işçiler 10 Ocak 1969 yılında sendikadan habersiz şekilde fabrikayı işgal ettiler. Başarıyla sonuçlanan bu direniş metal sektöründe militan mücadelenin gelişmesine önemli katkıda bulundu.

Türk Demir Döküm fabrikasında 31 Temmuz 1969 yılında başlayan direniş savaşı andıran görüntülere sahne olmuştu. 3 Hafta süren eylemlere fabrikayı kuşatmak için 4 bin asker, 5 tank, 40 zırhlı personel taşıyıcı aracı ve 72 askeri kamyon sevk edildi. Direniş büyük karalılık içinde sürdürüldü ve kazanımla sonuçlandı.

29 Aralık 1969 da Şerif Aygün’ün öldürüldüğü Gamak direnişi ses getiren çok önemli direnişlerden biri oldu.

Sungurlar kazan fabrikasında 8 Nisan’da ve ardından 4 Mayıs 1970 tarihinde “ölmek var dönmek yok” sloganıyla başlatılan işgal tüm taleplerin kabul edildiği çok etkili bir direniş oldu.

7 Mayıs 1970 yılında gerçekleşen ECA fabrikası işgali yine en önemli direnişlerden biri olarak tarihe geçti ve başarıyla sonuçlandı.

Derby fabrikası işgali, Kavel, Singer, Türk Demir Döküm, Gamak, Sungurlar ve ECA fabrikalarında geliştirilen işgal ve direnişler emek hareketini köklü şekilde etkiledi.

O dönem gerçekleşen grev ve direnişler büyük ölçüde kazanımla sonuçlanırken bölge halkının desteğini de alıyordu. Birleşerek kazanımlar elde edileceğine duyulan güven örgütlü emekçiler arasında yüksekti.

Süreç 15-16 Haziran’a doğru ilerlerken emekçiler önemli bir güç haline gelmeyi başardı.

1970 yılında gerçekleşen tarihi direniş birliğin, dayanışmanın ve kararlılığın en güzel yüzü olarak ortaya çıktı. 15-16 Haziran direnişi Türkiye gündemini sarsmaya başladığında bu derece büyük bir hareketin gelişebileceği tahmin edilememişti. Fabrika sahipleri, asker ve polisler inisiyatif alarak örgütlü şekilde sokaklara dökülen emekçileri zapt edemediler. İşçiler on binler olarak sokaklara aktı.

Bu tarihi direniş 16 Haziran günü 168 fabrikayı kapsayan ve 150 bine yakın işçiyi harekete geçiren görkemli bir güce ulaştı. Mücadeleci kadınlar ise bu direnişin önemli bir gücünü oluşturdular.

Zorbalığa karşı direnen emekçiler arasından Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram, Mehmet Gıdak isimli işçiler direniş esnasında katledildiler.

İki gün süren 15-16 Haziran hareketi emekçilerin kuşatılmasını amaçlayan yasanın iptal edilmesiyle büyük bir başarı kazandı.

15-16 Haziran hareketi içinde yer alan tanıklar gelişen baskılara rağmen direnişle birlikte mücadelenin önünün açıldığını ve ilerici hareketler arasında işçi sınıfının varlığının görülmesine olanak sağladığı belirtiliyor.

Tarihi 15-16 Haziran hareketi emekçilerin bir sınıf olarak varlığını gösterdiği çok etkili bir direniş oldu. Öncü işçiler, mücadeleci sendika temsilcileri-yöneticileri ve birlikte hareket etmeyi başaran emekçiler karar alma ve sokaklara dökülme konusunda belirleyici oldular.

15-16 Haziran işçi direnişi ülkemiz emekçilerinin gurur duyulan tarihi içinde ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.