Göçmenlerin en yoğun yaşadığı ve Almanya’nın en büyük eyaleti olan Kuzey Ren Vesfalya‘nın (KRV) Solingen şehrinde uyum ve göç alanında çalışan 700’e yakın Uzman kişinin katılımıyla gerçekleşen Eyalet Uyum Kongresi’nin üzerinden bir hafta geçti.
Bu önemli kongrede göçmenlerin toplumsal yaşama katılımları, uyum politikalarının stratejileri ile geleceğinin şekillendirilmesi tartışıldı.
Ben de bu kongreye Ahlen Belediyesi Gençlik, Sosyal ve Uyum Dairesi’nin uyum adına katıldım. Bu kongrenin haberini yazmıştım ama birazda yorumlayarak okuyucalarımızı aydınlatmak istiyorum.
Uyum konusunda buradaki toplum ayrışmış durumda. Herkesin kendine göre bir uyum tarifi var biliyorum.
Göçmenlerin topluma sosyal uyumu ve katılımı konusu burda hiç gündemden düşmüyor. Kongreyi düzenleyen Solingen dünya çapında marka olmuş bıçaklarıyla meşhur ama 1993‘te Neonaziler tarafından kundaklanan evlerinde beş Türk’ünde can verdiği bir şehir.
Bıçak ve makas şehri Solingen’in büyük konser binasında düzenlenen 8. Eyalet Uyum Kongresi’nin sunuculuğunu Almanya’nın ikinci devlet kanalı olan ZDF’te sabah programı sunan kendisi de Alman bir anne ve Suriyeli babanın göçmen çocuğu olan Till Nassif yaptı.
Kongre Adanalı göçmen bir ailenin evladı olan Köln’lü sevilen komedyen Fatih Çevikkollu’nun uyumla ilgili konularda hem Almanları hem de göçmenleri tiye alan inanılmaz güzel skeçleriyle başladı.
Kongre salonun girişinde ve üst kattaki fuayesinde uyum alanında çalışan 30’a yakın sosyal kurumun çalışmalarını tanıttığı bilgi masaları vardı.
Yine ‘’Ben, sen, biz ve Kuzey Ren Vestfalya’’ sloganlı 8. Uyum Kongresi’nde Bakanlık’ın uyum kampanyası çerçevesinde çektirdiği kısa bir video filminde uyuma örnek olan hekim, polis, sosyolog, antrenör ve başka mesleklerden başarılı göçmenlerin portreleri ve uyumla ilgili görüşleri de dev ekrana yansıtıldı.
Yazımın sonlarında değineceğim konunun dışında Kongre Eyalet Uyum Bakanlığı ve Solingen Belediyesi tarafından iyi organize edilmişti.
Irkçılık İslam ve Yahudi düşmanlığı artıyor
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Solingen’in Sosyal Demokrat Anakent Belediye Başkanı Tim Kurzbach, Solingen’de 26 yıl önce beş Türk’ün ölümüyle sonuçlanan kundaklamanın yaralarının sarıldığını, kentte bugün 140 farklı ulustan insanın barış içinde birlikte yaşadığını, Solingen’in deniz yolu üzerinden Avrupa ve Almanya’ya gelen mültecilere kapılarını açan 26 Alman şehrinden birisi olduğunu vurguladı. Ama yine de gençler arasında yaptırdıkları kamuoyu araştırmalarında Yahudi, İslam düşmanlığının arttığını söyledi. Başkan Kurzbach hala güçlü bir lidere ihtiyaç duyanların hiç de küçümsenmeyecek kadar büyük olduğunu söyleyerek gelmekte olan ırkçı tehlikeye dikkat çekti.
Kurzbach, “Yarın çok geç olabilir. Yeni felaketler yaşamamamız için Irkçılığa karşı partiler, kurumlar, inançlar üstü bir iradeyle birlikte direnmemiz, mücadele etmemiz gerekiyor. Çok kısa bir zaman önce örnek ve nefret duygusu taşıyan ırkçılara mesaj olması açısından da Solingen’in ünlü ‘’En keskin Kesici‘’ şeref ödülünü Alman Birlik 90-Yeşiller Partisi Eş Başkanı, Türk kökenli Federal Milletvekili Cem Özdemir’e verdik’’ dedi.
Bir zamanlar ve kısmen de hala Alman sanayinin kalbi olan 18,5 milyon nüfuslu Kuzey Ren Vesfalya Eyaletinde (KRV) 1 Milyonu Türkiye’den toplam 4,6 milyon göçmen kökenli insan yaşıyor. KRV Türkiyelilerin en örgütlü olduğu çok kültürlü, çok renkli ve göçmenlere en ılımlı davranan eyaletlerden birisi.
Dilekçesi reddedilen ama çalışan mültecilere kalma şansı tanımak istiyoruz
Kongre’de Solingen Anakent Belediye Başkanı’ndan sonra mikrofona gelen Eyalet Uyum Bakanı Hür Demokrat Partili (FDP) Joachim Stamp’ta ‘’Eyaletimizde yaşayan herkes sosyal ve etnik kökenine bakmaksızın sosyal yükselme hakkına sahip olmalıdır. Eyaletimiz de göçmenlerin uyum konusundaki gayretlerini görmezden gelemeyiz. Tolere edilen yani İltica dilekçesi reddedilen ama ülkesine geri yollanmayan buraya uyum sağlamış, bir işte çalışan mültecilere bir gelecek sunmalı, onlara uzun süreli oturma, kalma müsaadeleri vermeliyiz. Kültürümüze, değerlerimize, demokrasi ve anayasaya saygılı yaşayan her göçmene kapımızın açık olduğunu önemle belirtmek istiyorum.’’ dedi.
Görüldüğü üzere Alman tarafından inanılmaz çaba, gayret, plan, projeler var ama yinede bu alanda yapılması gereken çok şeyler var. Eksiklikler var yani.
Bu eksiklikler Solingen’deki Uyum Kongresi’nin programını öğleden sonraki ikinci bölümünde medya, kilise, yerel idareler ve meslek kuruluşlarında çalışan uzman insanlarla 4 ayrı forumda tartışıldı.
Adli mercilerde ve Polis teşkilatında önemli sıkıntılar var
Uyum Bakanlığı Müsteşarı Hristiyan Demokrat Partili (CDU) Serap Güler’in modere ettiği ‘’ Kuzey Ren Vesfalya Eyaleti’nin Katılım ve Uyum Startejileri 2030: Yönlendirme ve Perspektifler ‘’ başlıklı II. Çalışma Forumu’nda konuşmacılar arasında Avukat Mehmet Daimagüler de vardı.
İşte onun uyumla ve pratikte davalarda yaşadıkları kongreye damgasını vurdu.
Aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU)’nun katlettiği Türklerin ailerinin avukatlığını yapan hukukçu Daimagüler cesaret ve ısrarla, polis teşkilatında ve adli mercilerdeki yabancılara potansiyel suçlu gözüyle bakan saçma anlayışın tamamen değişmesi lazım. Alman devleti NSU cinayetlerinde olduğu gibi direkt ya da endirekt Neonazi teröristleri görmezden gelmiş bir şekilde onları korumuştur. Bu asla kabul edilemez.
Tek polis teşkilatlarında değil hayatın her alanında, devlet dairelerinde, sosyal kurumlarda eğitim almış göçmenler, daha fazla bizim insanlarımız olmalı, onları işe almalılar dedi.
Sözleri sık sık alkışlarla kesilen avukat M. Daimagüler ‘’Evet Almanya güzel bir ülke ama daha iyi, adil ve güzel olması lazım özelliklede göçmenlere karşı‘’ vurgusunu yaptı.
Sadece Mehmet Daimagüler değil kongrede podyuma çıkan başarılarını kanıtlamış örnek göçmen kökenli diğer akademisyenlerde yerel ve federal idarelerin, sosyal kurumların ayrımcı olan işe alım, personel yerleştirme politikalarını eleştirdiler.
Yine kongrede söz alan izleyicilerin çoğunluğu da uyum konusunda Alman halkının da eğitilmesi, katkı sunması, toplumdaki çok çeşitliliği kabullenmesi, içselleştirmesi gerektiğini vurguladılar.
Gözler Tayfun Keltek’ i aradı
Bence Kongreyi düzenleyenler bir yerde büyük hata, yanlış yaptılar.
Kongre boyunca uyum konusunun işlendiği tüm bu konuşmalarda ve tartışmalarda kim yoktu biliyor musunuz?
Eyalet çapında 106 farklı şehirde kurulu ve faaliyet gösteren göçmenleri temsil eden seçilmiş olan uyum kurullarının Eyalet Çatı Örgütü LAGA’dan kimse yoktu podyumda.
Başkan Tayfun Keltek ya da başka bir göçmen yöneticinin sahnede oturmaması, konuşturulmaması ise tek olumsuz ve göze çarpan olayıydı.
LAGA yöneticileri ve başkanının bu kongrede görmezden gelinmesinin, konuşturulmasının en büyük nedeni ise Tayfun Keltek ve LAGA’nın Eyalet Uyum Bakanlığı’nın uyum kurullarını uyum komisyonlarına dönüştürmelerine, kurulların yetkisinin kısıtlanması planlarına karşı çıkmalarıydı.
Kongre’de LAGA standında bu konuda kendisiyle konuştuğum Tayfun Keltek bana bu nedenle üzgün olduğunu ve takdirin Uyum Bakanlığı’na ait olduğunu söyledi.
Bu çok incitici bir durum. Eyalet Bakanlığı’nın Türk kökenli müsteşarı ve diğer üst düzey memuru hiç empati kuramamışlar anladığım kadarıyla.
Bu tavrıyla Eyalet Uyum Bakanlığı aynı anda hem gaza hem de frene basan sürücü durumuna düşmüştür. Almanya’ya göç serüvenin üzerinden neredeyse 60 yıl geçmesine rağmen sorunlar hala var.
Bence burada yaşayan Türkiyelilerin büyük bir çoğunluğu Almanya’ya uyum sağlamıştır.
Türkler Almanya’yı seviyorlar belki de tek yanlı aynı hayal kırıklığına uğramış bir sevgili gibi. Uyum tartışmalarında tek sorun dil değil kültür bence. Türkiyeliler hem rahat hem de çok dertliler burda. Dört kuşaktır burda yaşıyoruz ve her kuşağın derdi, sıkıntısı farklı
Irkçılık, ayrımcılık, dışlanma, var olmayan aidiyat duygusu, kendi çocuklarıyla iletişim kuramama, kültürüne, kendine yabancılaşma,aile yapısının değişmesi gibi sıkıntılar hep gündemde.
Hak vermez alınır, her şeye rağmen yurttaşlarımız asla pes etmeliler çünkü Almanya’ya göç bir başarı hikayesidir.
Bu yazımla umarım bir anti Almanya intibaı uyandırmamışımdır. Almanya mülteciler ve göçmenler için hala Avrupa’da en cazip ve doğru bir ülke.
Ben Almanya’yı ve olmayan Almanları seviyorum. Bu ülkeye vefa borcum var, Alman ekolüne, demokrasisine, iş ahlakına, düzenine, kültürüne hayranım, saygım de var ama bu alanda çalışan birisi olarak bunlar benim bu ülkenin eksikliklerini dile getirmeme engel olamaz.
Çocuklarımıza verilecek, alacakları sıkı (yüksek) eğitim, politik mercilerde aktif yer alma, kamu kurumlarında çalışma ve insanlarımızın, STK’ların asgaride birleşmesiyle Türkiyeli toplum olarak ileri de Almanya’da bambaşka bir konumda olacağız.
Buna kalpten inanıyorum.
Mehmet Tanlı/Almanya