12 Eylül askeri cunta dönemi gibi yoğun baskı ve terör ortamında yapılan referandum sonucunda oyların çok büyük çoğunluğunun Erdoğan’dan yana olması beklenirdi. Öyle görünüyor ki Erdoğan oyların yarısını bile alamayacak. Bölgemizde gerileyen dinciliğin Türiye’de ayakta kalması zorlaşıyor. Ortadoğu’da İŞID geriliyor. Erdoğan Suriye’deki savaşı kaybetti. AKP’nin Özgür Suriye Ordusu’nun yaşama şansı çok zayıftır. Rusya’nın Erdoğan’a desteği çok göreli bir destektir. Rusya kendisini Erdoğan’a kullandırtmaz. Rusya’nın başında istihbaratçılıktan gelme Putin var. Rusya Erdoğan için Kürtleri de bırakmaz Arapları da.
AKP geriledikçe baskılar artıyor
Erdoğan’ı giderek daha zor günler bekliyor. Amerika ve AB, Erdoğan’ı asla affetmeyecektir. Erdoğan onların zor durumlarını tepe tepe kullandı. Onları sadece mülteci akınıyla değil IŞİD ile bile tehdit etti. ABD’nin en önemli dayanağı olan Genelkurmay ile anlaşıp alttaki generalleri ezdi. Güçlendikçe, anlaştığı generalleri de ezdi. Giderek orduda hiyerarşi ve hatta otorite sahibi bir tek subay bırakmadı. Kendisini başkomutan ünvanlı tek komutan haline getirdi. Arınç’ı, Gül’ü, Davutoğlu’nu vb teker teker tasfiye etti. Orduyu, yargıyı, bürokrasiyi birlikte ezdiği Gülen’i de terörist ilan etti. Yargının ve bürokrasinin ipleri tekeline aldı. IŞİD dahil herkese kazık attı. CHP ile MHP’nin canını aldı ve başlarına posa niyetine Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’yi bıraktı. Bir yandan devlet olanaklarıyla kendi zenginlerini desteklerken diğer yandan da Aydın Doğan, Koç gibi zenginlerin başında sürekli sopa salladı.
Erdoğan bunları aynı zamanda ABD’yi kendisine mahkum etmek için yaptı. Erdoğan işi ABD’ye karşı Rusya ile işbirliği yapmaya kadar vardırdı. Bu rejimi iktidara getiren ve onu iktidarda tutan Batılı dış desteğin tavrı onun kaderi üzerinde önemli rol oynayacaktır.
Giderek sıra tek tek muhalif memur ve öğrenci ayıklamaya geldi. Erdoğan, Olağanüstü Hal ilan edip işten atmalara hız vererek kendisine karşıtlığından kuşkulandığı herkesi ekmeğiyle ve geleceğiyle korkutmaya başladı. İşte bu noktada tek tek direnişler gelişmeye başladı. Sorgusuz sualsiz işinden, okulundan atlanlar karşılaştıkları saldırıyı direnişle sorguluyorlar. Bir başına olsa bile direnen insanlar var ve direnişleri halktan sempati topluyor.
AKP #Hayır cephesinin televizyonlarda, basında ve sokakta sesini duyurmasını engelliyor. Muhalifler toplantı yapacak yer bulamıyor çünkü salon sahipleri korkuyor. Barbaros Şansel ve Müjdat Gezen gibi demokrat isimler bile iktidar yanlısı terörist saldırılara uğruyor. İktidarın Osmanlı özentisi faşistlerinden Sedat Peker’e varıncaya kadar herkes muhalifleri ölümle tehdit ediyor. #Hayır kampanyası yapan arkadaşlarımız saldırılara uğruyor.
Muhalefetin birliği
Bütün bu saldırıların ortasından bir öfke gelişiyor ve Türkiye isdibdat rejimine karşı yeniden hürriyet kavgası veriyor. Bu kavga Türkiye’yi 200 yıl öncesine döndürmeye çalışanlara karşı veriliyor. Kemalistinden Apocusuna kadar herkes bu kavgada aynı safta yer almak zorundadır. İktidar karşısındaki cepheyi bölmek için aradaki çelişkileri kışkırtmaya çalışıyor. Cumhuriyet ve öncesi İttihat ve Terakki döneminden kalma düşmanlıkları gündeme getiriyor. Alevilere, Kürtlere, Süryanilere, Ermenilere karşı yapılan baskı ve katliamları gündeme getiriyor. Muhalifleri birbirine düşürmek için zaman zaman çeşitli kesimlerin ağzına bal çalıyor. Bu taktik Cemaat taafından geliştirilmişti. Türkiye solunun içine sızmış olan Cemaat bu taktikle çok insanın kafasını karıştırmış ve “darbe”, “Ergenekon” gibi korkutmalarla yer yer Türkiye solunu kendi peşine takmıştı. Mesela Hırant Dink cinayeti kamuoyunu yönlendirmek için gündeme getirilmiş algı operasyonlarından biriydi.
AKP, Kürtleri ve azınlıkları savunuyor görünmek için bir ara Türk’üm demeyi bile yasaklamıştı. Yakın zamanda Kürtlerin ve azınlıkların savunucusu kesilen AKP, Kürt şehirlerini yerle bir etti ve Türkiye tarihinin en büyük Kürt katliamlarından birini yaptı. AKP bir yandan Osmanlı’nın azınlıklara karşı şöyle töleranslıydı böyle töleranslı olduğunun edebiyatını yaparken diğer yandan dinci gericiliği öyle geliştiriyor ki Türkiye’de Hıristiyan azınlıklara yaşama hakkı kalmıyor. Kim muhalefet saflarında Kemalizm ve Kürt düşmanlığı yapıyorsa büyük hata ediyor. Laikliği, Türk yurtseverliğini, Kürt yurtseverliğini, Arap yurtseverliğini, azinlıkların haklarını savunmanın ortak çizgisini geliştirmek zorundayız. Bu çizgi istibdat rejimini yıkacak ve geleceği kuracak bir çizgidir.
Referandum süreci muhalefete bir araya gelme olanağı sağlıyor. İktidar Gezi Direnişi benzeri ayaklanmalarla da yıkılabilir şiddetli bir iç savaş da yaşanabilir. Devrimci güçler bir tek olasılığa saplanmaksızın her koşulda mücadele etmeye hazırlanmalıdırlar.
Hamza Yalçın
2017-03-03
Şimdi gerçekci; dürüst; objektif; tarfsız; samimi ve İNSANİ bir empati yaparak düşünelim ve sizler de düşünüñ ki…
Suriye Devlet ordusu ya da Irak Devlet ordusu, Türkiye’nin Hatay ili başta olmak üzere; G.Antep, Urfa, Mardin, Siirt illerine derin bir stratejik ve askeri bir operasyon yapsa, peki bu gerçek durum içinde ve karşısında o ordu; buralar ARAP nüfusu oldukları için mi; HAKLI ve MEŞRU mu olur; yoksa HAKSIZ ve İŞGALCİ bir ordu mu olur bunlar ?
Bu gerçek durumun içinde artık SURİYE’nin ya da IRAK’ın ; TÜRKİYE’YE karş derin bir stratejik ve askeri olan bu ve böylesi bir işgal operasyonunu yapmak ve çekmek hakkı vardır ve doğmuştur da ! ?
PEKİ; TÜRKİYE’NİN BU DEVLET ORDUSU HEM IRAK’DA VE HEM DE SURİYE’DE NE VE HANGİ İŞLERİ YAPIYOR VE NE HALT EDİYOR YA DA KARIŞTIRIYOR Kİ ZAAR ŞİMDİ ?
ORALARDA TÜRKMENLER VAR VE YAŞIYORLAR DİYE Mİ YAPILIYOR BU ÇOK ASKERİ VE ÇOK DERİNLEMESİNE VE STRATEJİK OLAN BU OPETASYON; YOKSA PETROL İÇİN Mİ IRAKA GİDİLMEK VE GİRİLMEK İSTENİYOR VE SURİYE’Yİ İŞGAL ETTİ; ETMİŞTİR TÜRKİYE (?) SURİYE İLE SAVAŞMAK; TÜRKİYE İLE SAVAŞMAKTIR (!)
Şahin Kanbur
**(!)**