Savaş çıkaranlar milliyetçilerdir

0
1198

Mustafa Kumanova

Milliyetçilik sadece insanların karanlık içgüdülerine seslenerek güçlenmez. Aynı zamanda onların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını da giderir. Milliyetçiler insanlara dışarıdan ya da yabancılardan gelebilecek tehlikelere karşı onları koruma sözü de verir. Bu yüzden de milliyetçilik bir tarikata, milliyetçi politika yapıcılar o tarikatın şeyhlerine ve onları takip eden milyonlar da o tarikata sorgusuz sualsiz, canları-kanları pahasına biat eden müritlere dönüşürler.

Kişinin bir ülkeyi ya da bir toprağı sevmesi iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz olmak mı zorunda? Kişi bir toprağı köksüz sevemez mi? İlla ki sevgisini politik bir kimlik ile sarıp, sarmalayıp ifade etmek mi zorunda? Ukraynalı ya da Rus olmak mı zorunda? Bu zorunluluğu bizlere dayatanlar milliyetçi politika yapıcılardan başkaları değil.

Oysa milliyetçilik egemenlerin/ezenlerin emrindedir. Çoğunluğun milliyetine sahip olanlar her zaman daha çok eşittir. Çoğunluğun milliyetini reddedip kendi milliyetini yaşamanın insanın doğuştan hakkı olduğunu düşünen diğer halklar ise daha az eşittir. Kendilerine bir millet olmayı ilahi bir hak olarak görenler kendilerinden olmayan farklı milliyetlerin bir millet olmasına ise kesinlikle rıza göstermezler. Kendi milletlerine yapılan haksızlıklara tepki gösterenler, kendileri farklı milletlere aynı haksızlıkları yaptıklarında ise övünürler. Bu milliyetçi bir toplumun değiştirilmesi en elzem olan, en patolojik ruh halidir. Bu hastalıklı bakış açısı değiştirilmeden de hiçbir toplum özgür olamaz. Ve savaş her an kapıda belirir. Bugün Ukrayna’da olan tam olarak budur.

Milliyetçilik, Ukrayna ya da Rusya halklarını demokrasi ve özgürlüğe değil, sadece yoksulluğa ve savaşa götürür ve şu anda götürüyor da. Yaşadığımız coğrafyanın hemen her ülkesinde yaşanan insanlık dramları göz önüne alındığında insan aklını bozmaya ve insanlığı çürütmeye götürür. 

Ve de tüm farklı renkleriyle solu bölünmeye götürür. (Ki bu duruma şu anda ülkemizde şahit oluyoruz. Sol’un bir kısmı Putin’i desteklerken diğer bir kısmı Ukrayna’yı destekliyor. Oysa hem Rusya hem de Ukrayna gerici bir milliyetçilik anlayışına yaslanıyorlar.) 

Kapitalist sistem bir krizden çıkıp çok daha şiddetli bir diğer krize doğru yalpaladıkça eski çelişkiler de tekrar gün yüzüne çıkar. Toplumun çoğunluğunun gittikçe yoksullaştığı, bir avuç seçkin azınlığın ise gün geçtikçe daha da varsıllaştığı, merkez bankalarının toplumun çoğunluğunun refahını arttıracağı yerde karşılıksız para basma ve negatif faizler yoluyla özel bankaları, finans kurumlarını ve borsaları memnun ederek karlarına kar kattığı, işsizliğin ve iflasların arşa çıktığı bir ortamda mutsuz ve huzursuz kitlelerin toplumsal patlamalara evirilebilecek sosyalist hareketlere katılmalarını ve sınıfsal mücadelelere yönelmelerini engellemek adına eski defterler tekrardan açılarak istikrarsızlığın, kutuplaşmanın ve siyasi değişimlerin zemini hazırlanıp toplumsal kızgınlık ve hoşnutsuzluk başka yerlere yönlendirilmek istenir. Bu sürecin bir parçası olarak da çözülmemiş ulusal sorunlar -Katalonya’dan İrlanda’ya ve Ukrayna’ya varıncaya kadar- yenilenen bir güçle patlak verir.

Genelde sosyalistler ulusal sınırları kaldırmayı hedeflemelidir, yenilerini inşa etmeyi değil. Ve de sosyalizmin en temel ilkelerinden biri olan ulusların ve ulusal sınırların kaldırılması ilkesi bizlerin de savunduğu ulusların demokratik haklarını tanımak olan ulusların kendi kaderini tayin hakkı ile çelişkili görülebilir. Buna rağmen hem ulusal sınırlardan kurtulmak isteriz hem de ulusların ulus olma haklarını savunuruz. Bu mesele tam bir çıkmazdadır. Tam da bu yüzden ulusal sorunların herkesi mutlu eden bir çözümünün bulunması çok zor görünüyor. 

Ta ki dünyanın tüm ezilenleri tek bir gerçeği, “İşçinin milliyeti Fransız, İngiliz ya da Alman değil, emek, bedava kölelik, kendi kendini satmaktır. Onu yöneten hükümet Fransız, İngiliz ya da Alman hükümetleri değil, sermayedir. Doğduğu yerin havası Fransız, İngiliz ya da Alman havası değil, fabrika havasıdır. Ona ait olan topraksa Fransız, İngiliz ya da Alman toprağı değil, yerin birkaç karış altıdır” gerçeğini görene kadar… (Karl Marx, 1845, Draft on an Article on Friedrich List’s Book: Das Nationale System der Politischen Oekonomie)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.