Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in vahşice katledilmesi, üniversite gençliğinin protesto gösterileri yoluyla tepki göstermesine yol açıyor. 7 Ekim’de İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampüsü önünde bir araya gelen öğrenciler, “Yaşamak istiyoruz, adalet istiyoruz!” diyerek haykırdı.
Dün saat 15.00 sıralarında İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt kapısında toplanan öğrenciler, “Yaşamak istiyoruz, Adalet istiyoruz” diye haykırdı. “Koruma, aklama, yargıla” sloganı atan öğrenciler, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istedi.
Erkek öğrencilerin de destek verdiği eylemde, son dönemde katledilen kadın ve çocukların isimleri okundu. İsimler okunurken, kalabalıktan “Yaşıyor” şeklinde karşılık verildi.
Okunan açıklamada şunlar belirtildi:
“Bugün burada genç kadınlar olarak mücadelemizi ve taleplerimizi güçlendirmek üzere toplandık. Biz bugün burada bir sıra arkadaşımız, bir genç kadın daha öldürülmesin diye toplandık. Sıradaki biz olmamak için toplandık. Daha dün bu basın metnini yazarken 2 kadın daha katledildi… Cuma günü yarım saat arayla katledilen 2 kadın. Güpegündüz canice Semih Çelik tarafından katledilen 2 kadın arkadaşımız. 2 gün önce Beyoğlu’nda 2 erkek tarafından sokak köşesinde cinsel tacize uğrayan kadın arkadaşımız… 2 gün önce Ümmü Gülsüm KYK Erkek yurdunda intihar eden arkadaşımız… 3 gün önce Gaziantep’in Islahiye ilçesinde boynundan asılmış halde bulunan 14 yaşındaki kız çocuğu… Haftalardır etkin bir inceleme sürdürülsün, katilleri bulunsun dediğimiz Narin… 31 gündür entübe halde bulunan, cinsel istismara uğramış 2 yaşındaki Sıla bebek… Ve belki de daha bizim bilmediğimiz niceleri.
Peki soruyoruz; devlet kadın cinayetlerini önlemek için daha kaç tane kadının yaşamdan koparılmasını bekliyor? Bu kadınları, kız çocuklarını sadece birer sayı olarak gazete küpürlerinde unutacağımızı mı sanıyorsunuz. Sadece bu yıl 292 kadın öldürüldü, 2023 yılında çocuk istismarı suçundan 31 binden fazla dosya açıldı, sadece 1 yılda 14 bin çocuk kayboldu. Bu ülkede devlet; çocukları, gençleri, kadınları korumuyor. Tüm bu yaşananlara dur demek zorundayız! Bugün burada istismara, tacize, şiddete, kadın cinayetlerine artık yeter. Aramızdan bir kız kardeşimizin daha canice katledilmesine tahammülümüz yok.
Vahşice katledilen İkbal’in ve ailesinin suç duyuruları gerçekten dikkate alınmış olsaydı, ‘seni öldürmek için gelmiştim’ diye bir yıl önceden cinayeti haber veren video yetkili makamları harekete geçirmiş olsaydı, beş ayrı hastane kaydı olması katilin takibe alınmasını sağlamış olsaydı, bir okul yetkilisi de çıkıp İkbal’in kaydını niye sildirdiklerinin peşine düşmüş olsaydı bu cinayet gerçekleşmeyecekti. Tıpkı diğer tüm kadın cinayetlerinde olduğu gibi etkin bir koruma ve önleme mekanizması olmadığı için bu cinayetlerde de göz göre geldi. Bugün, tacizciler, istismarcılar karakollardan, adliyelerden elini kolunu sallayarak çıkıyorsa, kadınlar ellerinde uzaklaştırma kararları ile sokak ortasında paramparça ediliyorsa, bir köyde bir avuç suç ortağı ilişkileri ile bir çocuk cinayetinin izlerini elbirliği ile yok ediyorsa; her yeni güne bir kadın cinayeti haberi ile uyanıyorsak sebebi; adaletin işlememesidir, alınan kararların uygulanmamasıdır, 6284’ün tartışmaya açılması ve İstanbul Sözleşmesinin devre dışı bırakılmasıdır.
Tüm bunlar oluyorken, gizlilik yasası dahi uygulanmayıp şikayetçi olan kadının adresi failine açık şekilde veriliyor ve bu cinayetlere sebep olanlar ‘normal doğum’ sempozyumlarında kadınların doğum şekline dahi dil uzatıyorlar. 2 gün önce tacizcilerin önce salındığını ancak toplumun tepkisi üzerine tutuklandığını gördük. Yaşamımızın her alanında her hakkımızın kısıtlanmasının, milli futbol takımının kadrosuna tecavüz failinin davet edilmesinin, kadınlar çocuklar ölüyorken normal doğum güzellemesi yapılmasının hangi zihniyetin ürünü olduğunu biliyoruz! Bizlerin hayatını sıkıştırmak, eve hapsetmek, öldürmek isteyenleri çok iyi tanıyoruz. Failler tek değil, şiddet münferit değil, şiddet sistematik ve biz, sorumlular kim çok iyi biliyoruz.
Daha birkaç hafta önce İstanbul Üniversitesi’nde Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun öğrenciler okulda değilken oldu bittiye getirilerek kapsam ve amacının kısıtlandırılması, güvenli kampüs, güvenli sokaklar diyerek yan yana geldiğimiz mücadele ederek kazandığımız bu kazanımın tepeden inme bir karar ile tırpanlanması da bu zihniyetin ürünü, kabul etmiyoruz. Ve hep birlikte haykırıyoruz; bugün biz genç kadınlar bir kişi daha eksilmemek için buradayız. Bugün biz genç kadınlar güvenli kampüs güvenli sokak demek için buradayız. Bugün biz genç kadınlar 6284’ü uygula, İstanbul sözleşmesini yürürlüğe sok demek için buradayız. Biz bugün genç kadınlar okulumuzda yüzlerce öğrencinin mücadelesiyle kazandığı Cinsel Tacizi Önleme Komisyonunun etkin işletilmesi talebini yükseltmek için de buradayız. Etkin CİTÖK bugün İstanbul üniversiteli kadınların güvenli bir kampüste yaşamasının en önemli dayanağıdır diyoruz. Bugün biz genç kadınlar bir kişi daha eksilmemek için burada yan yana durmalıyız.”