(SÖYLEŞİ) Sanem Deniz Kural: “Kürt sorununda çözümün sağlanması, emekçilerin mücadelelerinin önünün açılması ve halkların demokratik bir gelecek inşa etmesi yolunda gerekli çabayı göstereceğiz”

1
230

ODAK: Emperyalizm savaşları hangi amaçlarla, nerelerde ve nasıl kışkırtıyor?

Sanem Deniz Kural: Dünyayı analiz etmeye giriştiğimizde, emperyalist savaşların neden ve sonuçlarını, bunları yaratan gelişmeleri ele alarak işe başlamak zorunda kalıyoruz. Güncel olarak emperyalizmin, temel çelişkilerin ve eşitsizliklerin derinleştiği bir dönemindeyiz. Emperyalizmi temel olarak açıklamak gerekirse: Tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin ortaya çıktığı, sermaye ihracının birinci planda önem kazandığı, serbest rekabetin tekele dönüştüğü ve dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşılmasının başlamış olduğu, dünyadaki bütün toprakların en büyük kapitalist ülkeler arasında bölüşülmesinin tamamlanmış bulunduğu bir gelişme aşamasına ulaşmış kapitalizmdir. Emperyalizm, kapitalizmin tekelci aşamasıdır. Bu temel tanımları yapmak, savaşların hangi amaçlarla ortaya çıktığını açıklamakta bize yol göstermektedir.

Kapitalistler için kar oranlarındaki düşüş, aralarında anlaşamamalarının ve savaş çıkarmalarının temelidir. 70’lerden itibaren Almanya ve Japonya’nın ABD’ye rakip olması, 90’lar ve sonrasında ise çeşitli başka ülkelerle birlikte en son olarak Çin’in ortaya çıkması, 2008 finansal krizinin asıl zeminidir. Bu krizin ardından “devlet küçülmelidir” derken korkunç büyüklükteki savaş aygıtını kuşanarak şişen ABD devleti, başta Irak olmak üzere Ortadoğu’da kanlı savaşların yolunu açmıştır. Bunun karşısında kendisini destekleyen veya desteklemeyen diğer emperyalist güçlerle arasında açı farkı da oluşmuştur. Paylaşım ve çıkarlar masaya geldiğinde, kapitalistlerin birliğini hedefleyen AB’nin çatırdadığı da ortadadır. Tüm bunlar emperyalizmin doğasıyla, birliğin değil savaşın uyumlu olduğunu ortaya koymuştur.

Güncel olarak emperyalizmin savaş politikalarının özellikle Ortadoğu’da yoğunlaşması, ABD’nin kışkırtması ve desteğiyle İsrail’in, başta Filistin halkı olmak üzere Lübnan ve İran’a da yönelen saldırıları, yukarıda açıkladığımız paylaşım dinamiğinde ilerlemektedir. Suriye’de son yaşanan gelişmeler Türkiye’deki siyasi iktidarın da bu emperyalist ilişkiler denkleminde pozisyon alma isteğini ortaya koydu.

ODAK: Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar dünyayı nasıl etkiliyor?

Sanem Deniz Kural: Dünyada savaşlar ve ekonomik krizler yukarıda detaylıca açıkladığımız üzere birbirini izleyen bir dinamikte ilerlediğinden, savaşların birden çok sonucundan söz etmek mümkün. Kapitalist bloklar arasında gerilim bir yandan tırmanırken diğer yandan taraf olanlar ve olmayanlar arasında da ilişkiler yeniden biçimleniyor. Halkların payına her durumda bombalar ve daha çok ekonomik sorunlarla boğuşmanın düştüğü bu savaşların bir diğer etkisinin de göç gerçeği olduğunu söyleyebiliriz. Kendi ülkesindeki siyasi iktidarların savaşına ortak olmak istemeyen halkların göç etmek zorunda kalması, dünyayı bir göçmen meselesini konuşmak zorunda bırakıyor. Göçmen karşıtlığını temel alan sağcı ideolojilerin dünya genelinde sıçrayış yaratması, halkların eşit yaşamını savunmanın hayati önemini bir kez daha ortaya koyuyor.

Ortadoğu’da özellikle Suriye’de son yaşanan gelişmelerle birlikte Türkiye’de Kürt meselesinde çözümün yeniden tartışılmaya başlandığı bir süreçten de geçiyoruz. Bunun halklar açısından önemi büyüktür. Türkiye’de siyasi iktidar, pek çok alanda sıkışmışlık yaşamaktadır. Son yerel seçimlerde birinci parti olma konumunu kaybetmesi ve ülkede yönetim krizinin derinleşmesi, ekonomide ve dış politikada çözümsüzlük içerisinde olması gerçekleri ortadadır. Bu koşullar altında, Kürt meselesi gibi tarihsel ve kritik öneme sahip bir meselenin çözümü yeniden gündeme gelmiştir. Diyalog için ilk adımın siyasi iktidar tarafından atılması, Kürt sorununda çözümü konuşmanın önünde bir engel değildir. Hiçbir siyasi iktidar, ulusal sorun gibi köklü meseleleri, müzakereye zorlayacak koşullar oluşmadan kendi isteğiyle çözmeye yönelmez. Erdoğan ve Bahçeli, elbette politik tutumlarını aniden değiştirmeye karar vermediler. Bu adımı, uyguladıkları politikaların çıkmaza sürüklenen sonuçları nedeniyle atmış durumdalar. Bu nedenle, barışın sağlanabilmesi için politik gerçekçi bir yaklaşım benimsenmelidir. İktidarın sıkışmış durumda olması nedeniyle attığı adımlardan ve egemen bloklar arasındaki çelişkilerden; halkların ekonomik, siyasi ve demokratik mücadelesinin önünü açmak üzere harekete geçilebilir. Kürt sorunu, yalnızca Kürt halkının değil, coğrafyamızda özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren tüm halkların ortak meselesidir. Bu sorunun çözümü halklar arasında eşitliğin ve buna bağlı olarak kardeşliğin güçlenmesiyle mümkün olacaktır.

ODAK: Emperyalist saldırganlık karşısında ülkemiz emekçileri, halkımız ve ezilen insanlık lehine barışı nasıl savunabiliriz?

Sanem Deniz Kural: Savaşların ve emperyalist politikaların dünyada yarattığı ekonomik yıkım ve yoksulluğun derinleşmesiyle, kapitalizmin temeli olan serbest piyasanın emekçi halkalar için çözüm olmadığı ortaya çıkmıştır. Emperyalist savaş ve ekonomik yıkıma karşı seçeneksiz olunmadığını gören emekçiler ve ezilenlerin mücadele azmine yeniden kavuştuğu bir süreçteyiz. Kapitalizmin insanlığın geleceği için, demokrasi ve eşitlik için bir çözüm olmadığı ortaya çıkıyor. İşte bu yeni dönemi saptayarak, başarısızlığa uğramış işçi sınıfı devrimlerinin yenilgiye uğramalarının nedenlerini değerlendirerek, eşitsizliğin ve baskının nedenlerini saptayarak, demokrasiyi içselleştirmiş, sosyalizmi toplumsal bir seçenek haline dönüştürecek emekçi hareketini örgütlemek başat görevdir. Bu görev yerine getirildiği ölçüde dünyayı yıkıma sürükleyen emperyalizmin karşısında tek seçenek olan sosyalizmin yeryüzündeki zaferi, insanlığın sömürüden, baskıdan, sınırlardan kurtuluşunun kapılarını ardına kadar açacaktır. Ülkemiz özelinde savaş politikalarına kaybettirecek olan yegane konu ise Kürt meselesinin çözüme kavuşturulmasıdır. Sorunun çözümü için ayrımcı yaklaşımların karşısında halklar için tam demokrasi ve tam eşitlik propaganda edilmelidir. Çözüm masası, halkların çözüm önerilerinin dile getirildiği ve eşitler arası müzakere zemininin sağlandığı bir alan olmalıdır. Süreci görmezden gelmek mümkün değildir. Sorunun büyüklüğünü ve toplumsal etkilerini hesaba katmak gerekir. Siyaset, toplumu dönüştürmenin en etkili aracı olarak kabul edilmelidir. Radikal ve tavizsiz gibi gözüken ama özünde siyasetsizlik anlamına gelen bir pozisyondan uzak durmalıyız. Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar atılması, Türk ve Kürt emekçilerinin bedelini beraber ödedikleri savaşın yıkıcı sonuçlarının ortadan kaldırılmasının yolunu açacaktır. Sorunun barışçıl çözümünün, diyalog ve müzakere yöntemleriyle sağlanması gerektiğini savunmalıyız. Emekçi Hareket Partisi olarak, Kürt sorununda çözümün sağlanması, emekçilerin mücadelelerinin önünün açılması ve halkların demokratik bir gelecek inşa etmesi yolunda gerekli çabayı göstereceğiz. Bu mücadeleyi, tam demokrasi, tam eşitlik ve tam kardeşlik hedefiyle sürdürmeye devam edeceğiz.

1 Yorum

  1. Bu güzel söyleşide bir dizi iyi fikirler gördüm. Ancak bir anti-emperyalist barış hareketi düşüncesi göremedim.
    Emekçilerin mücadelesinin sosyalist bir yaklaşımla esas alınması görüşüne katılıyorum. “Ülkemiz özelinde savaş politikalarına kaybettirecek olan yegane konu ise Kürt meselesinin çözüme kavuşturulmasıdır.” görüşü ise bana sorunlu geldi. Şu anda “yeniden çözüm süreci” gündemde olmasına rağmen iktidar esas savaşı Suriye’de yürüttü. En büyük yıkım orada gerçekleşti. Ülkemizi asıl o savaş etkiledi. Kürt hareketiyle savaş, bu yıkım sürecinin sadece bir kısmı oldu. Hatta Suriye’de ve Türkiye’de dinci olmayanlara karşı daha şiddetli bir savaş verildi. Sosyalist hareketin halkına yardım edebilmesi için Kürt siyasal hareketinin etki alanından kurtulup dünyaya bağımsız gözle bakması gerekiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.