Musa Piroğlu: “Sosyalistler seçim siyasetine sıkıştı, bayrak yarışından vazgeçmemiz gerekiyor, güçleri birleştirmeye ihtiyacımız var”

0
327

HDP MYK üyesi Musa Piroğlu, Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’e süreçle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Sosyalist hareketlerin seçim ve orta sınıf kimlik siyasetine hapsolduğunu belirten Piroğlu, “Herkes kendi bahçesini büyütmeye çalışıyor ama tepemize bir sel geliyor. Bu sel tüm bahçeleri yıkacak. Bunu durdurmanın yolu kendi bayrağımızı gösterip, kendimizi büyütmekten öte, geniş halk kitlelerine değeceğimiz çalışma tarzlarına ve güçleri birleştirmeye ihtiyacımız var” dedi.

Piroğlu’nun görüşlerinden satırbaşları şu şekilde oldu:

  • “Siyasetin kendisi, örgütlenme tarzı, ittifaklar sandık bazlı tartışılıyor ve oy eksenli görülüyor. Doğal olarak da tabanla ilişki seçim eksenli kuruluyor ve taban seçmen durumuna geliyor. Bir seçim bitti ve şimdi tüm sosyalistler, muhalifler hemen yerel seçimi tartışmaya başladı. Ama AKP’nin 21 yıllık iktidarına 17-18 tane seçim sığdırdığını unutuyoruz.
  • Tüm dünyada halkların büyük bedeller ödeyerek kazandığı genel oy hakkı, geldiği noktada halklara karşı her çeşit zorbalığın meşruiyet zeminine ve demokrasiye karşı bir duruma dönüştü. Biz seçime sıkıştığımız sürece, parlamentoya sıkışıyoruz ve halkın temel çelişkilerine değinmek yerine, her şeyi sandığa mal eden bir yerde duruyoruz. Seçimi neden kaybettiğimizi tartışmak yerine, başka bir seçime hazırlanacağız ve muhtemelen yine aynı şeyleri söyleyeceğiz.
  • Laik, Alevi nüfusun büyük kısmı da CHP’nin etki alanında. Bunlar aynı zamanda milliyetçi. HDP ve ittifakları da Kürt halkı ve büyük oranda Türkiye orta sınıflarının, devrimcilerin ve ezilenlerin bir kısmını kapsayan bir yerde duruyor. Türkiye sosyalistleri açısından bakıldığında ise kentlerin kıyı bölgelerinde yoğunlaşmış, orta sınıf kimliğe bürünmüş, siyaseti oradan yapan, kadrosunu oradan devşiren ve büyük oranda buradan yoksullara seslenmeye çalışan bir yerde. Fakat asıl olan yaşam koşulları üzerinden konuşmak ve onları değiştirme mücadelesi olmalıdır. Biz burayı aşamadığımız sürece bir çeşit içe konuşma, kendimize seslenme gibi bir yerde duruyoruz ve buradan çıkamıyoruz.
  • Toplumu dönüştürmek, devleti ve var olan mülkiyet ilişkilerini dönüştürmek için harekete geçmesi gereken sosyalistler, devrimciliği daha çok toplumsal sorunlarda ezilenden yana durmak olarak tarif etmeye başladı. Marks’ın 11’inci Tez’inde ki ‘Aslolan dünyayı değiştirmektir’ lafını unutup, dünyayı anlamak boyutuyla sınırlı kaldı. Önlerine bir politik hedef koymadılar. Gezi’den bu yana yaşadığımız hegomonya kaybı da bunun üstüne tuz biber oldu. HDP ve TİP’in Meclis’e rahat girmesi, siyasetin sokakta zora girmesi ve toplumsal dayanaklarımızın azalması parlamentoyu ve vekilliği çekici hale getirdi. Doğal olarak siyaset de sokak yerine parlamentoya sıkıştı. Eylemler daraldı, sokak hareketi bitti ve talepkar bir yere gelmiş durumdayız.
  • Çünkü sözün yaslandığı bir toplumsal hareket yok. Burada sol ile toplumsal hareket arasında bir tezat daha söz konusu. Sokakta gördüğüm manzara, toplumsal harekette çok ciddi bir öfke birikimi söz konusu. Ama sol örgütler buraya dair siyaset yapmıyor. Kendimize şunu sormalıyız: Yoksullar AKP’ye neden oy veriyor? Bizim öncelikle politik analize ve gelmekte olanı tarif etmeye ihtiyacımız var. Bunun için de toplumsal bir tabana, bu taban içinde bir örgütlülüğe ve bunların önüne taktiksel hedefler koymak gerekir.
  • Bu yoksullaşmayla birlikte buralara değme şansımız vardı. Birçok işçi eylemine gittim ve oradaki işçiler örgütsüzdü, büyük kısmı AKP’liydi. Yani milliyetçi-muhafazakar mahallede ciddi çatlaklar var. Buradaki sıkıntı bizim alternatif sunamıyor oluşumuz. Bizim sunduğumuz alternatif onların yaşam tarzının karşısına başka bir yaşam tarzı sunmak oluyor. Biz o mahallenin içine yerleşmek zorundayız ve oraya yerleşmek istiyorsak, kendi mahallemizde güç olmalıyız. Bunun içinde bayrak yarışından vazgeçmemiz gerekiyor.
  • Herkes kendi bahçesini büyütmeye çalışıyor ama tepemize bir sel geliyor. Bu sel tüm bahçeleri yıkacak. Bunu durdurmanın yolu kendi bayrağımızı gösterip, kendimizi büyütmekten öte, geniş halk kitlelerine değeceğimiz çalışma tarzlarına ve güçleri birleştirmeye ihtiyacımız var. Sosyalist solun artık ‘ekonomik kriz iktidarı götürecek’ ya da ‘iktidar seçimle değişecek’ gibi kendiliğindenci yaklaşımları terk etmesi gerekiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.