İskandinavya’nın Militarizasyonu ve Büyük Kuzey Savaşı 2.0: Bir Barış Bölgesi Nasıl Amerikan Cephe Hattı Oldu?

0
250

Yazan: Glenn Diesen

Çeviren: Eylül Kalkan

İskandinavya’nın militarizasyonu, bölgenin güvenliğini büyük ölçüde zayıflatacak ve Rusya’nın varoluşsal bir tehdit haline gelebilecek bu duruma karşılık vermek zorunda kalması nedeniyle yeni çatışmalara davetiye çıkaracaktır. Norveç, topraklarında en az 12 ABD askeri üssüne ev sahipliği yapmaya karar verirken, Finlandiya ve İsveç de NATO üyesi olduktan sonra topraklarının bir kısmı üzerindeki egemenlik kontrolünü devrederek aynı yolu izliyor. ABD askerlerini Rusya sınırlarına daha hızlı ulaştırmak için altyapı inşa edilirken, Baltık Denizi ve daha az ölçüde Kuzey Kutbu NATO denizlerine dönüştürülecek.

İskandinavya bir barış bölgesinden ABD’nin cephe hattına dönüştürülürken, bu tarihi değişim hakkında daha fazla tartışma yapılması beklenirdi. Ancak, siyasi-medyatik elitler NATO’nun genişlemesinin daha fazla askeri güç ve caydırıcılık sayesinde güvenliğimizi arttıracağı konusunda görüş birliğine varmış durumdalar. Daha fazla silah nadiren daha fazla barışla sonuçlansa da bu siyasetçiler kuşağının kendilerini adadıkları hegemonik barış mantığı budur.

Güvenlik politikalarının çıkış noktası güvenlik rekabetidir. Eğer A ülkesinin güvenliğini arttırmak B ülkesinin güvenliğini azaltıyorsa, B ülkesi muhtemelen A ülkesinin güvenliğini azaltacak şekilde kendi güvenliğini arttırmak zorunda kalacaktır. Güvenlik rekabeti, ideal olarak kapsayıcı bir güvenlik mimarisi aracılığıyla organize edilen bir tepkiye yol açmadan düşmanı caydırarak hafifletilebilir.

İskandinavya’nın bir barış bölgesi olma kabiliyeti caydırıcılık/güvence dengesinde ustalaşmasına bağlıydı. Finlandiya ve İsveç, Soğuk Savaş sırasında Avrupa’nın kuzeyinden güneyine uzanan tarafsız devletler kuşağının önemli bir parçası olarak tarafsız devletlerdi ve bu da gerilimin azaltılmasına katkıda bulundu. Norveç bir NATO üyesiydi ancak topraklarında yabancı askeri üslere ev sahipliği yapmayarak ve müttefiklerinin Arktik bölgesindeki askeri faaliyetlerini sınırlandırarak kendisine kısıtlamalar getirdi. Sağduyu, güvenliğin Sovyetleri kışkırtmadan caydırmaktan geçtiğini söylüyordu. Bu sağduyu artık çoktan yok oldu.

Rusya’nın Güvenliği için Kilit Bölge Olarak İskandinavya 

Kiev Rusyası’nın 13. yüzyılda dağılmasından ve Rusların Dinyeper Nehri üzerindeki varlıklarını kaybetmelerinden bu yana, Rusya için en önemli güvenlik sorunlarından biri dünya denizlerine güvenilir erişiminin olmamasıdır. Ayrıca, ekonomik kalkınma da uluslararası ticaretin atardamarları olan denizlere güvenilir erişime bağlıdır. Benzer şekilde, hegemonik güçlerin her zaman denizlere hâkim olması gerekirken, Rusya erişimi kısıtlanarak kontrol altına alınabilir, zayıflatılabilir ve mağlup edilebilir.

İsveç başlangıçta böyle büyük bir güçtü. İsveç 16., 17. ve 18. yüzyıllarda Rusya’nın Baltık Denizi’ne erişimini kısıtlamaya çalışmış ve aynı zamanda Rusya’nın Arkhangelsk’teki Arktik limanına tecavüz etmeye çalışmıştır. İsveç’in Rusya’yı işgalini içeren “Bela Zamanı” (Смута), Rusya’nın tüm nüfusunun yaklaşık 1/3’ünün ölümüyle sonuçlandı. Çatışma, 1617 yılında Rusya’nın Baltık Denizi’ne erişimini kesen Rus toprak tavizlerini içeren Stolbova Antlaşması ile sona erdi. Rusya’nın izolasyonu, sonunda 1721’deki Büyük Kuzey Savaşı’nda İsveç’i mağlup eden Büyük Petro’nun zamanına kadar sürdü. Bu savaş İsveç’in büyük güç olma dönemini sona erdirirken, Rusya Baltık Denizi’ne sınırsız erişimi sayesinde büyük ve Avrupalı bir güç haline geldi.

Yine de egemen deniz güçleri olan İngiltere ve ardından ABD, sonraki üç yüzyıl boyunca Rusya’nın dünya okyanuslarına erişimini sınırlamak için benzer girişimlerde bulundu. Kırım Savaşı (1853-56) sırasında Avrupalı diplomatlar, amacın Rusya’yı Asya’ya geri itmek ve Avrupa işlerinden dışlamak olduğunu açıkça belirtmişlerdir.[1] Bu durum, Rusya’nın 2014 yılında Ukrayna’da Batı destekli darbeye, Sivastopol’daki stratejik Karadeniz Filosunu NATO’ya kaptırma korkusuyla Kırım’ı ele geçirerek verdiği sert tepkiyi açıklamaktadır. ABD’nin Minsk anlaşmasını (2015-2022) ve İstanbul barış anlaşmasını (2022) sabote etmesi de benzer şekilde Kırım’ı geri almak ve Sivastopol’u bir NATO deniz üssü haline getirmek için Ukrayna’yı silahlandırma amacına yönelikti. NATO Genel Sekreter Yardımcısı Temmuz 2022’de Ukrayna’daki savaşın büyük ölçüde Karadeniz’in kontrolü ile ilgili olduğunu kabul etti.

İskandinavya’nın militarizasyonu ve vassallaştırılması, Rusya’nın Batı sınırlarındaki diğer iki denize – Baltık Denizi ve Kuzey Kutbu’na – erişimini zorlaştırmak için önemlidir. Eski NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, NATO’nun İskandinavya’daki genişlemesinin bir çatışma durumunda NATO’nun Rusya’nın Baltık Denizi’ne erişimini engellemesini sağlayacağını iyimser bir şekilde açıklamıştır: “Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasından sonra Baltık Denizi artık bir NATO denizi olacak… Eğer istersek, St. Petersburg üzerinden Rusya’ya tüm giriş ve çıkışları engelleyebiliriz.”[2] Polonya ve Baltık Devletleri de Baltık Denizi’nden gelişigüzel bir şekilde “NATO denizi” olarak bahsetmeye başlamışlardır. Financial Times, yaptırımların bir parçası olarak “Danimarka’nın Rus petrol tankerlerinin pazarlara ulaşmasını engelleyebileceğini” ileri sürmektedir.[3] Bir NATO Albayı da Rusya’nın Kaliningrad bölgesinin çok daha büyük bir baskı altına gireceğini ve Rusya için bir “sorun” haline geleceğini savunmuştur: “Finlandiya’nın yükselişi ve İsveç’in yaklaşan yükselişi Baltık Denizi bölgesindeki düzeni tamamen değiştirecektir. Rusya Kaliningrad’ın kuşatıldığını görecektir.” [4]

İsveç’in NATO üyeliği, 1721’deki Büyük Kuzey Savaşı’nın sonucunu tersine çevirme tehdidi yaratmaktadır ki bu da Rus güvenliğinin temellerini yıkacaktır. Poltova Savaşı, İsveç’in yenilgisiyle sonuçlanan Büyük Kuzey Savaşı’nın en büyük ve en belirleyici muharebesi olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Poltova’ya yönelik son Rus füze saldırısında İsveç’in verdiği kayıplara ilişkin ortaya çıkan videolar, İskandinavya’nın militarizasyonu açısından oldukça semboliktir.

Amerika’nın Kuzey Akım’a saldırısı, Baltık Denizi üzerindeki kontrolün Rus-Alman ekonomik bağlantısını kesmek için ne kadar önemli olduğunu gösterdi. ABD saldırıdan Ukraynalıları sorumlu tutmaya çalışmış ve “CIA’in Zelensky’nin ofisini operasyonu durdurması için uyardığını” öne sürmüştür.[5] ABD ve NATO’nun saldırıdan Rusya’yı sorumlu tutması ve bunu Baltık Denizi üzerindeki deniz kontrolünü yoğunlaştırmak ve Ukrayna Savaşını tırmandırmak için bir neden olarak kullanması sebebiyle, saldırı gerçekleşmeden önce saldırıdan haberdar olunduğunun itiraf edilmesi yine de ilginçtir. Bu, ABD’nin kendi kamuoyuna ve dünyaya yalan söylediğinin ve bu yalanı Rusya’ya karşı daha geniş çaplı bir savaşı tırmandırmak için kullandığının itirafıdır. Bu saldırı aynı zamanda Amerikalıların tıpkı Ukraynalıları kullandıkları gibi Avrupalılara da vekil muamelesi yapacaklarını, Avrupalıların ise kendi çıkarlarını savunmak yerine bir müttefikin kendi hayati enerji altyapılarını yok etmesini sessizce kabul edeceklerini göstermektedir. Bu ifşaat aynı zamanda, cömertçe gazeteci olarak adlandırdığımız insanların, savaş anlatısına meydan okuyan herhangi bir eleştirel soru sormayacaklarını ya da nesnel gerçekliği tartışmayacaklarını da gösterdi. 

Finlandiya belki de tarafsızlığın en büyük başarı öyküsüydü, ancak NATO’nun Rusya’ya karşı en uzun cephe hattına dönüştürüldü. Finlandiya’ya yönelik bir tehdit yoktu, ancak genişleme başlı başına bir hedef olarak Putin’e bir darbe olarak çerçevelendi. Finlandiya’nın kuzeyinde, Rusya’nın Arkhangelsk’teki Kuzey Filosunu tehdit edecek yabancı askeri konuşlanmalar tahmin edilebileceği gibi yakında ortaya çıkacaktır. Bahane büyük olasılıkla Rusya’nın Finlandiya’nın kuzeyindeki Laponya’nın bir bölümünü ele geçirmek isteyeceği endişesi olacaktır. Bu hiçbir anlam ifade etmeyecek, ancak itaatkâr medya gerekli korkuyu yaratacaktır. 

Norveç’in militarizasyonu kademeli bir artış izlemiştir. Başlangıçta ABD birlikleri Norveç’te dönüşümlü olarak konuşlandırıldı ve bu da hükümetin kalıcı olarak konuşlandırılmadıklarını iddia etmesini sağladı. 2021 yılında Norveç ve ABD birkaç askeri üs üzerinde anlaştı ancak Norveç resmi olarak topraklarında yabancı üslere izin vermediği için bunları “özel alanlar” olarak adlandırdı. ABD’nin bu bölgeler üzerinde tam kontrolü ve yargı yetkisi var ve ABD medyası bunları ABD’nin Kuzey Kutbu’nda Rusya ile yüzleşmesini sağlayacak askeri üsler olarak adlandırıyor, ancak Norveçli siyasi-medya elitleri hala bunlardan “tahsis edilmiş alanlar” olarak bahsetmeli ve herhangi bir saldırı amacı olduğunu reddetmelidir. Washington’daki efendileriyle aynı çıkarlara sahip olduğuna inanan kurbağa yavaş yavaş kaynıyor.

Ukrayna Savaşı Yorumlanırken Güvenlik Rekabetinin Göz Ardı Edilmesi 

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Finlandiya ve İsveç’in tarafsızlıklarını terk edip NATO’ya katılmalarının ana nedeni olarak gösterilmektedir. Bu mantık, Rusya’nın eylemleri bir boşlukta gerçekleştiği için güvenlik rekabetini göz ardı ederken mantıklıdır. Ukrayna Savaşı ile ilgili kabul edilebilir tartışmalar Rusya’nın işgalinin “kışkırtılmamış” olduğu önermesi ile sınırlıdır ve NATO’nun rolünü ele alarak tartışmayı genişletme çabaları Rusya’nın işgalini “meşrulaştırma” suçlamaları ile kapatılabilir.

NATO’nun genişlemesi Ukrayna Savaşı’na neden oldu ve güvensizliğin çözümü Finlandiya ve İsveç’i de içine alarak NATO’nun daha da genişlemesi oldu. Bu çarpık mantık, “kışkırtılmamış” bir işgal anlatısının gerçeklere karşı bağışıklık kazanmasıyla hüküm sürmektedir. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 2008 yılında Ukrayna’ya NATO’ya katılması için Üyelik Eylem Planı teklif edilmesine karşı çıktığını çünkü bunun Moskova tarafından “savaş ilanı” olarak yorumlanacağını açıklamıştır.[6] Wikileaks ayrıca Almanların NATO yayılmacılığının “ülkeyi parçalayabileceğine” inandıklarını ortaya çıkarmıştır.[7] ABD’nin Moskova Büyükelçisi ve şu anda CIA Direktörü olan William Burns, “Ukrayna’nın NATO’ya girmesinin Rus eliti için kırmızı çizgilerin en parlağı olduğu”[8] uyarısında bulunmuştur: 

“Rusya sadece kuşatılmışlık ve Rusya’nın bölgedeki etkisini zayıflatma çabaları algılamakla kalmıyor, aynı zamanda Rusya’nın güvenlik çıkarlarını ciddi şekilde etkileyecek öngörülemez ve kontrolsüz sonuçlardan da korkuyor… Rusya özellikle Ukrayna’da NATO üyeliği konusundaki güçlü bölünmelerin, etnik-Rus toplumunun çoğunun üyeliğe karşı olmasıyla birlikte, şiddet veya en kötü ihtimalle iç savaş içeren büyük bir bölünmeye yol açabileceğinden endişe ediyor. Böyle bir durumda Rusya müdahale edip etmeyeceğine karar vermek zorunda kalacaktır ki bu da Rusya’nın yüzleşmek istemeyeceği bir karardır.”[9] 

NATO’nun 2008 yılındaki Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, NATO’nun Rusya’nın kırmızı çizgilerine saygı göstermesi ve bu nedenle 2008 yılında Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik sözü vermemesi gerektiğini kabul etmiştir.[10] Eski ABD Savunma Bakanı ve CIA Direktörü Robert Gates de “Gürcistan ve Ukrayna’yı NATO’ya sokmaya çalışmak gerçekten aşırıya kaçmaktı” diyerek hatayı kabul etmiştir.[11] Ukrayna’nın NATO’ya girmesine verilen destek bile şüpheli niyetler taşımaktadır. Mart 2008’in sonlarında, Ukrayna’ya gelecekte üyelik sözü verilen Bükreş’teki NATO Zirvesi’nden bir hafta önce Tony Blair Amerikalı siyasi liderlere Rusya’yı nasıl yönetmeleri gerektiğini anlattı. Blair stratejinin “Rusya’nın kendi çıkar alanı olarak gördüğü ve gerçek sınırları boyunca uzanan bölgelerdeki faaliyetlerimizle Rusya’yı ‘biraz çaresiz’ hale getirmek olması gerektiğini savundu. Rusya’ya sertlik gösterilmeli ve kafa karışıklığı tohumları ekilmeliydi.”[12] 

Eylül 2023’te NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’nın NATO’nun genişlemesini önlemeye yönelik eylemlerinin artık NATO’nun daha fazla genişlemesine yol açacağını neşeyle savundu:

“Başkan Putin 2021 sonbaharında NATO’nun daha fazla genişlemeyeceğine dair söz verdiğini açıkladı ve aslında NATO’nun imzalamasını istedikleri bir anlaşma taslağı gönderdi. Bize gönderdiği buydu. Ve [bu] Ukrayna’yı işgal etmemek için bir ön koşuldu. Tabii ki bunu imzalamadık. Tam tersi oldu. Bizden bu sözü imzalamamızı, NATO’yu asla genişletmememizi istedi… Biz bunu reddettik. Böylece NATO’nun, daha fazla NATO’nun sınırlarına yaklaşmasını önlemek için savaşa girdi. Tam tersini yaptı. İttifak’ın doğu kısmında daha fazla NATO varlığına sahip oldu ve ayrıca Finlandiya’nın İttifak’a çoktan katıldığını ve İsveç’in yakında tam üye olacağını gördü.”[13]

Stoltenberg, eğer savaşın nedeni NATO’nun genişlemesi ise neden NATO’nun daha fazla genişlemesinin güvenliği arttıracağını düşündüğünü belirtmedi. Ancak NATO, Rusya’nın bir NATO ülkesine saldırmaya cesaret edemeyeceği için Ukrayna’nın NATO’nun bir parçası olması gerektiğinde ısrar ederken, Rusya’nın NATO ülkelerine saldıracağı için Ukrayna’da durdurulması gerektiğini de savunuyor. Güvenlik rekabetinin tanınmasında olduğu gibi, mantık da eksiktir.

İdeolojik Köktenciliğin Körleştirilmek

İskandinavya’nın güvenlik rekabetini tanıması, literatürde “ideolojik köktencilik” olarak adlandırılan durumdan muzdarip olmuştur. Aktörler, ideoloji tarafından atanan siyasi kimliklere dayalı olarak ya iyi ya da kötü olarak görülmektedir. İdeolojik köktencilik, kişinin kendi politikalarının ve eylemlerinin başkaları için bir tehdit oluşturabileceğini fark etme yeteneğini azaltır, çünkü kişinin kendi siyasi kimliği tartışmasız bir şekilde olumlu olarak kabul edilir ve herhangi bir tehdit edici davranıştan ayrılır. Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen ve Ukrayna’daki vekalet savaşından sonra bile Rusya’nın NATO’nun genişlemesinden neden tehdit hissettiğine dair bir anlayış eksikliği vardır. NATO, kendisini asla tehdit etmeyen ülkeleri bombalarken bile yalnızca bir “savunma ittifakı ”dır. İdeolojik köktencilik en iyi şekilde Başkan Reagan’ın 1983’te neredeyse bir nükleer savaşı tetikleyecek bir NATO askeri tatbikatı olan Able Archer’a verdiği tepkiyle açıklanabilir. ABD’nin kötü bir imparatorlukla savaşan iyi bir güç olduğuna inanan Reagan, Sovyetlerin bunu aynı şekilde görmemesine şaşırmıştı: 

“Üç yıl bana Ruslar hakkında şaşırtıcı bir şey öğretti: Sovyet hiyerarşisinin tepesindeki pek çok kişi Amerika’dan ve Amerikalılardan gerçekten korkuyordu. Yaptıklarımızdan, Amerikalıların, ulusumuzun doğuşundan itibaren gücümüzü her zaman dünyada sadece iyiliğin gücü olarak kullanan ahlaklı bir halk olduğunun herkes için açık olması gerektiğini düşünmüşümdür.”[14] 

“Biz” ve “onlar” şeklindeki kabile zihniyetine hapsolmuş olan İskandinavlar, ‘bizim’ ortak noktalarımızı abartmakta ve ‘onlarla’ olan her türlü ortak noktayı göz ardı etmektedir. ABD’nin İskandinavya’nın çıkarlarını paylaştığı ve güvenliği sağlamak için orada özverili bir şekilde askeri varlık inşa ettiği varsayılıyor. ABD’nin hegemonyaya dayalı bir güvenlik stratejisi vardır ve bu da ortaya çıkan tüm rakiplerin zayıflatılmasına bağlıdır. “Gelecekteki askeri rekabeti caydırma” hedefine “ABD silahlı kuvvetlerinin benzersiz gücünü ve ileri mevcudiyetini”[15] geliştirerek ulaşılması gerektiğinden, 2002 tarihli ABD Güvenlik Stratejisi ulusal güvenliği açıkça küresel hakimiyetle ilişkilendirmiştir. İskandinavya’nın Rusya ile barışçıl sınırları korumakta çıkarı varken, ABD çıkarlarını Rusya’nın sınırlarını istikrarsızlaştırmak olarak tanımlamıştır.[16] Barış zamanı ittifakları çatışmaları çözmekten ziyade sürdürmeye dayanır çünkü çatışma himaye edilenin sadakatini ve düşmanın çevrelenmesini sağlar. Brzezinski, ABD’nin küresel hegemonyasının nasıl ilerletileceği ve sürdürüleceğine dair ünlü çalışmasında, ABD’nin “vasallar arasında gizli anlaşmaları önlemek ve güvenlik bağımlılığını sürdürmek, haraçları uysal ve korunaklı tutmak ve barbarların bir araya gelmesini engellemek” zorunda olduğunu yazmıştır. [17] 

Blok Siyasetinin Ötesine Geçmek İçin Siyasi Hayal Gücü Eksikliği

İskandinavlar İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana güvenlik konusunda ABD’ye bağımlı durumdalar ve başka güvenlik düzenlemeleri için siyasi hayal güçleri yok. O dönemde işe yaradıysa şimdi neden yaramasın. Güvenlik rekabeti artık söz konusu olmadığından, İskandinavlar NATO’nun Soğuk Savaş sırasında statükocu bir aktör olduğunu, Soğuk Savaş sonrasında ise genişleyerek ve NATO’nun “alan dışı” operasyonlar olarak adlandırdığı operasyonlarda diğer ülkelere saldırarak revizyonist bir aktör haline geldiğini uygun bir şekilde göz ardı etmektedirler.

NATO’nun alternatifsizliği, ABD’nin hegemonyasına hizmet eden blok disiplini için bir kod kelime olarak “ittifak dayanışması” talep etmesini mümkün kılmaktadır. Örnek olarak, 2000’li yıllarda Norveç, ABD’nin füze savunma sistemini, ABD’nin ilk saldırısını mümkün kılarak nükleer dengeyi bozma tehdidinde bulunduğu için eleştirmiştir. Norveç’in bulunduğu coğrafya, Rusya’yı radarla gözetlemesi ve bir Rus misilleme saldırısını engellemesi nedeniyle füze savunma sistemi için stratejik bir ülke haline getirdiğinden, bu durum son derece sorunluydu. Wikileaks, ABD’nin Norveç Büyükelçisinin, ABD’nin Norveç hükümetine, siyasi figürlere, gazetecilere ve düşünce kuruluşu araştırmacılarına, Norveç’in füze savunmasına yönelik kesin muhalefetinin üstesinden gelmeleri ya da en azından “en azından Rusya’nın yanlış beyanlarına karşı koymaları ve ittifak dayanışmasına zarar vermemek için Norveç’in pozisyonunu Rusya’nınkinden ayırmaları” için baskı yaptığını bildirdiğini ortaya çıkardı.[18] “Üst düzey ziyaretçilerimiz sayesinde” Norveç’in “NATO’da füze savunması konusundaki çalışmaları sessizce sürdürmeye ve Rusya’yı provokatif açıklamaları nedeniyle kamuoyu önünde eleştirmeye” başladığı iddia edildi. [19] ABD Büyükelçisi Whitney’in ifadesiyle, Norveç’in “mevcut gerçeklere uyum sağlaması” gerekiyordu çünkü “mesele ittifak dayanışmasına kayarsa pozisyonunu savunmakta zorlanacaktı”. [20] Norveç’in füze savunması konusundaki U dönüşünün ardından Norveç Parlamentosunda “ittifakın siyasi uyumu için muhalefetin, belki de özellikle Rusya’nın, ilerlemeyi ve uygulanabilir çözümleri engellemesine izin vermemenin önemli olduğu” ilan edildi.[21] Mantık, güvenlik ve kişisel çıkar, iç gruba sadakat gösterme talebiyle başarılı bir şekilde terk edildi. 

Dünya, tek kutuplu bir dünya düzeninden çok kutuplu bir dünya düzenine geçerken bir kez daha dramatik bir değişim geçiriyor. ABD odağını, kaynaklarını ve önceliklerini giderek Asya’ya kaydıracak ve bu da trans-Atlantik ilişkilerini değiştirecektir. ABD Avrupalılara daha az şey sunabilecek, ancak ekonomik ve güvenlik açısından daha fazla sadakat talep edecektir. Avrupalılar Amerikalı rakipleriyle olan ekonomik bağlarını koparmak zorunda kalacaklar ki bu da zaten refahın azalması ve ABD’ye daha fazla bağımlılıkla sonuçlanıyor. ABD ayrıca Avrupalılardan Çin ile ekonomik rekabeti militarizasyonlaştırmalarını bekleyecektir ve NATO şimdiden bu amaç için en belirgin araç haline gelmiştir. Avrupalılar, bağlarını çeşitlendirerek ve Asya’nın yükselişinden doğan fırsatların peşine düşerek çok kutupluluğa uyum sağlamak yerine, NATO’nun değerini arttıracağı umuduyla kendilerini ABD’ye daha fazla tabi kılarak tam tersini yapıyorlar.

İskandinavya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra güvenlik rekabetini azaltmaya çalıştığı için bir barış bölgesiydi. İskandinavya hayali bir tehdide karşı korunmak için egemenliğini ABD’ye teslim ettikçe, bölge Büyük Kuzey Savaşı 2.0’a zemin hazırlayacak bir cephe hattına dönüşecektir. Kesin olan tek şey, Rusya bu provokasyonlara tepki gösterdiğinde hep bir ağızdan “kışkırtılmamış” sloganı atacağımız ve demokrasiye belirsiz bir gönderme yapacağımızdır.

[1] J.W. Kipp ve W.B. Lincoln, ‘Autocracy and Reform Bureaucratic Absolutism and Political Modernization in Nineteenth-Century Russia’, Russian History, vol.6, no.1, 1979, s.4.

[2] Lrt, ‘Putin’s plan includes Baltics, says former NATO chief’, Lrt, 19 Temmuz 2022.

[3] H. Foy, R. Milne ve D. Sheppard, Denmark could block Russian oil tankers from reaching markets, Financial Times, 15 Kasım 2023. 

[4] E. Zubriūtė, “Kaliningrad artık bizim değil Rusya’nın sorunu” – NATO albayı ile röportaj, LRT, 13 Kasım 2023. 

[5] B. Pancevski, Sarhoş Bir Akşam, Kiralık Bir Yat: The Real Story of the Nord Stream Pipeline Sabotage, The Wall Street Jounral, 14 Ağustos 2024. 

[6] A. Walsh, ‘Angela Merkel opens up on Ukraine, Putin and her legacy’, Deutsche Welle, 7 Haziran 2022. 

[7] Wikileaks, ‘Almanya/Rusya: Chancellery views on MAP for Ukraine and Georgia’, Wikileaks, 6 Haziran 2008. 

[8] W.J. Burns, Arka Kanal: A Memoir of American Diplomacy and the Case for Its Renewal, New York, Random House, 2019, s.233. 

[9] W.J. Burns, ‘Nyet means nyet: Russia’s NATO Enlargement Redlines’, Wikileaks, 1 Şubat 2008. 

[10] G.J. Dennekamp, De Hoop Scheffer: Poetin werd radicaler door NAVO’ [De Hoop Scheffer: Putin NATO yüzünden daha radikal oldu], NOS, 7 Ocak 2018. 

[11] R.M. Gates, Duty: Memoirs of a Secretary at War, New York, Knopf Doubleday Publishing Group, 2014. 

[12] Telegraph, ‘Tony Blair ve John McCain İsrail/Filistin ve Rusya’nın ele alınması hakkında konuştular’, The Telegraph, 27 Mart 2008. 

[13] J. Stoltenberg, ‘Açılış konuşması’, NATO, 7 Eylül 2023.

[14] Reagan, R., 1990. Bir Amerikan Yaşamı: Otobiyografi. Simon and Schuster, New York, s.74. 

[15] NSS, ‘The National Security Strategy of the United States of America’, Beyaz Saray, Haziran 2002. 

[16] RAND, ‘Rusya’yı Genişletmek: Competing from Advantageous Ground’, RAND Corporation, 24 Nisan 2019. 

[17] Z. Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası: American Primacy and its Geopolitical Imperatives, New York, Basic Books, 1997, s.40. 

[18] Wikileaks, 2007. Norveç: Füze savunması kamu diplomasisi ve sosyal yardım, OSLO 000248, ABD Büyükelçiliği, Oslo, 13 Mart 

[19] Wikileaks, 2007. Norveç’teki füze savunması tartışmalarında olumlu gelişmeler var ama ilerleme yok, OSLO 000614, ABD Büyükelçiliği, Oslo, 8 Haziran 

[20] Wikileaks, 2008. Norveç füze savunmasına karşı tek başına, OSLO 000072, ABD Büyükelçiliği, Oslo, 12 Şubat. [21] Stortinget, 2012. Norveç Parlamento toplantısı, Sak 2, 15 Mayıs 2012.

NOT: İngilizce ismi “The Militarisation of Scandinavia & the Great Northern War 2.0” olan bu makale, “glenndiesen.substack.com“dan alınarak çevrilmiştir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.