Odak Dergisi ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeleri Türkiye ve dünya devrimci hareketi açısından anlamaya çalışıyor. Değişik konu başlıklarından oluşan söyleşilerimizde sosyalist örgütlerden ve kişilerden aldığımız görüşler ile ortak bir eleştirel düşünceye varmayı umuyoruz. Söyleşlerimizin bu kez konusu olan “Anti-Emperyalist Barış Hareketi İhtiyacı”na dair sorularımızı Mehmet Yücel’e yönelttik. Aldığımız cevapları sizlerle paylaşıyoruz. İyi okumalar…
ODAK: Emperyalizm savaşları hangi amaçlarla, nerelerde ve nasıl kışkırtıyor?
Mehmet Yücel: Emperyalist savaşlar sömürgeleri paylaşım savaşlarıdır.
Emperyalist ülkeler geçmişte Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerini paylaşmak amacıyla iki defa dünya savaşı başlattılar.
Birincisinde Alman emperyalizmi kapitalist gelişimini daha önceden gerçekleştirmiş, bunun neticesi olarak dünyayı aralarında paylaşmış olan İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı onların sömürgelerinin bir kısmına el koymak amacıyla savaşa başvurmuştur. Şüphesiz savaş, adı geçen devletlerle sınırlı kalmamıştır; her birisi müttefiklerini de savaşa sürüklemiştir. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu bu savaşta Alman emperyalistlerinin yanında saf tutmuştur. Almanya ile birlikte savaşın kaybedenleri arasında yer almış, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuş”tur.
Savaş öncesinde özellikle Avrupa ülkelerinde işçi sınıfını örgütlemiş partiler vardı, sosyal demokrat partiler. Bu partiler yaklaşmakta olan savaşa karşı olduklarını açıklamışlardı. Ne var ki savaş başlayınca bu politikayı terk ederek her biri kendi hakim sınıflarının arkasına takılarak savaşı desteklemişlerdir. Lenin’in önderliğindeki Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Bolşevik Parti) hariç. Büyük Ekim Devrimi, Lenin’in önderliğinde RSDİP’nin yürüttüğü bu enternasyonalist politikanın ürünü olarak gerçekleşmiştir.
Savaş sürecinde diğer partiler saflarında da savaşa karşı çıkan gruplar olmuştur. Bunların en bilineni Karl Liebknecht ile Rosa Luksemburg’un başını çektiği Alman komünist gruptur. Bu parti ve gruplar daha sonra Bolşevik Parti öncülüğünde 3. Enternasyonal olarak şekillenen Komüntern’in çekirdeğini oluşturmuşlardır.
İkinci emperyalist savaşı başlatan da Alman emperyalizmidir, o dönemde iktidarda olan Hitler faşizmidir. Bu defa amaç biraz daha farklıdır. Asıl amaç yine sömürgelerin paylaşımı olmakla birlikte ilaveten I. Dünya Savaşı ertesinde kurulan SSCB’yi yıkmaktır. Komünizmi tarih sahnesinden silmektir. Hitler Almanyası’nın beklentisi gerçekleşmemiş, tersine Sovyet halklarının büyük kahramanlıkları ile ve 25 milyona yakın Sovyet yurttaşının canı pahasına Hitler faşizmi tepelenmiştir. Kızıl Ordu Hitler ordularını Batıya doğru sürerek Doğu Avrupa’da birçok ülkeyi faşist birliklerden kurtarmış, bu ülkelerde halk iktidarları kurulmuştur.
ODAK: Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar dünyayı nasıl etkiliyor?
Mehmet Yücel: Sovyet halklarının Hitler faşizmini tepelemesi Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarını cesaretlendirmiş, art arda sömürge zincirlerini kırmışlardır.
İkinci emperyalist savaş sonrasında ABD emperyalizmi zaferin taraflarından birisi olarak yeni dünyada hegemon güç durumuna yükselmiştir. ABD diğer emperyalist güçlerle birlikte askeri güç olarak NATO’yu, dünya halklarını sömürü mekanizmasının aracı olarak da IMF ve Dünya Bankası’nı kurmuştur. Bir süre sonra da dolar uluslararası para birimi olarak dayatılmıştır.
Öte yandan, SB’nin Hitler faşizmini tepelemesi Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarını cesaretlendirmiş, SB ve savaşın hemen ertesinde 1949’da devrimini gerçekleştiren ÇHC’nin de desteği ile sömürge halklar emperyalist zincirleri art arda kırmışlardır. Örneğin, 2. Dünya Savaşı ertesinde Afrika’da yalnızca Etiyopya bağımsız ülkeydi. Bugün bu kıtada 54 bağımsız ülke mevcuttur. Asya kıtasında da durum benzerdir. O dönemde bugünkü Hindistan, Pakistan ve Bangladeş coğrafyası İngiliz sömürgesi idi, bir İngiliz valisi tarafında yönetiliyordu. 1946’da bağımsızlığını kazandı.
SB’nin yıkılması sonrasında Çin’in de henüz ekonomik ve politik olarak bugünkü kadar güçlü olmadığı 1990 sonrası dünyada emperyalist güçler askeri, politik ve mali olarak desteksiz kalan Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının çoğunu yeni sömürgeci metotlarla kendilerine bağımlı hale sürüklemiştir.
Bu dönem kapanmaktadır. Güney dünyasının dostu barışçı bir güç olarak Çin’in ekonomik ve politik yükselişi, Rusya’yı güçten düşürmek ve parçalamak amacıyla Ukrayna’yı savaşa kışkırtan emperyalist güçlerin topluca başarısızlığı yeni gelişmelere vesile olmuştur. BRICS önemli bir güç olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Bu gelişmeler Güney dünyası halklarını cesaretlendirmektedir.
Nitekim, Latin Amerika ve Karaib ülkelerinden irili ufaklı çok sayıda ülkede yönetime gelen ilerici rejimler artık ABD’nin arka bahçesi olmadıklarını fiili politikaları ile ilan etmektedirler. Kendi aralarında ittifaklar kurmakta, Çin ve Rusya ile ABD’yi çileden çıkaracağı açık yakın ilişkiler geliştirmektedirler.
Benzer süreçler Afrika kıtasında da yaşanmaktadır. Geçtiğimiz Eylül ayında tüm Afrika ülkesi liderleri, akademisyenler ve gazeteciler Pekin’de Çin-Afrika zirvesinde buluşmuşlar kıta halklarının refahına yönelik önemli kararlar almışlardır.
Kara Afrika’da yükselen anti-emperyalist süreçlere bir örnek olarak da Batı Afrika bölgesindeki Mali, Burkina Faso ve Nijer’in Fransa ve ABD üslerini defetmelerini belirtelim. Bu ülkeler askeri eğitim için Rus subaylarını davet etmişlerdir.
Kolektif Emperyalizm güç kaybetmektedir, küresel hegemonyalarını sürdürmek için çılgınca arayışlar içinde olduklarına şahit olmaktayız. NATO Genel Sekreteri’nin bu güçlerin sözcüsü olarak her vesilede üye ülkelerini savaş bütçelerini artırmaya ve savaş hazırlıklarına hız vermeye teşvik etmesi bu nedenledir.
Korkuyorlar, korkularını gizleyemiyorlar. Korkunun ecele faydası olmadığını hatırlatalım.
ODAK: Emperyalist saldırganlık karşısında ülkemiz emekçileri, halkımız ve ezilen insanlık lehine barışı nasıl savunabiliriz?
Mehmet Yücel: Emperyalizm Türkiye halklarının düşmanıdır.
Türkiye Cumhuriyeti asker ve sivil devletlilerin önderliğinde, yerel egemenler ve halkın da desteği ile emperyalizme karşı verilen mücadelenin ürünü olarak kurulmuştur. Tarihsel olarak bir ilerlemeyi temsil etmektedir. Ne var ki köylüye toprak ve halka hürriyet sağlama bağlamında demokratik bir Cumhuriyet değildir kurulan rejim. Sonrası yıllardaki birçok uygulaması da bu özelliğini yansıtır.
Cumhuriyetin kurucu partisi CHP ikinci emperyalist savaş sonrasında yükselen güç ABD emperyalizmi ile ilişkileri geliştirmiş, bu süreçte iktidarı devralan DP hükümeti ilişkileri daha da derinleştirmiştir. Menderes hükümeti ülkeyi ABD yanında Kore savaşına sokmuş, bu politikanın mükafatı olarak da NATO’ya kabul edilmiştir.
Zayıf da olsa sol güçler bu uğursuz gidişe sessiz kalmamıştır. Barışseverler Derneği hükümetin Kore savaşına asker göndermesini protesto etmiştir. Savaş karşıtı bildiri dağıtan Behice Boran ve arkadaşları tutuklanmıştır.
Ülkemizde anti-emperyalist mücadelenin yeniden yükselmesi 60 sonrasında sol/devrimci güçlerin yükselişinin ürünü olmuştu. TİP mecliste, MDD Hareketi’nden etkilenen gençlik ve aydınlar ise sokakta ve üniversitelerde NATO’dan çıkılması, ABD üslerinin kapatılması amacıyla kitlesel kampanyalar örgütlemişlerdir. 6. Filo’nun limanlarımızı kirletmesi her defasında protesto edilmiştir. Dolmabahçe’de ABD askerlerinin denize dökülmesi ve ODTÜ’de Vietnam kasabı ABD elçisi Komer’in arabasının yakılması bu mücadelenin anılarımıza kaydedilmiş en bilinen örneklerdir.
Bugün ülkemizde emekçiler, genç ve aydınlar yaygın olarak başta ABD emperyalizmi ve tüm Batılı emperyalist güçlerin sömürücü/katliamcı, çirkin yüzünü görmektedir. Emperyalizme karşıtlık geçmişte olduğu gibi ilerici/devrimci güçlerle sınırlı değildir. İslami çevreler de yaygın olarak anti-emperyalist tepkiler göstermektedir. Gazze ve Lübnan’daki katliamlar bu eğilimi daha da güçlendirmiştir.
Ne var ki… Sosyalist güçlerin dağınıklığı/zayıflığı ve küresel planda emperyalist güçleri ve karşı güçleri ayırt etmede gösterdiğimiz kafa karışıklığı acilen aşmamız gereken önemli zaafımızdır.
Mevcut zaaflarımızı aşmak, tüm anti-emperyalist güçleri birleştirmek, şanlı geçmişimize layık bir mücadeleyi yükseltmek acil devrimci görevimizdir.
Mehmet Yücel’in Türkiye tarihi, ve mevcut saflaşma hakkındaki yazdıkları üzerinde düşünülmesi gereken görüşler. Mehmet Yücel’in anti-emperyalist barış hareketi mesajına katılıyorum.